A’dan Z’ye: Nick Cave

10 Temmuz akşamı 25. İstanbul Caz Festivali kapsamında uzun bir aranın ardından İstanbullu dinleyicileriyle buluşacak olan Nick Cave’e dair, A’dan Z’ye her şey.

Yazı: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Furkan ‘Nuka’ Birgün *Ekim, 2016’da yayınlanan Bant Mag. No:52’den

2016 yılında görkemli albümler, performanslar ve projelerle birlikte birçok dramatik olay müzik dünyasının gündemini meşgul etti. Nick Cave & The Bad Seeds’in yeni albümü Skeleton Tree, Avustralyalı müzisyenin on beş yaşında hayatını kaybeden oğlunun ardından kaydettiği ilk albüm oldu ve dinleyenlerini yoğun ve sindirmesi güç duygularla baş başa bıraktı. Skeleton Tree’nin ardından, müzik, şiir, sinema kariyerleri ve yaşamından önemli dönüm noktaları, karakterler ve mekânlarla, A’dan Z’ye her şeyiyle; Nick Cave.

All Tomorrow’s Parties

Dünya genelinde festival kültürünü farklı bir deneyim haline getirmeyi başarmış az sayıdaki festivalden biri olanAll Tomorrow’s Parties, her yıl başka bir sanatçı, müzisyen ya da grubun küratörlüğünü üstlendiği festival programlarıyla gerçekleşiyordu. Geçtiğimiz yıl maddi sorunlar sebebiyle sona erdiği açıklanan festivalin 2009 yılında ilk kez Avustralya’da gerçekleşen ayağının küratörlüğünü de Nick Cave & The Bad Seeds yapmıştı. Spiritualized, Fuck Buttons, Silver Apples ve The Necks gibi grupların sahne aldığı programıyla festival, bir hafta içerisinde üç farklı şehirde gerçekleşmişti. Bu arada Nick Cave & The Bad Seeds’in bundan otuz yıl önce yayınlanan Kicking Against The Pricks albümünde aynı isimli bir şarkının yer aldığını da hatırlatalım.

Boys Next Door

Mick Harvey, Phill Calvert ve Nick Cave’in Avustralya’daki lise yıllarında kurdukları grupla başlayan müzikal yolculukları, ilk olarak Boys Next Door ismiyle yayınladıkları bir albüm ve turneyle ivme kazanmıştı. 1970’lerin sonlarında birçok proto-punk parçasını yeniden yorumladıkları konserleriyle ismini duyuran grubun ilk besteleri sonraki yıllarda new wave klasikleri olarak anılacaktı. Ekibe 1978 yılında katılan Rowland S Howard’la birlikte free-jazz ve punk sularında yüzen bir grup halini alan Boys Next Door, bir sene sonra yayınlanan ilk albümüDoor, Door’un ardından The Birthday Party ismini aldı ve 1980’lerin başında üç albüm yayınladı.

Colin Frank Cave

Nick Cave’in 19 yaşındayken bir trafik kazasında kaybettiği babası Colin Frank Cave, Avustralyalı müzisyenin kariyerinde önemli bir etkisi olan isimlerin başında geliyor. Oğlunu küçük yaşta birçok edebiyat klasiğiyle tanıştıran Colin Cave, sanatın ve güzelliklerin dünyayı daha iyi bir yer haline getirebileceğine dair inancını Nick Cave’e de aşılamayı başarmış. Babası söz konusu kazayı geçirdiğinde karakolda olan Nick Cave, röportajlarda bu geceye dair soruları yanıtlamayı reddediyor.

push-the-sky-away-2_web

Dominique Isserman

Push The Sky Away isimli on beşinci Nick Cave & The Bad Seeds albümü, “Jubilee Street”, “We No Who U R” ve “Wide Lovely Eyes” gibi harika parçalarla olduğu kadar, Avustralyalı müzisyen ve eşi Susie Bick’i gördüğümüz kapak fotoğrafıyla da akıllarda yer etmişti. Fransız fotoğrafçı Dominique Isserman’ın, Susie Bick’i bir dergi için fotoğraflamak üzere geldiği evde denemeler yaparken bir kaza sonucu seçtiği bu fotoğraf sonradan ortaya çıkmış ve söz konusu albümün kapak görseli olarak seçilmiş. Isserman’ın şimdiye dek fotoğrafladığı kişiler arasında Bob Dylan, Leonard Cohen ve Marion Cotillard gibi isimler bulunuyor. Ayrıca ilginç bir detay da Susie Bick’i Issermann imzalı Leonard Cohen klibi “Moments Of”ta da görüyor olmamız.

Euchrid Eucrow

Nick Cave’in ilk olarak 1980’lerin sonlarında basılan ve Türkçeye Ve Eşek Meleği Gördü ismiyle çevrilen kitabıAnd The Ass Saw The Angel, Avustralyalı sanatçının ve yeraltı edebiyatının en önemli kitaplarından biri olarak anılıyor. Alkolik bir anne ve hayvanlara işkence çektirme hobisi olan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Euchrid Eucrow’un hayatını, birçok farklı disiplinde üretiminden aşina olduğumuz gibi yine epey karanlık bir şekilde anlatıyor Nick Cave. Euchrid Eucrow karakteri de yine yeraltı edebiyatının kült karakterlerinden biri. Kısa bir süreliğine aktif olan Brighton çıkışlı aynı isimli bir müzik grubu da mevcut.

freak-storm_web

Freak Storm

Nick Cave’in 1991 yapımı Johnny Suede filminde canlandırdığı karakter. Tom DiCillo’nun yazıp yönettiği film, Ricky Nelson’a hayran olan ve onun gibi bir rock yıldızı olmak isteyen genç bir müzisyeni konu ediyor. Oyuncu kadrosunda Brad Pitt, Richard Boes ve Cheryl Costa gibi isimlerin yer aldığı filmde Cave’in canlandırdığı Freak Storm karakteri de dönemin önemli rockabilly müzisyenlerinden biri. Özellikle filmde seslendirdiği “Mamma’s Boy” isimli parçayla akıllarda yer eden Nick Cave’in oyunculuğunu ilk kez görücüye çıkardığı filmlerden biriJohnny Suede.

Gladiator 2

Ridley Scott’ın en ünlü yapımlarından biri olan Gladiator’ün devam filmiyle ilgili birçok efsane ortaya atılmıştı. Filmde başrolde izlediğimiz Russell Crowe’un Nick Cave’den ikinci film için senaryo yazmasını istemiş olması da bunlardan biri. 2013 yılında internette yerini alan söz konusu senaryo, bildiğiniz gibi hiçbir zaman çekilmedi. Nick Cave’in senaryosunu yazdığı ilk film olan The Proposition’ın ardından kendisine bu teklifi yapan Russell Crowe ve Cave arasında geçen sohbet de epey ilginç:

Nick Cave: “Bir sorum var, sen ilk filmde ölmemiş miydin?”

Russell Crowe: “Evet, bu senin bir şekilde çözmen gereken bir detay.”

Hansa Tonstudio

1974 yılında Berlin’deki Kreuzberg bölgesinde açılan Hansa Tonstudio, David Sylvian’dan Manic Street Preachers’a, David Bowie’den Tangerine Dream’e birçok efsanenin klasikleşmiş albümlerinin kaydedildiği bir stüdyo. Nick Cave’in de Almanya’da olduğu yıllarda sıklıkla çalıştığı stüdyoların başında gelen Hansa, 1984 yılında yayınlanan ikinci Nick Cave & The Bad Seeds uzunçaları The Firstborn Is Dead’in yaklaşık üç hafta süren kayıtlarına ev sahipliği yapmıştı. Bundan iki yıl sonra yayınlanan Your Funeral… My Trial isimli harika albümünü de burada kaydeden Nick Cave, 1987 yılında yine bu stüdyoda kaydedilen Die Haut albümü Headless Body’de de konuk sanatçı olarak yer aldı.

Ilinca Höpfner

Nick Cave’in agresif ve vurucu parçalara yer verdiği Grinderman grubunun ikinci albümünün görsel kimliğinden sorumlu olan Ilinca Höpfner, ortaya albümün işitsel boyutuyla kusursuz şekilde bütünleşen bir estetik çıkardı. İki haftada 60 civarında illüstrasyon ortaya çıkaran ve bunlardan albüme eşlikçi 52 sayfalık bir kitapçık hazırlayan Höpfner’in “Mickey Mouse & The Goodbye Man” şarkısı için hazırladığı klip de başlı başına bir şaheser!

John Hillcoat

Avustralyalı yönetmen John Hillcoat, Nick Cave’in kariyeri boyunca birlikte çalıştığı sanatçılardan biri. İki Nick Cave & The Bad Seeds şarkısı ve iki Grinderman şarkısı için epey konuşulan klipler çeken Hillcoat, Nick Cave’in senaryosunu yazdığı ilk film olan The Proposition’ın da yönetmeni. 2012 yılında da yine Nick Cave imzalı bir senaryoya sahip olan Lawless filmini çeken Hillcoat’un kliplerini çektiği diğer isimler arasında Depeche Mode, Placebo, Einstürzende Neubauten ve Massive Attack bulunuyor.

King Ink

Black Spring Press tarafından 1988 yılında İngiltere’de basılan King Ink isimli kitap, Nick Cave’in şiir, şarkı sözü, deneme yazıları ve oyunlarından oluşan bir derleme. İki ayrı kitaptan oluşan bu derlemede, Nick Cave 1980’lerde yayınlanan albümlerinde yer alan bazı parçaların şarkı sözleriyle birlikte yayınlanmamış şarkılardan sözler de bulunuyordu. King Ink 2 isimli ikinci kitap da yaklaşık on yıl sonrasında, 1997 yılında yayımlandı. İki kitabı karşılaştırdığınızda Avustralyalı müzisyenin özellikle söz yazarlığı anlamındaki yönelimlerinin ne tür değişikliklerden geçtiğini görebilmek mümkün.

nick-cave-lydia-lunch_web

Lydia Lunch

Nick Cave’in The Birthday Party yıllarında yolunun kesiştiği Lydia Lunch’la olan ilişkisi, sanat tarihinin en arızalı çiftlerinden biri olmalarıyla hatırlanıyor. Nick Cave’in ilk kitabı King Ink’te ikilinn birlikte yazdığı bazı oyun ve metinler mevcut. Ayrıca Anita Lane, Lydia Lunch ve Nick Cave üçlüsünün birlikte hazırladığı AS-FIX-E-8 isimli bir çizgi roman da var. 1987 yılında yayınlanan Lydia Lunch albümü Honeymoon In Red, aslında 1980’lerin başlarında The Birthday Party eşliğinde kaydedilmiş parçalardan oluşuyor. Fakat fırtınalı aşklarının ardından yayınlanan albümde isminin yer almasını istemeyen Nick Cave için sonraki yıllarda çeşitli açıklamalar yapan Lydia Lunch, Avustralyalı müzisyenin kendisini hiçbir zaman gerçek anlamda anlamadığını ama onu tüm zamanların en iyi söz yazarlarından biri olarak gördüğünü dile getiriyor.

Martyn Casey

1982 yılında müzik kariyerine The Triffids grubuyla başlayan Avustralyalı basçı Martyn Casey, 25 yılı aşkın süredir de Nick Cave’le birlikte çalıyor. 1990 yılında Nick Cave & The Bad Seeds’e katılan Casey, gruptan ayrılan gitarist Kid Congo Powers’ın yerine ekibe dahil olmuştu. Daha önce The Bad Seeds’de bas çalan Mick Harvey’nin gitara geçmesiyle birlikte Martyn Casey de grubun daimi basçısı oldu. Nick Cave’in The Bad Seeds’ten üç kişiyi yanına alarak hayata geçirdiği Grinderman grubunun iki albümünde de basta Martyn Casey’i dinledik.

Dosyanın tamamını buraya tıklayarak Bant Mag. No:52 üzerinden okuyabilirsiniz.