Bir gün Lille’e yolunuz düşerse yapmanız/bilmeniz gereken 10 şey

Fransa’nın kuzeyinin de kuzeyinde bulunan Lille, ülkenin en ücra köşesinde kaldığı gibi gezi rehberlerinin de kenarında köşesinde kalmış bir şehir. Yaşamak için değil de kısa süreli bir ziyaret için geldiyseniz Lille’e, şehrin ruhunu özümseyemeyebilirsiniz belki. Uzun süre kalırsanız da bir daha aynı tadı başka şehirlerde bulamayabilirsiniz. Havası soğuk, kalbi sıcak bu şehre uğramak aklınızdan hiç geçmese bile bu liste sayesinde Lille akıllarınızda küçük bir yer edinmeyi umuyor. Ya da belli mi olur, belki yolunuz bir gün gerçekten de Lille’e düşer.

İşte o zaman yapmanız ve bilmeniz gereken 10 şey:

– Fransızların gözünde kuzey-güney ayrımını yüzeysel de olsa öğrenmek için komedi film Bienvenue Chez Les Ch’tis’i sanatsal hiçbir beklentiniz olmadan izleyin. 2008 yapımı film, 23 haftada 20.5 milyon kişi tarafından izlenmesiyle gişe rekorları kırdı ve Fransa’da en çok izlenen film ünvanını aldı.

– Lille deyince bütün Fransız ve Avrupalıların aklına gelen festival La Braderie’ye gidin. Kökenleri 12. yüzyıla dayanan La Braderie Eylül’ün ilk cumartesi ve pazar günlerinde düzenleniyor. Bütün şehir –dar-geniş sokakları, küçük-büyük parklarıyla Lille sınırları içinde bulunan her yer- sokak pazarına dönüşüyor. 10.000 üzerinde tezgahta kıyafet, plak, mobilya, araç gereç, bisiklet, ya da kısaca şu dünyada tüketme ihtimalinizin bulunduğu her türlü ürün satılıyor. Akşamlarıysa canlı müzik ve bol içkinin olduğu La Braderie sırasında 48 saat uykusuz kalma ihtimaliniz yüksek.

IMG_4905

– Yazın hava genellikle bahar ayları gibi güzel geçse de kışın ya da sonbaharda giderseniz yanınızda kat kat kıyafet götürün. Zira dışarısı soğuk ve yağmurluyken içerisi ayarsız derecede sıcak oluyor, bir anda soyunup yazlık kıyafetlerinizle kalmak istemeniz muhtemel.

– Sanatsal ve kültürel gezi yapmak isterseniz Lille’in en büyük müzesi Palais de Beaux Arts’a gitmeyi düşünmeyin bile. Picasso ve Monet gibi ünlü ressamların bir kaç eseri olsa da müze koleksiyonu genel olarak sizi tatmin etmeyecek. Onun yerine Mavi En Sıcak Renktir filminde de bir sahnenin geçtiği, tarihi bir havuzdan müzeye çevrilmiş olan La Piscine veya Gare Saint Sauveur daha doğru bir tercih.

IMG_5156

– Bol öğrencisi ve alkol içmeyi seven yerlileri sağ olsun bar ve clubların bulunduğu Rue Solférino, Rue Masséna ve eski şehir Vieux Lille’de gece hayatı haftanın her günü oldukça canlı. Ancak ilginçtir ki haftaiçi Salı, Çarşamba ve Perşembe geceleri mekanlar daha kalabalık oluyor. Ayrıca Kuzey Fransa biraları La Goudale ve Ch’ti Blonde’u denemeli.

– Şehrin ünlü meydanı Grand Place’ta bulunan 17. yüzyıldan kalma bina La Vieille Bourse’ta pazartesi hariç her gün 13.00-19.00 arasında açılan ikinci el kitap pazarını ziyaret edin. Yüzyıllık kitapların dışında retro posterler, eski dergi ve gazeteler, CD ve plaklar, çizgi romanlar bulabileceğiniz bir cennet bu kitap pazarı.

IMG_5488

– Soğuğa karşı koruma mekanizması üretmeyi sağlayan geleneksel yağlı yemeklerden tatmak isterseniz Welsh yemeğini yiyin. Les 3 Brasseurs bunun için doğru adres. La Braderie sırasında her yerde insanların bira eşliğinde tencereyle yediği midyeler de kuzey Fransa mutfağındaki spesiyaliteler arasında.

IMG_5259

– Her Pazar sabahı Wazemmes’te kurulan pazara gidip taze meyve-sebze, kozmetik, ev eşyası, ikinci el kıyafet alışverişi yapın. Wazemmes pazarı Türkiye’deki pazarları hiç aratmıyor.

– Ağaçlara, çimenlere, güzel parklara ya da yeşil herhangi bir şeye pek rastlayamayacağınız şehir merkezinde doğayı özlerseniz tarihi değeri de olan Vauban Citadelle’i ziyaret edin. Beşgen şeklindeki kale ünlü askeri mühendis Vauban’ın tasarladığı dikkate şayan kalelerden biri. Bu güzel kalenin etrafı orman ve nehirle çevrili. Bundan iyisi can sağlığı.

– Metro 2 hattının son istasyonu C.H. Dron’da inip 10 dakika yürüdükten sonra Belçika’ya ayak basın. Belçika’nın meşhur patates kızartmalarından yiyip Lille’e geri dönün. Bir taşla iki kuş; artık Belçika’ya da gitmiş sayılabilirsiniz.

Yazı ve fotoğraflar: Aycan Taşyürek