Arşivden: Punk tavrının ilk adımları Üsküdar’da atılırken...

Hem Türkiye’den hem de farklı ülkelerden rock’n’roll gruplarını ağırlayacak olan We’re Loud İstanbul Festivali, 19-20-21 Ekim’de İstanbul’un iki yakasında, farklı mekanlarda gerçekleşecek. Belçikalı grup The Kids, İspanya çıkışlı Biznaga ve Yeni Zelanda’dan The Cavemen gibi ekiplerin yanı sıra İstanbul’un köklü gruplarından The Raws ve Poster-İti de festival kapsamında sahne alacak ekiplerden.

Festival öncesinde 5 Ekim Cuma akşamı özel bir pre-party için buluşuluyor. Gecede Türkiye’de punkın öncülerinden Rashit’in yanı sıra Üsküdar’da 1980’lerin sonlarında Türkiye’nin ilk punk gruplarından Headbangers ve Nothing gruplarının elemanlarınca kurulan L.S.D. de (Low Sexual Desire) Muaf Kadıköy’de sahne alacak. Bu haberi okuduğumuz gibi Bant arşivine daldık. Bant’ın Kasım 2006 tarihli “Punk” temalı 26. sayısında Headbangers ve L.S.D. üyelerinin peşine düşmüştük. 2006’da Ahmet ve Burak’la yaptığımız röportaj, grubun yeniden çalacağını aklımıza getirmezdi. Röportaj için aşağı buyurun.

Punk tavrının ilk adımları Üsküdar’da atılırken: KIYIDAKİLER

Bu röportajın orijinali Bant Dergisinin Kasım 2006 tarihli 26. sayısında yayımlanmıştır.
Röportaj: Ekin Sanaç – İllüstrasyon: Sadi Güran

Bant’ın PUNK temalı bu sayısında Headbangers’a ve sonradan yine aynı çevreden kurulmuş bir grup olan Low Sexual Desire’ın da peşine düştük. Grup üyelerine ulaşmak çok da kolay olmadı açıkçası. Neyse ki tam pes etmeye yakın bir yerlerde Ahmet ile konuşma fırsatını yakaladık. Ahmet, zamanında Headbangers’da davul çalmış, sonradan da Low Sexual Desire’da şarkıları yazmış, söylemiş. Şu an 40 yaşına dayamış merdiveni ve Fethiye’de bir balık çiftliğinde dalgıçlık yapıyor. Onu İzmir’de yakaladığımızda bir internet kafeye giderek bizimle bağlantı kurmayı kabul etmesi gerçekten de büyük şans oldu. Aramızda geçen diyaloğu size aktarmaya çalışacağım.

Punk’tan ilk nasıl haberdar olduğunu hatırlıyor musun?

Sanırım ilk Sex Pistols’la başladık. Bir ağabeyimiz vardı; ona İngiliz Kemal derdik. İngiltere’de Sex Pistols konserine gitmişti, o anlatırdı bize. Zaten her şey o kadar yeniydi ki… Geçmiş gerçekten keyifliydi ama zaman bizi de yuttu.

Kim kimdiniz?

İlk Sercan vardı. Sonra İsmail, Köz Bülent, Koni… Zaman içinde de aynı arkadaş grubundan birileri geldi ve gitti.

Bu arkadaş grubundan gelip gidenler arasında Türkiye’nin ilk metal gruplarından ve en sevilenlerinden biri olan Kronik’in beyni Özer de gitarlarıyla yer almış. Hatta Kronik, “Kavga” isimli albümünde, Headbangers’ın ‘Ayak’ isimli parçasının bir ‘cover’ına da yer vermiş; şarkının sözleri ‘ayak, ayak, kokmuş ayak’ diye gidiyor.

Sene kaçtı tam olarak bir şeyler başladığında?

Önceleri sadece eğlenmeye giderdik ve ilk “Suratına İşemek İstiyorum”u yaptık.

Kimin suratıydı o? Kim için, ne için yapmıştınız o şarkıyı?

Aşk denilen zavallı duyguya…

Headbangers kaç sene boyunca devam etti?

Hiç bitmedi, sadece isim ve şahıslar değişti. Biz büyük bir aileydik. Herkesin çorbada tuzu vardır. Tek amacımız, “sex, drugs and rock’n’roll”du. Gençtik ve asiydik. Otoriteden hiç haz etmedik. Polisleri hiç sevmedik. Onlar da bizi hiç sevmedi.

Polislerle kötü anılarınız olmalı…

Bir keresinde bizi Ankara’ya sokmadılar. Zorla geri çıkardılar.

Nasıl yani? Ankara’da bilmediğimiz bir sınır kapısı mı var?

Sebepsiz yere. Saat sabah 8:30’da Kızılay Caddesinde gezersen eğer, adamı öperler. Onlar da öptü. Ortaköy’de, Taksim’de,.Üsküdar’da,

her yerde, sadece kıyafetlerimiz ve onlara benzemeyen davranışlarımız yüzünden döverlerdi bizi. Hayat çok bayat, yaşanır sanma sakın…

İlk konserinizi hatırlıyor musun?

Kesinlikle. Avcılar’da bir düğün salonunda çıkmıştık. Sanırım üç ya da dört şarkımız vardı.

Sadece kendi bestelerinizi mi çalmıştınız?

Kesinlikle. ‘Cover’dan hiçbir zaman hoşlanmadık.

Kimler izlemişti sizi?

Zamanın rocker’ları ve sonradan kavga çıktı, konser yarım kaldı.

Elbette… Kavgayı tetikleyen neydi?

O zaman vokal Zihni’ydi. Sahnede devamlı ç.küyle oynardı. Ama bu kavga bize gaz verdi; gitarlar bagetler havada uçuştu.

Sen de grupta vokal yaptın mı?

Low Sexual Desire’da (LSD) vokal yaptım.

“Ya özgür olmalıydık ya da ölü.”

Low Sexual Desire, Headbangers’dan sonra, aynı arkadaş grubundaki insanlardan oluşmuş bir diğer grup. Her iki grubun da en kilit ismi, anlaşılan o ki, zamanın efsane karakteri İsmail. İsmail, Manav İsmail, Venom İsmail ya da Punk İsmail olarak tanınıyor ve herkes ondan hala büyük heyecanla bahsediyor. İsmail’in ‘manav’ lakabı o zamanlar gerçekten de manav olmasından geliyor, hatta taksicilik de yapmış vaktiyle. Ancak eski grup arkadaşları, İsmail’den yedi sekiz senedir haber alamıyor. Bağlantı kopmuş. Ahmet’e gruptaki insanların hala birbiriyle irtibatta olup olmadığını sorduğumda, İsmail diyor başka bir şey demiyor.

punk manav

Manav İsmail – Tarife göre çizilmiştir, gerçekleri yansıtmayabilir.

Low Sexual Desire olarak nasıl başladınız?

Her Türk erkeği gibi, bizim de birilerimizi askere aldılar. Kalanlar da Low Sexual Desire’ı oluşturdu.

Kimdi onlar?

Davulda Burak, gitarda İsmail, basta Alp ve lead gitarda Tolga. Bana da böğürmek kaldı. Kimin ne çalacağı kurayla belli olmuştu. Evli çiftler arasındaki ilişkinin artık kardeş gibi olma durumuna gelmesine psikolojide ‘düşük seks arzusu’ diyorlar, grubun ismi de buradan geliyordu.

Low Sexual Desire olarak nerelerde konser verdiniz?

Gitan, Kemancı, İzmit Açık Hava, Türbinal. Bence asıl önemli olan gerçekten hayranlarımızın oluşmasıydı, bizi takip eden birileri vardı. Bu hep bana garip gelmiştir. Niçin bilmiyorum ama peşimizdeydiler. İlk konserimizde 10 şarkımız vardı, 45- 50 dakika sürmüştü. Ama insanlar çok eğleniyorlardı. Bittiğini söyleyince ısrar ettiler. Ben de başka şarkımız olmadığını söyledim. Sonra aynılarını tekrar çaldık ve bütün bar beraber bizimle söyledi.

Hiç kendini önemli biri gibi hissettin mi?

Biz yaptıklarımızı bir şey yapmış olmak için yapmadık, sadece yaptık. Önemli mi bilmiyorum ama müzik adına olmasa bile yediğimiz onca dayaktan sonra hala hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettik. Gerçekten yaşamak için çok savaş verdik. Önce aile sonra da toplum denen fabrikasyon hayatlara karşı, onların kurallarına karşı… Bizim özgürlüğümüze duyduğumuz saygımız vardı. Ya özgür olmalıydık ya da ölü.

Headbangers ve Low Sexual Desire olarak kayıtlarınız elinizde yok mu?

Kayboldu. Bir ara bir adam geldi, Fransızmış. Bir dergi çıkartıyormuş. Bizimle takıldı ve sonra gitti. Ardından biraz zaman geçti ve dünyanın bir sürü ülkesinden mektup geldi, “kimsiniz?, kaset gönderin, fotoğraf gönderin!” dediler. Ama hiçbirine cevap vermedik. Acaba verse miydik diye düşünüyorum.

O zaman pek de umurunuzda olmasa gerek.

Hala da değil sanırım.

O günlerden en çok neyi özlüyorsun?

Neyi mi özlüyorum? Üsküdar İskelesinde sabaha kadar takılıp yaptığımız şarkıları, gidip stüdyoda çalmayı ve stüdyodan kovulmalarımızı özlüyorum…

“Komiklikler dünyasında yaşıyoruz / Ve hep yıkıma uğruyoruz / Yaşam çamura bulandı ve yaşam bizi yuttu”

Ahmet’le konuşurken Low Sexual Desire’ın davulcusu Burak’ın hala İstanbul’da olduğunu öğrendim ve Kadıköy’de onunla da buluşup konuşma fırsatımız oldu. Muhabbete Headbangers’ın vermiş olduğu son konserle başladık: “Konser Açıkhava’daydı, Metaphor ile birlikte çıkmışlardı. Bir grup daha vardı, ama adını hatırlamıyorum. Headbangers çalarken ‘ışıkları söndürmemiz lazım, elektrik kesintisi var’ yalanını bahane ederek konseri yarıda kestiler. Bu sanırım onların verdiği son konser olmuştu”. 1994 senesinde, Tian An Men 89 isimli Fransız plak şirketi, Türkiye’den punk gruplarının parçalarından oluşan “Sevdasız Hayat Ölümdür” isimli bir ep yayınlamıştı. 1993 tarihinden itibaren faaliyete geçen bu plak şirketinin amacı ekonomik sebeplerden, iç çatışmalardan ve şirket noksanlığından ötürü albümlerini plak formatında basamayan çeşitli ülkelerdeki punk gruplarının albümlerini basmaktı. “Sevdasız Hayat Ölümdür” ep’sinde S.A.D. (Ask It Why elemanlarının önceki grubu), Radical Noise, Spinners ve Necrosis’in yanı sıra Headbangers’ın “Suratına İşemek İstiyorum”u da yerini bulmuştu ve bu parçanın kaydı Açıkhava’da yarıda kesilmiş konserden alınan kayıttı.

90 senesi civarında kurulan Low Sexual Desire’ın ilk konseri ise Gitanes’da gerçekleşmiş; sonradan Mandala, İzmit’te bir düğün salonunda ve daha pek çok mekanda konserler vermişler; “sözü verilen ama çıkamadığımız organizasyonlar da oldu; insanların bize ulaşması zordu, çok verdik ve hiçbir şey alamadan çok vermek bize manevi yönden çok ağır geldi” diye grubun neden bu işi bırakmak durumunda kaldığını açıklıyor Burak. Onun da elinde herhangi bir kayıt yok, aslında yarıdan fazla şarkının Kadıköy’deki Ekol stüdyosunda demo kaydını yapmasına yapmışlar. Ama yaptıkları kayıtların hiçbiri onlara geri dönmemiş. Buna rağmen, o da Ahmet gibi İsmail’in dünyanın garip yerlerinden mektuplar aldığını anlatıyor, hatta Jello Biafra’dan bile -kendisi olmasa bile şirketi Alternative Tentacles aracılığıyla- mektup almışlar zamanında. “Ama biz ne İngilizce biliyorduk, ne de kafamız o yönde çalışıyordu” diyor Burak, “fırsatları değerlendiremedik”.

Manav İsmail, Burak için de o yılların esas kahramanlarından; “İsmail çok önemli bir adamdı. Sultanahmet’te manavlık, o saçlarıyla Üsküdar’da taksicilik yapıyordu; taksisine binmeyenler oluyordu… Çok güzel arşivimiz vardı eskiden, İsmail’de inanılmaz bir plak arşivi vardı; punk’tan heavy metal’de, caz’dan blues’a her şey vardı”. Başka adı geçen, müziklerine büyük katkısı olmuş isimler de var elbet; en başta Ahmet gibi şu an Fethiye’de yaşamakta olan Mehmet, Kemer’e taşınmış olan Baybars ve Headbangers kadrosundan Sercan. Burak anlatmaya devam ediyor; “provalar çok zevkli geçerdi; herkesi çağırırdık stüdyoya, böylece konser ortamı gibi olurdu ve her yerden kovulduk. Donla çaldık kovulduk, donsuz çaldık kovulduk… Müzisyen değildik biz, sadece enstrümanlardan ses çıkartıyorduk; güzel de çıkıyordu.”

Nihayetinde Low Sexual Desire da, ‘94 senesi civarında faaliyetlerini sonlandırmış. Her iki grubun da yeniden canlanmayacağı aşikar olsa da, eski günlere duydukları özlemin canlılığını koruduğunu söyleyebiliriz. Hatta büyük olasılıkla eski günlere özlem duyanların sadece onlar olmadığını da. ‘Manav’ İsmail’e selam olsun; -olmaz ya- olur da bu dergiyi bir gün görürse, eski grup arkadaşlarının onunla yeniden irtibata geçmek için can attıklarını hatırlatalım. Bize kala kala kaldı bir baget, sizi de Low Sexual Desire’ın bir şarkılarıyla baş başa bırakalım.

Parçanın ismi “Değişim”, sözleri ise şöyle: Değişime uğradı sınırlar / Bulutlar yakınlaştı bir anda / Tekerlekler dönmeye başladı / Ve yaşam çamura bulandı / Kırmızının zengin sıcaklığı çevreye hakim / Naralar atan insanlar yeşile boyanmışlar / ölüm silahları ile yeşile bulanmışlar / Bulutları delen zırhlı kartalları var / Komiklikler dünyasında yaşıyoruz / Ve hep yıkıma uğruyoruz / Yaşam çamura bulandı ve yaşam bizi yuttu.

R-1780507-1279140777.jpeg

“Sevdasız Hayat Ölümdür”, 1994, Tian An Men 89