Aklımdakiler: Ceyl'an Ertem

Kendi dünyasını donatan büyülü bir emek olarak hayatlarımıza giren Yine de Amin heyecanını divalar, dostlar ve farklı konuklarla paylaştık, akıllarındaki soruları öğrenip Ceyl’an Ertem’den yanıtlarını aldık.

Hazırlayan: Ekin Sanaç, Busen Dostgül – İllüstrasyon: Sadi Güran

Ceyl’an Ertem’in Yine de Amin olarak adlandırdığı yeni albümü için bir süredir nefesler tutulmuş durumdaydı. Aralarında Volkan Öktem, Cenk Erdoğan, Alp Ersönmez, İstanbul Strings’in yer aldığı 30 kişilik bir kadroyla yoğun bir süreçte ve canlı olarak Antep’te kaydedilen albüm, 1980’lerin yüreklere kazınmış Türkçe pop kayıtlarını anımsatan tanıdık ve özlem duyulan anların olağanüstü sürprizlerle buluştuğu, kendi dünyasını donatan, büyülü bir emek olarak hayatlarımıza giriyor. Ceyl’an Ertem Yine de Amin’in hikâyeleriyle sahip olduğu karşı koyulmaz renk paletini haykırırken kendisi dahil herkesi “hayata” çağırıyor ve duyguları geçirmedeki gücüne hayran bırakıyor. Albümün kapağında bizleri karşılayan Taner Ceylan’ın “Ten Kafesi” işiyse bu güce güç katıyor. Önümüzdeki ayları yoğun bir turne programıyla geçirecek olan Ceyl’an Ertem’in Yine de Amin İstanbul lansmanı 21-22 Şubat tarihlerinde, iki gece üst üste Babylon’da sevenlerle buluşuyor. Yeni albüm heyecanını divalar, dostlar ve farklı konuklarla paylaştık, akıllarındaki soruları öğrenip Ceyl’an Ertem’den yanıtlarını aldık.

Nükhet Duru
Sesinin güzel olduğunu kendin ne zaman fark ettin?
Aslında sesimin güzelliği ile derdim yoktu pek, altı yaşımda şarkılar uydurmaya başladım, onları seslendirmek için mırıldanmaya başladım. Epey de etraftaki şarkılardan apartarak yazıyordum ama olsun, halamlar teyzemler alkışlıyorlardı. Aslında hayalim şarkıcı olmak değildi, şarkı yazarak insanları etkilemekti daha çok… Şu anda da teknik açıdan şarkıcılığım için çalışmıyorum, hep hisler üzerine ve hissettiğimi karşımdakine nasıl geçirebilirim, hepimiz nasıl aynı duyguyu aynı anda paylaşabiliriz üzerine çabadayım.
Çocukken Nükhet Duru’dan şarkılar da söylerdim süslenerek, bu ayrı hikâye!

Melike Şahin
“Kadın, sırrı şarkıyla söyler, haykırır ve işitilir. Dayandığı psişik zemin, yeniden sağlamlaşır”. Kurtlarla Koşan Kadınlar‘dan bu cümleler, aklıma seninle de üzerine çokça konuştuğumuz bir diğer cümleyi getiriyor: “Müzik şifadır”. Şarkılarıyla, sesiyle, duruşuyla, albüm isimleriyle hepimize an an şifa alanları açan Ceyl’an, Yine de Amin büyürken sana şifa olan ses/müzik kim ya da ne oldu?
Yine de Amin esnasında sen ve senin gibi müzisyen/şair kadın dostlarımla olan sohbetler beni fazlasıyla etkiledi. Bana göre benzer hikâyelere sahip arkadaşlar paylaştıkça hayatları güzelleşiyor, senin gözyaşın bana, benim kahkaham sana derman oluyor. Ve eskiye özlem vardı. 1980’ler hafif batı müziğine. Onno Tunç ve Atilla Özdemiroğlu’nun aklımı uçuran beste ve düzenlemelerine çok tutuldum geçen iki senede. O müzikler bana ilham oldu ve bu karanlık günlerde üretme isteği ve gücü verdi.

kediler - WEB

Yekta Kopan
Ceylan… Sevimli-uslu, sesli-hırslı… Hangi kedilerdensin?
Evde üç kedi var, bakmalara doyamıyorum onların dünyasına. Ben meraklı bir kedi olurdum sanırım ve arkadaşlarına bağlı. Yalnız bir kedi olmak istemezdim, çete halinde dolanmak isterdim. Sarılıp uyuyacağım birkaç çılgın dost isterdim. Öte yandan bir hayvan olsam kuş olmak isterdim, istediği deryaya uçabilen. Yaşlandığımda da kedilerin beni yemesiyle ölebilirdim, daha iyi son mu olur.

Cihan Mürtezaoğlu
“Çocukluğunun elinden tutmayan kişi hiçbir yere gidemez” diyor Hasan Ali Toptaş. Yaptığın müziğe dışardan baktığında çocukluğunu müziğinde taşıdığını hissediyor musun? Varsa izlerini sürdüğün şeyler neler?
Çocukluğum benim en büyük ilham kaynağım, sadece şarkı yazar ya da söylerken değil, seninle konuşurken bile. Zor bir çocukluk yaşadım, kalabalık bir ailede büyüdüm. Bu sebepten çok türlü hikâye ile hemen bir bağ oluşturabildiğimi düşünüyorum. Kadınların birçok acıya nasıl tepki verdiklerine şahit oldum, sert görünen adamların içindeki kırılganlığı da. Kendini öldürmek isteyenin yanında nasıl yaşama aşkıyla dolacağımı, kendine acıyanın yanından nasıl kendimi severek çıkış bulacağımı öğrendim. Umut ve sevginin gücünü, baskı ve adaletsizliğin zavallılığını çocukken deneyimledim. Ve şimdi susmuyorum, sessizken bile. Bu da beni durmadan tek bir yola çıkarıyor; müzik.

Alper Maral
Müzikoloji öğrenimini hemen yolun başında bırakmasaydın, acep, sence ne kazanırdın ve ne kaybederdin?
Çok istedim devam edebilmeyi ama üniversite sınavına girebilmem bile başarıydı bana kalırsa. Sınavlarda on beş dakikadan fazla kalınca dudakları moraran sağlıksız bir çocuğa göre bence baya iyiydi sizin öğrenciniz olabilmek. Zaten siz de “müzikolog olamazsınız da belki bir gün çok çalışırsanız müzik yazarı olursunuz” diyordunuz. Sanırım sizinle takılmak için okula girmiştim. Çok şey öğrendim ama en çok bir müzik türünü diğerinden ayırıp yüceltmenin saçma olduğunu öğrendim. Her tür müziğe saygıyı ve ilgiyi öğrendim sizden.

Kaybedeceğim şey ise sanırım şarkıcılık olurdu. Çünkü okula girdiğim zaman anima kurulmuştu ve ben gözlerime simler sürüp sabah 4’lere dek Beyoğlu barlarında şarkı söylemeye başlamıştım. Yazık ki ilgimi bu çekiyordu artık…

nilüfer - WEB

Aslı Doğan
Şarkılarında hikâyeler anlatıyorsun ve pek çoğunda bir şekilde seni bulabiliyoruz satır aralarında. Kendin dışında en çok kimin ya da kimlerin hikâyesini anlatmak istersin?
Aslında şarkılarımın yarısında ben, yarısında başka birileri vardır. Bir korkak, bir naif, bir pişman, âşık, lezbiyen, yalancı, iyimser, mafya üyesi, hatta bir anne olduğum şarkılarım var. Bu albümde “Nilüfer”i hayalini kurduğum kadına yazdım örneğin, o kadına çok âşığım ama Nilüfer benden gizleniyor. “Hayatta tek isteğim cihanda sulh ve de Nilüfer” diyorum. Hikâye anlatıcılığı kendini anlatmaktan kat be kat zevkli bence. Ama insan yenik düşüyor tabii kendi öyküsüne, arada dertleşmek istiyor.

Ersin Karabulut
Şarkılarındaki gibi birisi misin Ceylan? Profesyonel bir müzisyen olarak buna ne kadar ihtiyaç duyuyorsun? Bu konuda eskiye göre bir değişim yaşıyor musun?
Şarkılarımda daha tutkulu, ateşli, umarsız, daha boyun eğmeyen bir kadın var. Ben daha kırılgan ve kesip atmadan bin kez düşünen, daha acılarımı büyütmeyen, “Dur ceylan su akar yolunu bulur” diye sabreden biriyim. Şarkının draması gereği bazen o kadının acısını, sevincini epey dramatik biçimlere sokabiliyorum. Eskiye göre ise bu şarkılardaki kadına daha çok özeniyorum. “Ooo ceylan şarkıda atıp tutuyordun, hadi sıkıysa yapsana” diyorum kendime, sonra yemiyor…

miles davis - ibrahim tatlises - WEB

Sadi Güran
Ciğerimizi sökecek şahane bir albümle yine karşımızdasın Ceylan’ım. Gözlere buğu, dudaklara hınzır kıvrımlar. Sahnede yine içmeden hepimizi sarhoş edeceksin belli ki. Bazı insanlarla aynı dönemde yaşayıp bu performanslara şahit olabilmek cidden fazla güzel. Peki merak ediyorum geçmişte ya da günümüzde senin şahit olabilmeyi istediğin ama olamadığın içinde ukte performanslar var mıdır acep?
Miles Davis’i sahnede dinlesem aklım çıkardı sanırım, Ornette Coleman’ı da öyle. Müzeyyen Senar ve Ella Fitzgerald’ı sahnede dinlemiş olsam belki de aranızda olmayacaktım. Öyle kalbim uçardı. İbrahim Tatlıses’i de dinlemek isterdim Türk Halk Müziği yorumlarken. Çok isim var Sadi’m ya, sana gelirim, çay koyarız, dinleriz n’apalım… Bak hüzünlendim.

Dosyanın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:55’e ulaşabilirsiniz.