Güzel melodilerin arasından parlayan bir ses: Nilipek.

Mutlu olmak için müzik yapan Nilipek.’in naif sesiyle donanmış parçalarının yer aldığı ilk albümü Sabah,  dün yayınlandı! Sahnede çaldığı ukulelesi, yurtdışında olduğu zamanların sonradan beliren etkileri, birlikte çaldığı ekiple ortaya çıkan enerjiden duyduğu mutluluk ve dahasını kendisine soralım istedik. YouTube üzerinden daha albüm çıkmadan konuşulmaya başlayan Nilipek.’in anlatmak istediklerine buyurun… Kendisinin 11 Kasım’da albüm lansmanı için Babylon Bomonti’de olacağını da ekleyelim.

Röportaj: Busen Dostgül, Fotoğraf: Emir Özşahin

Küçük yaştan bu yana müzikle iç içesin. Piyano, keman, bas gitar gibi enstrümanlarla deneyimlerin ardından gitarı tercih etmişsin. Bunun özel bir sebebi var mı?

Aslında tercih demeyelim, tembellik ve koşullar diyelim. Beste yapmak için ve yaptığım besteleri çalabilmek için gitar ve ukulele en rahatı. Ama tek başıma çalmam gerekmediği sürece akustik gitarı benden daha iyi çalacak herhangi birine satmaktan da çekinmiyorum.

Ozan, Can, Tufan ve Çağlar da senin gibi birçok farklı enstrüman çalan müzisyenler. Bu “bol enstrümanlılık” şarkı yazım sürecini ne şekillerde etkiliyor?

Şarkı yazım sürecini değil, ama düzenleme sürecini etkiliyor tabii ki. Herkes birbirine fikir verebiliyor, şuraya şöyle bir şey koyalım diyebiliyor.

Üniversite için bir süre Hollanda’da kalmışsın. Orada seni çeken şeyler oldu mu (müzikal ya da değil)? Mesela “keşke orda kalsaydım” dedin mi? Ya da “keşke burada da olsaydı” dediğin şeyler oldu mu orada?

Evet, yüksek lisansımı Hollanda’da yaptım. Orada olmaktan hoşlanmıyordum o dönem, ama şimdi baktığımda birçok şeyi özlüyorum. Beni ne kadar beslemiş olduğunu, nasıl farklı bakış açıları kazandırdığını ancak şimdi baktığımda görebiliyorum.

Henüz albüm yayınlanmadan internet üzerinden yayınladığın videolarla albümün adını bir sürü insan duydu bile. Bu seni heyecanlandırırken korkutan da bir şey oluyor mu?

Yani, korkmuyorum ama endişeleniyorum diyebilirim. Bu endişe de aslında daha çok yanlış anlaşılmak / yanlış tanınmak üzerine. Ki sosyal medya gerçekten ilginç, yüz yüze bir iletişimden bahsedemediğimiz, bu iletişimin somut detaylarını göremediğimiz için normalde yapmadığımız şeyler yapabiliyoruz. Çok büyütüyoruz ya da çok acımasızlaşıyoruz, gerçek hayatta söylemeye çekineceğimiz cümleleri dan diye yazıveriyoruz. O yüzden, bunun gerçek hayattaki izdüşümünü iyi algılayabilmek lâzım, olumlu ve olumsuz anlamda.

Sabah albümünde Ozan Tekin’in şahane klavyeleriyle dolu daha hareketli parçalar var. Özellikle “Kınalıada” şahane. Akustik gitarından uzaklaştığını söylemek doğru olur mu bu albümde?

Şarkıları iki kişi çalmaya başladığımız zamandan beri Ozan’ın tuşluları ana iskeleti oluşturuyordu, ancak Can Aydınoğlu’nun da gruba girmesiyle bu iş biraz değişti. Akustik gitar da, elektrik gitar da yaptığımız müzikte daha görünür, daha yön belirleyen bir rol aldı. Şu anda yaptığımız müzikte güzel bir denge var gibi geliyor bana, yani herkes güzel melodiler çalıyor ama daha önemlisi, o melodiler güzel bir bütün oluşturuyor. Stüdyoda o müziğin ortasında durduğumda çok mutlu oluyorum ben.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:44’e ulaşabilirsiniz.