“Hatırlamanı istiyorum, Clark. İleride, gelecek yıllarda, en özel anlarında. Elimi senin gırtlağında hatırlamanı istiyorum. Seni yenmeyi başaran tek adamı hatırlamanı istiyorum…”


Yarasa kılığına girip tüm gecelerini şehrin en pis sokaklarında suçlu avlamakla geçiren bir adam hakkında ne söylenebilir? Zihnen sağlıklı herhangi biri, bu adamı çocuklarına bir kahraman olarak tanıtıp, çocuğun bu kahramanı idolleştirmesine izin verir mi? Obsesyonuna yenik düşüp karanlık bir mağarada sabahlayan, insanlara acı çektirmek üzere tasarladığı araç gereçlere milyonlarca dolar yatıran, herhangi insani bir ilişkisinden uzak, karanlıkta korkunç bir maske takarak kendini bulabilen bu adamı ve “maceralarını” kim çocuklara uygun buluyordur?

80’lerde, kariyerinin zirvesindeki çizgi roman yazar/çizeri Frank Miller da tam olarak bunu düşünüyor olmalıydı. Miller’ın eseri, Batman: The Dark Knight Returns (Kara Şövalye Dönüyor) 1986 yılında ilk yayınlandığında Batman / Bruce Wayne karakterini yeniden yaratmakla yetinmemiş, “süper kahraman” mitolojilerini de gerçekçi bir objektif altına alarak çizgi romanlarda yeni bir çağ başlatmıştır. Bu yeni çağda, Batman / Bruce Wayne, eldivenlerinin altına muşta giyer, ünlü arabası Batmobile’i bir tanka dönüştürür ve içerisinde bulunduğu durumu depresif monologlarla anlatmaya çalışır.

Peki, bilmeyenler için, kimdir Bruce Wayne? Hayali Gotham Şehri’nin en zengin ve en hayırsever girişimci çifti Thomas ve Martha Wayne’in tek çocuğu olan Bruce Wayne, bir eli yağda bir eli balda doğmuş olmasına rağmen adalet ve eşitlik gibi kavramlarda ailesinden aldığı etik değerlerle yetiştirilmiştir ve mutlu bir çocuktur, ta ki ailesi gözlerinin önünde öldürülene dek. Şehri suçtan arındırmaya ant içen genç Bruce, aile uşağı Alfred Pennyworth’ün yardımıyla, yıllar süren çalışmaların sonunda bir insanın fiziksel ve zihinsel olarak gelebileceği en üst seviyeye gelir. Suçlularla olan savaşında hem düşmanlarını korkutmaya, hem de arkasına sığınacağı bir sembole ihtiyacı olduğundan, kendi yarasa fobisini işin içine sokar ve bir yarasa kostümüyle Yarasa Adam / Batman olur. 1930’lu yılların sonunda Bob Kane ve Bill Finger tarafından yaratılan Batman karakteri, Bob Kane’e göre görüntü olarak “Cary Grant’in gençliğine benzer”, uzun boylu ve yapılı bir adamdır. Yıllar içerisinde süper kahramanlar değişir ve tabii ki Batman de değişir. Orijinal hikâyesi aynı kalsa bile karakterin modern zamanlara adaptasyonu, büyük ölçüde Sin City ve 300 gibi çizgi romanların yaratıcısı Frank Miller’dan bilinir. 1989 yılından günümüze dek çekilen Batman filmleri hep “Frank Miller’ın Batman’i”ne benzerlikleriyle gündeme gelir, ancak hiçbiri tam olarak çizgiyi aşıp bize Miller’ın Batman’ini vermez.

Miller’ın Kara Şövalyesi’ni 80’lerin ortasında, orta yaşlı bir adam olarak buluruz. Batman kostümünü giymeyeli on sene olmuştur. Gotham Şehri, pasif direnişlerin sonuçlarıyla yüzleşmektedir; suç oranları rekor seviyededir. Kimse elini kirletmek istemez. Hippilerin barışçıl bakış açıları, barıştan anlamayan düşmanları tarafından zayıflık işareti olarak algılanıp, bundan istifade edilmiş, şehir cinayet ve tecavüz içinde kaybolmuştur. Bruce Wayne, gerçek yüzünü on yıl boyunca etten kemikten bir maskenin arkasında saklamanın yorgunluğuyla bıkkın ve eceline susamış bir adama dönüşmüştür. Rekor suç dalgalarıyla birlikte, şehir rekor sıcaklarla da baş etmektedir. “Tanrı’nın gazabı gibi, bir fırtına gelecek, ve bu sıcaklığı üstümüzden alacaktır” der televizyondaki hava durumu muhabiri. Bir fırtına gelecektir; ve insanlara tekrar direnmenin, gerektiğinde ateşe ateşle karşılık vermenin önemini hatırlatacaktır. Tanrı’nın gazabı, yarasa kılığında, şiddet ve kaos içerisinde rahat edebilen orta yaşlı bir adamdır. Bu adam geri döndüğünde, o zamanın pasifize edilmiş medyası tarafından bir faşist olarak tanımlanacak, kimilerinden destek görecek, kimilerinden de negatif tepkiler alacaktır.

Dönemin tartışmalı isimleri Ronald Reagan ve David Letterman gibi gerçek figürlere göndermelerle dolu, yaşadığımız dünya hakkında cesur sosyopolitik ifadeler vermekten kaçınmayan bir grafik roman The Dark Knight Returns. Türkçeye başarılı bir şekilde çevrilen eserin bir de animasyon filmi mevcut. 2005 yılında, Time dergisi tarafından “Tüm zamanların en iyi 10 İngilizce çizgi romanından biri” seçilen eser, çoğu çizgi roman hayranı tarafından tüm zamanların en iyi Batman hikâyesi olarak taçlandırılmıştır.

Batman’in süper güçleri yoktur, ancak süper güçlü karakterlerin arasında en az onların eşiti gibi ayakta dimdik durabilmektedir. Stratejik zekâsıyla imkansızlıkların ustası olan Batman’i belki de en ilginç kılan unsur budur. Batman sıradan bir insandır. Uçamaz, gözlerinden ışın fırlatamaz, ama obsesyonuyla her duruma ya çare bulur, ya da düşmanını pes ettirinceye kadar işin ucunu bırakmaz. Batman v Superman: Dawn of Justice (Adaletin Şafağı), 25 Mart’ta tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de de gösterime giriyor ve bu filmle belki de ilk defa Miller’ın hayal ettiği bir Batman’i görme imkânımız olacak. Tanrı figürü olan Superman’e kafa tutacak ölümlünün hikâyesi, referans aldığı görsel öğelerin dışında Frank Miller’ın ünlü eserinden bir sürü esin kaynağı toplamışa benziyor. Superman’le olan savaş sahnesi ve kostümler, birebir çizgi romandakine benzemekle kalmıyor, yayınlanan fragmanlarda “Bir erkek olmanın ne anlama geldiğini öğrenme vaktin geldi” gibi çizgi romandan alınma replikleri duymak da mümkün.

Bu kez Ben Affleck’in canlandıracağı Kara Şövalye, çocukların kahramanından ziyade suçlulara acımasızca saldıran, obsesyonunun tükettiği, sinirli ve bıkkın orta yaşlı bir adamın hikâyesini anlatacağa benziyor. İddialara göre, stüdyo Affleck’in performansından o kadar etkilenmiş ki, Affleck’e yazıp, yönetip başrolünde oynayacağı bir Batman üçleme film serisi kontratı sunmuş. Gençliğinden beri büyük bir Batman hayranı olan ve iki Oscar ödüllü, Gone GirlArgo ve The Town gibi filmlerle son zamanların en başarılı yönetmen ve oyuncularından Affleck için bu, hayallerinin projesi. Yönetmen dostu Kevin Smith, “Fatman on Batman” isimli podcast’inde, ikilinin gençlik yıllarında neden ciddi bir Batman filmi çekilmediği hakkında konuştuklarını anlatmıştı. İnternette çektiği filmler kadar Batman hayranlığıyla da bilinen Smith’in, arkadaşı Affleck’e inancı tam. Fiziksel olarak ilk defa çizgi romanlardaki Batman’e benzeyen bir Batman olmanın yanı sıra, karakteri bu kadar seven Affleck’in gelecekte biz hayranlara yıllardır istediğimiz Batman’i sunacağına inanıyorum.

Yönetmen Zack Snyder, kimilerince başarısız bulunan 2013 yapımı Superman filmi Man of Steel’i de yönetmişti. Batman v Superman’in ikinci bir Man of Steel’den ziyade, Watchmen ve 300 gibi başarılı Snyder filmlerinin yanında durmasını umuyorum. Senaryo, Argo’yu yazan Chris Terrio ve Christopher Nolan’ın Batman filmlerinden hatırlayacağımız David S. Goyer tarafından kaleme alınmış. Filmin baz aldığı çizgi romanla arasındaki en büyük fark, basılı eserde Superman’in devletin uşağı ve tetikçisi haline gelmiş olması, bu sebeple özgürlük ve kendi haklarını savunma gibi liberteryen prensipler uğruna savaşan Batman’i durdurma amacıyla yüzleşmesiydi. Fragmanlardan anladığımız kadarıyla, filmde Superman “tüm insanlığı yok edebilecek bir uzaylı” olduğu için Batman’in düşmanı haline geliyor…

Batman v Superman, bu yıl içerisinde Affleck’i Batman rolünde göreceğimiz tek film değil. Ağustos ayının başlarında gösterime girecek olan Suicide Squad, tamamen Batman’in düşmanlarını konu alan ve Kara Şövalye’nin de ufak bir rolünün olacağı bir film. Joker’ı önceden oynamış Oscar ödüllü oyuncular Jack Nicholson ve Heath Ledger’dan sonra (ki, Joker rolü için ölümünden sonra Oscar almıştı), yeni Joker rolünde yine Oscar ödüllü Jared Leto başta olmak üzere, Will Smith, Margot Robbie ve Viola Davis gibi ünlü oyuncuların oluşturduğu kadro, çizgi roman filmlerinde belki de bir ilki gerçekleştirecek; kötü adamların filmini en az kahraman filmleri kadar popüler yapacak.

Son olarak geçtiğimiz ay içerisinde gösterime giren düşük bütçeli süper kahraman filmi Deadpool’un R sınıflandırması altında rekorlar kıran açılışı neticesinde büyük stüdyolar çizgi roman filmlerinin asıl alıcılarının yetişkinler olduğunu sonunda çözmüşe benziyor. Yeni çıkacak Wolverine filminin de R sınıflandırmasında çıkacağı haberinden sonra, Batman v Superman’in de R-rated bir DVD/Blu-ray versiyonunun çıkacağı duyuruldu. R sınıflandırması genelde aşırı şiddet, küfür ve/veya cinsellik içeren filmlere veriliyor.

Yarasa kılığına girip suçluları komaya sokana dek döven orta yaşlı adamları çocuklara göstermeyi kim iyi bir fikir sanmıştı ki?

Image
  1. Emek ve içtenlik: Mateusz Urbanowicz

    “Değeri sadece kazandığı para olmayan ve yalnızca eğlenceyle sınırlı olmayan hikâyeler anlatmak istiyorum.”

  2. Bant Mag. sunar: Mevsimler – Fasıl I

    Yıl boyunca Suriye’den ve Türkiye’den sanatçıları bir araya getirecek dört sergiden oluşan sergi serisi "Mevsimler"in ilk ayağı "Fasıl I", 30 Nisan Cumartesi günü Bant Mag. Mekân’da açılıyor. "Mevsimler - Fasıl I", bir yıl önce İstanbul’a gelen ve burada yaşamaya başlayan sanatçı Imad Habbab’ın karışık teknikle ürettiği desenlerini, oyuncu Hare Sürel’in ilk kez izleyiciyle buluşacak resimleriyle bir araya getiriyor.

  3. Savaşa ve politik çekişmelere üstün gelen sanat aşkına: ArtHere

    2016 yılı boyunca Bant Mag. Mekân’da izlenebilecek Mevsimler sergi serisindeki yol arkadaşımız, komşu mekân ArtHere’ın kurucusu Suriyeli sanatçı Omar Berakdar’a göre, “sanat ve insanlık, milletlerin, ülkelerin ve sınırların çok ötesinde”...

  4. Şehirlerin hikâyelerini insanlarından ve binalardan dinleyin: Imad Habbab

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl I sergisinde işlerini izleyeceğimiz sanatçı Imad Habbab’la ona ilham veren unsurlar ve günlük düzeydeki sanatsal üretim ihtiyacı üzerine konuştuk.

  5. Kendiliğinden oluşan bütün: Hare Sürel

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da başlayacak Mevsimler - Fasıl I sergisinde çalışmalarını göreceğimiz sanatçı ve oyuncu Hare Sürel’le resimle yenice başlayan yolculuğu ve kâğıtlara taşıdığı dünya.

  6. A’dan Z’ye: John Carpenter

    İkinci albümü öncesinde, filmlerinden video oyunu tutkusuna her şeyiyle John Carpenter karşınızda.

  7. Her şeye rağmen turne: Ucuz atlatma hikâyeleri

    Çeşitli doğal afetler, kazalar ya da hırsızlıklar sonucunda ekipmanlarından olmuş ama yine de turnesine devam edebilmiş; bir başka deyişle “ucuz atlatmış” 10 ismin hikâyelerine buyurun.

  8. Aklına değil hislerine güvenen topluluk: Liima

    Casper Clausen’le, dört farklı şehirde ortaya çıkan ilk Liima albümü üzerine...

  9. “Tüm kapılar Bob’a çıkıyor”: Xiu Xiu’yla Twin Peaks üstüne

    "En karanlık karanlığı, tuhaflık ve garip bir şefkatle" birleştirmek...

  10. Güneşten en uzakta: İpek Görgün’den Aphelion

    Müziğin yanı sıra, şiir ve fotoğraf alanında da çalışmalar yapan İpek Görgün’le disiplinlerarası sanatı, ses ve sessizliği, gürültünün cazibesini ve yeni albümü Aphelion’u konuştuk.

  11. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  12. 35 maddede 35. İstanbul Film Festivali

    Her yıl nisan ayının ortasına muazzam bir sinema coşkusuyla gelip yerleşen İstanbul Film Festivali, kısalan süresi ve çoğalan salon sayısıyla 200’ü aşkın filmi 7-17 Nisan tarihleri arasında 35. kez İstanbullu sinemaseverlerin önüne seriyor.

  13. Animasyon dehlizlerinden: Kaçırmanız muhtemel beş Japon animesi

    İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek Belladonna of Sadness ilhamıyla yola çıkılmış bir mini seçki.

  14. Brooklyn’i mesken tutan 10 film

    Nick Hornby’nin İrlanda ve Brooklyn arasında mekik dokuduğu senaryosuyla yürekleri burktuğu Brooklyn bu ay gösterime girerken, yolu bu yerden geçmiş tüm film kahramanlarının kapısını çalmak boynumuzun borcuydu.

  15. Affetmenin Bedeli: A Girl in the River

    Pakistanlı yönetmen Sharmeen Obaid-Chenoy’un Oscarlarda 2015 En İyi Kısa Belgesel Ödülü alan filmi A Girl in the River: The Price of Forgiveness, “bağzı” şeylerin hâlâ iyiye gidebileceği umudunu veriyor.

  16. Nisan ayı vizyonu: Iskalanmaması gereken filmler

    İstanbul Film Festivali’nde bir bombardıman şeklinde iyi filme doyacağımız bir gerçek ama nisan ayı vizyonu da uzun zamandır yolunu gözlediğimiz çok sayıda filme ev sahipliği ediyor, kaçırmamak lazım.

  17. Kara Şövalye (sonunda) dönüyor: Batman v Superman

    “Hatırlamanı istiyorum, Clark. İleride, gelecek yıllarda, en özel anlarında. Elimi senin gırtlağında hatırlamanı istiyorum. Seni yenmeyi başaran tek adamı hatırlamanı istiyorum...”

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler