“Hâlâ zihnimin derinliklerinde Muslimgauze’un kim olduğu ve Arap / Müslüman müzikleri ve kültürüyle ilgili inanç ve takıntılarının neler olduğunu sormanın bir yolunu bulmaya çalışıyorum. Kişisel bir şey miydi yoksa saf bir estetik saplantı mıydı? Tamamen politik miydi? Bir müzisyen / prodüktör / siyasi aktivist (?) olarak fazlasıyla etkilendiğim biri ve onu bir insan olarak daha fazla tanımak istiyorum.”

Zach Condon


“Muslimgauze’u şekillendiren şimdidir”

New Mexico doğumlu müzisyen Zach Condon ve Beirut projesiyle tanışmamız, 2006’da yayınlanan ve Balkan folk müziğine getirdiği taze yorumla bir klasik halini alan Gulag Orkestar albümüyle olmuştu. Şimdiye dek beş albüm yayınladığı projesine isim olarak Lübnan’ın başkentini seçmesinin nedeni de hem ülkenin tarihindeki siyasi çekişmeler hem de farklı kültürlerin kesiştiği bir yer olması. Nitekim 1999’da hayatını kaybedene kadar farklı kültürel ve toplumsal unsurların kesiştiği bir yerde, ilham ve söz üreten işlere imza atmış Muslimgauze hakkında bir dosya hazırlamamızı önerdi bu sayıda Condon.

Muslimgauze mahlası ile elektronik müzik tarihinin loş köşelerinden birini işgal eden Bryn Jones müphem bir karakter. Kısa süren hayatında onlarca albüm yayınlayan ancak çok az sayıda söyleşisine rastlanan 1961 doğumlu Jones’un Arap dünyasına ilgisi nereden kaynaklanıyordu? Bu, sadece estetik bir takıntı mıydı yoksa siyasi bir duruştan mı filizleniyordu? Nasıl bir ekipman kullanıyordu ve prodüksiyon yöntemleri nelerdi? Nasıl bir insandı?

Jones’un müzik yaşamından öncesine dair pek bir şey bilmiyoruz. Öyle ki bir söyleşisinde kendisine yöneltilen ailesi ve çocukluğuna dair soruyu “Konu dışı, Muslimgauze’u şekillendiren şimdidir” diye cevaplıyor. Bildiğimiz şu: Manchester’da 70’lerin ikinci yarısında bir yeniyetmeyken müzik zevkini Can, Faust ve Wire gibi endüstriyel, krautrock ve punk grupları şekillendirmiş, müzik yapma fikri Factory’deki 1978 tarihli bir Throbbing Gristle konseri sonrası aklına düşmüş. Bu grupların ilhamı Muslimgauze müziğine illa bir yerinden sirayet etmiştir ama Muslimgauze müziğinin bu gruplardan hiçbirine benzemediğini belirtmeli. Hatta Muslimgauze müziği başka hiçbir müziğe benzememekte ve kendisine ne zaman ilham kaynakları sorulsa başkalarının yaptıklarını dinlemeye vaktinin olmadığını söylemekte.

Bryn Jones’un izini sürebildiğimiz ilk kayıtları 1982 senesine ait, müzisyen o dönem E.g. Oblique Graph ismini kullanmakta. 1982 ayrıca Jones’un zihinsel coğrafyasını şekillendiren İsrail’in Lübnan’ı işgalinin vuku bulduğu sene. “Islamic Koran In Camera Dome” gibi parça isimleri daha o dönemden Muslimgauze müziğinin politik yöneliminin altını çizmekte. Extended Play ve Piano Room gibi ilk kayıtlara kulak verdiğimizde synth ve teyp deneylerinin şekil verdiği dönemin ‘kendin yap’ ruhuna uygun gürültü çamurları işitiyoruz. Hışırtılar, uğultular, işlenmiş insan sesi kırıntıları ve hipnotize edici bir etki yaratmaya yönelik tekerrür merakı sonraki yıllarda da Muslimgauze kayıtlarında rastlayacağımız yapıtaşları. 1983 tarihli Kabul ile birlikte esas mahlasını benimseyen Jones, bu dönemdeki kayıtlarını kaset ve plak formatında ya kendi imkânlarıyla ya da Recloose gibi ufak etiketlerden yayınlıyor. Muslimgauze’un daha en başından beri video gibi promosyon mecralarına uzak durarak ve 80’ler boyunca sadece tek canlı performansa çıkarak kendi kendine tecrit uyguladığını söylemek mümkün: “Daha çok kişiye erişmeyi isterim ama gerçekçi olmak lazım. Büyük bir kitlem olmayacak, plak şirketlerinin de ilgisini çekmeyeceğim. Şu an önceliğim istediğim müziği istediğim zaman yayınlamak. Bütüncül bir kontrol istiyorum. Bir görüntüye ya da fikre indirgenmekten kaçınıyorum, insanlar sadece müziğin kendisine odaklanmalı.”

Muslimgauze’un politik damarı müziğine 80’ler boyunca da epey yansımış. The Rape of Palestine ve adını Filistinli bir savaşçıdan alan Abu Nidal gibi albümleri mevcut. Yer yer Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yürüyüşlerinden ve çeşitli konsolosluklar önündeki Arap gösterilerinden seslerin duyulduğu Muslimgauze albümlerinin kapağında “Muslimgauze plakları Orta Doğu kültürünün hakkıyla anlaşılmasına yönelik kışkırtıcı ve neredeyse tiyatral forumlardır” ya da “Filistin, Afganistan ve İran’ın siyasi gerçekleri Muslimgauze müziği üzerinde etki sahibidir” gibi ibarelere rastlıyoruz. Bu dönemde müzik de evrim geçiriyor, odak noktası perküsyona kayıyor, diğer çalgılar ve sesler ya ambiyans ya da melodi aracılığıyla davulların etrafını süsleme amacı güdüyor. Metal, cam ve plastik nesnelerin de birer ses kaynağı olarak kullanıldığı bu dönemin sonunda Jones artık kendi üretimini kendi yayınlamakta finansal açıdan zorluk çekmeye başlıyor.

Jones için dönüm noktalarından biri CD teknolojisinin 80’lerin ikinci yarısında yaygınlaşması. Extreme etiketi ile çalışmaya başlayan müzisyen daha profesyonel kayıt olanaklarına ve daha geniş bir tanıtım ve dağıtım ağına kavuşuyor. 1991’de Extreme’den yayınlanan United States Of Islam albümü ile uzun dönemli bir anlaşmaya imza atan Jones’un problemi üretim frekansının etiketin yılda bir albüm yayınlama isteğiyle uyuşmaması. Stüdyodan pek çıkmayan ve çok çalışmayı kendisine musallat olmuş bir hastalık olarak tarif eden Jones, elinde biriken kayıtları Soleilmoon ve bugün hâlâ arşiv materyallerini yayınlayan Staalplaat etiketi dışında kapısını çalan birçok mikro-etiket ile de paylaşıyor. Kariyeri boyunca tek bir hit parçası olmayan ve ancak kendini döndürebilen Muslimgauze, 90’ları kısmen Arap, kısmen elektronik, kısmen ambient ve kısmen endüstriyel bir formül geliştirerek, olmayacak sesleri bir araya getirerek, bazen daha agresif, bazense daha itidalli işlere imza atarak, sadece Orta Doğu değil diğer dünya müzikleriyle de etkileşerek ve dönemin techno, breakbeat ve dub gibi türlerine de kulağını açık tutarak geçiriyor. Onca albüm arasından birini öne çıkarmak zor ancak bir miktar eleştirel övgüye de mazhar olan 1998 tarihli Mullah Said kaydı iyi bir başlangıç noktası olarak görülebilir.

Jones, 90’larda göreceli olarak daha çok söyleşi vermiş ve müziğinin politik arka planına dair daha çok konuşmuş. Kendisi pek iyi bir hatip değil, cevapları kısa ve ajite. Arap kültürünün tarihteki yaratıcı yerine hayranlık duyan müzisyen Filistin davasına koşulsuz destek sahibi. Körfez Savaşı döneminde batılı ülkelerin konu Kuveyt olunca neden böylesine girişken davrandığını sorgulayan Jones, İsrail işgal ettiği topraklardan çekilene kadar barışın gerçekleşmeyeceğine inanıyor. Arafat’ın yürüttüğü görüşmelerin dışında Hamas’ın doğrudan eylemlerine de destek veren ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti hayal eden müzisyen bu duruşu sebebi ile imzasız tehdit mektupları ve dünyanın çeşitli yerlerindeki plak dükkânlarının boykotu ile de karşı karşıya kalmış. İşgal altındaki bir toprağı özgürleşene dek ziyaret etmeme ilkesi sebebiyle ömrü boyunca söz konusu coğrafyaya adım atmayan Jones, İslam dünyası dışında Hindistan, Tibet ve Sri Lanka gibi coğrafyalarda da kolonyalizm karşıtı bir duruş sergilemiş. Muslimgauze müziği tam olarak bu öfkenin yansıması: “Gidip İsrail havayollarına bir zarar verebilirim ama o zaman öfkem dört duvar arasına sıkışır. O yüzden müziğimin başkaları için bir başlangıç noktası olmasını umuyorum.” Bu noktada Muslimgauze’un tüm üretiminin enstrümantal olduğunu, vaaz vermekten ve fikirlerini dinleyenlerin gırtlağına tıkıştırmaktan çekindiği için bilinçli olarak söz yazmadığını, mesajını merak edenleri sadece parça isimleri ve ellerinde tüfek tutan peçeli kadınlar gibi albüm görselleriyle yönlendirmeyi tercih ettiğini not edelim.

80’lerde ekipman sahibi olmaktan kaçınıp kullandığı stüdyolardaki aletlerle yetinen Jones hep tek tabanca takılmış. Muslimgauze’u Orta Doğulu değil Manchesterlı bir proje olarak tanımlayan müzisyenin 90’larda en sık kayıt yaptığı yerlerden biri kendi mahallesinde bulunan ve sosyal merkez görevi gören bir camideki stüdyoymuş. Eserlerinin tohumu hep politik bir eylem ya da söylem olmuş, tüm eserlerini oradan çıkan bir müzikal nüveyi işleyerek yaratmış. Fikir sahibi olmayan bir sürü insanın yazılımlar sayesinde işe yaramaz işler üretmesinden şikâyet eden müzisyen, müziğinin diğer herkesin müziğine benzeyeceği korkusuyla hiçbir zaman bilgisayar ya da sampler kullanmayıp farklı kültürlere ait perküsyon aletleri dışında eski analog ekipmanlar ve kasetlerle çalışmış. Ve genç yaşta öleceğini biliyormuşçasına insanüstü bir üretime imza atmış.

30 Aralık 1998 tarihinde ender rastlanan bir kan hastalığı sebebi ile hastaneye kaldırılan Jones iki hafta kadar sonra hayata gözlerini yumdu. Sağlığında o kadar çok işe imza atmıştı ki çalıştığı etiketler bir süre boyunca aynı hızda yeni Muslimgauze kayıtları yayınlamaya devam etti. Bu silsileye demolar, reworkler ve yeniden basımlar da dahil oldu. Bu sene en son Staalplaat’ın yayınladığı arşiv serisinin 49. ayağını teşkil eden ve 1996 senesine ait dört electro-dub parçası içeren Babylon Is Iraq kaydı görücüye çıktı. Spotify’daki Muslimgauze albümleri 1988 tarihli Iran’a kadar geri gidiyor. İnternet üzerinden 1983-1988 arasındaki işleri de içeren oylumlu bir toplamayı temin etmek de mümkün. Bu kısa yazıyla yetinmek istemeyenleri Ibrahim Khider’in 2014’te yayınladığı, chasingtheshadow.org adresinden ulaşabilen biyografiye yönlendirelim. Ömrü vefa etseydi Muslimgauze’un bugünün dünya ahvalinin etkisiyle neler yapacağını da hayal etmekle yetinelim.

  1. Bant Mag. 15. Yıl Özel Sayısı #1

    İlk sayısını 2004 Eylül’ünde yayımladığımız Bant, çoğumuz (siz, biz, çoğumuz) için bir hayli dönüştürücü olduğu aşikâr 15 yılı geride bıraktı. Muhakkak

  2. Alex Gross seçti: Sanatçı Jana Brike ile söyleşi

    “Büluğ çağının getirdiği yoğun vücut kimyası değişimi resimlerimde iç değişimimi, ruhsal büyüme sürecimi, bir nevi yükselişimi simgeliyor diyebilirim.”

  3. Matt Wolf seçti: “Streetwise” belgeseli ve Tiny’nin hikâyesi

    Tiny’nin yaşadığına, bugünlere gelebildiğine, on tane çocuk sahibi olduğuna (ve annesiyle hâlâ sorunlu olan ilişkisinin devam ettiğine) inanması güç, buna inanmanın güçlüğünü itiraf etmek de bir o kadar zorlayıcı...

  4. Açık Radyo (Ömer Madra) seçti: İklim acil durumuna dair bir dosya

    İsveçli grevci Greta Thunberg’in ilham kaynağı ve katalizörü olduğu, 2018 Ağustos’unda başlayan ve tarihin en büyük iklim hareketlenmesine (hatta en geniş katılımlı kitlesel grevine) dönüşen süreçte neler yaşandığına bir dönüp bakmak istedik.

  5. John Robb seçti: Odağında “doğa” olan müzik albümlerinden bir seçki

    Ekolojik kaygılar, doğa sevgisi ve harekete geçme çağrısının şekillendirdiği 10 konsept albüm.

  6. Gaye Su Akyol seçti: Yüksel Arslan’dan alıntılar

    “Kitaplarımı özenle seçerek okumak en büyük tutkularımdan biri haline geliyor. [...] Bir başka tutkuyu da sakladım: Hep canlı varlıklarmış, sadık arkadaşlarmış gibi düşündüğüm mezar taşlarına olan düşkünlüğüm!” Defterler/Cahiers de Travail 1965-1994

  7. Beirut (Zach Condon) seçti: 1999’da hayata veda eden müzisyen Muslimgauze’u tanıtan bir yazı

    1961 doğumlu Jones’un Arap dünyasına ilgisi nereden kaynaklanıyordu? Bu, sadece estetik bir takıntı mıydı yoksa siyasi bir duruştan mı filizleniyordu? Nasıl bir ekipman kullanıyordu ve prodüksiyon yöntemleri nelerdi? Nasıl bir insandı?

  8. Panda Bear (Noah Lennox) seçti: Portekiz’den harika müzik önerileri

    Bant Mag. Spotify hesabından “Portekiz!” başlıklı listemizi bulup play’e bastıysanız, başlamak için hazırız.

  9. Julianna Barwick seçti: Konumuz Björk

    Her daim ilham verici yeniliklerin, tutkuların, isyanların ve ifade biçimlerinin peşine düşen Björk’ün kariyeri ve yaşantısından A’dan Z’ye satırbaşları.

  10. The Radio Dept. (Johan Duncanson) seçti: Sosyalist reggae şarkılarının hikâyesi

    “Reggae halktır... Gettodan gelir. Kitlelerden gelir. Reggae, acı çeken ve istediğini elde edememiş sıradan insanlar demektir.” - Toots Hibbert

  11. Özgür Mumcu seçti: Zamanında TRT’de yayınlanmış “Kavanozdaki Adam” dizisi hakkında bir yazı

    Bazılarının dediği gibi yenisini çekmeye gerek yok, orijinali yeterince yıkıcı olabiliyor zaten.

  12. Alper Canıgüz seçti: Kült dizi The Prisoner hakkında bir yazı

    “İtilip kakılmayacağım. Fişlenip damgalanmayacak, kimseden emir almayacağım. Sorgulanmayacak ya da numaralara mahkûm olmayacağım. Çünkü bu benim hayatım.”

  13. Mabel Matiz seçti: Füruğ Ferruhzad hakkında bir yazı

    Kadını toplum dışı gören bir coğrafyada ‘kadın’ bir şair olarak üretti, sözünü söylemekten hiç çekinmedi ve hep bildiği yolda ilerledi. Kimi zaman tüm bunların karşılığında, en yakınları tarafından bile cezalandırılsa da…

  14. Joe Coleman seçti: Gnostik inanç çerçevesinde yazılmış The Thunder, Perfect Mind şiirine bir bakış

    Coleman’a, bizi bir kadının ağzından yazılmış, teolojik bir monolog olarak düşünülen The Thunder, Perfect Mind şiiriyle buluşturduğu için müteşekkiriz.

  15. Taner Ceylan sordu: Sanat total özgürlük olabilir mi?

    Ahmet Öğüt, Aslı Çavuşoğlu, Deniz Aktaş ve Taner Ceylan tartışıyor: "Sanat total özgürlük olabilir mi?"

  16. Molly Crabapple seçti : Kuir, feminist ve yaratıcı Porto Riko protestolarından bir kesit

    Ada ülkesinin yaklaşık üç milyonluk nüfusunun üçte biri neden sokağa döküldü? Sanatçıların, feministlerin, LGBTİ+’ların ve aktivistlerin liderliğindeki bu muhalif halk hareketi neler talep ediyor ve ne şekillerde ilham veriyor?

  17. Brazzaville (David Brown) seçti: Uzaydaki okyanuslara dair bir yazı

    Yeryüzünde bizler tek bir benliğin bileşenleri, atmosferin ötesi dış dünyamız... Bahsi geçen benliğin bileşenleri olarak seyreyleye gelmişiz kozmik okyanusu.

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler