Renk, mekan ve çevremizi algılama biçimleri: Pınarita'yla çalışmaları üzerine

Uzun zamandır çeşitli malzemeler kullanarak kendine has tasarımlmar yapan Pınarita, ya da gerçek adıyla Pınar Akkurt, 15 Mayıs günü moda127’de bir makrome atölyesi düzenleyecek. Bu vesileyle Pınarita’ya hem uzun zamandır devam eden Karaköy Lokantası Vitrinleri projesi hem önümüzdeki haftasonu gerçekleşecek olan atölye çalışması hem de kendine has çalışma biçimleri üzerine sohbete koyulduk.

İşlerine baktığımız zaman sanki eline geçirdiğin her malzemeyi bir şeye dönüştürmek gibi bir dürtün varmış hissi geliyor. Seni tanımayanlar için biraz çalışma disiplinini ve ne kadardır üretimlerini sürdürdüğünü anlatır mısın? 

Evet, yerinde bir tespit 🙂 Her zaman değiştirmeye, dönüştürmeye, ellerimle birşeyler yapmaya meraklıydım. Hatta ilk işim, üniversite birinci sınıftayken atık malzemelerden çocuklara oyuncak yapmaktı. Kendin yap kültürü hayatımın doğal bir parçası. Genel olarak yapmayı seviyorum. Atölyede çalışmayı da yemek yapmayı da… Ve yeni yöntemler öğrenmeyi, etrafımdakilere farklı açılardan bakabilmeyi, ihtiyacıma veya keyfime göre dönüştürebilmeyi. Basit, çok bilindik malzemelerle, alışılmadık, yeni formlar üretmeye çalışıyorum. Renk, mekan, çevremizi algılama biçimlerimize kafa yoruyorum. Sonuçlar da genelde mekana özel yerleştirmeler veya ürün tasarımları oluyor.

2002 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Grafik Bölümü’nden mezun oldum. Uzun yıllar tasarım ofislerinde çalıştım, çokça kitap, katalog tasarladım, en son 6 yıla yakın Bülent Erkmen’le çalıştıktan sonra 2013’te ayrıldım, serbest çalışmaya başladım. Yıllardır yaptığım kişisel yan projelerim artık tam zamanlı işim oldu aslında. Web sitemde neler yapıyorum görebilirsiniz. 

Son olarak Karaköy Lokantası’nın vitrinine yaptığın kinetik yerleştirmeyle karşımıza çıktın. Bildiğim kadarıyla bu uzun süredir devam eden bir proje. Bize biraz bu fikrin nasıl ortaya çıktığından bahseder misin?

Karaköy Lokantası Vitrinleri tam da vitrin tasarımı üzerine düşündüğüm, kendi kendime eskiz yaptığım sıralarda, Yeşim Bakırküre’nin beni lokantanın sahibi Oral Kurt’a tavsiye etmesiyle başladı. İlkini Mart 2011’de yaptım ve hala düzenli olarak devam ediyor. 5 yılı geçti, şu an 26.sı vitrinde. 2-3 ayda bir değişiyor, yılda 5 tane oluyor. Köşe senin, istediğini yap dediler, sınırları kendim çizdim: Sadece mutfak aletlerini kullanarak, renkli heykeller yapmak. Zaman geçtikçe hem zorlaşıyor hem de bakış açımı genişletiyor, yeni yollar araştırıyorum, deniyorum. Mesela şimdi ilk defa kinetik bir iş var, malzemeye hareket de eklendi. Karaköy Lokantası’yla giriştiğim bu işbirliği hayatta yaptığım en verimli ve güzel şeylerden biri. 2015 başında da Artsümer’den gelen teklifle toplu halde sergilendiler.

Sanırım çalışmalarının sergileneceği mekana göre malzemesi ve ne gibi bir disiplini kullanacağın şekilleniyor. Seni bir tasarıma başlarken tetikleyen şeyler ne oluyor? Üzerine çalıştığın şeyin bir “iş” olacağını hangi noktada anlıyorsun?

Hmm, geçen ay yaptığım bir iş üzerinden örnek vereyim: Mixer’de, konusu kağıt olan karma bir sergiye davet edildim. İlk işim galeriye gidip bakmak ve kağıt çeşitlerini, kullanımlarını araştırmak oldu. Galerinin büyük, açık ve sütunlu yapısı (bilen bilir, Sıraselviler’deki yeni Mixer eski Kemancı) bende duvara asılacak bir iş değil de mekana özel bir yerleştirme üretme isteği uyandırdı. Mekanda baskın olan kocaman dört sütun ve daha küçük iki sütun var. Araya yeni bir sütun eklemeye karar verdim. Kısıtlı zaman, bütçe, benim hazır malzemeleri dönüştürme merakım, pizza kutularından helezonik bir sütuna dönüştü. Görüntü kafamda canlanıyor ve tamam diyorum, tarif edemeyeceğim bir an aslında. Bu noktaya gelene kadar çok eskiz yapıyorum, eliyorum, deniyorum, tabii. Sonrası uygulama aşaması. 3.40m. tavan yüksekliği, hesap kitap, nasıl yamulmadan düz, sağlam durur, yapıştırmadan çözmek lazım diyerek kutularla denemeler yaptım, içlerinden iple bağlayarak sabitlemenin yolunu buldum. Hepsini teker teker delip içlerinden ip geçirerek tavana sabitledim. İşlerimde uygulama detaylarını da çok önemsiyorum, sade, basit ve temiz bir şekilde çözmeye kafa yoruyorum. Hem fikir hem uygulama iyi oyunca da iyi iş oluyor bence.

Bu sergide mekan tetikledi ve uygulamasını ben yaptım ama süreç duruma göre değişiyor, tek bir yolum yok. Bazen malzeme, bazen ihtiyaç, bazen renk bazen de bir duygu yol gösteriyor, işbirliği yaptığım insanlar oluyor. 

15 Mayıs’ta Moda127’de bir atölye çalışman var. Bu atölyeye katılacak olanları neler bekliyor?

Makrome atölyesi yapacağız. Temelini anlatıp göstereceğim, gelenler günün sonunda kendi yaptıkları bir büyük bir de küçük makrome askı ve saksıyla ayrılacaklar. Öğrenecekleri bu temel teknikle sadece saksı değil birçok şeyi asabilirler: çerçeve, ayna, sehpa, raf, salıncak vb. ya da düğümleri başka yerlerde kullanabilirler. 

Makromeyi, Karaköy Lokantası Vitrinleri toplu sergisi zamanında işleri nasıl assam diye düşünürken hatırladım, o zamandan beridir de yapıyorum, öğretiyorum. Yaptıklarımı sattığım bir internet dükkanım da var hatta: http://shop.pinarita.com Düğümler pikseller gibi geliyor bana, küçük yapıtaşları. Yüzyıllardan beri varolan, bu temel ve basit teknikle, sadece ip ve düğümlerle yapılabilecek şeylerin çeşitliliği ilgimi çekiyor, öğrendiklerimi paylaşıyorum. Merak edenleri bu pazar Moda127’ye bekleriz.