Türkiye’de çizgi roman kültürünün baş aktörlerinden M. Kutlukhan Perker, geçtiğimiz sene Contemporary İstanbul kapsamında ilk kez sergilenen “Miralay” serisindeki çalışmaları eşliğinde, sanat ve edebiyat dünyasının tanınmış isimlerinin sorduğu soruları yanıtlıyor.


Türkiye’de çizgi roman kültürünün varlığından ve yaygınlığından bahsedebiliyorsak eğer, bunun en önemli baş aktörlerinden biri M. Kutlukhan Perker. 1901 yılında New York’ta kurulan Society of Illustrators oluşumunun ilk ve tek Türkiyeli üyesi olan sanatçı, çini mürekkebi ve tarama ucu sanatının da ülkedeki az sayıdaki temsilcilerinden biri.

Perker, Türkiye’nin önemli mizah dergileri GırgırLeManPenguen’den ABD’nin en önemli basılı yayınlarından The New YorkerThe Washington PostThe Wall Street Journal’a birçok basılı yayın için işlere imza attı. Çizgi roman dünyasının prestijli yayınevleri Image, Dark Horse ve DC’den çeşitli yayınlar yapan Perker, geçtiğimiz yıllarda kurduğu Karakarga Yayınları’yla birçok önemli çizgi romanın Türkçe olarak yayımlanmasına sebep oldu.

Sanatçının geçtiğimiz aylarda Contemporary İstanbul kapsamında ilk kez sergilenen Miralay serisindeki çalışmaları eşliğinde, sanat ve edebiyat dünyasının tanınmış isimlerinden gelen soruları yanıtladığı söyleşide kendisini üretmek için tetikleyenlerden hayranı olduğu sanatçılara ilginç detay ve hikâyeler sizi bekliyor.

Ahmet Mümtaz Taylan
Hem ABD’de hem Türkiye’de başarıyla çizdin. Hikâyeye, malzemeye ulaşma bakımından hangi ülke daha verimli ve ilham vericiydi? Biraz açarak yanıtlar mısın?
İlk bakışta sanki Türkiye daha verimli olmalı gibi genel bir intiba var. Ama bence hikâye, gelen malzemeyle pek ilgili değil. Herhangi bir veriyi hayal gücü ya da bakış açısının orijinalliği sayesinde büyütebilmek ya da doğru kullanabilmek asıl önemli olan. ABD zaten büyük bir esin kaynağı, çeşitliliği itibariyle. Ama şöyle de düşünmek mümkün: En iyi suç hikâyeleri dünyada en düşük suç oranına sahip İskandinav ülkelerinden geliyor.

Ece Temelkuran
Öldükten sonra yayınlamak üzere çizdiğin şeyler var mı? Varsa ne ile ilgili?
Öldükten sonra yayınlanmak üzere sakladığım çizimlerim yok ama o kadar çok illüstrasyon yaptım ki ben öldükten sonra farklı yayınların editörleri o işleri farklı yazılara refakat ettirerek ikinci turu attırsa bir 50-60 yıl daha gider.

Zülfü Livaneli
Sanatın verdiği mutluluk, hayatın zevklerinin yerini tutuyor mu?
Bir yazarın ya da çizerin yazıp çizerken kendileri hakkında edindikleri fikrin ya da sahip olduklarına kanaat getirdikleri imajın, yazıp çizmedikleri anlarda geçerliliğini yitirdiğini düşünüyorum. Bu yüzden hayat daha zevkli diyebilirim ama sanat, hayatın kırıp döktüklerini tedavi edebilmek için başvurulabilecek en samimi terapi biçimi.

Nilay Örnek
Her daim takım elbise giymenin nedeni nedir?
1940 ve 1950’lerin çizerleri hep takım elbise giyip kravat takmışlar. 1970’li yıllarda Robert Crumb’ın öncülüğünde San Francisco’da başlayan underground çizgi roman akımının öncüleri ve temsilcileri de takım elbise giyip, anarşist işlere imza atarak bir kontrast yaratmışlar. Günümüzde hâlâ anaakım dışında kalmayı tercih eden çizgi romancı ve illüstratörler bu geleneği sürdürüyorlar. Benim her gün takım elbise giymemin tek nedeni budur.

Teoman
Ortak bir hayranlığımız var: Todd Solondz. Benim ilk üçüme giren harika bir yönetmen, senin de arkadaşın New York’tan. Onunla ilgili hikâyeler anlatmıştın bana. Çizgi romanlardan, Altın Palmiye’den, sanat sinemasıyla karın doyuramayıp anne evine taşınmaktan bahseden. Bana tekrar hatırlatsana onunla ilişkini, hikâyelerini.
Senin çok sevdiğin bir detayı hatırlıyorum o konuşmalarımızdan. Todd Solondz, o dönemde yazdığı ve çekmeye çalıştığı filmi Palindromes’a maddi kaynak oluşturabilmek için evini satıp ailesinin New Jersey’deki evine yerleşmişti. Hem de çocukluğunu geçirdiği odasına dönerek. Dünyaca ünlü bir underground film yönetmeninin, film yapabilmek için genç yaşta terk ettiği çocukluk odasına, yıllar sonra büyük bir şöhrete sahipken tekrar film yapabilmek için geri dönmek zorunda kalmış olması başlı başına bir hikâyedir.

Anne baba evine tekrar taşınırken biz de ona yardım etmiştik. Taşıdığımız koliler arasında bugüne kadar biriktirdiği bütün çizgi romanlar vardı ve hepsi muhafaza için kullanılan poşetlerin içindeydi. Fasikül olan çizgi romanların arkasına, deforme olmasınlar diye karton plakalar yerleştirmişti.

Sen bundan bahsedince ben de şunu hatırladım. Aktörlerin doğaçlama kabiliyetlerinden bahsediyorduk seninle ve ikimiz de aynı anda Marlon Brando’nun On the Waterfront filminde Eva Marie Saint’in düşürdüğü eldiveni yerden alıp kendi eline takarak sahneye devam ettiği andan bahsetmiştik. Kendi alanlarında natürel yeteneğe sahip sanatçılar hem hayatta, hem kendi sanat disiplinleri içinde şahane doğaçlamalar yapabiliyorlar. Todd’ın anne baba evine dönüşü bunlardan biriydi.

Sunay Akın
Sende iz bırakan, çocukluğunda en çok sevindiğin ya da üzüldüğün iki hikâye nedir?
En üzüldüğümden başlayayım. Bir komşumuzun oğlu eşcinseldi ve baskılar yüzünden mahalleden taşınmak zorunda kalmışlardı. Kamyonete doldurdukları eşyalarıyla Beylerbeyi’nden ayrıldıkları anı unutamam. Sadece annem el sallamıştı arkalarından. En sevindiğim ise; babam bir yurt dışı gezisinden dönecekti ve herkes bizim evde toplanmıştı. O gün kendimi çok mutlu hissetmiştim. O yüzden galiba konusunun benim hatıramla hiç alakalı olmasa da Emir Kustirica’nın Babam İş Gezisinde filmini çok severim.

Ken Kristensen
Kariyerindeki en büyük pişmanlık nedir?
Sen, zamanında New York’tan Los Angeles’a taşınmayıp sinema sektörüyle çalışmamam olduğunu söyletmek için bunu soruyorsun ama hiç pişmanlığım yok.

Nebil Özgentürk
“Bayburtlu Zihni gibi gülen Hoca Nasrettin gibi ağlayan” der Nazım… Sokaklarda büyüyen, ilk gençliğinden beri siyasi gelişmeleri yakından gören bir Yurttaş ve çizer olarak Kutlukhan’a sorum şudur… Türkiye sokakta ve siyasette konu bolluğuyla dolu. Bir sanatçı için yaratıcılığa katkısı olumlu mu olumsuz mu?
Yaratıcılığa bir katkısı olduğunu sanmıyorum ama sürekliliğe ve dirayete katkısı büyük bence.

Sinem Sal
Hangi çizgi romana kim olarak sızsan, kimse durumu çakmazdı?
Edward Gorey’nin ve Nicholas De Crecy’nin çizgi roman ve kitaplarında olsam, kendileri de çakmazdı. Aslında ikisine de çok hazırdım keşfetmeden önce. Çünkü öncesinde iki tanesi benim hayran olduğum çizeri etkilemiş, diğeri de hayran olduğum çizerden etkilenmişti. Bunlardan ikisi Jean Pierre Jeunet ve Marc Caro (ki beni etkileyen iki filmlerinde birlikte çalışmışlardı), diğeri Tim Burton. Bu üç isim de yönetmenliğe çizerlikten geçmişlerdi. Bu durumu da sonradan öğrenmiştim. Jeunet ve Caro’nun geçmişini ropörtajlardan, Tim Burton’unkini harika bir serinin ürünü olan Burton on Burton isimli kitaptan. Jeunet ve Caro, Nicholas De Crecy’nin her çizgi albümü ve Triplets of Belville gibi çizgi filmlere yaptığı tasarımların temel ambiyansının asıl kaynağı ve sorumlusudurlar. Edward Gorey ise artık Tim Burton’a atfedilen mizahi gotik ve Viktoryen atmosferin kurucusudur. Hem Gorey hem de DeCrecy’nin çizgileri ve ambiyanslarının kendi işlerime sızdığını bildiğim için ben de onların dünyasına ilhak etsem, yabancı kalmazdım.

Deli Uğur
Asayiş berkemal mi birader?
Sende asayiş berkemal, bende de berkemal, o zaman benim asayiş Mustafa berkemal olsun.

  1. Yaşadığımız masal: Müzeyyen Senar

    2018, Müzeyyen Senar'ın 100. yaşını kutladığımız yıl. Çeşitli vesilelerle adı gündeme geldi, geliyor, gelecek. Aslında hiç gündemden düşmüyor zira bugüne kadar o kadar çok şey kattı ki bize, görmemek mümkün değil. Peki neden Müzeyyen Senar? Şarkıları anason kokuyor. Çilingirlerde akla gelen, hep onun şarkıları. Bu kadarı yeter mi? Elbette yeter ama tek sebep bu değil.

  2. Güneş vurmuş gece bahçeleri: Win Wallace

    Austin, Texas çıkışlı sanatçı Win Wallace’ın işlerine bakınca sonradan çürük olduğunu fark edeceğiniz olgun bir meyvenin kabartacağı kuşkulu bir iştah hissi yaşıyorsunuz.

  3. Yaşayan bir evin naif ve erotik konukları: Sadi Güran

    23 Şubat’ta Bant Mag Havuz’da açılan yeni sergisi "Hey Jüpiter II - E Kal Bu Gece Burada?"nın yoğun hazırlıkları üzerindeyken, Sadi Güran'dan bir saat koparıp iki sergilik bu serisi hakkında merak ettiklerimizi sorduk.

  4. Bir “Conan” sayısı ile başlayan çizgi roman serüveni: Yıldıray Çınar

    İlk solo sergisini Ocak 2019’da Bant Mag. Havuz’da açan Yıldıray Çınar’la çalışma metotları üzerine.

  5. Aklımdakiler: M. Kutlukhan Perker

    Türkiye’de çizgi roman kültürünün baş aktörlerinden M. Kutlukhan Perker, geçtiğimiz sene Contemporary İstanbul kapsamında ilk kez sergilenen “Miralay” serisindeki çalışmaları eşliğinde, sanat ve edebiyat dünyasının tanınmış isimlerinin sorduğu soruları yanıtlıyor.

  6. Görür görmez unuttuklarımız: “Çabuk Çabuk”

    Göçün çoğunlukla Suriyeli mülteciler üzerinden konuşulduğu, bu “konuşmanın” ise sık sık nefret söylemi ve popüler politika malzemesi edildiği bir ülkede görünmez kılınmış, kendi görünmezliğini de sahiplenmek zorunda bırakılmış bir azınlık ülke topraklarını mesken eden Afrikalılar.

  7. 2018’in en iyi 50 yabancı albümü

    Müzik açısından fazlasıyla bereketli bir yıl olan 2018, sonraki jenerasyonlara taşacak, ikon mertebesine erişecek birçok albümü beraberinde getirdi. Listeyi toparlarken, senenin ağırlıklı olarak mesaj odaklı, konsept kurguların ön plana çıktığı ve dinleyicisine doğrudan, filtresiz bir şekilde seslenen albümlerle bezeli olduğunu fark ettik. Listeyi 50 albümle sınırlarken fazlasıyla zorlandığımızı da buraya not düşelim! Huzurlarınızda, 2018’in nefis albümlerinden Bant Mag.’ın favori 50’lisi.

  8. 2018’in en iyi 30 yerli albümü

    Birçok mecrada ve platformda konuşulan bağımsız sahneye gösterilen ilginin artışının sebeplerini gözler önüne serer nitelikte albümler yayınlandı yıl boyunca. Ana akımdan da ses ve konsept odaklı fikirlerin öncelik olduğu, dümenin farklı yönlere kırıldığı kimi albümler geldi. Geride kalan senenin albüm raporunu çıkarırken, ülkede ne denli geniş skalada üretimler yapıldığının resmini bir kez daha görmüş olduk.

  9. 2018’in en iyi 20 yabancı müzik klibi

    Animasyonlar, büyük prodüksiyonlar, vurucu fikirler ve şarkıyla bütünleşen nefis görsel eşlikçiler... 2018 yılı, birçok müzik yayınına göre video kliplerin altın çağı olarak tanımlanıyor. 20 videoluk 2018 müzik klibi seçkimizde birçok farklı tür ve estetiğe rastlamak mümkün. Albüm listemizde olduğu gibi, “mesajın” yine ön plana çıktığı bir liste daha.

  10. 2018’in en iyi 20 yerli müzik klibi

    Yerli sahnede albümlerde olduğu gibi video kliplerde de farklı disiplinlerde üretimin durmadığı bir yıl oldu 2018. Animasyon üretimlerin sayısının iyice arttığı, performans klibi anlayışına yeni yaklaşımların getirildiği, gerçekçi hikâyelerin cesurca anlatıldığı 20 kliple, 2018’in yerli müzik sahnesinin görsel ifadelerine bakıyoruz.

  11. Şarkı şarkı: The Raws ve “BAT! BAT! BAT!” albümü

    İçinde Lucifer, dilsiz bir yılan, Ruhi Su ve fazlasıyla yüksek tansiyonu barındıran yeni The Raws albümü dinleyicisini ilk dinleyişte teslim alıyor.

  12. “Köy meydanında kaos”: Hedonutopia

    2018’in sonunda yayınladıkları Yakamoz Sandalı’yla üç yıla üç albüm sığdıran Hedonutopia stüdyo deneyimleri ve geleceğe dair planlarını anlatıyor.

  13. Aklımdakiler: The Ringo Jets

    Bu topraklarda dinleyicisi bol ancak üreticisi az, beyinden önce vücudu harekete geçiren o cayır cayır rock müziği sanki doğduğu yerde büyümüşler gibi çalmaya devam eden Ringolar, eş, dost ve ahbaptan gelen soruları üç vokalli bir gruba yakışan bir çeşitlilikle yanıtladı.

  14. 2018’in en iyi 50 filmi

    Her yıl olduğu gibi bu yıl da Bant Mag. ekibi tarafından seçilen yılın en iyi filmleri listesi huzurlarınızda… 2018 yılı içerisinde dünyada vizyona girmiş ya da festival prömiyerini gerçekleştirmiş filmlerden seçilen listemizde, Türkiye vizyonu değil, ilgili filmlerin dünya prömiyeri baz alınıyor.

  15. 2018’in en iyi dizileri

    Dünyada ilk kez 2018 yılı içerisinde yayın hayatına başlamış olan çiçeği burnunda drama ve komedi dizileri ile mini diziler arasından, Bant Mag. ekibi tarafından seçilen en iyilerin yer aldığı ilk 10’lar karşınızda!

  16. Sibel’in Islıkları: Damla Sönmez’le “Sibel” üzerine

    22 Şubat'ta vizyona çıkan "Sibel", güçlü karakteri ve ona hayat veren güçlü performansla dikkat çekiyor. Guillaume Giovanetti ve Çağla Zencirci’nin imzasını taşıyan Sibel’in ulusal ve uluslararası başarılarına neredeyse her hafta bir yenisini eklediği sonbahar aylarında, filmin başrol oyuncusu Damla Sönmez’le Chicago’da buluştuk.

  17. Hepimiz askerdeki gibi birtakım bölüklerde yaşıyoruz: Kader Can

    Kader Can, yerli sahnenin şüphesiz en başarılı ve üretken yazarlarından biri olan Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun altıncı oyunu. 21 yaşında yolu askere düşen rap âşığı bir gencin hikâyesini müthiş keyifli anlara da yer vererek anlatan tek kişilik oyunda Deniz Karaoğlu da kusursuz bir performans sunuyor. Tiyatro sahnesinin iki yetenekli ismiyle Kader Can’ı, oyunun doğuşunu, üç ay “askerlik” gibi geçen prova sürecini konuştuk.

  18. 2018’de prömiyer yapmış 5 çarpıcı tiyatro oyunu

    2008 yılından beri terk edilmiş bir halde başına gelecekleri bekleyen Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkımı, Barış Atay’ın oynadığı Kadıköy Emek Tiyatrosu’nun Sadece Diktatör oyununun yasaklandığı haberi ile başladığımız 2018 yılında tiyatro yine de vazgeçmeden üretmeye ve birlik olmaya devam etti...

  19. 2018’in dikkat çeken solo sergileri

    Gazete Duvar, Sanat Dünyamız, K24 gibi pek çok mecrada karşımıza çıkan sanat eleştirmeni ve yazarı Kültigin Kağan Akbulut Bant Mag. için 2018’in kendisinde iz bırakan solo sergilerini seçti.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler