Yeni albümden hemen önce: Da Poet

Şu sıralar sık sık haberlerini aldığımız 90 BPM üyesi, prodüktör ve beatmaker Da Poet, üretkenliğinin sınırlarını zorladığı 2016 yılını hız kesmeden yeni kayıtlarla şereflendiriyor.  Aynı zamanda hip-hop kolektifi 90BPM üyelerinden olan Da Poet, yakında farklı türlerdeki üretimlerini müzikseverlerle buluşturacak, Tektosag etiketiyle yayınlanacak ilk plağı için geri sayım yapıyor. Merak ettiklerimiz ve dahasını Da Poet’ten dinliyoruz.

Röp: Busen Dostgül

İlk solo albümün Beattape, Tektosag etiketiyle tam üç yıl önce yayınlanmıştı. Çok yakında bu albümün devamı olan Beattape 2 da yayınlanacak. Albüm ne zaman ve nasıl şekillendi? Kayıt süreci, parçalar, albüme dâhil olanlara dair biraz bilgi verir misin? 

Aslında uzun süredir üzerinde çalışıyoruz. Benim başka projelerle ilgileniyor olmam, albümü mutlaka plak olarak basmak istememiz ve ilkine göre daha çok düet olmasından dolayı yapım süreci daha uzun sürdü. Ülkede kendi janrama yakın, en sevdiğim isimleri bir araya getirmeye çalıştım. Gantz, Grup Ses, Gökalp K, Ahu bunlardan birkaçı… Bu benim plak olarak yayınlanacak ilk albümüm ve çok heyecanlıyım. İlkine göre daha elektronik ve benim için daha yenilikçi diyebilirim.

Bu arada yeni bir 90BPM albümü de geliyor. Senin de üyesi olduğun 90BPM, hip-hop dünyasında nev-i şahsına münhasır bir ekip olarak tanınıyor. Yeni albümde bizleri neler bekliyor? Herhangi bir sürpriz var mı?  

Şu ara üzerine çalışıyoruz. İlkine göre temaları daha net olan ve belirli bir müzikal coğrafyada geçen, konsept bir albüm düşünüyoruz. Kafamızdaki fikirleri uygulama aşaması kalabalık olduğumuz için uzun süren ve yorucu bir süreç. Mesela ilk albümde kapaktaki Toros arabayla şehirde çeşitli yerlere girip çıkan adamlar ve bu araba üzerinden dönen bir bütünlük vardı. Amacımız ilki gibi bir şeyler söyleyebilen, ayakları yere basan bir albüm yapmak ki bu Türkçe sözlü rap’te pek rastlanılan bir durum değil. Biz hem üretirken hem de sunarken belli konulara direnç gösteriyoruz. Mesela konserlerimizi daha çok on sekiz yaş üzeri kitlelere yapıyoruz. Bu da Türkçe rap’te az rastlanılan bir durum.

Yerli sahnenin en yetenekli ve dikkat çeken beatmaker’larından / prodüktörlerinden birisin. Biraz kariyerinin nasıl şekillendiğini anlatır mısın? Prodüksiyona ilk nasıl ilgi duymaya başladın?

Ailemden kaynaklı olarak hep müziğe meraklı bir çocuktum. Doksanların sonunda yabancı sözlü müzik dinlemeye başladım. Almanya’dan akrabaların getirdiği kasetler ve arkadaşlar vasıtasıyla rap’i keşfetmeye ve dinlemeye 2000’lerin başında başladım. Duyduklarım gibi şeyler yapmak istiyordum. Kasetten benim tasarladığım bir şey çalsın istiyordum ki asıl içgüdü buydu. Bilgisayarla, Play Station’la duyduklarımı taklit edebileceğim ne kadar software varsa kurup sample’ları loop’larla mikslemeye başladım. En başından en sonuna kadar üzücüdür ki pratikte hiçbir ustam olmadı. Her şeyi tek başıma öğrendim ve takdir edersiniz ki bu epey zaman aldı. 2003’ten itibaren beat’ler yapmaya ve rap’ler kaydetmeye başladım. 2007’de Freestyle King şampiyonu oldum. Sanırım ülkedeki ilk freestyle rap şampiyonu benim ki şu an bu ünvanı da çok saçma buluyorum. İtiraf etmek gerekirse 2010-2011’e kadar yaptıklarımın hiçbirini kayda değer bulmuyorum. Benim için her şey 2011 yılında Poetika albümüyle başladı.

Seni herhangi bir müzisyenle veya plak şirketiyle bir araya getiren temel şeyler veya senin önceliklerin neler? Bu anlamda Tektosag ailesinin bir parçası olmak nasıl bir duygu? 

Ben müziği eğlenmek, dostluk ve ruh için yapıyorum. Bu paralelde buluşabildiğim herkesle de bir şekilde anlaşabilirim. Benim önceliğim her zaman içimden geleni, geldiği gibi aktarabilmek ve pozitif enerjidir. Bunun olmadığı ortamlardan üzülerek de olsa uzaklaşırım. Bundan önce çalıştığım insanlarla artık çalışmıyor olmamım temel sebebi de budur.

Tektosag bu ülkedeki beat sahnesini bir araya getirdiği Davulun Sesi serilerini yaparak çok büyük bir iş yaptı. Gelecek için umutlanıyorsam bunda Tektosag’ın payı mutlaka vardır. Hem kişisel olarak hem de müzik olarak kendileriyle harika anlaşıyoruz.

Son birkaç aydır özellikle İdil Meşe’yle birlikte kaydettiğiniz şarkılar ile gündemdesiniz. Birlikte ufak bir Almanya turnesi bile yaptınız. Bu proje nasıl ortaya çıktı? Bildiğimiz kadarıyla yakında yeni bir isimle bir albüm de yayınlayacaksınız. Bizi bu cephede neler bekliyor?

Çok farklı müzikal geçmişlere ve bakış açılarına sahip olmamıza rağmen bir ortak arkadaşımız sayesinde bir araya geldik. Yüz yüze tanışmamızın ilk günü “Mountain Sperrins” parçasını kaydettik ve enerjimizin birlikte çok iyi olduğunu fark ettik. Sonrasında da İdil’in Büyükada’daki evine bir hafta kapanıp onun besteleri ve benim beat’lerimi bir araya getirerek bir albüm kaydettik. Oldukça keyifli oldu. Kendimizi de konserlerde test ettik, her şey harikaydı. Şimdi albümü en iyi sound ve düzenlemelerle tamamlayarak yayınlamaya hazırlanıyoruz. Tabii ki olabildiğince çok canlı çalmak, insanlarla paylaşmak istiyoruz. Bu proje benim için yepyeni bir heyecan oldu. Sadece rap prodüktörü olmadığımı da ispatlamak istiyorum.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:54’e ulaşabilirsiniz.