DC Comics, 2021 sonbaharında Batman: The World (Batman: Dünya) adlı ilgi çekici bir antolojiyi hayata geçirmişti. Kara Şövalye’nin 14 ülkede geçen macerasının her bölümü, ilgili ülkeden bir yazar ve çizer tarafından yaratılmış; Türkiye’den de Ertan Ergil ve Ethem Onur Bilgiç projede yer almıştı. Şimdi de başka bir Gotham sakini dünya turuna çıkıyor: Joker.

Yayınevinin son yıllarda en büyük yankı uyandıran işlerinden biri olan The World temasını devam ettirmesi sevindirici. Hem karakterin dünya çapında gördüğü ilgi hem de 4 Ekim’de vizyona giren Joker: Folie à Deux filmini göz önüne alınca; Joker seçimi de şaşırtıcı değil elbet. Bu kez 13 ülkeden yaratıcı kalemlerin bir araya geldiği derlemede çizgi roman meraklılarını heyecanlandıracak bazı isimler de bulunuyor: Geoff Johns, Satoshi Miyagawa, David Rubin, German Peralta, Alvaro Fong Varela ve Jason Fabok. 

Kamerun’dan İspanya’ya uzanan Joker: Dünya’nın Türkiye ayağını Metin Akdülger yazdı, Ethem Onur Bilgiç resimledi. Osmanlı’nın son döneminde geçen hikâyenin ismi Keriz Boyacısı. Joker’i bir İstanbul serserisi kıvamında betimleyen ikiliyle, bu deneyimi ve hazırlık sürecini konuştuk. JBC Yayıncılık etiketli çizgi romana buradan ulaşabilirsiniz.


Joker’in her paneldeki ifadesi için gerçekten oturup uzun uzun düşündüm. Ayna karşısında yüz ifadeleri denedim. Biraz komik, biraz zorlayıcıydı.” -Ethem Onur Bilgiç

Klişe olacak ama, Joker ile ilk tanışmanız, en azından hatırladığınız ilk karşılaşma ânınız hangi medyumda ve nasıl olmuştu? Ne hissettirmişti?

Metin Akdülger: Sanıyorum Batman Animated (1992) serisinde gördüm ilk defa. Mor takımı, şaka silahı ve  kocaman gülümsemesi ile hatırlıyorum fakat o zamanlar daha çok tanıdığım The Mask ile karıştırmıştım onu. Kötü adam değil kahraman olduğunu düşünmüştüm!

Ethem Onur Bilgiç: Benim ilk hatırladığım Joker; 1960’larda çekilen diziden olabilir. Çok küçüktüm ve televizyonda gündüz kuşağında bu seri veriliyordu diye hatırlıyorum. Gerçek anlamda Joker ile tanışmam ise Tim Burton’un 1989 yapımı Batman filminde oldu. Jack Nicholson’ın oynadığı Joker’den gerçekten çok korkmuştum. 

Ezekiel Arkham’la Asitane’de bir gecede açılıyor Keriz Boyacısı. İstanbul’da geçen macerada pek çok tanıdık unsur var tabii ki, arada nesiller boyu buralarda anlatılan bir fıkra dinliyoruz Joker yorumuyla. Bu âlemi “lokalize etme” fikrine nasıl yaklaştınız? 

Ethem Onur Bilgiç: Heyecanla yaklaştım. Tarihe ilgim biraz vardır ve tarihi hikâyeler okumayı / izlemeyi severim. Dönem ve mekân alışılagelmişin dışında olacağı için Joker başta olmak üzere bazı karakterleri tamamen yeniden tasarlayacaktım. Bu da beni gerçekten tam anlamıyla “cezbetti” diyebilirim.

Metin Akdülger: Batman ve DC dünyasını tanıyan bilen herkes için Gotham şehrinin temsil ettiği şeyler evrensel olarak tanımlanabilir. Önceleri parlayan, potansiyeline herkesin inandığı ama şimdi yolsuzluk, suç ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü karanlığa saplanmış bir şehir. Kötüleri ve iyileri arasında bitmeyen döngüsel bir savaşa sahne olan bir şehir. “Lokalize etme” fikri kendiliğinden oldu aslında; bildiğim ve dürüstçe derdimi açabileceğim bir anlatı oluşturmak istedim. Düşmüş bir soytarı, düşmüş bir deliçeri ve düşenleri toplamaya gelen bir Arkham fikri önce Ertan’a ve Bengü’ye (Ergil) sonra da DC’ye de ilginç geldi ve bu hikâyeyi yazmamı istediler. 

Ethem, Batman: Dünya’nın ardından Joker gibi -görece- daha kompleks bir karakterle haşır neşir olmak nasıl bir deneyimdi? Hâliyle Kara Şövalye’ye kıyasla daha fazla ve ayrıksı ifadelere sahip bir karakter. Yaratıcı anlamda iki macera için geçirdiğin deneyimi kıyasladığında ne gibi farklılıklar dikkatini çekiyor?

Ethem Onur Bilgiç: Batman: Dünya’da Batman’in hikâyesi günümüzde geçiyor ve Gotham’da başlıyor. Bu nedenle neyi nasıl seviyorsam öyle ilerledim. Batman’in ifadeleri daha donuk ve ağır başlıydı. Bu nedenle çok da zorlanmamıştım. Joker: Dünya’ya gelince; Joker’in her paneldeki ifadesi için gerçekten oturup uzun uzun düşündüm. Ayna karşısında yüz ifadeleri denedim. Biraz komik, biraz zorlayıcıydı. Batman: Dünya günüzmüde geçtiği için panel tasarımlarını da daha modern yaklaşmıştım. Joker: Dünya hikâyemiz ise Osmanlı’nın son döneminde geçiyor. Bu nedenle çok klasik bir panel tasarımı benimsedim. Dönemin ruhunu orada da yaşamak istedim.

Tabii ki zamanına ve ortamına uygun bir stili var Joker’ın bu macerada. Görsel açıdan ne gibi referanslarla ilerlediğinizi merak ediyorum. Geçmiş Joker sunumlarından temel unsurları da gözeterek, bu İstanbul serserisini nasıl tasavvur ettiniz? İlk eskizden son hâline ne kadar değişti?

Metin Akdülger: Ben 2006 yılında İstanbul’a ilk defa üniversite için geldiğimde, Karaköy’de fırça numarasını bizzat yedim ve İstanbul’a dair aldığım ilk ders o olmuştu. Kerizlemek ve kerizlenmek… 19. yüzyıl sonlarını günümüze benzer bir dönüşüm dönemi olarak görüyorum; özellikle sahne sanatları açısından çok zengin. Öte yandan kültür varlıklarımızın kıtalar ötesine kaçırldığı, satıldığı acı bir dönem. Bu temalar bir saray soytarısı ve bir yeniçeri arasında geçen bir nevi Karagöz Hacivat sahnesi gibi canlandı zihnimde. Daha çok bir tiyatro sahnesi gibi düşündüm; basit aksiyonlar ve diyaloglar kurguladım başta. Görsel anlatıyı ve resimleme işini Ethem’e bırakmak istedim. Alışılagelmedik bir metotla çalıştık aslında, yavaş yavaş şekillenmeye başladı Maskara Efendi, Deliçeri, Asitanemiz ve hikâyemiz. Benim için son güne kadar yazma işi bitmedi, Ethem çizdi, ben yeniden yazdım, ben yeniden yazdım Ethem yeniden çizdi, kolay olmadı ama benim için çok keyifli ve heyecan verici bir süreç oldu. Ekip olarak beraber oluşturduk eserimizi. 

Ethem Onur Bilgiç: Döneme olan ilgimle alakalı sanırım biraz ama çok fazla eskiz yapmadım. İlk eskizler beğenildi. Fes biraz sorun oldu tabii. Toplumca fese karşı biraz takıntılıyız sanırım. Renkler ve kıyafet katmanları kafamda netti aslında. Sadece bunları o döneme uyarlamam gerekiyordu. Özel bir dokunuş olarak da saçı biraz daha diğer Jokerlere göre değişik olsun istedim. Sonuçta fes takacaktı. 🙂


Mesleğimden de kaynaklanan bir oynama itkisiyle yazıyorum, yaşayan anlar yaratmaya çalışıyorum. Bol bol kendi kendime oynayarak yazıyorum sahneleri. ” -Metin Akdülger

Metin senle Kaptan 88 için konuştuğumuzda, bu çizgi romanın üzerine bir gün Jim Starlin’le konuşmayı hayal ettiğini söyleyip “Kendisinin bilinçaltına bir yakınlık duyuyorum” demiştin. Starlin’in uzun yıllar Joker’la mesai yaptığını düşününce, Keriz Boyacısı’nı yazmadan önce nerelere bakındığını, hangi kalemlerden ilham aldığını sormak istedim. Nasıl şekillendi bu fikir zihninde?

Metin Akdülger: Jim Starlin çok ilham verici bir hikâyeci, ölüm ve adalet temaları üzerine müthiş düşünceleri ve hikâyeleri var. Anaakım ve bağımsız hikâyeciliğin kesişim noktalarında kendi dünyasını kurmuş enteresan biri. Çok fazla ilham kaynağım olduğunu söyleyebilirim bu hikâye için; çocukken okuduğum Kızılmaske’lerden Neil Gaiman’a, Turhan Selçuk ve Abdülcanbaz’a, Galata’da yaşadığım yıllarda tiyatroda ve sahnede izlediğim, oynadığım şeylere kadar. Bir çeşit rüya görmek gibi diyebilirim yaratı ve ilham sürecime.

Batman için bugüne dek Kara Şövalye, Pelerinli Süvari, Uçan Kemirgen gibi lakaplarla seslenildiğine tanık olmuştuk; sayenizde Deliçeri, Yarasacı Manyağı gibi yeni hitaplar da giriyor sözlüğümüze. “O buhurdanlar sana kurban olsun Deliçeri” gibi dile dolanası pek çok akılda kalıcı cümle var. Keriz Boyacısı için geniş kitlelerce tanınan kahramanların “ağzını” buralılaştırmak nasıl bir pratikti senin için Metin? 

Metin Akdülger: Mesleğimden de kaynaklanan bir oynama itkisiyle yazıyorum, yaşayan anlar yaratmaya çalışıyorum. Bol bol kendi kendime oynayarak yazıyorum sahneleri. Ruhlar ve tavırlar netleştikçe, cümleler daha da renkli hâle geliyor sanırım. Ben seviyorum bu işi be dostlar! En çok sevdiğim için yapıyorum, yaptıkça daha da seviyorum.

Ethem Onur Bilgiç: Ben en çok Joker’e söylenen “Tuttum seni Muhallebim!” cümlesini seviyorum!

Joker: Dünya’daki diğer ülkelerden çizer ve yazarlardan; stiliyle, karakteri ele alışıyla ya da yarattığı olay örgüsüyle sizi en çok etkileyenler hangileri oldu?

Ethem Onur Bilgiç: Amerika hikâyesi kısa olsa da bence güzel iş. Zaten iki usta isim Geoff Johns ve Jason Fabok oradalar. Bunun dışında Almanya’nın tarzı ve anlatımı eğlenceli, İtalya’nın stilize, Meksika’nın yakışır derecede karanlık ve Güney Kore’nin hikâyesine de iyi diyebilirim.

Metin Akdülger: Geoff Johns’un kitabı açan hikâyesi çok basit gibi görünse de çok etkileyici, tekrar tekrar okudukça derinleşen bir anlatısı var. Jason Fabok zaten müthiş bir çizer, harika iş çıkarmış yine. Favorim ilk hikâye aslında ama kitabı baştan sonra birkaç kez okudum; başta Güney Kore’nin hikâyesini de çok beğenmiştim ama sanırım Arjantin’in hikâyesi daha çok aklımda kaldı.

Gotham – İstanbul vapur seferleri sıklaşırsa, en çok hangi karakterleri buralarda ağırlamayı isterdiniz?

Ethem Onur Bilgiç: Kesinlikle Catwoman.

Metin Akdülger: Vapurun kaptanı ben olursam Ra’s al Ghul, Poison Ivy, Sandman ve Mr. Freeze’li bir serüvene dümeni çevirmek güzel olabilir ama önce Maskara Efendi ve Hayriye Sultan’la, Deliçeri’yi, Sarah Bernhardt’la sahnede oyunlarını oynarken görmek isterim. Her yerimiz deniz, bizde rota çok!

  1. 70'lerden bugüne, SPOT IŞIKLARININ ARDINDA müzikli hikâyeler

    Spot Işıklarının Ardında sergisindeki fotoğraflar ister istemez bazı sesleri çağrıştırıyor; ardındaki hikâye ya da fikirleri öğrenme isteği uyandırıyor.

  2. 28. İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ programından öneriler topladık

    Bahar Çuhadar, Gülin Dede Tekin, Hande Sönmez, Mark Levitas, Yağmur Ruken Kahraman ve Zelal Buldan, 28. İstanbul Tiyatro Festivali programından dikkat çekenleri anlatıyor.

  3. Renklerin ve ihtimallerin sonsuzluğu: SANJA MARUŠIĆ

    "Rüzgârın tüm bedenine esmesi ve güneşin bedeninin tamamını yakmasını hissetmeye benzer bir şey daha yok."

  4. Keriz Boyacısı: 19. yüzyıl sonları, İstanbul, sahnede JOKER

    Kamerun’dan İspanya’ya uzanan Joker: Dünya’nın Türkiye ayağını Metin Akdülger yazdı, Ethem Onur Bilgiç resimledi.

  5. DAVE OKUMU’ya göre en devrimci kelime: Sevgi

    "Bazı sorular açık uçlu, bazılarının bariz yanıtları var. Ama bence başımıza gelen en tehlikeli şey, soru sormayı unutmak, uykuya dalmak.”

  6. Aynı oda, başka manzara: SQUID

    Squid üyeleri Ollie Judge ve Anton Pearson’la yaratıcı dinamiklerini konuştuk; bazı parçaları birlikte kurcaladık.

  7. Aylardan FİLMEKİMİ: Programdan 20 filme dair

    Filmekimi programından dört başı mamur yapımlar, heyecan verici keşifler, potansiyelini gerçekleştiremeyenler ve hayal kırıklıkları.

  8. “Kaybettiğimiz cesaretimizi bize hatırlatan bir oyun”: AYNA

    DasDas'ın yeni oyunu Ayna'yı metni çeviren İlksen Başarır ve oyuncuları Aytek Şayan, Barış Gönenen, Begüm Akkaya ve Uğur Uzunel ile konuştuk.

  9. Oyuncuları ve yaratıcıları ile AGATHA ALL ALONG üzerine: Ulvi amaçlar, beklenmedik sonuçlar

    Marvel dizisi Agatha All Along için oluşturulan; Kathryn Hahn'lı, Joe Locke'lu, Aubrey Plaza'lı, Patti LuPone’lu cadı meclisine konuk olduk.

  10. YAKOVOS BİLEK’in üç mektubu

    Ait hissettiği toplumdan uzaklaşıp yalnızlaşmış ve zorla bir yabancıya dönüştürülmüş Yakovos Bilek ve hikâyesi.

  11. Zamanla yarışmayı bırakmak: JAKUZİ

    Madalyon’un ilk yüzünü, yeni yaratıcı arayışlarını, tercihlerini ve bu oyun alanını kendisi için canlı tutabilme yöntemlerini Kutay Soyocak ile konuştuk. 

  12. Gerçek bazen engel olabilir: ZIA ANGER ve İLK FİLMİM

    Zia Anger, sanatçı olmanın yalnızca alkışları toplamaktan ibaret olmadığını, bazen sahneden düşmenin de bir tür dans olduğunu kanıtlıyor.

  13. trentemøller: Teenage Kicks 

    trentemøller, büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri anlatıyor.

  14. Gerçeğin parçaları: CAN MERDAN DOĞAN ile EN UZUN GECE üzerine

    “Dikkatimi verdiğimde, sıradan olanın içinde görebildiklerim beni çok heyecanlandırıyor.”

  15. Böcekleri Seven Kadın, Alışın Her Yerdeyiz! ve bu ay başka ne okusak?

    Eylül 2024’te yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar.

  16. 55 Albüm: Eylül 2024 best of

    “Ne dinlesek?” diye soranlara, eylül ayından yerli – yabancı karışık 55 albüm.

  17. Künye

    .