Verity Susman (Electrelane) ve Matthew Simms (Wire, It Hugs Back), film müziği yapma amacıyla bir araya gelerek MEMORIALS’ı oluşturdu. Soundtrack projelerinden kaçış noktası olarak doğan ilk albümleri Memorial Waterslides, her köşesinde farklı bir keşfi barındıran ses kolajı havasında psikedelik pop, caz ve folk’u aynı potada eriten bir dünya yaratıyor.

Birlikte turneledikleri Stereolab’in “şeytani ikizi” olarak anılan ikili, bahçelerinde bir kulübede tamamen kendi başlarına kaydettikleri bu koleksiyonda müzikleri üzerinde tam kontrole sahip ve kariyerlerinin bu aşamasında sınırlarda gezecek bir özgüvene ulaşmış durumda. Anıt olarak bir su kaydırağı teması etrafında şekillenen Fire Records etiketli bu albüm, onları yönlendiren tema kadar tuhaf, ilgi çekici ve eğlenceli.

MEMORIALS ile su kaydırakları, analog kayıt şekilleri, sonsuz döngüler ve canlı MEMORIALS deneyimi üzerine konuştuk. 


“Zamanın hatıralar ve hayal gücümüz yoluyla çok kişisel bir hâle bürünmesinden ilham alıyoruz.”

Memorial Waterslides (Anıt su kaydırakları) başlığı oldukça ilginç bir imge sunuyor. Bu isim nasıl ortaya çıktı ve albümün genel konseptini nasıl yansıtıyor?

Albümü, müzik dışında başka projelerde çalışırken, zaman öldürmek için, herhangi bir plan ya da grup kurma düşüncesi olmadan yazmaya başladık. O dönemde internette Austin Dyke March için hazırlanmış bir poster gördük; etkinlikte ‘The Susan Sontag Memorial Waterslide’, (Susan Sontag Anısına Su Kaydırağı) adında bir bölüm vardı ve bu fikir hem çok komik hem de hüzünlü geldi. Üzerinde çalıştığımız şarkılara da geçici olarak farklı su kaydıraklarının isimlerini vermeye başladık. Sonrasında soundtracklerimizden birini canlı çalmamız istendi ve bunun için bir grup kurmamız gerekti. O sırada grubun adını MEMORIALS koyduk, “su kaydırağı” kısmını eklemedik. Ama albüm için bu isim, içindeki su kaydırağı parçalarıyla anlam kazandı. İsim organik bir şekilde ortaya çıktı aslında; hem kutlama hem hüzün barındıran bir konsept yarattı ve bu müzikte de bir karşılık buldu. Albümün ve teklilerin görsellerini yapan Laura Mousavi Zadeh de bu fikirden yola çıkarak sekiz farklı su kaydırağı resimledi ve albümün yaşadığı hayali bir dünya yarattı.

MEMORIALS ile oluşturduğunuz bu ortak zemin, önceki müzikal projelerinizden nasıl ayrıldı?

İkimizin de çok fazla ortak ilgi alanı ve fikirleri var; müzik hızlı bir şekilde kendiliğinden ortaya çıkıyor. Birlikte kaydedip yazabiliyoruz. Şarkı yazma süreci tamamen ortak yürütülüyor; şarkı sözleri de buna dâhil. Tüm işi ikimizin birlikte yapıyor olması, önceki projelerden en büyük farkı diyebiliriz.

Memorial Waterslides, kendini müzikal anlamda herhangi bir sınıra tabi tutmayan bir albüm. Hiç yaratıcı tıkanıklıklar hissettiğiniz oluyor mu?

Bu grupta hayır. Birbirimizi mümkün olduğunca cesur olmaya teşvik ediyoruz. Yaptığımız işin geniş kapsamlı doğasını keşfetmek üzere yola çıkıyoruz ve bu durum bizi deneysellik ile gelenekseli harmanlamaya, bu ikisinin kesiştiği noktaları bulmaya teşvik ediyor.

Albümde ölüm ve zamanın hızla tükenmesi gibi temalar öne çıkıyor. Şarkı yazarken dünyada olup bitenleri yansıtma isteği duyuyor musunuz? Albümün tematik akışı nasıl şekilleniyor?

Şarkılar tamamlandıkça albümün akışı üzerine çok düşündük; müzikal ve bir o kadar da tematik olarak insanları bir yolculuğa çıkaran bir yapı kurmak istedik. Bunun dinleyicilere geçtiğini duymak bizi mutlu ediyor. Şarkı yazarken etrafımızdaki her şeyden, bazen günümüzden bazen de geçmiş ve gelecekten etkileniyoruz. Zamanın hatıralar ve hayal gücümüz yoluyla çok kişisel bir hâle bürünmesinden ilham alıyoruz.


“Her şeyin biraz sınırda olması güzel bir his. Biri bunu ‘kontrollü kaos’ olarak tanımlamıştı, hoş bir tanım.”

Müzikal olarak aranızdaki bağın MEMORIALS’a evrildiğini ne zaman fark ettiniz? Paylaşabileceğiniz özel bir “eureka” ânınız var mı?

2021’de daha grubumuz yokken birkaç film için soundtrack yapmamız istendi, bunlardan birinin teslim süresi çok yakındı. Kendimizi bir anda işin ortasında birlikte müzik yazarken bulduk, ama işe yaradı. Belki de o an, “eureka” ânımızdır.

Memorial Waterslides duygusal bir su kaydırağı olsaydı, dinleyiciye nasıl bir yolculuk sunardı?

Bol virajlı, inişli çıkışlı bir yolculuk olurdu; umarım sonunda diğer taraftan çıkmayı başarırsınız.

Bu, bir ilk albüm olsa da son birkaç yılda birçok soundtrack yaptınız. Memorial Waterslides’a görsel bir eşlik hazırlaması için bir yönetmen seçmeniz gerekseydi, bu kim olurdu ve neden?

Peter Strickland, karanlığı ve mizah anlayışı nedeniyle. Hâlâ telefonunu bekliyoruz ama…

Albüm yaratım sürecinde kendinizle ilgili yeni keşifleriniz oldu mu? Bu süreç size nasıl yaratıcı yollar açtı?

Bu albümü yaparken kaset kaydediciyi bir enstrüman olarak kullanmak grubun merkezine yerleşti. Süreç ilk olarak sahnede başladı: Vokal veya saksafon mikrofonlarından bir sinyal alıp bir döngü oluşturuyoruz, ardından bunu manipüle ediyoruz –hızlandırıp yavaşlatmak, durdurup başlatmak, perdeyi değiştirmek gibi– ve bu döngüyle birlikte doğaçlama yapıyoruz. Döngüye tepki verip o tepkiyi yeni bir döngüye dönüştürüyoruz; böylece kaset makinesi ile saksafon veya vokal arasında, iki enstrüman arasındaki doğaçlama gibi ama kaydedilmiş öğenin kattığı tuhaflıkla süren bir diyalog ortaya çıkıyor. Bu süreci albümü yaparken stüdyoya da taşıdık –özellikle “Memorial Waterslide II”da duyabilirsiniz– fakat tüm parçalarda, farklı enstrüman ve vokal katmanlarında kendi kendimizi sample’ladığımız döngüler var. Kaset bantlarının sıcaklığı ve tuhaflığı, keşfetmeye devam edeceğimiz bir şey.

Sizi yakın zamanda İstanbul’da görmeyi umuyoruz. Canlı MEMORIALS deneyimi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bahçe kulübesinde yarattığınız bu şarkıları sahneye taşımak nasıl bir his?

İstanbul’da çalmayı çok isteriz! Sahnedeyken sürekli enstrüman değiştiriyoruz, bu yüzden her zaman bolca hareket oluyor; konserlerimizi de albüme benzer bir yolculuğa dönüştürmeye çalışıyoruz ama şarkılar aynı sırada değil tabii. Her zaman doğaçlamaya yer var, loop ve kaset bantlarıyla işlerin ters gitme ihtimali de var ki bu da bizi sürekli tetikte tutuyor. Her şeyin biraz sınırda olması güzel bir his. Biri bunu “kontrollü kaos” olarak tanımlamıştı, hoş bir tanım. Albüm de canlı performanslarımızdan etkilendi, kaset kaydedici ilk burada devreye girdi ve sonra bunu stüdyoya taşıyıp yazım sürecimize dâhil ettik. Böylece albüm ve canlı performanslar birlikte evrildi, şimdi ikinci albüm için yazdıklarımızda da bu devam ediyor…

  1. “Affedersiniz ama, sanat bir kodak fotoğrafı değildir.”: AVNİ LİFİJ

    1914 Kuşağı ressamları arasında yer alan Hüseyin Avni Lifij’in çektiği fotoğraflara odaklanan serginin ardındakileri, Necmi Sönmez ve Kerim Suner anlatıyor.

  2. 30. yaşında, A'dan Z'ye AÇIK RADYO

    Açık Radyo yayınlarından, kitaplarından, bültenlerinden, manifestolarından, basın açıklamalarından, dinleyici mektuplarından A’dan Z’ye, rengârenk bir derleme ile bir kez daha ve daima: #AçıkRadyoSusturulamaz 

  3. Gazpachonun kırmızısı, bitmiş aşkların hatırası: ALMODÓVAR’ın konuşan mekânlarında

    Terk edilmişler, röntgenciler, eski dostlar, yeni anneler… Etraf rengârenktir; olaylar çoğunlukla içinizden “Ne güzelmiş!” dedirten bir evde geçer. Mevzubahis Almodóvar; doğru bildiniz.

  4. MELİKE ŞAHİN ve AKKOR’un yapı taşları

    Melike Şahin ve albümde parmağı olan dost meclisi, AKKOR ve ardındakileri anlatıyor.

  5. Bol virajlı ve anıtsal su kaydırakları: MEMORIALS

    “Zamanın hatıralar ve hayal gücümüz yoluyla çok kişisel bir hâle bürünmesinden ilham alıyoruz.”

  6. Hatıraları eşelerken bugünde kalmak: ALEJANDRO ZAMBRA

    Alejandro Zambra yazma eylemine de kafa yoran biri. Yazı yazdığınız aletin -defter, daktilo veya bilgisayar, neyse artık o- yazdığınız şeyin içeriğini de biçimini de etkilediğini söylediğinde ona hak vermeye mecbursunuz.

  7. Beraberken dinlediğimiz müzikler ve hissettiklerimiz çeşitlenebilir mi?: HUM

    Ambient ve etrafındaki müzik türlerine alan açma arzusuyla kulüp dışı mekânları mesken edinen yeni DJ etkinlik serisi Hum’ı yaratıcıları Berk Çakmakçı ve Günseli Ferel’le konuştuk.

  8. HAV HAV!: Teenage Kicks

    Hav Hav! üyeleri, büyürken dinledikleri müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri anlatıyor.

  9. Şimdinin hafifliğinde: DENİZ ERDEN ile şarkı şarkı ANICCA

    Anicca’daki parçaları birer birer didiklerken; Deniz Erden'le müzisyen yaşamı, göç, meditasyon, İstanbul, deniz ve dahası hakkında da konuştuk.

  10. Kâğıtların mistik dünyasında bir öz keşif yolculuğu: AAFİ 

    Issız ve tavizsiz Sungak topraklarını, mistik güçler ve varoluşsal sorular eşliğinde arşınlayacağımız Aafi hakkında merak ettiklerimizi Korgün Akgün'e sorduk.

  11. Yaşamın içinden yaşam arayışı: NEREDEYSE KESİNLİKLE YANLIŞ

    Hanna’nın baktığı gökyüzüne çevirirken kamerasını, bizleri genç bir göçmen kadının hikâyesine götürüyor Cansu Baydar.

  12. İkinci şanslar ve zamana meydan okumak: ADAM FAWER

    “Sadece yarın için yaşamamalısınız; çünkü yarın hiç gelmeyebilir.”

  13. RIOT GRRRL’ün sinemadaki sesleri

    “ÇÜNKÜ kendi anlamlarımızı yaratmak için üretim araçlarını ele geçirmeliyiz.” - Riot Grrrl Manifestosu

  14. 3 soruda IŞIK GÜNER ve resimlediği yabani bitkiler

    "Yaygın, nadir, tehlike altında ya da endemik olduğuna bakmaksızın; içinde bulunduğum coğrafyada doğal olarak yaşayan türleri resmetmek benim için en büyük tutku hâline geldi. Çeşitliliği keşfettim."

  15. Yalnızlık sınavında full çekenler: KIVANÇ SEZER ile 8x8 üzerine

    Kıvanç Sezer ile 8x8’in nasıl ortaya çıktığına, şehir ve mekânla kurduğu ilişkiye, hayattaki avuntulara, yılgınlıklara ve tutkulara dair bir sohbete oturduk. 

  16. 45 Albüm: Ekim 2024 best of

    “Ne dinlesek?” diye soranlara, ekim ayından yerli – yabancı karışık 45 albüm.

  17. Hotel Milano, Yaz Köpekleri ve bu ay başka ne okusak?

    Ekim 2024’te yayımlanmış, merak uyandıran kitaplar.

  18. Künye

    .