Teftiş: Colin Stetson @ Salon İSKV, 14 Kasım 2014

Saksafon virtüözü Colin Stetson, enstürmanına hükmedişi ile içimizden çığlıklar atmamıza sebep oldu.

Colin Stetson, saksafonun yanı sıra flüt, klarnet ve fransız kornosu gibi enstürmanları da çalabilen bir ‘multireedist’. İcra ettiği avangard caz ve deneysel müziğiyle, saksafon bilgini Colin Stetson için yekpare bir orkestra demek mümkün. Salon’da dinleme fırsatı bulduğumuz, kendine has saksafon teknikleri ve vokaliyle cuma gecesi, dinleyicilerine eşine kolay rastlanmayan, unutulmaz bir gece yaşattı.

Üçüncü albümünün adının To See More Light olması ile konserin karanlık kısımları için hakkını verdiğini kesinlikle söyleyebilirim. İlk dakikalarda içimizi hafif bir neşe ve huzur kaplarken, arta kalan zamanlarda da bazı parçalarıyla öte dünyalara açılan bir kapı gibiydi. Dinlemeye gitmeden evvel duyacaklarımdan ve hissedeceklerimden ötürü canımın yanacağına inanıyordum ve nitekim öyle de oldu. Konserin ortalarında ”Judges” ile ritim tutturduktan sonra yumuşak bir geçiş olması için ”In Love and In Justice”e göz kırptı ve bunlardan sonra benim dört gözle dinlemeyi beklediğim ”To See More Light”a sıra geldi. Ağıt olarak nitelendirebileceğim bu parçanın hırıltılı vokalizasyonuyla dinleyende haykırma hissi uyandırmasının yanı sıra, hüzne boğuşu ile getirdiği sükûnet hepimizi köşeye sıkıştırdı.

Colin Stetson sahnedeyken onu sadece dinlemek değil aynı zamanda izlemek de istiyor insan. Duyumsal hikâyeye kendinizi kaptırıp gözlerinizi kapadığınızda, karşınızda tek kişilik bir performans olduğunu söylemek oldukça güç. O sahnede saksafonu çalarken, biz onun konuşturduğu parmaklarına kitleniyoruz ve duyulan tek şeyin saksafon sesi dışında vurmalı kapak tuşlarıyla verilen ritimler ve vokaller, sahnede neler döndüğünden haberdar olmak için, kapadığımız gözlerimizi tekrar açmamıza sebep oluyor. Bas saksafonunu çalarken onun tabiriyle ‘döngüsel solunum’ adını verdiği bir tekniği kullanıyor bu da onun tek başına çıkardığı seslerden kafa karıştırıcı mekanik sesler kümesi oluşturmasına sebep oluyor. Bu da bize duyduğumuz şey hakkında az çok fikir sahibi olmamızı sağlar nitelikte bir bilgi.

Konser boyunca kimselerin ellerini kaldırıp görüntü almaya tenezzül etmemesi dikkatimden kaçmadı, çünkü ben de onlardan biriydim. Gördüğüm ve duyduğum şeyden bir an bile uzaklaşmak istemiyordum, bu yüzden sadece ‘an‘a odaklandım. Umarım kendisini tekrar izleme ve dinleme fırsatı bulabiliriz.

Yazı: Elifnaz Koçak