Bant Mag. No:35'ten // 50'ler, 60'lar, 70'ler ve Zeki Müren

Bunca sene saklı kalmış, muazzam Zeki Müren arşivi yazar ve araştırmacı Derya Bengi’nin güvenilir ellerine teslim edildi ve yoğun bir çalışmayla İşte Benim Zeki Müren sergisi hazırlandı. İlk kulağımıza geldiğinden beri büyük heyecanla bekliyorduk bu sergiyi. Geçtiğimiz ay İstiklal Caddesi Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açılan İşte Benim Zeki Müren’in mekânlarında gezerkense, kendimizi Zeki Müren’le yeniden tanışıyor gibi hissettik. “Türkiye’de pop müzik” deyince tereddütsüzce dönüp baktığımız dostumuz Murat Meriç sizler için Derya Bengi’yle buluştu ve takdir edersiniz ki ortaya derin mi derin bir Zeki Müren sohbeti çıktı. Sergi, 20 Aralık’a kadar gezilebiliyor. Ayrıca sergide yer alan arşivle hazırlanmış nefis kataloğun da makul bir fiyata alınabildiğini eklemiş olalım.

Nereden çıktı bir Zeki Müren sergisi açma fikri? Bunca yıldır neden saklanıyormuş bunlar?
Arşiv sahibinin huzursuzluğu bunda etken. Bu arşiv, 18 senedir Türk Eğitim Vakfı’nda (TEV) duruyor çünkü mirası, vasiyeti gereği TEV ve Mehmetçik Vakfı arasında paylaştırıldı. Bütün bu arşiv malzemesi de, yani kendi koleksiyonu ve eşyaları, bunca yıldır TEV’de özel bir odada muhafaza ediliyormuş. Fakat bu ne Zeki Müren’e, ne TEV’e, ne de halka yarıyor. Kimsenin görmediği bir arşiv neticede. Bunun halka açılması gerektiğini düşünmüşler. Bu noktada Yapı Kredi Kültür ile TEV’in işbirliği başlamış. Yapı Kredi Kültür’den beni aradılar, hayır denmeyecek kadar zevkli bir işti, derhâl kabul ettim.

Zor muydu yol almak? Koca bir arşiv var neticede önünde…
İlk bakışta kolay gibi gözüküyor, hazır bir arşiv çünkü. Başkalarına başvurmaya gerek yok. Serginin konseptini kendi biriktirdikleri, kendi sakladıkları, kendi çekmeceleri, kendi sandıkları olarak belirledik. “İşte Benim Zeki Müren” ismini de böyle hak ediyor. Çocukluğundan beri her şeyi muhafaza etmiş, anılarına bağlı kalmış. Fakat arşivin tasnifi zordu. Fotoğrafların tasnif edilmesi ve uygun bilgilerle donatılması gerekiyordu, çünkü çoğu fotoğrafın yazılı bilgileri yoktu, ancak bir takım tahminler yürüterek yol alabiliyordunuz. Fotoğrafta yanındaki insanları tanıyorsan tanıyorsun, tanımıyorsan tanımaya çalışıyorsun. “Bu acaba hangi gazinonun sahnesi, şu hangi gazinonun kulisi?” “Saçları altın sarısı olduğuna göre bu fotoğraf 1968’den olmalı.” Böyle böyle Zeki Müren’i tanıyarak, hayatının ayrıntılarına vakıf olarak ilerledik. Yoğun bir şekilde basın taraması yaptık bir yandan. Sonuçta hayatının kilometre taşlarını ıskalamayan, küçük ayrıntılarla, küçük anekdotlarla zenginleştirilmiş bir sergi oldu. Toplamda bir büyük hikâyeye varan bir sergi ve bir kitap.

zeki_muren_web_cift_4

Zeki Müren aslında kendini hiç saklamıyor. Diğer taraftan gizli yanları da varmış gibi… Daha net sormak gerekirse, bu sergideki “bilinmeyen” Zeki Müren mi?
Yegâne iddiam şu olabilir: Unutulmuş Zeki Müren’i hatırlatmak. Bilinmeyen bir Zeki Müren belki de vardır ama biz sırları, gizleri aydınlatmanın peşinden koşmadık, zaten şoke edici şeylere rastlamadık. Ama rastladığımız her fotoğraf çok hoş, insanı gülümseten ve şaşırtan cinstendi. Açıkçası Zeki Müren’in unutulduğunu düşünüyorum. Yeni kuşaklar, sadece 80’lerde yaşayan “kitsch” bir ihtiyar papağan olarak hatırlıyor onu, hayatının son dönemiyle… Sanki 50’li, 60’lı yılları hiç yaşamamış ve o yıllara damgasını çok derin vurmamış gibi değerlendirildiğini düşünüyorum. Biz biraz geriye döndük, en başından başlayarak o yolculuğu bilenlere hatırlatmak, bilmeyenlere de birazcık tarih nosyonu sunmak istedik.

Her şey var sergide, değil mi? Ürün verdiği her alandan eserler, merakları, ilgileri, koleksiyonları… Sizin eklediğiniz bir şey oldu mu bunlara?
Dönemin gazetelerini, Hayat, Ses, Hey gibi dergileri inceledik, bir takım eklentiler yaptık, ama bunların oranı yüzde beş falandır. Kaldı ki kendi arşivinde 50’li yılların bazı radyo dergilerinin ciltleri vardı.

Zeki Müren kendisiyle ilgili kupürleri saklamış mı?
Fazla değil. Hayranlarından gelen birtakım defterler var: Gazete kupürlerini, kocaman resim defterlerine, hiç tarihsiz, notlar düşmeden yapıştırmışlar, kendilerince bir Zeki Müren arşivi yapmışlar. Sonra da bunları Zeki Müren’e hediye etmişler. Ben öyle bir şey yapacak olsam kendime yaparım, neden Zeki Müren’e hediye edeyim ki? (gülüyor)

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:35’e ulaşabilirsiniz.