Bir distopya ki gerçeğe “fazla” yakınlığıyla güldüren: “Teftişör”

Oğuz Utku Güneş, Ayşe Ayter ve Irmak Bahçeci’nin Gogol’un Müfettiş adlı eserinden uyarladığı ve işin içine katılan yerel öğelerin müthiş bir tat kattığı Teftişör; temposu hiç düşmeyen, çok iyi yönetilmiş ve sahnedeki her oyuncusunun harika performanslar sunduğu bir komedi.

Yazı: Hande Sönmez

Tiyatro Adam’ın bu sezonki iki yeni oyunundan biri olan Teftişör; her şeyden önce çok komik bir oyun. Uyarlandığı oyun yani Gogol’un Müfettiş’inin de ironisinden yararlanarak yerel öğelerle bezenmiş ve bu yerel öğeler sayesinde sezonun en iyi komedilerinden biri olmayı başarmış. Oyunu uyarlayan Oğuz Utku Güneş, Ayşe Ayter ve Irmak Bahçeci nefis bir işe imza atmışlar. Rejisi de Güneş’e emanet edilen oyunda yüksek tempo ve enerji ilk saniyeden son saniyeye kadar hiç düşmüyor.

Teftişör; bilmediğimiz bir ülkede bilmediğimiz bir zamanda geçiyor. Ama bildiğimiz şeyler de var tabii; ülkenin bir “baş”ı ve çokça bakanı olduğu gibi. İşte günlerden bir gün bu ülkeye bir teftişör geleceğinin haberi alınınca; bir endişe zinciri başlıyor. En makul şüpheliyi teftişör ilan edince de olaylar karışıyor. Gogol’un Müfettiş’i ile aynı konu etrafında dönüyor dönmesine ama uyarlamadaki komedi tamamen “yerli ve milli.” Kısacası; güncelliği hiç geçmeyecek uluslararası bir mesele yerel lezzetlerle birleşmiş.

Her şey seyircinin gözü önünde
Öncelikle sahneye girer girmez kulis aynalarının sahne önüne taşındığını ve oyuncuların salona giren seyirciler eşliğinde hazırlandığını görüyoruz. Ki zaten tüm oyun seyirciyi yok saymadan, onu da oyuna dahil ederek, kimi zaman direkt iletişime geçilerek oynanacak. İlk dakikadan bu dahiliyeti hissettiğimiz Teftişör; bir ülkenin başının ve ona koşulsuz itaat eden bakanlarının tanıtıldığı bir girişle açılıyor. Tam burada oyuncuların söz sırası kendinde olanı fenerle aydınlatması ve aslında “kapkaranlık” olan bu beş adamın deyim yerindeyse sadece yandaşların ışığıyla aydınlatılması bence nefis bir detay olmuş. Ortadaki yuvarlak düzenek (yerküre) ise bir girdabı hatırlatıyor ve her bir oyuncu bu girdabın içine girmekte gecikmiyor. Oyunun geneline yayılan bu gibi detaylar, muhtemelen bir kez daha izlediğinizde daha çoğunu yakalayacağınız kelime oyunları vb. müthiş bir tempoda sunuluyor.

Teftişör; sahne sırası kendinde olmayan oyuncuların sahnedeki arkadaşlarını sahnenin kenarındaki kulise geçerek izlemeye devam etmesiyle, arada sırada bunun bir oyun olduğunun seyirciyle kurulan iletişimle belli edilmesiyle (ki bu çok dozunda tutulmuş) ve neredeyse kusursuz bir matematikle sahnelenmesiyle seyirciyi iki perde boyunca hipnoz ediyor ve komedisiyle salonun genelini (hatta neredeyse hepsini) yakalamayı başarıyor.

Seyirci kadar eğlenen oyuncular
Oyun sırasının gelmesini bekleyen, kendileri de en az seyirci kadar eğlenen oyuncuların her birinin performansı takdire şayan ama özellikle evin ve teftişörün uşağı rolündeki Ediz Akşehir ve ülke başının kızı rolündeki Gökhan Azlağ’a (ki kendisi Afife Tiyatro Ödülleri’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü) ayrı bir parantez açmak lazım. Birbirleriyle nefis bir uyum içinde ağlanacak halimize güldüren performansları için Barış Yıldız, Berk Yaygın, Çağdaş Tekin, Çetin Kaya, Deniz Özmen, Ediz Akşehir ve Gökhan Azlağ’a sonsuz tebrikler…