Küçük hayatlarımızın, küçük kaygıları: Mert Tugen

8 Ekim’de Bant Mag. Mekân’da açılan Mevsimler – Fasıl III sergisinde son dönem işlerinden bir seçkiyi göreceğimiz Mert Tugen ile profesyonelleşme süreci, “göz” takıntısı ve sergide yer verdiği işleri üzerine konuştuk.

Röp: Leyla Aksu

Çizimlerini Bant Mag. sayfalarından da bir hayli iyi tanıdığınız illüstratör Mert Tugen, aksak orantılı karakterleriyle kağıtta uzadıkça uzayan, gözü çektiği kadar bakanın içini ısıtan masalsı bir stilde çalışıyor. Desen ve motiflerle derinleşen baskı tadındaki portreleri doğal ve kasıtlı çizgiler ortaya koyarken, kitap ve dergiler için yaptığı illüstrasyon çalışmaları, animasyon ve gifleri de insanlık halini sade ve cana yakın bir dilde paylaşıyor. Bant Mag. Mekân’da 8 Ekim’de açılacak Mevsimler – Fasıl III sergisinde Ali Omar ile beraber yer alacak sanatçıyla profesyonelleşme sürecini, çok gözlü figürlerini ve sergide yer alacak çalışmalarını konuştuk.

Seni çizime, resim yapmaya ilk çeken neydi? Güzel sanatlar lisesine başladığından bu yana, işler profesyonelleştikçe bakış açın nasıl değişti?

Ben de kendini bildi bileli çizenlerdenim aslında. İlkokulda, ortaokulda bilinçsizce defter, kitap kenarlarını dolduruyordum sürekli resimlerle. Bunun üzerine düşünmem de ortaokuldaki resim öğretmenimin beni keşfetmesiyle ve güzel sanatlar lisesinin varlığından haberdar olmamla başladı. Lisede de beni birçok kişiden ayıran kısım, ders dışında da sürekli bir şeyler karalıyor oluşumdu. İnternet sayesinde çok fazla sanatçı görüp etkilenme sürecim oldu ki bu çok uzun bir süreç aslında. O zamanlar yaptığım şeylerle sadece eğleniyor ve gelişmeye çalışıyordum. İşler ciddiye bindiğinde ve işin içine maddi dertler de eklendiğinde, yaptığım iş benim hem sahip olduğum en değerli şey, hem de yeni problemlere açılan bir kapı oldu. Çünkü profesyonelleşirken bir yandan mümkün olduğunca özgür olmaya çalışırken, diğer yandan bu işten para kazanmaya çalışınca bazı kalıplara sıkışıp kalıyormuş gibi hissediyorum. Bundan rahatsız oluyor ve elimden geldiğince bunu kırmaya çalışıyorum.

Çalışmalarının çoğu karakter odaklı ve yalnızca yanı başlarındaki detayları, biraz desen tadında kapsıyor. Ama bu sadelikte bile insan halini içtenlikle yansıtıyor. Resmettiklerini, çalışmalarında yakalamaya çalıştıklarını sen nasıl tarif ediyorsun? 

Aslında figürler ve onların etrafındaki detaylar, genelde benim hayatımın bir noktasından çıkıyor ve benim hayatım da birçoğumuzun hayatının aynısı neredeyse. Yine de ben işlerimde öyle büyük şeylerden bahsetmiyorum. Belli bir noktadan yola çıkıyor ve kendimi akışına bırakıyorum. Sonuç bambaşka olabiliyor.

rsz_mevsimler2
insanlar_detay

İllüstrasyonlarındaki karakterlerin, yüzlerin orantıları hep biraz aykırı. Bu stile nasıl ulaştın? Bir de nereden geliyor o fazladan gözler? 

İllüstrasyon yaparken beni en çok çeken kısım bu aslında. Figürlerle oynamayı, hikâyeye oradan başlamayı çok seviyorum ve bu uzun zamandır böyle. Lisede yaptığım çizimlere baktığımda, o zamanlardan bunun kıpırtılarının başladığı belli oluyor. Kendi içlerinde bir tutarlılık olsa da bozmaya çalıştığım portreler, zamanla şekillenmeye de devam ediyor.

Fazladan gözlere vereceğim cevap herkesi hayal kırıklığına uğratacak belki ama aslında hiçbir anlamı yok benim için. Sadece estetik açıdan çok hoş buluyorum ve şu sıralar takıntı haline gelmiş bile olabilir. Üzerine afili hikâyeler yazabilirim belki, ama gerek yok. İşlere bakan insanlar yeterince güzel hikâyeler çıkartıyorlar zaten. Belki artık ben de bu “fazladan göz” sevdasını çok uzatmasam iyi olur.

Daha önce yaptığın röportajlarda animasyon için biraz sabırsız olduğundan, illüstrasyonun hızını tercih ettiğinden bahsetmiştin. Peki bize yaptığın gif çalışmalarını biraz anlatabilir misin? İkisinin arasında tatlı bir denge bulmuş oldun mu?

Gif üretmek, animasyon yapmak isteyip enerji bulamadığım ve illüstrasyondan sıkıldığım zamanlarda ilaç gibi geliyor. Bence muhteşem bir denge hareketli illüstrasyon.

Bize yaratma sürecinden, kullandığın malzemelerden biraz bahsedebilir misin? Belirli bir iş üzerinde çalışmadığın zaman bu ne şekilde değişiyor?

Genelde ufak bir görsel oluyor kafamda. Onu eskize dökmeye ve bunu birkaç defa denemeye başlayınca hikâye şekilleniyor, bazen bambaşka yerlere gidiyor.

Bütün bunlar olurken suluboya kesinlikle yanımda olur. Çoğunlukla kağıt üzerine çalışıyorum zaten. Suluboya ya da guaşlar, akrilikler ve rapidolar eşlik eder. Arada tuval ya da ahşap üzerine bir şeyler denerim. O zaman da akrilikle, marker ve posca kalemlerle çalışırım.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:52’ye ulaşabilirsiniz.