Bant Mag. arşivden: "Autonets ile sokaklarda acil güvenlik. Hemen şimdi!"

Ekim 2013 tarihli Bant Mag no: 23’te sanatçı, aktivist, hacker Micha Cârdenas ile sokakta her gün şiddet gören toplulukların kendi güvenliklerini sağlamalarını amaçlayan projesi Autonets ile ilgili konuşmuştuk.

“Neden öğle yemeğinde ne yediğimizi birbirimizle paylaşmak için harika teknolojilerimiz var da birbirimizi sokakta güvende tutmak için yok?”

Sanatçı, hacker, aktivist Micha Cárdenas’ın birkaç senedir üzerinde çalışmakta olduğu Autonets projesi kapsamında geçtiğimiz ağustos ayında Berlin’de düzenlediği atölye çalışmasının tanıtımı bu dizelerle yapılmıştı. Bu çağrı, Autonets’in bundan önceki tüm çağrıları gibi; ırk, cinsiyet, sınıf ve güç farklılıkları sebebiyle sokakta her gün şiddet ve baskı gören toplulukların bir araya gelmesi için yapılmıştı, çünkü Cárdenas’a göre aynı topluluktaki insanların birbirlerinin güvenliğini sağlaması ancak ve ancak bir araya gelip, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yeni teknolojiler üretip geliştirmek üzere organize olmasıyla sağlanabilir.

Yola, iletişim için devlet gözetimindeki ağ teknolojilerine karşı giyilebilir teknolojiler tasarlayarak çıkan proje, sokaklarda güvenli, otonom iletişim ağları kurmanın giderek artan ve acil bir ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Cárdenas diyor ki; “Neden öğle yemeğinde ne yediğimizi birbirimizle paylaşmak için harika teknolojilerimiz var da birbirimizi sokakta güvende tutmak için yok?”

Kısa süre önce dünyanın dört bir yanındaki hacker, sanatçı ve aktivistlere ortak çalışmalar yürütebilmek için çağrı yapan Micha Cárdenas ile Autonets projesine yönelik çalışmalarını daha iyi anlayabilmek için konuştuk.

Bizim için “Autonets” projesini, elektronik sivil itaatsizlik eylemleri çerçevesinde biraz açabilir misin?
Ricardo Dominguez tarafından önerilen elektronik sivil itaatsizlik, genellikle web gibi var olan iletişim ağlarını kullanarak, şirketlerin ve devletlerin elektronik ağlar üzerindeki kabiliyetlerini sekteye uğratarak elektronik kargaşa yaratmaya dayanıyor. Buradaki düşünce, bir topluluğa haksız müdahalede bulunmuş erk sahibi bir organizasyonun binasındaki fiziksel bir oturma eyleminin bir başka şekli olarak düşünülebilir; onun web sitesindeki sanal bir oturma eylemi gibi. Buna karşın benim projem, Local Autonomy Networks (Autonets), toplulukların kendilerini şiddetten koruyarak kendi özerkliklerini oluşturmalarına olanak tanıyan yeni iletişim ağları inşa etmeye odaklanıyor. Sivil itaatsizlik, gücünü çoğunlukla kurumların gündelik işleyişine olan itirazdan ve işyerlerinin veya web sitelerinin engellenmesiyle, gözaltılarla, kurumların eylemlere yönelik yaptıkları açıklamalarla kendini gösteren hukukî yaptırımlara duyulan tepkiden alır. Fakat Autonets, EZLN’nin (Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu) okullar aracılığıyla öğrencilerin özerk topluluklara katılmasına olanak sağlayan eylemiyle benzerlik taşıyan bir politik model izliyor. Autonets’in asıl amacı, benim de bir parçası olduğum beyaz olmayan trans kadınlar topluluğu gibi, şiddetin hedef aldığı toplulukların kurumsal iletişim ağlarına bel bağlamaksızın hızlıca birbirlerine başvurabildiği iletişim ağları kurmasını sağlamak. Bu amaca yoğunlaşmaya başladığım ilk zamanlarda, içlerinde cep telefonu, internet bağlantısı ya da bilgisayara ihtiyaç duymaksızın birbirleriyle haberleşebilen kablosuz alıcıların yer aldığı bir kıyafet ve aksesuar serisi tasarladım. O prototipler çalışır hâle gelince de, sonraki aşamaları ortaklaşa tasarlayabilmek için onları topluluklarla paylaştım. Bu noktada beraber çalıştığım birçok kişi için bu ürünlerin çok pahalı olduğunu keşfettim. O vakit odaklanmam gereken şeyin topluluk oluşturma ve kamusal alanda sözel olmayan iletişim gibi güvenlik konusunda gerçek anlamda fayda sağlayacak kabiliyetlerin paylaşılması olduğunu anlayıp bu konulara eğilmeye başladım.

Konuşmalarından birinde Autonets projesi kapsamındaki giyilebilir elektronik tasarımların teknolojisini “dijital bir düdüğe” benzetmişsin. Bu teknoloji nasıl çalışıyor biraz anlatabilir misin?
Autonet prototiplerinde bulunan teknoloji, Lilypad Arduinos ve Xbee kablosuz vericilere dayanıyor. Lilypad’ler düğmelere basıldığını algılayan ve diğer Autonetlerle arasında olan uzaklığı hesaplayabilen kodlar yüklenmiş mikroişlemciler. Xbee’ler ise iletişim ağını birbirine bağlayan vericiler. Aslında bu özellik üzerinde hâlâ çalışıyorum. Sisteme göre, bir kişi kıyafetini aktive ettiğinde, mesela kapüşonunu, bileziğini ya da elbisesini, güvenlik ağında bulunan ve Autonets kıyafetlerine sahip diğer kişilere bir sinyal yolluyor. Yanan veya yanıp sönen basit bir ışık gibi. Ve atölye buluşmalarında alınan topluluk kararlarına göre bu sinyalin ne anlama geldiğini, yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlıyor. Bir yandan GPS teknolojisini de içeren prototipler üzerinde çalışıyorum ancak benimle çalışan seks işçileri veya Kolombiya’daki kişiler gibi bazı topluluklar şifrelense dahi GPS teknolojisi kullanmak istemiyor. Bu sebeple onlar için üretilen kıyafetler sadece uzaklık algılayabiliyor.

Daha önce geliştirdiğin, Amerika-Meksika sınırında susuzluk tehlikesi yaşayan göçmenleri alandaki su kaynaklarına yönlendirmeyi hedefleyen proje, Autonets’in ortaya çıkmasına ne gibi katkılarda bulundu?
The Transborder Immigrant Tool (Sınırlararası Göçmen Araçları), Autonets’in en temel ilham kaynaklarından biri. Proje bir güvenlik âletini sanatsal bir obje olarak ortaya koyuyordu. Ebay’den alınma geri dönüştürülmüş, ucuz cep telefonlarını, kullanıcıların, takip edilebilir cep telefonu sinyalleri olmaksızın GPS’e girebilmelerini sağlayan ve aktivist organizasyonlar tarafından Meksika-Amerika sınırına yerleştirilen su zulalarını haritalayan bir yazılım geliştirerek fiziksel ve şiirsel anlamda birer güç sağlama cihazına dönüştürmüştüm.

Bu proje üzerinde çalışırken, kendim ve parçası olduğum topluluklar için nasıl güvenlik cihazları geliştirebileceğimi düşündüm. Beyaz olmayan diğer trans kadınların, genel olarak kadınların, beyaz olmayan queer bireylerin, engelli insanların, seks işçilerinin geceleri evlerine güvenle dönmelerini nasıl sağlayabilirdim? Aynı zamanda farklı bir şeyler de yapmak istiyordum. Prototipleri hızla geliştirerek atölyeler aracılığıyla topluluklara ulaştırmak ve sonuçları, ezilenler bilimini merkez alan bir süreç aracılığıyla, sadece sanatçının bilgi birikiminin getirdiği ayrıcalıklar üzerinden değil de gündelik olarak şiddet gören insanların fikir ve deneyimlerini merkez alan bir süreç aracılığıyla kolektif olarak tasarlamak istiyordum.

Bant Mag. No:23’te yer alan röportajın tamamını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.