Karşılıklı bir teslimiyet: Anadol

Anadol’un tahrik edici bir pop içliliğine sahip yeni albümü Hatıralar müptelalarını bekliyor.

Röportaj: Ekin Sanaç

Berlin’de yerleşik müzisyen, sanatçı ve DJ Gözen Atila’nın yedi seneyi aşkın süredir üretimde olan pop projesi Anadol yeni albümü Hatıralar’ı Hayvanlar Alemi grubunun davulcusu Işık Sarıhan’ın yürüttüğü dijital plak şirketi Inverted Spectrum Records aracılığıyla 27 Mart’ta dinleyiciye açtı. Dijital formatın yanı sıra yine Anadol yapımı bir bez çanta içinde USB stick formatı ve albüme özel basılmış kartpostalıyla da edinilebilen Hatıralar, 2012 tarihli ilk albümü Çürüyen Yıllar’ı Parisli video sanatçısı ve müzisyen Anne Laplantine’in kendi web sitesinden yayınlamasıyla dinleyiciyle buluşturmuş ve bugüne kadar Vimeo/YouTube üzerinden birçok parçasını hazırladığı videolar eşliğinde sunmuş Anadol’un aynı zamanda ilk “fiziksel” albümü. Anadol’un 1970’ler ve 1980’lerle özdeşleşen farklı org ve synth modellerinden çıkarak imzasını atan ritim ve ses dünyaları içinde, dürtüselliğe yakın bir tabloda yolunu bulan enstrümantal parçaları tahrik edici bir pop içliliğine sahip. Şarkılara koyduğu isimlerle popüler kültür adına birtakım “dönem” unsurlarına da göz kırpabilen Atila, Anadol’un üretim dinamiğini biraz da “eldeki malzemeye teslim olma ve malzemenin ona teslim olması” üzerinden açıklıyor. Anadol’un Hatıralar’da buluşmuş, türlü duyguya; yer yer tatlı bir hüzne, yer yer şen bir kahkahaya değgin bu besteleri müptelalarını hızla artıracağa benziyor. Taner Yücel’in gitarıyla, Fehmican Gözüm’ün saksafonuyla, Metin Göksel’in de sesiyle konuk olduğu parçalara da yer veren ve “Tahta Sucuk” için hazırlanmış Cem Kaya imzalı kliple çocukluk/gençlik yıllarımızı film şeridi misali yeniden bir gözümüzün önünden akıtan Hatıralar’ı yaratıcısı Gözen Atila’dan dinlemenin vakti geldi.

Anadol adı altında müzik yapma fikri ilk kendini gösterdiğinde kafandaki en belirgin fikir ve duygular nelerdi? Ve ilk günden bu yana Anadol nasıl değişti?

Müzik yapmaya başladığımdan beri, biraz piyano çaldığım için genelde midi klavye ve synth çok sık kullanıyorum. Bu ev tipi, çocuklar oynasın diye alınan küçük orglar zaten bizim jenerasyona yabancı enstrümanlar değil. Evde ses kaynağı olarak kendimi bildim bileli kayıt aldığım, çok sevdiğim aletler. İlk başta daha çok ritim kayıtlarını loop olarak kullanıyordum sonra akor ve arpejleriyle birlikte daha uzun kayıtlar almaya başladım. Garip bir pop şarkısı formuna dönüştü sonra parçalar. Daha çok iki dakika civarı melodik, iki-üç akorlu parçalar. Erkin’le (Gören) bazılarına vokal ve gitar da kaydettikten sonra, ilk albüm Çürüyen Yıllar ortaya çıktı. Sonra da Hatıralar’ı dört-beş değişik orgla kaydettim. Her modelin kendine has bir ses dünyası, bir mizacı oluyor, biraz ondan beslenen bir albüm oldu. Geçen sene bitirdiğim üçüncü albüm Uzun Havalar’daysa parçalar uzadı, 8-10 dakikalık, synth baladı diyebileceğim, daha atmosferik, alan kayıtlarının ve nefeslilerin de olduğu acelesi olmayan parçalar var.

Anadol’u uzun zamandır kimi zaman buluntu görsellerden kurgulanmış, kimi zaman kendi çektiğin videolar aracılığıyla yayınladığın parçalarla tanıyoruz. Bunun arkasında nasıl motivasyonlar oldu? Video nasıl bir mecra senin için? Biraz açabilir misin?

Videoyu da ses kaydını da yaparken motivasyonum farklı değil. İnsanın elinin altındakilerle ne yapabileceği ve bunları nasıl birleştireceği önemli. Ben biraz malzemeye teslim olma, biraz da malzemenin bana teslim olması taraftarıyım. Her iki mecrada da içgüdüsel davrandığımı söyleyebilirim. Ancak işi yaptıktan sonra üzerine düşünebiliyorum. İnternetten buluntu video da kendi çektiğim de benim için hemen hemen aynı değeri taşıyor. Anadol için o kadar sık video yapmam da fiziksel albüm yapmayı uzun süre düşünmediğim içindi. Soundcloud’a ya da başka bir siteye tek tek parçalar koymak yerine videosunu yapıp internete yüklüyordum.

Kullandığın ekipmandan, şarkı yazmaya nereden başladığından, nasıl yol alıp, nasıl kayıt yaptığından biraz bahsedebilir misin?

Daha önce de değindiğim gibi, bu süreçte kullandığım orga, synthlere teslim olmamdan ötürü işin estetiğini enstrümanın orijinal tınısı belirliyor. Bas, davul ve arpej altyapısını tek kanala, aynı anda, tek seferde doğaçlama kaydettiğim için kompozisyon açısından çok sınırlı bir alanda çalışabildim, ama maksadım oydu zaten. Sonrası tahmin edilebileceği üzere üst üste kanal kayıt. Özellikle Hatıralar albümü için konuşuyorum bu arada. Miks ve mastering sürecinde biraz problem yaşadım ama o havayı bozmamak için ses manipülasyonlarının, efektlerin baskın olmadığı, dip gürültülü ev kayıtları haliyle kalmasına özen gösterdim.

Hatıralar, Anadol’un ilk fiziksel albümü. Cömert de bir albüm. Bonuslarla birlikte 16 parçaya kulak veriyoruz. Albümü hazırlama ve kaydetme süreci nasıldı? Ne kadar sürdü? Şarkıları bir araya getirirken nelere özen gösterdin? Senin için bir şarkı ne zaman bitiyor ya da ne zaman bitmiyor?

Hatıralar, Anadol’un beş ayrı döneminden ikinci ve üçüncü dönemini kapsıyor ve aslında iki kısa albümden bir araya getirilmiş bir seçki gibi. Bonuslar da ilk albümden çok sevdiğim iki parçanın re-mastered versiyonu fakat bu parçalar sadece USB stick’le beraber edinilebiliyor. Albümün ilk dokuz şarkısını 2011’de İstanbul’da, ertesi yıl da geri kalanını Berlin’de tamamladım. Berlin’de yaptıklarımın tınısı farklı zaten, kullandığım orglar ve parça formları değişiyor. Üç parçaya Taner Yücel (gitar) Fehmican Gözüm (saksafon) ve Metin Göksel (ses) eşlik ediyor. Genelde albümleri iki-üç ay arası bir çalışma döneminde tamamlıyorum ve ara veriyorum. Çünkü insanın ruh hali değişiyor, çıkan yeni malzeme diğerine uymamaya başlıyor. Şarkı tamamlanınca daha fazla müdahale edemediğim bir nokta geliyor sonra da elden geçirip bitiriyorum. Emin olmadıklarım da rafa kalkıyor. Hatıralar‘dan bir parçayı çıkardım bu yüzden. Üzerinde harika bir solosu var Taner’in ama benim için tamamlanmadı bir türlü.

Popüler kültürle ilişkini biraz açsak? Son zamanlarda seni en çok heyecanlandıran “popüler kültür unsurları” neler mesela? Ya da yatağına geri sürünmek istemene sebep olanlar?

Herhalde herkesten farklı değil. Her gün internette komik videolara bakıp haberlere saç baş yoluyorum. Popüler kültürle neredeyse sadece Facebook’ta karşılaşıyorum. İstanbul ya da Türkiye’de olup bitenler haricinde güncel sanat ve müziği de takip ettiğim söylenemez, o kadar enerjim de yok zaten. Müzik dinlemek daha çok tarih ya da bölge araştırması gibi benim için, genelde geriye dönük. Ama aşırı popçuyum yani yanlış anlaşılmasın. Cesur ve Güzel izliyorum, çünkü neden olmasın.

Inverted Spectrum Records’la nasıl yolları kesiştirip bağlandınız? Albüm yayınına dair detayları öğrenebilir miyiz?

Inverted Spectrum, Hayvanlar Alemi’nin davulcusu Işık Sarıhan’ın kurduğu bir dijital şirket. Işık’la önce Facebook’tan, sonra Berlin’de konser vermeye geldiğinde tanıştık. Albümü beğendikten sonra ben ne yapacağıma uzun süre karar veremediğim için ara ara haberleştik. Bu arada bir sonraki albümü bitirdim. Niyetim plak basmaktı kendi başıma, ama gerçekten çok zahmetli. Işık Ankara’dan Deri Altı Kanalları’nın toplamasını yayınladı, o zaman sanırım doğru bir yer olacağını düşündüm, plak işinden de vazgeçmiştim ve anlaştık. DAK müzikal tavır olarak çok etkilendiğim bir grup. Sonra Teksas’tan çok iyi bir egzotik toplama çıktı “Oily Underground” adında. Ben de doğru bir yerde olduğumu hissediyorum.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:56’ya ulaşabilirsiniz.