28. İstanbul Tİyatro Festivali zamanı geldi çattı. 22 Ekim’de Melih Cevdet Anday’ın nadiren sahnelenen Müfettişler’i ile açılacak festival, 19 Kasım’a dek devam edecek. Bu sene Mehmet Birkiye küratörlüğünde hayata geçen İstanbul Tiyatro Festivali’nde Türkiye’den ve dünyadan 19 tiyatro, performans ve dans gösterisi izleyici karşısına çıkacak. 

Seçkinin dikkat çekenlerine dair öneriler toplamak üzere Bahar Çuhadar, Gülin Dede Tekin, Hande Sönmez, Mark Levitas, Yağmur Ruken Kahraman ve Zelal Buldan’a bağlandık.


Hekebe, Hekebe Değil
Bahar Çuhadar öneriyor:

İstanbul Tiyatro Festivali sıkı tiyatro takipçileri için hakiki bir sezon açılışıdır. Muhtemelen sene boyu konuşacağımız pek çok yerli oyun açılışını festivalde yapar, yurt dışından gelen konuk ekiplerin işleriyle buluşma heyecanı zaten hep zirvededir. Bu seneki program her ne kadar yurt dışından pek az ekibe yer verse de (sadece beş yabancı oyun var) programın genel niteliğinin merak uyandırıcı bir seviyede olduğunu da teslim etmek gerek.

Açıkçası gerçekten merak ettiğim çok oyun var ama bu seçki için iki tanesini özellikle yıldızlıyorum:

Hekabe, Hekabe Değil

Comédie-Française, sadece Fransa’nın değil; dünyanın da en köklü tiyatrolarından biri ve Türkiye’ye ilk defa geliyor. Oyun ise Avignon Festivali artistik direktörü Tiago Rodrigues’in reji gözünden çıkma. Hangi oyunla gelseler merakla giderdim bir Comédie-Française işine zaten ama Truva Savaşı’nda her şeyini yitirmiş Hekabe ile günümüz vahşi düzeninde sıkışmış, otizmli bir çocuk annesini sahnede kesiştiren, gerçekle kurguyu harmanlayan bu oyunu özellikle merak ediyorum… 2 ve 3 Kasım’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izlenebilir.

Yalnız

Festivalin yerli seçkisi, çağdaş Türkiye tiyatrosunda üretimlerini tuhaf bir gurur duygusuyla takip ettiğim ekiplerin işleriyle dolu diyebilirim. Aralarından birini seçip önermek kolay değil. Ama bu mecra için, metnini de çok sevdiğim bir işi öne çıkarmak istedim. Zeynep Kaçar çağdaş Türkçe edebiyatın üretken ve zeki kalemlerinden biri. Kalemini en çok kadınlar ve aile meseleleri için çalıştırıyor. Bir yandan da bir tiyatro insanı. Yalnız romanında Bursalı, özgür bir kadının bir erkek yüzünden nasıl da kapana kısılıp sonra da özgürleştiğini yer yer fantastik bir öç alma çizgisinde anlatıyor. Bir solukta okumuş ve “Bu roman oyun olsa ne acayip olur!” demiştim… Romanı özgün tiyatro üretimleriyle (bkz. Treplev oyunu) son dönemin dikkat çeken duo’su Başak Kıvılcım Ertanoğlu ile Ümit Erlim -duyduğuma göre– hiç beklenmedik bir rejiyle ve bakışla sahneye taşıyor. Erlim’in yönettiği oyunda Sıla Doğanay, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Ecem Kocatepe, Ceyda Özcan, Şevin Parlak ve Elif Uçar rol alıyor. Zeynep Kaçar da sesiyle oyuna bir katman daha ekliyor. Sadece bir kadın öyküsü değil; Türkiye’nin son 30 senedeki değişimine (tarikatların geldiği nokta, muhafazakarlaşma…) dair de sakınmadan söz eden bir metin. Bakalım sahnede nasıl olacak? 


Yalnız
Gülin Dede Tekin öneriyor:

Her sene öncelikle uluslararası işlere göz attığım İstanbul Tiyatro Festivali’nde bu yıl beni en çok heyecanlandıran şey, uluslararası projelerin değil de yerli oyunların hepsinin birbirinden merak uyandırması ve aralarında ayırım yapmakta zorlanmam oldu sanırım. Yine de bir merak sıralaması yapmam gerekirse; bu festivalde en meraklandığım işlerin başında şu oyunlar geliyor.

*Şatonun Altında’nın her işlerini heyecanla takip ettiğim yaratıcıları Güray Dinçol, Pınar Akkuzu, Gülden Arsal Yavuz’ın yeni projesi, son yılların yetenekleriyle oldukça konuşulan genç isimleri Adem Mülazim, Çağdaş Ekin Şişman ve İbrahim Can Sayan’da oluşan kadrosuyla; Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın Habercisi…

*Yaptığı her işe büyük hayranlık duyduğum ve özellikle bugünün bakışıyla kaleme aldığı tragedyalarını ayrıca merakla beklediğim Şahika Tekand’ın, Zeus’un ölme ihtimaliyle Olimpos’un zirvesinde yaşananları konu alan Ölüyor Mu Ne?’si…

*Macbeth İki Kişilik Kabus ile izlediğim en iyi Macbeth uyarlamalarından birine imza atmış, şimdi ise Anton Cehov’un Martı’sına göz dikmiş Tiyatro BeReZe’nin, göz kamaştıran oyuncu kadrosuyla Martı Mıyım?’ı…

*Geçtiğimiz sezon Treplev ile klasik bir metne çarpıcı bir yeniden yazım ve sahneleme getirerek bizi etkisi altına alan Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Ümit Erlim ikilisinin, çok sevdiğim Zeynep Kaçar romanını yine kendilerine özgü bir okumayla sahneye taşıyacakları Yalnız’ı…

*Hem yazar hem yönetmen olarak özellikle insan hakları, ifade özgürlüğü ve toplumsal cinsiyeti merkeze aldığı projeleriyle tanıdığımız Ebru Nihan Celkan’ın “Umut”lu hikâyelerinden bir yenisiyle daha tanışmak için sabırsızlandığım LOOP’u…

*Herkes Kocama Benziyor oyununda tanıyıp hayranı olduğum oyuncu Pınar Güntürkün’ü yeni bir oyunla sahnede izleyecek olmanın heyecanıyla Bagajdaki Balta.


III. Richard
Hande Sönmez öneriyor:

Linçler ve Dudaklar

Oyunculuğunun yanı sıra yazarlığı ile de beğeni toplayan Halil Babür’ün kaleme aldığı ve yönettiği Linçler ve Dudaklar; çarpıcı bir anlatı sunuyor. Oyuncu kadrosunda Cihat Süvarioğlu, Hare Sürel, Onur Gürçay, İlyas Özçakır ve Ceren Köse gibi isimlerin bulunduğu oyunu 6-7 Kasım’da İDT Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izleyebilirsiniz.

Yalnız

Geçtiğimiz sezon beraber Martı oyunundan uyarladıkları ve sahneye koydukları Treplev ile seyircinin ve eleştirmenlerin beğenisini kazanan Ümit Erlim ve Başak Kıvılcım Ertanoğlu, İstanbul Tiyatro Festivali’ne bir başka uyarlama ile konuk oluyor. Zeynep Kaçar’ın çok sevilen romanı Yalnız’ı uyarlayan ikilinin dünyalarına dalmak için 13 veya 14 Kasım’da Üsküdar İDT Tekel Sahnesi’nde yerinizi alabilirsiniz.

III. Richard

Birkaç sene önce Türkiye’ye gelecekken güvenlik endişesi nedeniyle son anda iptal edilen III. Richard şüphesiz ki festivalin en merakla beklenen oyunlarından biri. Thomas Ostermeier’i ve Lars Eidinger’i tekrar buluşturan oyun 18 ve 19 Kasım’da Zorlu PSM’de olacak.

Utsushi

Japonya’nın ünü dünyaya yayılan butoh dansının temsilcisi ve duayeni Amagatsu’nun tasarladığı bir gösteri olan Utsushi de programda öne çıkan yapımlardan. 24 ve 25 Ekim’de Zorlu PSM’de izlenebilir.

İstanbul Mon Amour

Her yıl farklı bir kurguyla tiyatroseverlerle buluşan İstanbul Mon Amour; Hope Alkazar, Metrohan ve Erden Otopark’da üç farklı hikâye anlatıyor. Özen Yula, Kerem Kurdoğlu ve Levent Tülek’in kaleme aldığı oyunlarda; Funda İlhan, Salih Bademci ve Bülent Şakrak rol alıyor.


Savaş ve Barış
Mark Levitas öneriyor:

Hekabe, Hekabe Değil

2024 yılının temmuz ayında Avignon Tiyatro Festivali’nde izlediğim bu oyun, Euripides’in 2500 yıl önce kaleme aldığı metnin çarpıcı ve zekice tasarlanmış güncel bir uyarlaması. Avignon Festivali’nin yeni direktörü Tiago Rodrigues’in Comédie- Française’in konvansiyonel sahnelemelerinin ötesinde dinamik ve çağdaş bir takım oyunu mantığında yönetmesi, Elsa Lepoivre’ın bir kadının adalet arayışını çok etkili biçimde sahneye taşıyarak seyirciyi etkisi altına alması ve derinlikli oyunculuğuyla kendini izlettiren büyük aktör Denis Podalydès nedeniyle bu festivalin en heyecan verici oyunlarından. 

III. Richard

Çağımızın en iyi yönetmenlerinden Thomas Ostermeier’in Shakespeare’in şiirselliğini çoklu imgeler yaratan, özgün ve postmodern bir sahne dili oluşturarak yönetmesi ve III. Richard rolünü oynayan yıldız oyuncu Lars Eidinger’in sahnedeki her ânında sesini, bedenini virtüöz bir şekilde yorumlarken karakterin psikolojik derinliğini farklı boyutlarda aktarması nedeniyle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Ölüyor Mu Ne?

Modern toplumda bireyin değersizleşmesi sonucu anlam kaybına uğrayan insanlığı geliştirdiği performatif sahneleme yöntemiyle sahneye taşıyan Şahika Tekand’ın her oyununda merak uyandıran sahne üzerinde kurguladığı özgün oyun yapısı ve içine yerleştirdiği oyuncuların verdiği fiziksel mücadele nedeniyle bu oyun, tıpkı diğer Şahika Tekand rejileri gibi heyecanla beklediklerim arasında. 

Savaş ve Barış

Dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olması, nesiller boyunca insanlığı etkileyen savaşların hâlen dünyanın farklı ülkelerinde yarattığı yıkımlar nedeniyle güncelliğini koruması, Kenter Tiyatrosu’ndan günümüze klasik metinleri özgün biçimde sahneye taşıyan usta yönetmen Mehmet Birkiye’nin tabloları andıran kalabalık sahnelerde yarattığı estetik evren, İstanbul Tiyatro Festivali’nin yeni küratörünün sahnelediği bu oyunu ilgi çekici bulmamı sağlıyor. 


Nora (Bir Bebek Evi)
Yağmur Ruken Kahraman öneriyor:

III. Richard

Bugün çağdaş tiyatro denilince akla gelen ilk yönetmenlerden Thomas Ostermeier ve topluluğu Schaubühne Berlin ile Lars Eidinger performansını bir Shakespeare klasiğinde buluşturan III. Richard; bu yıl festivalde en çok merak ettiklerimden.

2012’de Hamlet performansıyla İstanbullu seyircilerinin gönlünü çalan ekip bu kez; Ostermeier’in yorumuyla; psikopat bir seri katilin şeytanlaştırılmasından öte, içsel çatışmalarıyla paramparça bir diktatöre dönüşen iktidar elitinin portresine dönüşen III. Richard ile karşımızda. Ekibin leziz ve özgün deliğini görmek isteyenler kaçırmasın.

Hekabe, Hekabe Değil 

Festivalde merak ettiğim bir diğer iş ise Hekabe, Hekabe Değil. Molière kadar eski tarihiyle bugün üretmeye devam eden Comédie-Française, prömiyerini bu yaz Avignon Festivali’nde yaptığı bu en yeni yapımında; Euripides’in trajedisi ile gerçek olaylardan esinlenen bir hikâyeyi iç içe sahneliyor. Hem yönetmelikte Tiago Rodrigues imzası olması hem de alacakaranlık kuşağını çağıran atmosferi ve kurguyla gerçeğin kol kola geçiren tercihleriyle merakımı celbeden oyun, bir kadının adalet arayışını yüzyılları aşıp bugüne çağıran bir anlatıya sahip.

Nora (Bir Bebek Evi)

Henrik Ibsen imzalı Nora, Tiyatro Circa’nın ilk yapımı olarak bu yıl festivalde karşımızda. Performansları Tuğçe Altuğ, Deniz Celiloğlu, Özlem Öçalmaz, Cem Avnayim, Emrah Özdemir ve Işıl Dayıoğlu’na emanet oyun; hem kadrosu hem de yapım hayatına Nora ile başlayan ve öncelikli arzusu kadın yaratıcılarla çalışıp kadın hikâyeleri anlatmak olan Tiyatro Circa’nın dokunuşları ve yorumu sebebiyle merak ettiklerimden. Selin Şenköken yönetmenliğindeki oyun; prömiyerini 30-31 Ekim’de yapacak.


Utsushi
Zelal Buldan öneriyor:

Utsushi

Festivalin bu sene en beni en çok heyecanlandıran, görünce gözlerimi kamaştıran, izlemek için gün saymama sebep olanı; Utsushi. Künyeye bakıp koreografi ve tasarım kısmındaki ismi görmek bunun için yeterli bir sebep; Ushio Amagatsu. Amagatsu’nun zihnini görmek, Japonya’nın butoh dansını yakından izlemek, vücudu beyaza boyanmış dansçıların evreninde kaybolmak üzerine hayallerim var. Kaybolmak ve bir süre o atmosferde sabit kalmak.  

Amagatsu, butoh dansını anlatırken şu cümleleri kullanmıştı: “Butoh hayata ve aynı anda ölüme aittir. Bu, insan ile bilinmeyen arasındaki mesafenin farkına varıştır. İnsanın kendisi ile maddi dünya arasındaki mesafeyi aşma mücadelesini de temsil eder. Butoh dansçılarının bedenleri, bir damla sıvı daha alamayacak kadar dolu bir bardak gibidir; vücut mükemmel bir denge hâlindedir.” 

Hayatı ve aynı anda ölüme ait olanı, dengenin tek damlalık merkezini merak ediyor ve haklı olarak da beklentimi yükseklerde tutuyorum.

  1. 70'lerden bugüne, SPOT IŞIKLARININ ARDINDA müzikli hikâyeler

    Spot Işıklarının Ardında sergisindeki fotoğraflar ister istemez bazı sesleri çağrıştırıyor; ardındaki hikâye ya da fikirleri öğrenme isteği uyandırıyor.

  2. 28. İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ programından öneriler topladık

    Bahar Çuhadar, Gülin Dede Tekin, Hande Sönmez, Mark Levitas, Yağmur Ruken Kahraman ve Zelal Buldan, 28. İstanbul Tiyatro Festivali programından dikkat çekenleri anlatıyor.

  3. Renklerin ve ihtimallerin sonsuzluğu: SANJA MARUŠIĆ

    "Rüzgârın tüm bedenine esmesi ve güneşin bedeninin tamamını yakmasını hissetmeye benzer bir şey daha yok."

  4. Keriz Boyacısı: 19. yüzyıl sonları, İstanbul, sahnede JOKER

    Kamerun’dan İspanya’ya uzanan Joker: Dünya’nın Türkiye ayağını Metin Akdülger yazdı, Ethem Onur Bilgiç resimledi.

  5. DAVE OKUMU’ya göre en devrimci kelime: Sevgi

    "Bazı sorular açık uçlu, bazılarının bariz yanıtları var. Ama bence başımıza gelen en tehlikeli şey, soru sormayı unutmak, uykuya dalmak.”

  6. Aynı oda, başka manzara: SQUID

    Squid üyeleri Ollie Judge ve Anton Pearson’la yaratıcı dinamiklerini konuştuk; bazı parçaları birlikte kurcaladık.

  7. Aylardan FİLMEKİMİ: Programdan 20 filme dair

    Filmekimi programından dört başı mamur yapımlar, heyecan verici keşifler, potansiyelini gerçekleştiremeyenler ve hayal kırıklıkları.

  8. “Kaybettiğimiz cesaretimizi bize hatırlatan bir oyun”: AYNA

    DasDas'ın yeni oyunu Ayna'yı metni çeviren İlksen Başarır ve oyuncuları Aytek Şayan, Barış Gönenen, Begüm Akkaya ve Uğur Uzunel ile konuştuk.

  9. Oyuncuları ve yaratıcıları ile AGATHA ALL ALONG üzerine: Ulvi amaçlar, beklenmedik sonuçlar

    Marvel dizisi Agatha All Along için oluşturulan; Kathryn Hahn'lı, Joe Locke'lu, Aubrey Plaza'lı, Patti LuPone’lu cadı meclisine konuk olduk.

  10. YAKOVOS BİLEK’in üç mektubu

    Ait hissettiği toplumdan uzaklaşıp yalnızlaşmış ve zorla bir yabancıya dönüştürülmüş Yakovos Bilek ve hikâyesi.

  11. Zamanla yarışmayı bırakmak: JAKUZİ

    Madalyon’un ilk yüzünü, yeni yaratıcı arayışlarını, tercihlerini ve bu oyun alanını kendisi için canlı tutabilme yöntemlerini Kutay Soyocak ile konuştuk. 

  12. Gerçek bazen engel olabilir: ZIA ANGER ve İLK FİLMİM

    Zia Anger, sanatçı olmanın yalnızca alkışları toplamaktan ibaret olmadığını, bazen sahneden düşmenin de bir tür dans olduğunu kanıtlıyor.

  13. trentemøller: Teenage Kicks 

    trentemøller, büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri anlatıyor.

  14. Gerçeğin parçaları: CAN MERDAN DOĞAN ile EN UZUN GECE üzerine

    “Dikkatimi verdiğimde, sıradan olanın içinde görebildiklerim beni çok heyecanlandırıyor.”

  15. Böcekleri Seven Kadın, Alışın Her Yerdeyiz! ve bu ay başka ne okusak?

    Eylül 2024’te yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar.

  16. 55 Albüm: Eylül 2024 best of

    “Ne dinlesek?” diye soranlara, eylül ayından yerli – yabancı karışık 55 albüm.

  17. Künye

    .