Teftiş: Christian Scott @ Zorlu PSM // 7 Kasım 2017

Günümüz caz sahnesini spor müsabakalarına benzetiyorum. Her gün daha fazlasını talep eden bir dinleyici ve müzik üretiminde konseptleri birleştirmenin peşinde olan müzisyenler arasındaki karşılaşmalar. Bu algı çerçevesinde Christian Scott şüphesiz bir süper star. Bunun sebebi ise her performansında talep edilenin ve beklenenin karşılığını verebilen bir müzisyen olmasında yatıyor. Dün akşam Akbank Caz Festivali kapsamında Zorlu PSM drama sahnesinde sergilediği performans da beklentileri fazlası ile karşıladı.

Yazı: Haluk Damar

Christian Scott’u yapıbozuma uğratmadan önce yeni jenerasyon caz müzisyenlerine kulak verirken süreklimi aklımın köşesinde duran müthiş bir tespiti size de hatırlatmak isterim. 

“Biz hip hop müziği ile bir hiçlikten bir şey yarattık. Hip Hop müziğin benzersiz ruhu da buradan gelir. Biz enstrümanları okullardan aldıkları günlerden geliyoruz. Siyah ırk geçtiğimiz zamanlarda müzikle iç içe yaşardı. Bir siyahın piyano çalmayı bilmesi veya üflemelilerle arasının çok iyi olması çok alışıldık bir durumdu. Ve bir noktada bütün bu enstrümanlar bizden alındı. Ekonomik sebepler ve okullardan müzik enstrümanlarının çıkarılması bu kaybedişin başlıca sebepleri idi. Bizden müziği almak istediler. Siyah ırk orijinal Amerikan müziğini yarattı ki bunun adı caz müziktir. Hiç enstrümanımız kalmamıştı. Gettolarda veya şehir merkezinde kıvrıldığımız yaşam alanlarında zaten enstrümanlarımız için yer de kalmamıştı. Peki biz ne yaptık? Evde müzik çalan tek alet olan plakçalarları çıkardık ve onu bir enstrümana dönüştürdük” – Lord Jamal

Lord Jamal’ın bu harika tespiti gelmekte olan caz jenerasyonunu en basit biçimde inceleyen tezdir. Çünkü tarihte ilk defa cazın dümeni birçok farklı müzikal janrı bir dinleyici olarak çok küçük yaşlardan itibaren deneyimlemiş olan bir jenerasyonun elindedir. Tekno, hip hop, rap, Trip hop, grunge, synth, LoFi ve çok daha fazlası. Dün gece gerçekleşen konser özelinde ise Christian Scott’un dinleyiciye mesajı çok berraktı. Konserin açılış parçası olan “The Coronation” yoğun bas müziği ve elektronik müzik algısı ile geleceğin caz müziğini müjdeliyordu. Canlı enstrümanların da bu yoğun bas müziğine dahil olması ile salonda bir alkış fırtınası koptu. Gerçekleşen performansa izleyicinin bu denli katılımının konserin başında gerçekleşmesi caz janrının artık yeni bir jenerasyonun hakimiyeti altında olduğunun gözle görülür bir kanıtı idi. ,

DSC00952

Cazın en önemli hayat damarlarından birisi olan New Orleans şehrinde doğan Christian Scott ve yol arkadaşları, bu yeni caz müziğini kusursuza yakın icra ederken yüz yıllık geçmişinden de yararlanmayı ihmal etmediler. Kendilerince ufak dokunuşlar gerçekleştirseler de orijinaline sağdık kalarak çaldıkları Herbie Hancock’un “The Eye of the Hurricane” parçasını harika bir performans ile dinleyiciye servis ettiler. Basta yer alan Kris Funn adeta 1960’lı yılların Ron Carter’ına büründü. Sahnede bas çalan kişinin Ron Carter olmadığına kendimi ikna etmem için birkaç defa gözlerimi ovuşturmam gerekti. Christian Scott ise bilinçli olarak parçanın orijinalinde yer alan trompet efsanesi Freddie Hubbard’ın asi kimliğini takındı. Çok set ve tok bir trompet tavrı ile parçaya kılavuzluk etti. 

Alto saksafonda yer alan Logan Richardson’a ise ayrı bir bölüm ayırmak gerekir. Spot ışıkları Christian Scott’un üzerinde olsa da Logan Richardson sahnede kendisini uzun yıllar hatırlayacağımız bir performansa imza attı. 2015 yılında efsanevi Blue Note plak şirketinden yayımladığı ve içerisinde Pet Metheny gibi bir devi de barındıran albümü SHIFT ile caz dinleyicilerinin dikkatini çeken Richardson, Christian Scott ile olan birlikteliğinde ise masaya New York cazını getiriyor. Genel perspektiften bakıldığında daha deneysel olarak algılanabilecek bir caz tavrına sahip olan performansa adeta bir çapa etkisi yaratan Richardson, New York cazının ayakları yere basan ve dinamik yapısını kusursuz bir biçimde sergilerken aynı zamanda sahnede gerçekleşen performansı da daha dünyevi kılıyor. Cazın geleceğinin önemli karakterlerinden birisi olacağı uzun süre önce belli olan Richardson’un, Christian Scott ile birlikte performans gösterirken nasıl bir tavır takınacağı konser öncesinde en çok merak ettiğim detaylardan birisi idi. Karşılaştığım birliktelik ise şaşkınlık verici oldu. Zira Christian Scott hem felsefi olarak hem de yaratım sürecinin dümenini elinde tutarak çok hakim bir figür görüntüsü çizse de parça yapılarında Richardson’un özgürlük alanları en başından itibaren kendisine teslim edilmiş durumda. Attığı kısa ama sürekli sololar ise parçaların içerisine bilinçli olarak Richardson için entegre edilmiş ufak yapılar olma özelliği taşıyor. 

Christian Scott, ASAP Ferg gibi günümüzün popüler rap yıldızları ile birlikte projeler yapan, elektronik müziğe ilgi duyan, birçok farklı müzikal janrı sürekli olarak tecrübe eden bir müzisyen olmasının yanı sıra, her an “yeni” olanın peşinden koşan bir jenerasyonun da parçası. Bütün bu hayat algısı, deneyselliğe açık olma felsefesi ile birleşince ortaya dün geceki gibi referans alınacak performanslar ortaya çıkıyor.