7. Pembe Hayat Kuirfest başlıyor!

Bu yıl 7. kez düzenlenen Pembe Hayat KuirFest 26-28 Ocak tarihlerinde İstanbul’da belgesel, film, kısa ve dizilerden oluşan gösterim programının yanı sıra panel ve forum gibi yan etkinlikleriyle gerçekleşiyor. Bu seneki program hakkında detaylı bilgi almak isteyenler için programı paylaşıyor, bir yandan da geçtiğimiz altı sene içerisinde festival kapsamında izlediğimiz ve aklımızda yer eden film ve belgeselleri hatırlıyoruz.

kuirfest 2

Bir Aşk Şarkısı  / Un chant d’amour
Ünlü Fransız yazar Jean Genet’in yönetmen koltuğuna oturduğu 1950 yağımı ilk ve tek kısa metraj filmi Bir Aşk Şarkısı Pembe Hayat Kuirfest’in çiçeği burnunda ilk sene programının nadide parçalarından biriydi. Genet’in homoerotik şiirselliğini kelimeler yerine kamerayı kullanarak ifade ettiği 25 dakikalık bu sessiz siyah beyaz kısa bir hapishanede iki mahkum ve bir gardiyan arasındaki cinsel gerilimi erkek bedenlerinin yakın plan detay çekimleriyle aktarıyordu.

Uzaylı Lezbiyen Ruh Eşini Arıyor  / Codependent Lesbian Space Alien Seeks Same
Pembe Hayat KuirFest’in ikinci senesinden aklımızda yer eden bir diğer film ise kariyerine New York’ta tiyatro yapımcılığı ile başlayan ve daha sonra sinemaya yönelen Madeleine Olnek’in çeşitli festivallerden ödül toplayan ilk uzun metrajı olan Uzaylı Lezbiyen Ruh Eşini Arıyor idi. Kent yaşamında aşkın yerini absürd bir bağlama oturtan filmde romantik hislerden arınmak için Dünya’ya gelen üç uzaylının kalp kırıklığına uzanan komik maceraları bilimkurgu türünün kült tadı veren yapımlarına da göz kırpıyordu.

Voltrans
Özge Özgüner ve P. Ulaş Dutlu’nun yönetmen koltuğunu paylaştığı Voltrans LGBTİ hareketinin içinde dahi seslerini duyuramayan trans erkeklerin birbirlerini bulma ve beraber güçlenme öyküsünü anlatıyor. Türkiye’nin ilk trans erkek inisiyatifi olan Voltrans’ın çatısı altında bir araya gelen bireylerin hem LGBTİ hareketi içinde hem de heteroseksüel ve transfobik hegemonyaya karşı kendi öznelliklerini duyurma hikayelerini aktaran belgesel aynı zamanda ikili cinsiyet normlarını da açıkça tartışma konusu haline getiriyordu. Belgeselde öyküsünü izlediğimiz trans bireylerden biri olan Aligül’ün bu süreçte rahim kanseri nedeniyle hayatını kaybetmesi sonrasında ona ithaf edilen bu yapım 3. Pembe Hayat KuirFest’in programında seyri keyifli ve dokunaklı bir seyirlik sunan özel gösterimlerden biriydi.

Robert’in Filmi / Robert’s Movie
İzleyenler bilir, Canan Gerede’nin yönettiği 1991 çıkışlı Robert’in Filmi ilk dakikasından son anına kadar ‘‘kült’’ kavramının içini koyu kalemlerle dolduran filmlerden biridir… Çektiği savaş fotoğraflardan dolayı başı dertte olan Robert’ın Suriye sınırında İstanbul’a gitmeye çalışırken tanıştığı şarkıcı Gogo ile olan inişli çıkışlı ve yer yer histerik aşk hikayesini giderek kaybolduğumuz bir kurgu içine yediren Gerede aynı zamanda 90’lar İstanbul’unun arka sokaklarına da şapka çıkartıyor.

BEN,SEN,O / JE,TU,IL,ELLE
2015’te kaybettiğimiz Belçikalı yönetmen ve yazar Chanral Akerman’ın anısına gerçekleştirilen bu özel gösterim Akerman’ın başrolüne kendisini oturttuğu ilk uzun metrajı Ben,Sen,O  filmine aitti. Absürt anlarla günlük gerçekçiliğin bir araya geldiği Ben,Sen,O cinsel kimlik arayışını irdelerken, Akerman’a has uzun çekimleri, kapalı alanlarda tekrar eden fiziksel aksiyonları ve şiirselden sürreale akan anlatımıyla yönetmenin filmografisinin erken ve unutulmaz yapımlarından bir tanesi.

Paris Yanıyor / Paris Is Burning
New York’lu belgesel yönetmeni Jennie Livingston’ın 80’ler sonu/90’lar başı Harlem’indeki balo sahnesini konu edinen ödüllü belgeseli Paris Yanıyor LGBTİ belgeselleri arasında büyük ihtimal en çok bilinenlerden bir tanesi. 6. Pembe Hayat KuirFest’te belgesel kuşağı yerine kült kuşağı altına konumlanmış olması da buna işaret ediyor olsa gerek. Sınıfsal, etnik ve cinsel ayrımcılığın kesiştiği bir kümede yer alan Harlem LGBTİ komünitesinin yarattığı drag baloları tekrar tekrar izlense de keyfinden hiçbir şey kaybetmiyor.