Burak Şentürk ile Green Day projesi, KRÜW ve dahası üzerine

Geçtiğimiz haftalarda Spotify’ın Green Day için hazırladığı belgesel için nefis afişler ve animasyon görselleri hazırlayan illüstratör sanatçısı Burak Şentürk ile projenin detaylarını, merak ettiklerimizi ve dahasını konuştuk.

Röp: Busen Dostgül 

Tam olarak ne işle uğraştığından başlayalım bence. Düzenli işinin yanı sıra başka neler yapıyorsun

Farklı zamanlarda tasarımın birçok alanında çalışma fırsatı buldum. 90’lı yıllarda multimedia’dan web tasarımı (ki o dönemlerde bu mecralar şimdiki gelişimle kıyaslanmayacak ölçüde emekleme durumundaydı) televizyon programlarından, karikatüristliğe ve mizah yazarlığına kadar çok fazla alanda çalışma fırsatım oldu.

Şu anda tam zamanlı olarak Türkiye’nin en büyük tekstil şirketinde grafik tasarım yapıyorum. Bunun yanı sıra bana kalan zamanlarda özellikle son 5-6 yıldır illüstrasyonlar yaparak kendime ait bir dil geliştirmek için çalıştım. Üzerinde çalıştığım yöntemin sonuç olarak işe yaradığını görüyorum.

Türkiye’de ve dünyada bilinirliğim arttı. Bu sayede, önemli organizasyonlar, markalar ve galeriler tarafından fark edilmiş oldum. Bu emeğin karşılığındaki geri dönüşlerin en son örneği de Spotify tarafından hazırlanan Green Day belgeseli için yaptığım konsept illüstrasyonlar oldu.

Müzik geçmişi olan biri olarak, bir müzik projesine çizim yapmak nasıl bir duygu? Detayları az sonra soracağım ama punk dinler miydin veya dinler misin?

90’lar boyunca İstanbul’un çeşitli büyük sahnelerinde çalmış-söylemiş biri olarak müthiş bir duygu olduğunu söylemem lazım. O zamanlara şahitlik eden insanlar anımsayacaktır, dönemin alternatif müzik akımlarının şehirdeki karşılığını bulduğu yer olan Ortaköy’deki Flatline’da grubumla cuma geceleri çalardık.

Bu programlarda Green Day şarkıları da cover’layıp sahneden kalabalık bir seyirci grubunun üstüne stage dive yaparken o esnada aşağıda çılgın pogo dönüyor olurdu. Bu müthiş enerjiden yaklaşık yirmi sene sonra Green Day belgeseli için Spotify gibi bir dev tarafından bu özel projeye davet edilmek inanılmaz bir tecrübe. Tarifi gerçekten çok zor.

1e4b0c51528179.58f098ab210f3
7b52cd51528179.58f098ab221f7

Amerikalı punk topluluğu Green Day’in Spotify tarafından hazırlanan belgeseli için nefis çizimler yaptın. Bu projeyi biraz anlatır mısın? Olaylar nasıl gelişti?  

Onca yıldan sonra yeniden müzik yapmak, demo’lar kaydetmek için evde kendime basit bir stüdyo ortamı kurdum. Müzik aletlerinin tozlarını aldım. İşimin olmadığı biraz daha sakin bir gece ufak kayıtlar yaparken bir mail geldi. Mailinin domain uzantısı Spotify olan bir eleman Spotify – Green Day ile ilgili bir proje olduğunu ve bahsettiği tarih aralığında müsait olup olmadığımı sordu. Özellikle benimle çalışmak istiyorlardı. Bir anlık şaşkınlık sonrası müsait olduğumu ilettim. Sonrasındaki mailde özenle hazırlanmış brief dosyasını yolladı. Dosyada örnek çalışma olarak bizim ekip KRÜW ile Kargart’da gerçekleştirdiğimiz CANAVAZ by KRÜW sergisindeki illüstrasyonum vardı. O esnada sigara yakarken bıyığımı yakmışım heyecandan.

İlk şaşkınlığı atıp brief’i dikkatlice okuduğumda; benden Green Day belgeselinin her bölümünü temsil eden 4 adet serigrafi ile limitli basılacak poster tasarımı istediler. Ayrıca bu tasarımları hem serigrafi ile basılmaya uygun, hem de anime edilebilecek şekilde tasarlamamı rica ettiler. Sonrasında yıllardır beni temsil eden sanatçı ajansım Milk Talentsın da projeye dahil oldu. Animatör ve Spotify ekibi ile internet üzerinden bir konferans yaptık ve işe koyulduk. Konunun benim için özel bir yeri olması ve Spotify’ın “gerçek anlamda” işime hiç müdahale etmemesi, benim de işe keyifle sarılmama sebep oldu. Öyle ki attıkları takvimin yaklaşık 1-1.5 hafta öncesinde işleri bitirmiştim bile.

Bu konuda grubun ve Spotify’ın hakkını teslim etmeliyim doğrusu. Son derece kibar, işini bilen ve ahlaklı bir yaklaşımları vardı. “Grubun posterle ilgili küçük bir ricası var umarım sizin için fazla olmaz” diye gelen maile baktığımda “sanatçının işine karışılmaz” şeklindeki yaklaşımı ve mütevazilikleri karşısında ağlamaklı oldum resmen. Bu arada istedikleri de bir satır yazı gibi basit bir istekti. Projeyi mutlu son ile bitirmek istediğim için biraz stresli ama oldukça keyifli bir-bir buçuk aylık bir süreçti.

Finalde gelen mail ise her şeye değerdi:
“Daha iyisinin olmasını düşünemezdik. Sizinle çalıştığımız için çok mutluyuz ve umarız ilerde başka projelerde çalışma imkanımız olur”. Duygular karışık, gözler yaşlı 🙂

d2e98351528179.58f098ab21859

Bugüne kadar şişe üzerine baskılardan, gitar pedallarına kadar birçok farklı obje/yüzey için çizimler yaptın. İllüstrasyonlarını kağıt üzerinde olmayan zeminler için hazırlarken nasıl çalışıyorsun?

Evet, farklı yüzeyler ve materyaller için birçok çalışma yaptım. Başlangıçta skateboard’lar ile yaptığım bir proje vardı ve oldukça ilgi çekti. Hatta bir tanesi Contemporary İstanbul’da bir sanatsever tarafından sahiplenildi. Bunun dışında ilk aklıma gelenler The Famous Grouse için limitli sayıda üretilen bir kutu tasarımı, sonrasında Disney Türkiye’de ve tüm dünyada düzenlediği Star Wars – Force Friday kapsamında birçok sanatçıyla birlikte ben de bir Stormtrooper kaskını boyadım ve sergilendi. Kask benden fazla ülke gezmiş olabilir 🙂 Arada bir de San Francisco’lu saat firması Modify Watches ile 4 saat modeli için ortak bir saat projesi yürüttük. Son olarak da tamamen yerli tasarımı ve üretimi olan Rock Fabrik Effects pedalları için görsel tasarımlar çalıştım. Bu ürünlerin hem görünüşleri hem de sound’ları dünyanın birçok ülkesinde çok ilgi gördü ve bu ülkelerde satışa sunuldu.
Bunların dışında karakterlerimi üç boyutlu bir hale getirmek de çok ilgimi çekiyor ama zaman alıyor. Hatta yaptığım bir custom toy bile var. Çizgilerimi ve bakış açımı farklı materyallerin üstünde görmeyi seviyorum.

Artık Behance gibi ortak paylaşım alanları sayesinde dünyanın dört bir yanından illüstrasyon sanatçıları birbirini takip ediyor, birlikte çalışıyor ve üretimlerini arttırıyor. Dijital dünyanın bu anlamda nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsun?

Aynen öyle. Şu anda sizinle bunları konuşabiliyorsam sosyal medyanın ve Behance gibi portfolyo sitelerinin bunda payı oldukça büyük. Bu siteler sayesinde evinizde oturduğunuz yerden birçok ünlü markaya, iş birliği yapmak isteyen çok yetenekli sanatçılara ve projelere ulaşma şansınız oluyor. Bu projeler içerisinde benim için en önemlilerinden bir tanesi Digital Abstract tarafından oluşturulan ikinci edisyonuna davet edildiğim Playingarts projesidir. Orada sinek papazını çizmiştim. Oldukça iyi bir geri dönüş aldım.

7c70d929320457.55edbd22e2067

Bu seneki planların neler? Seni yine sürpriz bir projede görecek miyiz?

Aslında çok da uzak olmayan tarihlerde bir iki büyük proje daha olacak. En büyük sürprizlerden bir tanesi de direkt olarak Green Day ve Warner Music çalıştığımız bir paket proje. Belgesel çalışmasından sonra işler güzel bir yola girdi diyebilirim. Proje bitmeden maalesef daha fazla detay veremiyorum. Ancak grup ve şirket şu ana kadar olanlardan oldukça memnun gözüküyor. Bu da benim için ekstra motivasyon ve gurur kaynağı oldu doğrusu.

Sanatçı kolektifi KRÜW’ün kurucu üyelerinden birisin. Biraz oradaki çalışmalarından ve ekip olarak planlarınızdan bahseder misin? 

Aslına bakarsan fikir babalığını Uçman Balaban ve Derin Çiler’in yaptığı 90’z Sergisi ve ardından gelen son derece pozitif dönüşler KRÜW’ün doğmasına sebep oldu. Kurucu üyesi tanımı doğru olamayabilir. Ama ilk andan beri ekipleydim ve içinde olduğum için son derece mutluyum diyebilirim. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede zoru başardık sanırım. 20 civarında sanatçı bir arada bu kadar uzun süre içerisinde oldukça iyi işler çıkardı. Bunun da bir adım ötesine geçti ve büyük bir aile olduk. İsviçre çakısı gibi bir ekibiz. Ekipte yok yok. Bu kadar çok sayıda sanatçının bu denli kaynaşması başlarda herkesi şaşırtmış olsa da şu an hem çok eğleniyoruz, hem de sevdiğimiz işi kendi istediğimiz şekilde yapabiliyoruz. Büyük bir lüks aslında…

Son dönemde bizi en çok mutlu eden olay da her sene düzenlenen Mamut Art Project tarafından beşinci yılında bize gelen davet oldu. Çünkü biliyoruz ki formatlarında jüri seçkisiyle kabul edilen sanatçılara organizasyonda yer veriyorlar. KRÜW’ü olduğu gibi kabul ettiler, hiçbir müdahalede bulunmadılar ve her konuda çok yardımcı oldular. Biz de organizasyondan IKONz by KRÜW sergimize gösterilen ilgiden oldukça memnun bir şekilde ayrıldık. Uzun vadede devam edecek olan  bir birlikteliğin başlangıcını yaptığımızı düşünüyorum.

Big Baboli Print House’un da özverileriyle bugüne kadar serigrafi posterleriyle sergiler gerçekleştirdik. Bundan sonraki planlar, daha farklı malzemeler ve boyutlar ile insanları son bir senede yaptığımız gibi, şaşırtmak ve mutlu etmek yönünde. Sanırım sonbahar gibi sürpriz bir sergi ile yeniden sahalarda olacağız. Ekibin üyelerini buradan tekrar anons edelim: Bertan Berkol, Burak Beceren, Burak Şentürk, Bülent Gültek, Can Dağlı, Can Gürgül, Cins, Derin Çiler, Elif Cincinus, Elif Varol Ergen, Ham, Kaan Bağcı, Kaan Bilaloğlu, Moklich, Murat Kalkavan, Selin Çınar, Tayfun Pekdemir, Uçman Balaban, Yavuz Öztürk, Zez’den oluşuyor.

c3816f43255025.57ea151288f41