Arşivden: Modüler synthesizer dünyası - Moog Mother-32 ve öncesi

Bugün Uluslararası Synthesizer Günü! Günün anlam ve önemi şerefine, Deniz Cuylan’ın Bant Mag. No:45’te gittikçe popülerleşen ve alışkanlık yaratan modüler synthesizer dünyasını masaya yatırdığı yazısını hatırlıyoruz.

Yazı: Deniz Cuylan, İllüstrasyon: Berk Çakmakçı Bant Mag. No:45, Aralık 2015

moog1

Geçtiğimiz ay, Los Angeles’taki yerel müzik dükkânlarından birisi olan Big City Music, Moog’un yeni çıkardığı bir synthesizer için bir tanıtım partisi düzenledi. Bu göz alıcı enstrüman, son zamanlarda giderek daha da ilgi çeken modüler synthesizer dünyasına Moog’un son katkısı olan Mother-32. Yarı-modüler (semi-modular) olarak tanımlanan bu alet vesilesiyle, gittikçe popülerleşen, bütçeleri zorlayan, yuvaları yıkan, alkol, uyuşturucu ve kumar gibi bir alışkanlık yaratan bu illeti masaya yatırmaya karar verdim. İşte size modüler synthesizer dünyası.

Normal synthesizer’lar yetmiyor muydu, niye modüler synthesizer’lar çıktı?

Biraz tarih dersiyle başlayalım. Synthesizer’ların ilk ortaya çıkışı, Varese, Stockhausen gibi öncü müzisyenlerin, sonradan elektronik müzik olarak genelleştirilen müzik türünü yaratırken, değişik ses araçları icat etmeye çalışmalarına dayanıyor. Bu aletler giderek entegre hâle gelerek, tek başına çalışabilen bir ses üretici alete dönüşüyor ve sonunda RCA şirketi bir oda büyüklüğündeki ilk MARK 1’i 1940’larda üretiyor. Sonra 50’lere gelindiğinde, MARK 2’de gördüğümüz gibi görece olarak biraz daha basitleştirilmesine rağmen, bu aletlerin müzisyenlerin kullanımına açılması için ticari olarak satılabilecek ve kolay taşınabilir bir hâle dönüşmesi gerekiyor. Bu da ilk olarak Moog şirketinin 1964’te satışa çıkarılan, ilk synthesizer prototipini üretmesiyle gerçekleşiyor. Dolayısıyla aslında kullanıcılara açılan ilk synthesizer, modüler olmuş oluyor. Bu terim, bir synthesizer’ı oluşturan parçaların ayrı ayrı birimler hâlinde kontrol edilebildiği ve birbirlerine değişik şekilde bağlanarak yeni ses olanaklarının katlanarak arttırılabildiği analog sistemler anlamına geliyor. Hâlâ pahalı ve kullanması zor olduklarından zaman içerisinde daha da basitleştiriyorlar ve ortalıkta daha fazla gördüğümüz Minimoog, Prophet, Roland Juno, Korg Monopoly gibi yaygın, normal synthesizer’lara dönüşüyorlar. Zaman içerisinde bu standart synthesizer’lar müzikte o kadar kullanılıyorlar ki, günümüze geldiğimizde yeni tınılar peşinde koşan müzisyenler, daha kendine has sesler yaratmak amacıyla modüler synthesizer’lara olan talebi tavana vurduruyorlar. İşte bu şekilde, günümüzdeki modüler synthesizer çılgınlığı başlamış oluyor.

MOOG MOTHER-32

Moog ilk satışa başladığı andan itibaren, her yeni enstrüman çıkardığında tüm prodüktör ve müzisyenlerin gözü kulağı kesilir.  Bu aleti ilk kullananlar diğerlerine göre yaratıcılıkta bir avantaj elde ederler. Aleti hemen sahneye taşıyıp, kalabalıktan sıyrılmaya ve dikkat çekmeye uğraşılır. Ses teknolojisi, yeni enstrümanlar, havalı markalar, müzik piyasasının motorunun en temel parçasını oluştururlar. Bu, işin doğasında var. Moog Modular, Minimoog, Voyager, Taurus, Sub-Phatty, Little-Phatty, Memorymoog piyasaya çıktıklarında hep bu tip bir ilgiyi üzerine çekmiştir. Şimdi de modüler synthesizer’ların kazandığı popülerlikle, Moog hem daha hesaplı hem de kullanması çok daha kolay bir yarı-modüler synthesizer’ı piyasaya çıkarıyor. Yarı olmasının sebebi, temel parçaların (oscillator, filter, envelope) ayrılamaz bir şekilde birbirlerine tek alette bağlı olması ama kablolarla aralarında hâlâ daha fazla bağlantı sağlanarak ses üretme olanaklarının arttırılabilmesi. Hattâ iki tane synthesizer aynı anda kablolarla bağlanıp, birlikte kullanılarak daha fazla özgürlük de sağlanabiliyor. Ayrıca tabii ki hesaplı olması da, Mother-32’nin yarattığı yoğun ilginin çok ama çok önemli bir parçası. Tek tek parçaları toplanan Eurorack gibi modüler synthesizer sistemlerinden işe yarayan basit bir alet yaratabilmek için 2.000-3.000 dolar harcanırken, Moog Mother-32’nin Amerika satış fiyatı 600 dolar. Tüm bu sebepler yüzünden modüler sistemlere ilgi duyan ama çok para harcamaktan veya öğrenme zorluğundan çekinen müzisyenler için Mother-32 harika bir çözüm sunuyor.

Görünüşünden başlarsak, küçük boyutu taşınması için kolaylık sağlarken, açıkçası biraz oyuncak hissi de veriyor. Eğer klasik Moog Modular’ı düşünerek Mother-32’ye yaklaşılırsa bayağı hayal kırıklığına uğranabilir. Ama benim tanıtım partisinde gördüğüm gibi iki tane Mother-32 birbirine bağlandığında daha doyum verici bir görüntüye bürünüyor ve sadece stüdyoda değil, sahnede de istenen etkileyiciliğe sahip olabiliyor. Zaten kenarlarının klasik Moog ahşabı olması, Moog yazı tipi ve düğmelerin kalitesi beklenen yüksek düzeyde. En aşağıdaki klavye bölümündeki beyaz düğmeler, Moog’da pek alışık olmadığımız, Elektron ürünlerini hatırlatan bir hafifliğe sahip. Bana göre sorun değil ama bazıları bunlara hemen ilk görüşte takılıp rahatsız olabilir.

İki çıkışlı, sawtooth ve pulse tarzı ses dalgaları yaratan klasik Moog oscillator’ları, white noise çıkışı, VCO ve dışarıdan girilebilen sinyal arasındaki analog mikseri, 20 Hz-20 Khz aralığındaki kusursuz filtresi, square ve triangle tiplerinde çalışabilen LFO’su, VCO ve VDF modülasyonu ve aşağıda bulunan 32-step sequencer’ı, Mother-32’nin birbirinden ayrılmaz parçalarını oluşturuyor. Bu tamamen analog olan synthesizer’ı özel kılan ve adına modüler terimini koymamızı sağlayan asıl bölüm, kablo bağlantıları (patchbay) bölümü. Bu bölümde aletin gerçek potansiyeli ortaya çıkıyor. Çeşitli giriş ve çıkışlar arasındaki kablo bağlantılarıyla Cutoff, Resonance, LFO, Modulation, Gate, Tempo gibi birimler birbirilerini kontrol ederek normal synthesizer’larda ulaşılamayan kombinasyonları ortaya çıkarmış oluyor. Bu bölümü kullanmak gerçekten kolay ve çok hâkim olmadan, biraz deneme yanılmayla bile çok iyi sonuçlara ulaşmak mümkün. İşte bu patchbay bölümü Mother-32’yi alıveriş listesinin en başına koymamızı sağlıyor.

Bu özelliklerin dışında sekiz oktav kontrol edebilen ve sequencer kontrolünü sağlayan küçük beyaz klavyesi, midi, Cv, Ext In girişleri mevcut. Aletin asıl ses çıkışı tek jaklık bir mono çıkış ve kulaklık için de bu çıkış kullanılıyor. Mother-32 ayrıca Minitaur, Werkstatt gibi diğer Moog ürünleriyle beraber kullanılabildiği gibi EuroRack sistemlerle beraber kullanılmaya da uygun tasarlanmış.

Bir sonraki bölümde bahsedeceğim ve bu konuyla ilgilenenlerin salyalarına hâkim olamayacakları, ama aynı zamanda zar zor çalışıp kazanıp biriktirdikleri paraları da sonuna kadar harcamalarına sebep olacak sistemlerin yanında Mother-32 çok mantıklı bir alternatif olarak duruyor. Yeterince çocuk masasında takıldığımıza göre, şimdi asıl modüler synthesizer masasına geçelim ve garsonun getirdiği büyük ve pahalı meze tabağını incelemeye başlayalım.
Yazının tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:45’e ulaşabilirsiniz.