30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da başlayacak Mevsimler – Fasıl I sergisinde çalışmalarını göreceğimiz sanatçı ve oyuncu Hare Sürel’le resimle yenice başlayan yolculuğu ve kâğıtlara taşıdığı dünya.


Ekranlardan tanıdığımız başarılı oyuncu Hare Sürel’in resimlerinde bir araya getirdiği çekici ve aksak dünyası, karanlık köşeleri de olan bir arayışın parçası. Daha birkaç yıl önce başladığı bu yeni çizim macerasında özgürce gelişen siyah-beyaz ve yakın zamanda da renkli çalışmalar ortaya çıkaran sanatçı, bakanı içine doğru çeken insan ve hayvan figürleriyle çarpıcı ifadeler ve detaylı kompozisyonları bir araya getiriyor. Sürel’le bu ilk sergisi öncesinde oyunculuk ve çizimin kendisi için ne ifade ettiğine yönelik sohbet ettik; resimle yenice başlamış bu heyecan verici yolculuğunu ve kâğıtlara taşıdığı dünyayı konuştuk.

Resim çizmeye ve sanatla ilgilenmeye ilk nasıl başladın? Hep sürdürüp geliştireceğin bir şey olacağını ne zaman fark ettin?

Resimle çok yakın zamana kadar aramda hep bir mesafe vardı ama karşılaştığımda da zihnimi, ruhumu meşgul ederdi. Nadiren bir-iki denemem olmuştu ama önümde sınav kâğıdı varmış gibi bir hisse kapılmış ve bırakmıştım. Oyunculuğun ötesinde fotoğraf ve yazıyla farklı ifadeler arıyordum ama resmin dünyasında kendimi ifade edebileceğimi hiç düşünmemiştim. İki buçuk sene önce bir gün, anlık notlar aldığım defterime bir şeyler çizmiş, hiçbir şeye benzetememiştim. O gün kendimce bir deneme yaptım ve bu sefer gözlerimi kapatıp bir şeyler karaladım. Gözlerimi açtığımda, bana bir anlam ifade eden bir yüzle karşılaştım. O günden sonra ne çizeceğim, nasıl çizeceğim ve kime ne ifade edeceği düşüncesinden kendimi uzaklaştırmaya çalıştım ve defterlerde bir yolculuk başladı. Zamanla kendimi tüm boş zamanlarımda resimle meşgul buldum. Defter sayfalarının yanında büyük kâğıtlarda, tuvallerde farklı malzemelerle oynamaya başladım. Bir, bir buçuk sene sonra, nerede olursam olayım hâlâ hemen eve gidip resim yapmak istediğimi fark edince, sadece bir heves olmadığını anladım. Hiçbir şeyin içinde bu kadar kaybolmamıştım.

Aldığın tiyatro ve sinema eğitimi görsel sanatlarla olan ilişkini nasıl etkiledi?

Görsel algı ve hafıza; duyularımızla deneyimlediğimiz her şeyle değişip dönüşüyor. Tiyatro ve sinema farklı konu ve üsluplarla karşılaşmamı, biçim ve duygu arasındaki bağa dair uyanık olmamı sağladı.

Farklı ifade biçimleri olarak oyunculuğa ve resim yapmaya olan yaklaşımlarının arasında nasıl bir fark var? Bu iki farklı medya senin için ne ifade ediyor?

Oyunculukta tüm kişisel yorum ve katkılara rağmen, kendimizden bağımsız, başka bir ifade biçimine aracız. Oyun ya da film, var edilmek istenen bütüne olacak dahlimiz, sonsuz bir özgürlükte değil. Karakterlerle kaybolduğumuz, bir olduğumuz, fakat bütünü hep hatırlamamız gereken bir yolculuğun içine giriyoruz. Oyunculukta çizilen sınırlara rağmen, kendi içimde sınırsız ve yeni olanı yakalama imkânı, benim için çok özel bir ifade biçimi ve hiç sıkılmayacağım bir yol. Resim ise oyunculuğa kıyasla adını koyamadığım, daha mahrem bir yolculuk. Oyunculukta çıplak değilim, resimde daha çıplak olmayı arıyorum. Beni fazlasıyla ele geçiren kontrolden kurtulmak ve sadece kaybolmak istiyorum, bütünün kendiliğinden oluşmasını seviyorum.

Image
Image

Seni eline kâğıt kalem almaya iten şeyler nedir? Seni etkileyen görseller, sana ilham olan şeylerden birkaçını paylaşabilir misin?

Sosyal bir canlı olarak kendimi çok iyi ifade edebilen biri değilim, bu yüzden kâğıt ve kalemi seviyorum. Onların bana, günlerime, hislerime eşlik etmesiyle huzur buluyorum. İnsanı merak ediyorum, onu resmetmeye götüren duyguları daha çok merak ediyorum. Bu yüzden altı yaşındaki yeğenimin çizdiği bir resimden de etkileniyorum. Teknik olarak iyi ve güzel olanı bilmiyorum ama kalpten gelen her şeye vuruluyorum. Henüz tanımadığım karşılaşmadığım ışık olan pek çok ressam olduğunu da biliyorum, takip etmeye ve öğrenmeye çalışıyorum. Van Gogh ve Francisco Goya hep hatırımda. Goya’nın “Aklın uykusu canavarlar yaratır” isimli gravürü, Van Gogh’un portreleri, bilhassa “La Femme Aux Tambourins” ve mektupları beni çok etkilemişti… Doğrusu genel kabullere de pek hâkim değilim. Hissedebildiğim her şey benim için ilham kaynağı. Her şeyden çok da, doğa ve canlılar.

Bize çalışma sürecinden biraz bahsedebilir misin? Bir işe başladıktan sonra nasıl ilerliyorsun?

Defterler dışında bir işe çoğunlukla çektiğim bir fotoğrafla ya da bazen sahaflarda arayıp bulduğum eski bir fotoğrafla başlıyorum. İlk çizgileri çizdikten sonra onu bir kenara bırakıyorum ve akışa izin veriyorum. İşin bütününe dair hiçbir şey düşünmüyorum, ne yapacağımı da bilmiyor oluyorum. Zaman içinde, kendiliğinden bir bütün oluşuyor.

Image
Image

Özellikle siyah beyaz çalışmalarından bazıları oldukça detaylı, leke ve doku yüklü, fakat tüm bu parçalar gözü yormayan bir bütünlük oluşturuyor. Kompozisyonlarını yaratırken nasıl bir denge arıyorsun?

Sanırım kendi iç dengemi ararken kâğıdın üstünde de bir denge arıyor oluyorum. Bütün algısının detayları unutturmasını ya da detay sevdamızın bütüne mani olmasını hiç istemiyorum. Bunu sadece resim için de söylemiyorum. Çalışmalarımda da herhangi bir taslak yapmadığım ve ne detayları ne bütünü önceden belirlemediğim için, kâğıt üzerinde dengeyi kaybettiğim zamanlar olabiliyor. Ben de böyle zamanlarda yeni bir denge arıyorum.

Çalışmalarında insanlar ve hayvanlar çoğunlukta ve resimlerden direkt dışarı bakan bu suratların karanlık ve gerçeküstü bir tarafı da var. Biraz bundan bahsedebilir misin? Nasıl bir dünya resmediyorsun?

Ben de bu yolculuğa henüz çıktım ve keşfetmeye çalışıyorum. Sanırım kendi dünyamı resmediyorum. Aydınlık ve karanlık taraflarımı, sevdiklerimi ve korktuklarımı, inandıklarımı ve şüphe ettiklerimi.

Bu aralar nelerin üzerinde çalışıyorsun? Gelecekte ne gibi projelerin olacak?

Oyunculuk vaktimin çoğunu alıyor ama boş zamanlarımda denemeler yapmaya devam ediyorum. Fırça ve renkleri anlamaya çalışıyorum, bir şeyler arıyorum. Siyah-beyaz çalışmalarda daha geniş boyutlara da cesaret etmek istiyorum. Bazı zamanlar duruyorum, hiçbir şey yapamıyorum. Birden oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi panikliyorum ama bunu da kabul etmeye ve koşulları zorlamamaya gayret ediyorum. Kendiliğinden doğup gelişen bir şey bu benim için. Diliyorum hep böyle sürsün.

Image
  1. Emek ve içtenlik: Mateusz Urbanowicz

    “Değeri sadece kazandığı para olmayan ve yalnızca eğlenceyle sınırlı olmayan hikâyeler anlatmak istiyorum.”

  2. Bant Mag. sunar: Mevsimler – Fasıl I

    Yıl boyunca Suriye’den ve Türkiye’den sanatçıları bir araya getirecek dört sergiden oluşan sergi serisi "Mevsimler"in ilk ayağı "Fasıl I", 30 Nisan Cumartesi günü Bant Mag. Mekân’da açılıyor. "Mevsimler - Fasıl I", bir yıl önce İstanbul’a gelen ve burada yaşamaya başlayan sanatçı Imad Habbab’ın karışık teknikle ürettiği desenlerini, oyuncu Hare Sürel’in ilk kez izleyiciyle buluşacak resimleriyle bir araya getiriyor.

  3. Savaşa ve politik çekişmelere üstün gelen sanat aşkına: ArtHere

    2016 yılı boyunca Bant Mag. Mekân’da izlenebilecek Mevsimler sergi serisindeki yol arkadaşımız, komşu mekân ArtHere’ın kurucusu Suriyeli sanatçı Omar Berakdar’a göre, “sanat ve insanlık, milletlerin, ülkelerin ve sınırların çok ötesinde”...

  4. Şehirlerin hikâyelerini insanlarından ve binalardan dinleyin: Imad Habbab

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl I sergisinde işlerini izleyeceğimiz sanatçı Imad Habbab’la ona ilham veren unsurlar ve günlük düzeydeki sanatsal üretim ihtiyacı üzerine konuştuk.

  5. Kendiliğinden oluşan bütün: Hare Sürel

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da başlayacak Mevsimler - Fasıl I sergisinde çalışmalarını göreceğimiz sanatçı ve oyuncu Hare Sürel’le resimle yenice başlayan yolculuğu ve kâğıtlara taşıdığı dünya.

  6. A’dan Z’ye: John Carpenter

    İkinci albümü öncesinde, filmlerinden video oyunu tutkusuna her şeyiyle John Carpenter karşınızda.

  7. Her şeye rağmen turne: Ucuz atlatma hikâyeleri

    Çeşitli doğal afetler, kazalar ya da hırsızlıklar sonucunda ekipmanlarından olmuş ama yine de turnesine devam edebilmiş; bir başka deyişle “ucuz atlatmış” 10 ismin hikâyelerine buyurun.

  8. Aklına değil hislerine güvenen topluluk: Liima

    Casper Clausen’le, dört farklı şehirde ortaya çıkan ilk Liima albümü üzerine...

  9. “Tüm kapılar Bob’a çıkıyor”: Xiu Xiu’yla Twin Peaks üstüne

    "En karanlık karanlığı, tuhaflık ve garip bir şefkatle" birleştirmek...

  10. Güneşten en uzakta: İpek Görgün’den Aphelion

    Müziğin yanı sıra, şiir ve fotoğraf alanında da çalışmalar yapan İpek Görgün’le disiplinlerarası sanatı, ses ve sessizliği, gürültünün cazibesini ve yeni albümü Aphelion’u konuştuk.

  11. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  12. 35 maddede 35. İstanbul Film Festivali

    Her yıl nisan ayının ortasına muazzam bir sinema coşkusuyla gelip yerleşen İstanbul Film Festivali, kısalan süresi ve çoğalan salon sayısıyla 200’ü aşkın filmi 7-17 Nisan tarihleri arasında 35. kez İstanbullu sinemaseverlerin önüne seriyor.

  13. Animasyon dehlizlerinden: Kaçırmanız muhtemel beş Japon animesi

    İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek Belladonna of Sadness ilhamıyla yola çıkılmış bir mini seçki.

  14. Brooklyn’i mesken tutan 10 film

    Nick Hornby’nin İrlanda ve Brooklyn arasında mekik dokuduğu senaryosuyla yürekleri burktuğu Brooklyn bu ay gösterime girerken, yolu bu yerden geçmiş tüm film kahramanlarının kapısını çalmak boynumuzun borcuydu.

  15. Affetmenin Bedeli: A Girl in the River

    Pakistanlı yönetmen Sharmeen Obaid-Chenoy’un Oscarlarda 2015 En İyi Kısa Belgesel Ödülü alan filmi A Girl in the River: The Price of Forgiveness, “bağzı” şeylerin hâlâ iyiye gidebileceği umudunu veriyor.

  16. Nisan ayı vizyonu: Iskalanmaması gereken filmler

    İstanbul Film Festivali’nde bir bombardıman şeklinde iyi filme doyacağımız bir gerçek ama nisan ayı vizyonu da uzun zamandır yolunu gözlediğimiz çok sayıda filme ev sahipliği ediyor, kaçırmamak lazım.

  17. Kara Şövalye (sonunda) dönüyor: Batman v Superman

    “Hatırlamanı istiyorum, Clark. İleride, gelecek yıllarda, en özel anlarında. Elimi senin gırtlağında hatırlamanı istiyorum. Seni yenmeyi başaran tek adamı hatırlamanı istiyorum...”

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler