Yeni filmi "Everybody Wants Some" öncesinde, 5 Richard Linklater karakteri

Filmlerinde zaman kavramıyla oynamaya bayılan yönetmen Richard Linklater’ın yeni filmi Everybody Wants Some’ın dün yayınlanan fragmanı sonrası Linklater’ın yarattığı beş karakteri hatırlıyoruz!

Hazırlayan: Zeynep Naz İnansal

pink _ dazed and confused

Randall ‘Pink’ Floyd / Dazed and Confused

Linklater’ın ilk filmlerinden Dazed and Confused, dikkat çekici birçok karakterle ve sonradan çok ünlü olan oyuncularla dolu. 1976 yılında Texas’ta geçen film okulun son gününde bir grup liseli gencin yaşadıklarını anlatıyor. Bu kalabalık filmin ana karakteri olan Randall ‘Pink’ Floyd, okulun yıldız futbol oyuncusu. Okulun tüm futbol takımına imzalatmak istediği, uyuşturucu kullanmayacağına dair belgeyi imzalamayan tek kişi. Amerikan lise filmlerinden alışık olduğumuz üzere, konumu gereği okulun yıldızı olabilecekken Pink, bunları elinin tersiyle itip arkadaşlarıyla olmayı ve okulun saçma kurallarına boyun eğmemeyi tercih ediyor. Kendilerinden küçük, herkesin patakladığı genç Mitch’e kol kanat germesi de bunun bir örneği.

celine

Céline / Before Sunrise, Before Sunset ve Before Midnight

Paris’te okuyan genç bir öğrenci olarak hayatımıza giren Celine’i en son orta yaşlı, evli ve iki çocuk annesi olarak bırakmıştık. Kendisini bir kez daha göreceğimizi sanmasak da, Linklater’ın yazdığı en karizmatik karakterlerden olan Celine’i özlediğimiz bir gerçek. Kendine özgü tarzı ve asla ödün vermediği karakteriyle Jesse’yi kendine aşık eden karakterimizin de Jesse’ye karşı boş olmadığını ancak ikinci filmin sonunda anlamıştık. Bu bağımsız, çekici, yaratıcı ve özgür kadının gelişimine ve hayalimizdeki ilişkinin başlayabilmesine tanık olmak pek keyifliydi.

school of rock

Dewey Finn / School of Rock

School of Rock, Linklater’ın mainstream sinemada da ne kadar başarılı olduğunun oldukça eğlenceli bir örneği. Kendi kurduğu gruptan atılmasıyla beraber geçirdiği sinir kriziyle başta seyirciye pek sempatik gelmeyen Dewey, ev arkadaşına gelen geçici öğretmenlik teklifini para için kabul ediyor ve özel bir okulda işe başlıyor. Başlarda ciddiye almadığı işi, öğrencilerinin müziğe ne kadar yatkın olduğunu anlamasıyla boyut değiştiriyor ve çocuklarla bir rock grubu kuruyor. Jack Black’in müthiş performansıyla hayat verdiği karakter, çocuklarla hayata geri dönüyor ve gerçek amacını keşfetmiş oluyor.

barris

James Barris / A Scanner Darkly         

Philip K. Dick’in aynı adlı romanından uyarlanan A Scanner Darkly, PKD uyarlamaları arasında kitaba en sadık kalan örneklerden. Yönetmenin Waking Life’taki tekniğini kullandığı film, gerçek oyuncularla çekildikten sonra animasyon haline getirilmiş. İnsanların kullandıkları bir uyuşturucu sonucu kimliklerini yitirmeye başladıkları bir distopyada geçen hikayedeki ana karakterlerden Barris’e Robert Downey Jr. hayat veriyor. Barris ve ev arkadaşı Luckman tüm gün evde oturup paranoyak konuşmalar yapan iki uyuşturucu bağımlısı. Robert Downey Jr., bu iki boyutlu karakteri olabilecek en iyi şekilde hayata geçirmeyi başarmış. Linklater’ın gerçek hayatta da uyuşturucuyla problemler yaşamış oyuncularla çalışmak istemesinin sebebi bu olsa gerek.

Patricia_Arquette_Boyhood

Olivia / Boyhood

Linklater’ın çekim süreci 12 yıla yayılan büyüme ve değişim hikayesi Boyhood’da başroldeki Mason kadar dikkat çekici bir değişimi de Patricia Arquette’in hayat verdiği Olivia karakteri yaşıyor. Sinemada izleme şansı bulduğumuz en gerçek karakterlerden olan Olivia, kocası müzisyen olma hayallerini kovalarken iki çocuğuna bakan ve kendine bir hayat kurmaya çalışan bağımsız bir kadın. Onun yalnızlıkla, evlilikle, aşkla, aile içi şiddetler mücadelesini izlerken ‘yanlış’ seçimler yaparak da iyi bir anne olunabileceğini görüyoruz. Annenin hayatının tüm detaylarına hakim, babaya da uzak olduğumuz için ister istemez sadece Olivia’nın seçimlerini ve yanlışlarını sorguluyoruz. Çocuklarının da bizimle beraber annelerinin seçimlerini beğenmedikleri sırada da Linklater filmin başında gördüğümüz tesisatçı karakterini sahneye sokup Olivia’nın onun hayatını değiştirdiğini söyleyiveriyor. O zaman bu gerçek karakterin tüm yanlışlarına rağmen hayatının ne kadar kontrolünde olduğunu fark ediyoruz. Arquette’in olağanüstü performansı da cabası.