Marjinlerden*: J.J. Cromer

1967’de Amerika, West Virginia’da ikisi de öğretmen bir anne babadan dünyaya gelen J.J Cromer, ismini annesinin kuşlara olan sevgisi nedeniyle ünlü kuş illüstratörü John James Audubon’dan aldı. Çocukluğunu kırsal bir bölgede bir çiftlik evinde geçiren ve insanlardan ziyade hayvanlarla dost olan Cromer aynı zamanda ailesinin fen öğretmenliği yapması  dolayısıyla mikroskoplar ve teleskoplarla dolu bir evde taş koleksiyonu yaparak, uzun kamp tatillerine çıkarak, bitki ve böcekleri ayrıştırıp tanımlayarak büyüdü.

Yazı: Yetkin Nural

Çocukluğunda çizim yapmaktan da hoşlanan Cromer, yedinci sınıfta sanat öğretmeninin sert eleştirilerine maruz kaldıktan sonra bu hobisinden bir süreliğine uzaklaşıp kendini kitaplara gömdü. Fantazi ve bilim kurgu kitaplarını okumayı seven ve erken yaşlarda kendi öykülerini de kaleme almaya başlayan Cromer’ın üniversiteyi bitirdikten sonra eşiyle tanıştığı halk kütüphanesinde bir kütüphaneci olarak işe girmesi çocukluğuna baktığımızda çok da şaşırtıcı değildi.Ancak bir süre sonra kütüphanecilikten soğuyan Cromer, işinden eve döndüğünde evdeki boş zamanlarında tekrar çizim yapmaya başladı. Zamanla mandal-vari figürlerden, zengin bir renk paletinden ve ince detaylarla dolu desenlerden oluşan bir stil geliştiren; resimlerinde çoğunlukla ekolojik ve kültürel sorunlara değinen, zaman zaman eski resimlerini tekrar kullanıp onlar üzerinde yeni işler de üreten Cromer resme tekrar yönelmesini şöyle açıklıyor:

“Kütüphaneler ve kitaplar cevapları bulabildiğiniz yerler. Ben ise soru sormak istiyorum, resim bunun için daha uygun bir alan. Ben bu gezegeni paylaştığım diğer insanlarla yakından ilgileniyorum. Benim sesimin de kültürel diyaloglara etkisi olacağına dair hümanist bir umut taşıyorum. Benim sesim her ne kadar ufak ve etkisiz olsa da, gene de bana ait.. Bu “konuşma” ihtiyacı benim sanatımın ana motivasyonu. Bir başka deyişle, başka insanlarla paylaştığım bir toplumun içinde iyi bir insan olmak ne demek, işte bu benim için çok önemli.”

*“Marjinlerden” serisinde her hafta, “Outsider Art” olarak tanımlanan; sanat kültürü, endüstrisi ve kurumlarının dışında kalan, çoğunlukla sanatçının resmi bir eğitime dayanmadan kendi kendine öğreterek yarattığı çalışmalardan oluşan alanın nev-i şahsına münhasır isimlerinden birini ağırlıyoruz.