Cannes günlükleri - 4

Cannes’da yarışmaların heyecanı sardı sarmasına ancak hala çok yıldız bir filmle karşı karşıya değiliz… Şimdilik ana yarışmanın en iyileri olarak anılan iki film Son of Saul ve The Lobsterki ben ikisini de bugün görebileceğim-.

Yazı: Melikşah Altuntaş

Dün yarışmada iki merakla beklenen film görücüye çıktı: Altın Palmiyeli Cannes gediklilerinden Nanni Moretti’nin Mia Madre‘si ve Gus Van Sant The Sea of Trees’i. Ne yazık ki ikisi için de pek hayırlı cümlelerim yok.

La stanza del figlio / The Son’s Room’dan bu yana kendine gelemeyen Nanni Moretti’nin aşırı komik ve son derece melodramik sahneleri birbiri ardında bağlayarak seyircisine İtalyanca bir Babam ve Oğlum tecrübesi yaşatan son filmi Mia Madre, John Turturro’nun neredeyse İnek Şaban karikatürizesi performansı ile Margerita Buy’un acılı ve ağdalı karakteri arasında sıkışıp, kimseleri tatmin edemeyecek bir “2 film birden” seansına dönüşüyor.

image1 (1)

Günün esas hayalkırıklığı ise hiç kuşkusuz Gus Van Sant’ın The Sea of Trees‘i… Başroldeki Matthew McConaughey’nin harikalar yarattığını söyleyerek lafa başlamanın mümkün olamadığı film, temel mantık hatalarını yenemeden başka ve daha ciddi sularda yüzmeye başlıyor ve dünyanın en gerçeküstü finaline doğru seyrediyor. Özellikle son 15 dakikasında naiflikle aptallık arasında gidip gelen senaryo ve diyaloglara, McConaughey’in abartılı performansı da eklenince, ortaya tadına doyulmaz bir yoruculuk çıkıyor.

Günün asıl sürprizi ise Un Certain Regard’dan Rams oldu kuşkusuz! Bu İzlanda-Danimarka ortak yapımı, koç-koyun filmi, birbirine yıllardır düşman iki kardeşin yollarını beklenmedik şekilde kesiştiriyor ve ortaya seyir zevki yüksek bir Kuzey Avrupa filmi çıkıyor!

Festivalde bugün

Bugün yarışmada Todd Haynes imzalı “Carol” ve Maiween’in “Mon Roi”sı seyirci karşısına çıkacak heyecan dorukta. Ben de yarışmada eksikleri kapayıp birkaç başka film daha peşindeyim. Bakalım hayırlısı…