Artık görünür olma zamanı: Sinema ve televizyon tarihinde trans karakterler ve trans oyuncular

Yazı: Emre Eminoğlu – İllüstrasyon: Gizem Winter

Scarlett Johansson’un trans bir erkeği canlandıracağı duyurulduktan sonra yoğun bir tepkiyle karşılaşması da gösteriyor ki, artık trans bireylerin sözde görünür olduğu bir sinema ve televizyon dünyasına razı değiliz. Trans karakterlerin transfobik bir bakış açısıyla yazılmadığı ve trans oyuncular tarafından canlandırıldığı filmler ve diziler beklentisindeyiz.

Yapım aşamasındaki Rub & Tug filmi, açtığı yasadışı masaj salonları aracılığıyla 1970’lerin Pittsburgh’unda bir suç imparatorluğu kuran trans erkek Tex Gill’in cinsiyet değiştirme sürecini ve yaşamını anlatacak. Rupert Sanders’ın yönetmen koltuğunda oturacağı filmin adını, geçtiğimiz haftalarda özellikle LGBTİ+ aktivistlerin tepkileri nedeniyle çok fazla duyduk: Filmde Tex Gill’i canlandıracak oyuncu bir trans erkek oyuncu değil, Scarlett Johansson olacaktı. Özellikle LGBTİ+ hakları ve sinema ya da televizyonda LGBTİ+ karakterlerin temsili konusunda olumlu gelişmelerin yaşandığı günümüzde, trans karakterlerin cis (biyolojik cinsiyeti ile cinsiyet kimliği aynı olan) oyuncular tarafından canlandırılması tabii ki bir geri adım olarak görüldü. Tepkilerin büyümesiyle Scarlett Johansson, bu oyuncu seçimini takiben gündeme gelen etik tartışmalar nedeniyle projeden çekildiğini duyurdu.

Trans karakterler, özellikle televizyondaki Orange Is the New Black ve Transparent gibi birçok prestijli ödül toplayan, geniş kitlelere ulaşmış LGBTİ+ temalı diziler sayesinde 2010’larda daha önce olmadığı kadar temsil edildi. Fakat bu karakterleri canlandırmak üzere ısrarla cis oyuncuların seçilmesi, sinema ve televizyon dünyasının henüz aşamadığı bir eşiğin yerinde durduğunu hatırlatıyor. Üstelik LGBTİ+ bireylerin medyadaki temsilini inceleyen GLAAD’ın (Gay & Lesbian Alliance Against Defamation) istatistiklerine göre, 2017 yılında sinema ve televizyondaki LGBTİ+ karakterlerin sayısı 2016’ya kıyasla %40 azalmış durumda ve belli başlı stüdyoların hiçbir 2017 yapımında tek bir trans karaktere rastlanmamış. Dolayısıyla Scarlett Johansson’ın projeden çekilmesiyle trans oyuncuların varlığının ve görünürlüğünün artması gerekliliğinin gündeme gelmesi önemli ve olumlu bir gelişme. Gelin, Rub & Tug filmi özelindeki bu tartışmalardan uzaklaşıp biraz daha genele bakalım ve trans karakterler ya da trans oyuncular açısından sinema ve televizyon tarihindeki önemli kilometre taşlarına bir göz atalım:

1970’LER VE ÖNCESİ:

1970’ler ve öncesinde Hollywood’da karşımıza çıkan trans karakterlerin hemen hemen hepsi 1952 yılında Danimarka’ya giderek cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren ve ardından ABD’de ünlenen Christine Jorgensen’den ve genel olarak cinsiyet değiştirme ameliyatı sürecinden etkilenerek yazılmış gözüküyor.

1953 | Dönemin en ayrıksı yönetmenlerinden Ed Wood, iki bölümden oluşan Glen or Glenda (1953) filminde, döneme göre devrim niteliğindeki konulara odaklandı ve Hollywood’da bilinen ilk trans karakterlerden birine yer verdi. Kadın kıyafetleri giymekten hoşlanan fakat bunu kız arkadaşına söyleyemeyen Glen’i yönetmenin kendisi, cinsiyet değiştirme sürecini izlediğimiz psödohermafrodit Alan / Anne’i “Tommy” Haynes canlandırdı. Bu filmin çekim sürecine dair bazı sahneler, Tim Burton’ın Ed Wood (1994) filminde de yer almıştı.

1954 | Avrupa sinemasındaki ilk trans karakterlerden biri, Fransız yönetmen René Gaveau’nün Adam est… Ève (1954) filminde, nakavt olduktan sonra bir kadın olarak uyanan boksördü. Cinsiyetin fiziksel bir darbeyle değişebildiğini öne süren kafası karışık senaryosuna rağmen, böyle bir hikâyenin mutlu sonla bitmesi döneme göre olağandışıydı.

1970 | ABD’de cinsiyet değiştirme ameliyatları adına öncü bir isim olan Christine Jorgensen’in hikâyesinden uyarlanan kurmaca film The Christine Jorgensen Story ’de (1970) Jorgensen’i John Hansen canlandırdı.

1970 | Cis kadın oyuncu Raquel Welch, Myra Breckinridge (1970) filminde, cinsiyet değiştirme ameliyatının ardından Hollywood’da şansını denemek isteyen ve eski adı Myro olan bir oyuncuyu canlandırdı.

1975 | The Little Prince (1974) filmi için bestelediği müziklerle 47. Akademi Ödülleri’nde aday gösterilen İngiliz besteci Angela Morley, Oscar’a aday gösterilen ilk açık trans birey oldu. Morley, 50. Akademi Ödülleri’nde de The Slipper and the Rose: The Story of Cinderella (1976) filmi için bestelediği müziklerle aday gösterildi.

1975 | Sidney Lumet’nin yönettiği, Al Pacino’nun başrolünde oynadığı Dog Day Afternoon (1975) , sevgilisinin cinsiyet değiştirme operasyonunun masraflarını karşılayabilmek için banka soyma girişiminde bulunan bir adamın gerçek hikâyesinden uyarlanmıştı. Sevgiliyi canlandıran cis erkek oyuncu Chris Sarandon’ın En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalındaki adaylığı dahil altı dalda Oscar’a aday gösterilen film, En İyi Özgün Senaryo ödülünün sahibi oldu.

1978 | 11 sezon boyunca CBS’te yayınlanan The Jeffersons adlı sit-com’un dördüncü sezonunda, ana karakterlerden George’un ordudan arkadaşı yıllar sonra cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirmiş olarak karşısına çıkar ve Amerika televizyonlarında görülen ilk trans karakterlerden biri olur.

1980’LER VE 1990’LAR:

1980’lerde ve 1990’larda cinsiyet değiştirme ameliyatı ve cinsiyet değiştirme sürecinden ziyade, trans karakterlerin hikâyeleri, geçmişleri ve bugünleri önem kazanmaya başlamış. Kimi zaman bir sürpriz öğesi olarak kullanılan trans karakterlerin cinsiyet kimliği, neredeyse her zaman ünlü cis oyuncular tarafından canlandırılmış. Özellikle 1990’larda rastlanan durum, trans karakterlerin suçlu, katil gibi şiddete eğilimli stereotiplere oturtulması ya da trans bireylerin “anormal”, “iğrenç” oldukları için toplumdan dışlanışın, fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalışının eleştirel olmaktan yoksun bir şekilde filmlerde yer alması olarak özetlenebilir.

1981 | Roger Moore’un 007 olduğu dönemden For Your Eyes Only (1981) filminde “havuzdaki kız” adlı figüran rolünde olsa da, İngiliz trans oyuncu Caroline Cossey, tarihe “ilk trans Bond kızı” olarak geçti.

1982 | Robert Altman’ın yönettiği ve Cher’in başrolünü oynadığı Come Back to the 5 & Dime, Jimmy Dean, Jimmy Dean (1982) filminin önemli anlarından biri, ana karakterlerden Joanne’in bir trans kadın olduğunu açıkladığı sahne oldu. Joanne’i cis kadın oyuncu Karen Black’in canlandırdığı film (ve uyarlandığı tiyatro oyunu), Joanne’in “eşcinsel bir erkek olarak toplumdan dışlandığı için bir kadın olmayı seçtiğini” öne sürdüğü için kendi döneminde de eleştirildi.

1982 | John Irving’in romanından uyarlanan The World According to Garp (1982), yaşamında ve eserlerinde annesinden ve sadakatsiz eşinden etkilenen bir yazar olan Garp’ı konu etti. Garp’ın annesi, şiddete maruz kalmış kadınlar ve trans bireyler için kurulmuş olan bir merkezde yaşamaktaydı ve filmin önemli karakterlerinden trans kadın Roberta Muldoon’u cis erkek bir oyuncu olan Jim Broadbent canlandırdı. Broadbent, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde Oscar’a aday gösterildi.

Dosyanın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:64’e ulaşabilirsiniz.