Marjinlerden*: Alexander Pavlovich Lobanov

Marjinlerden serimize erken yaşta yakalanan kötü bir hastalığın hayat boyu süren etkileri ve Sovyet Rusya rejiminin baskılarıyla geçmiş bir yaşamdan kurtuluşu kendine dönük hayallerde bulan bir isimle devam ediyoruz: Alexander Pavlovich Lobanov.

Yazı: Yetkin Nural

1924 yılında Mologa’da dünyaya gelen Lobanov henüz beş yaşındayken geçirdiği menenjit hastalığı dolayısıyla çocuk yaşta sağır ve dilsiz kaldı. Ailesinin 1930’ların sonlarına doğru Sovyet Rusya rejiminin boşaltarak bir rezerv haline dönüştürmek istediği Mologa’dan zorla taşınmak durumunda kalmasının yanı sıra gittiği özel işitme engelli okulunun da kapanması sonucunda aidiyetini ve destek sistemini kaybeden genç Lobanov’un isyankar ve agresif davranışları giderek arttı. Babasının 1945’deki vefatının ardından çok geçmeden kendisini Yaroslavl şehrine bağlı bir akıl hastanesinde bulan Lobanov 79 yıllık yaşamının büyük kısmını geçireceği psikiyatri enstitüsüyle de bu şekilde tanışmış oldu.

İlk hastanesinde geçirdiği yıllar süresince zamanla öfke nöbetlerinin ve agresif  tavrının yerine içe dönük, izole bir yaşantıya doğru yönelen Labonov, bu değişimin sonrasında Afonino şehrine yakın, güvenlik koşulları daha hafif olan – 2003’deki ölümüne kadar yaşayacağı – bir diğer akıl hastaneye sevk edildi. İşte bu ikinci hastanede, 30’lu yaşlarında, zorluklar ve yokluklar içinde geçen yaşamının belki de aramadığı anlamını sanatta bulan Lobanov kendi kendine öğrendiği tekniklerle öncelikle gördüğü diğer çizimleri kopyalamayı, sonra çeşitli kolajlar yaratmayı keşfetti.

Kısa sürede sadece çizim yapmayı öğrenmekle kalmayarak kendine has bir stil de geliştiren Lobanov’un sayısı yüzleri aşan oto-portreleri benzer özellikle taşıyor.  Madalyalar, devrimci asker üniformaları ve Sovyet Rusya’ya ait sembollerle çerçevelediği, kendini de baş role koyarak yücelttiği bu oto-portreler hemen her seferinde tüfek, kılıç, makinalı tüfek, tabanca gibi detaylı silah çizimlerine de yer veriyor. Oto portreler haricinde zaman zaman av ve savaş sahneleri de çizen, malzeme olarak ise mürekkep, kuru kalem ve  kara kalemin dışına çıkmayan Lobanov’un bazı eserlerinde yaşadığı akıl hastanesi ve orada çalışan kişilere de referanslar bulunuyor.

3e8221448fc2f45ba04a181d8ca3d4de
4
0b5c656d0f4bc658c001b1a38b3ea3f0

1970’lere gelindiğinde çizime olan tutkusunun yanına fotoğrafçılığı da ekleyen sanatçı, oto-portre çizimlerinde sürekli karşımıza çıkan kompozisyonları bu sefer kartondan kesilmiş silahlar ve detaylarla beraber kendini  fotoğrafladığı kamerası için oluşturmaya başladı. Yaşamının sonlarında doğru yüzlerce çizim ve fotoğraflar hastanedeki psikiyatrlardan biri olan Dr. Gavrilov tarafından düzenlenen ve öncelikle Rusya’daki çeşitli üniversite ve hastanelerde, sonralarda ise Dominique de Miscault’un yardımıyla uluslararası galeri ve müzelerde sergilenmeye başlayan Lobanov, 2003’ün Nisan ayında hayatını kaybettiğinde -kendisi bununla çok ilgilenmese de- ünlü bir sanatçı olarak tanınıyordu.

18971703d27f68d11b0f1eda57ffc173
b2e5adba4c2d2d26de9d0bca76c13b4b

*“Marjinlerden” serisinde her hafta, “Outsider Art” olarak tanımlanan; sanat kültürü, endüstrisi ve kurumlarının dışında kalan, çoğunlukla sanatçının resmi bir eğitime dayanmadan kendi kendine öğreterek yarattığı çalışmalardan oluşan alanın nev-i şahsına münhasır isimlerinden birini ağırlıyoruz.