FESTİLAB, transmedya sanatçısı Simon Wilkinson’ı Ankara’da ağırlayacak

FESTİLAB etkinlikleri kapsamında dünyaca ünlü transmedya sanatçısı Simon Wilkinson, Ankara’da gerçekleşecek etkinlikler ve atölyeler ile sinema ve teknoloji meraklıları ile buluşacak. FESTİLAB ekibi, Wilkinson’la deneyimleri ve projeleri üzerinde bir sohbet gerçekleştirdi.

Ankara’daki Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda gerçekleşecek olan Yeni Bir Hikaye Anlatma Biçimi Olarak Sanal Gerçeklik atölyesinde, Wilkinson, teknoloji ve hikaye arasındaki kavramların üzerine deneyimlerini paylaşacak. Atölye 3 Mayıs Salı 14.00’de düzenleniyor. Simon Wilkinson’ın çok duyusal sanal gerçeklik performansının 12 aylık bir çalışmasının sonucu olan ve CiRCA69 firması tarafından beğeniye sunulan Küp (The Cube), Ankara’da ilk kez görülebilecek. FESTİLAB ekibinin Wilkinson’la yaptığı sohbeti aşağıdan okuyabilirsiniz.

“Küp’’ün arkasindaki hikayeyi bize anlatabilir misiniz?

Ben 13 yaşındayken büyükbabam bana Mysteries of the World adlı bir dergi verdi, tahmin edebileceğiniz gibi dünyanın her yerinden garip ama sözde gerçek olayların hikayeleriyle doluydu. Dergiyi uyumadan önce, örtülerin altında bir el lambasıyla okurdum. Küçük bir çocukken bir teorim vardı, bu teoriye göre eğer uyumadan önce okuduklarımla rüyalarımı daha heyecanlı ve macera dolu hale getirebilirsem, gerçek hayattaki heyecana ve maceraya kendimi hazırlamış olacaktım. Dergide çok gerçekçi rüyalar görmemi sağlayan bir hikaye vardı, birkaç yıl önce bu hikayeyi araştırmaya başladım ve 1959’da 8 üniversite öğrencisi ve öğretmenlerinin bir okul gezisindeyken ortadan kaybolmalarının gerçekten yaşanmış bir hikaye olduğunu buldum. Kaybolan insanlar hiç bir zaman bulunamadılar ve onlara dair bulunan tek şey ailelerine yazdıkları sekiz veda mektubuydu ve mektupta onlara olan şeyleri açıklamaya çalışmışlardı. Mektuplar Kuzey Idaho’daki Büyük Havza Çölü’nde, küp şeklinde tahta bir kulübenin içindeki masanın üzerinde bulundu. Bu hikayeyi sanal gerçeklikle anlatmak için sekiz mektubu ve konuyla alakalı çeşitli başka eşyaları bulunduran Burley Tarih Topluluğu ile işbirliği yaptım. 

“Küp” deneyimini yaşayacakları neler bekliyor?

Hikaye geliştikçe her katılımcı kendini kaybolmuş kişilerden birinin gözünden görüyor olarak bulacak. Hikayenin dünyası, Burley Tarih Topluluğu koleksiyonundaki sekiz mektuptan biri, birkaç gazete makalesi ve başka objeler ve ögeler kullanılarak yeniden yaratılmıştır.

Sizce sanal gerçeklik hikaye anlatımına ne yönlerden yenilik getiriyor?

Sanal gerçeklik de, sinemanın yeni bir anlatım aracı haline gelmesinin birkaç on yıl alması gibi bir süreçten geçiyor. Önceki birkaç yılım, hikayelerin 21. yüzyılın dünyasında çoklu platformlu nasıl anlatılabileceğinin denemelerini yaparak geçti. (Tabii ki sinemanın doğduğu çağ için ilginç) Bir şeyi kesin olarak söyleyebilirim, o da sanal gerçekliğin sadece hikaye anlatmaktan fazlası olduğu. Sanal gerçeklik bu hikayeleri doğrudan doğruya tecrübe etmek. Benim için, katılımcıların bütün platformlardan faydalanarak günlük hayatlarından bir parçaymışcasına etkileşim kurabilecekleri bir ortam yaratmak; böylece hikayelerin belirli bir sonu olmuyor ve hikayede ne olacağını bulmak için katılımcıların da bir şeyler yapması gerekiyor.

Sanal gerçeklikle birlikte sinemanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Sanal gerçekliği içeren sinema formu, katılımcılar ve kendilerini içinde buldukları sinematik ortam arasında – oyuncular ve birbirleri ile etkileşimler de dahil olmak üzere- bir dizi gerçek zamanlı etkileşim içerir. Sanal gerçeklik sinema için yaratıcı bir olanak sunuyor ve benim de konuk dersler verdigim Hollanda Film Akademisi gibi sürükleyici medya çağına erken ve yürekten katılan okulların olduğunu görmek harika. Geleneksel sinemanın öleceğini düşünüyor muyum? Bu insanların bana sorduğu bir soru. İnsanlar hala kitap okuyor ve caz dinliyor, hala klasik konserlere gidiyorlar ve tabii modern klasik, modern edebiyat ve modern caz gibi şeyler var; sanal gerçeklik sinemaya özgü çalışan yaratıcılar ve tabi ki katılımcılar için heyecan verici yeni fırsatlar getiriyor.