Bant Mag. No:38'den // Tabiatın gereği birazcık garipsen: Baby Dee

Bir zamanlar ağaçlara fısıldayan Baby Dee’nin hayat boyu sürdürdüğü farklı kariyerler gibi “değişim”den ilham alan müziği…

Röportaj: Aycan Taşyürek – İllüstrasyon: Aykut Aydoğdu

Amerikalı müzisyen Baby Dee hayatı boyunca farklı kariyerler denedi. Sokak müzisyenliği yaptı, uzun bir süre New York’ta bir kilisenin orgcusuydu, sonra Atlantik Okyanusu sahilindeki eğlence bölgesi Coney Island’da akordeon çalıp gösteriler yaptı ve bir dönemse kendisi bir ağaç uzmanıydı. Baby Dee, yaşamındaki kariyer, şehir, tarz, cinsiyet, vb. bütün değişimleri besteleriyle birbirine bağlayıp özgün, değişken, hem janrların karışımı hem de janrların dışında bir müzik yapıyor. Şu ana kadar dört albüm çıkartmış olan müzisyen şimdilerde hem turneye çıkıp hem de yeni albümünü yayınlamaya hazırlanıyor. Baby Dee’yi, 28 Mart’ta Salon İKSV’de konser vereceği konser öncesi burada ağırlıyoruz.

Müzik tarzın her şeyden bir parça içeriyor; farklı janrların karışımı ve doğaçlamanın içtenliğine sahip. Bu kişiliğinin ve geçmişinin bir sonucu mu?
Bilmiyorum. Tavuk muyum yumurta mı bilmiyorum. Doğaçlamayla ilgili şey şu: Bizim için müzik her zaman doğaçlama. Bazen daha çok bazen daha az ama her zaman doğaçlama yapıyoruz ve genellikle ne yaptığımızı biliyoruz. Ya bilmediğimiz zaman? İçine ettiğimiz zamanlarda dışarıya güven yayıyoruz. Yaşamda olduğu gibi sanatta da… Mükemmelin altındaki durumlarda sadece elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.

Son albümün Regifted Light’ı yayınlayalı dört yıl oldu. Yeni bir albüm yapmayı planlıyor musun? Yeni şarkılar besteliyor musun?
Ah, yeni albüm! Yeni albüm çıkacağı için çok mutluyum. Bu albümle ilgili her şeyden çok memnunum. Özellikle de Christina de Vos’un harika sanat çalışmalarından. Regifted Light’ın da kapağını o çizmişti. Bu sefer kolaj yaptı. Ve evet, hepsi yeni şarkılar. İstanbul’da çalacağım setlist yeni şarkılardan oluşuyor. Şaşılacak bir şekilde, kayıt yaptığım grupla birlikte turnedeyim. Bu normalde neredeyse hiçbir zaman gerçekleşmez! Harika bir grup. Davulda Alex Nielson, basta Joe Carvel, gitarda Victor Hererras, kemanda Jordan Hunt.

Müzik kariyerinde başarılı olmak ve geniş bir dinleyici kitlesi tarafından fark edilmek sence az da olsa şans gerektiriyor mu? Bir ağacın birinin evine düşmesi ve senin müziğe geri dönme hikâyeni düşününce…
Daha çok, bir ton şans gerek diyelim. Ve başarı bazen basitçe geri kalan şey. Fark edilmek –bir noktaya kadar– kolay. Eğer tabiatın gereği birazcık garipsen o iş kendi kendine çözülür. Ama anlaşılan o ki zor olan kısım da bu.

Görünen o ki sürekli bir değişim ve aksiyonu seviyorsun. Birçok farklı kariyer denedin, bir şehirden başka bir şehre taşındın, Amerika ve Avrupa’da turne yapmayı seviyorsun, vs… Bunu müziğine nasıl yedirdin? Sence insanlar genellikle bir değişimin arayışında mı?
Sanırım kim olduğumun değişken bir yanı var. Ama bunu sadece senin söylediğin aynı nedenden dolayı söylüyorum; çünkü bunu müziğimde görebiliyorum ve inişli çıkışlı geçmişimde de görüyorum. Başka birini kıvrandırabilecek değişimlerden geçtim. Tabii kesinlikle başka insanlar için konuşacak vasıfta değilim. Ancak insanlarda gördüğüm kadarıyla bir sonuca varacak olursam genellikle değişimden nefret ediyorlar ve genel olarak değişimi engellemek için uzun yollar kat ediyorlar. Dürüst olmak gerekirse de onları suçlamıyorum.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:38’e ulaşabilirsiniz.