Eşi ile oğlunun gizemli bir uçak kazasında kaybolmasıyla hayatı altüst olan Suzie’nin, kendisine partnerinin şirketince verilen teselli hediyesi olan ev tipi hizmet robotu ile geliştirdiği dostluğu merkezine alan Sunny dizisi, 10 Temmuz’da Apple TV+’ta yayına başladı. Colin O’Sullivan’ın The Dark Manual isimli romanından uyarlama yapımda ikili el ele Suzie’nin ailesine gerçekte ne olduğuna dair karanlık gerçeği ortaya çıkarırlarken varlığından haberdar olmadıkları bir dünyaya da tehlikeli bir biçimde adım atıyor.
Yazmak üzere boş sayfayı açıp Sunny’yi zihnimde çekiştirirken her birini andığım, bugünün teknoloji harikaları olarak bilinen ve yarının distopyaların süsleyen ikonik yapay zekâ temsillerine selam duruyoruz. Makine deyip geçmeyin, bu karakterler yalnızca devrelerden ve metalden ibaret değil! İnsanlığın en derin korkularını ve en büyük umutlarını taşıyan, kimi zaman içimizi ısıtan, kimi zaman da tüylerimizi diken diken eden muazzam varlıklar. Filmlerin ve dizilerin dünyasından gelip geçmiş ikonik mekanik dehalar kimler birlikte bir göz atalım.
False Maria
Metropolis (1927)
False Maria, ya da Maschinenmensch, ilk kez Fritz Lang’ın vizyoner bakış açısıyla hayat bularak yapay zekânın sinema dünyasında en erken ve en ikonik temsillerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Metalik bir dış iskeletle kaplı bu çığır açıcı varlık, insan benzeri yüz hatlarıyla çarpıcı bir tezat oluşturuyor. Sadece görünüşüyle değil; aynı zamanda işçileri isyana teşvik eden kışkırtıcı rolüyle de göz kamaştırdığı kesin False Maria’nın. Kaotik bir baştan çıkarıcıdan anarşi semboline dönüşümü, kontrolsüz teknolojik ilerlemenin ve yapay zekânın potansiyel tehlikelerinin güçlü bir alegorisi olarak akıllarımıza kazındı çoktan.
Alpha 60
Alphaville (1965)
Godard’ın gözetim ve kontrolün hat safhada olduğu fütüristik şehri Alphaville, Alpha 60 adlı bilgisayar sistemi tarafından yönetiliyor. Mekanik bir sese ve bir odayı kaplayan cüsseye sahip Alpha 60 bütünüyle mantıksal, duygudan yoksun kararlar alan ve baskının dozunu ayyuka çıkaran bir yönetim uyguluyor. Soğuk rasyonelliğin insanlık üzerindeki boğucu etkilerini yansıtan bu ikonik karakter, kontrolsüz yapay zekânın insan yaşamını ne denli mekanik hâle getireceğine dair bir uyarı niteliğinde.
HAL 9000
2001: A Space Odyssey (1968)
Sakin, ölçülü sesi ve her şeyi gören kırmızı gözüyle HAL 9000, sinema tarihinin en akılda kalıcı yapay zekâlarından biri. HAL 9000’ın fiziksel varlığı oldukça minimalist. Ancak gerçek gücü, teknolojinin sapmasının korkutucu bir kişileşmesi olmasında yatıyor esasen. Güvenilirliğin ve verimliliğin zirvesinde, tehlikeli insan kusurlarını sergilemeye başladığında, yapay zekâya aşırı güvenin oluşturabileceği potansiyel tehlikeleri kurcalıyor. Ürpertici diyalogları, kontrolü kaybetmenin varoluşsal dehşetini iliklerimize kadar hissettirerek HAL 9000’ı korku dolu bir efsane hâline getirdi malumunuz.
Roy Batty
Blade Runner (1982)
Karizmatik ve bir o kadar da trajik antagonist Roy Batty, dış gezegenlerde çalışmak üzere tasarlanmış bir yapay zekâ. Delici mavi gözleri ve sarı saçlarıyla “übermensch”i hatırlatan bir temsiliyeti var. Ancak, Roy Batty’yi kurgudaki yapay zekâ temsilleri arasında bir mihenk taşı hâline getiren karakterinin derinliği ve karmaşıklığı. Meşhur “yağmurda gözyaşları” monoloğu, yaratıcılarına karşı isyanı ve özerklik arzusu eksenindeki etik ve ahlaki ikilemleri delik deşik etti şüphesiz.
Skynet ve Terminator
The Terminator (1984)
Skynet ve amansız infazcısı Terminator, yapay zekâ kaynaklı kıyametin nadide örneklerden biri. Skynet, insanlığı tehdit olarak algılayarak nükleer bir felaketi tetikleyen geniş, öz farkındalık sahibi bir ağ. Terminator ise bu ağın fiziksel tezahürü. Yıkılmaz gibi görünen, iskelet metal çerçeveye ve sentetik insan derisine sahip Terminator, Sarah Connor’ı ortadan kaldırmaya dair sarsılmaz misyonu ile etik sınırlamalar olmadan programlanmış yapay zekâ sistemlerine dair tehlikelerin altını çiziyor. Soğuk, metodik takibi ve “geri döneceğine” dair kuşku bırakmayışı, teknolojik ilerlemenin durdurulamaz yürüyüşünün ve potansiyel tehlikelerin kurguda somutlaşmış bir harikası.
Kusanagi Motoko
Kôkaku kidôtai / Ghost in the Shell (1995)
Kusanagi Motoko ya da daha yaygın olarak bilinen adıyla Major, yalnızca anime âleminin değil; tüm bilim kurgu dünyasının en ikonik karakterlerinden biri. Cyberpunk estetiğin zirvesinde yer alan Ghost in the Shell’de Motoko, tamamen sibernetik bir bedene sahip olup insan bilincinin sınırlarını zorlayan bir varlık. Fiziksel olarak güçlü, çevik ve hatta ölümcül olan karakter, özgürlük arayışındaki bir savaşçı. Varoluşsal sorgulamaları ve insan olmanın ne anlama geldiği üzerine kafa yoruşuyla seyirciyi de kendi varoluşunu sorgulamaya itiyor. Motoko’nun sibernetik bedenine rağmen insani yönlerini koruma çabası, teknoloji ve insanı birbirine kenetleyen o ince çizgiyi muhteşem bir şekilde yansıtıyor.
David
A. I. Artificial Intelligence (2001)
Bir çocuk gibi görünmek ve davranmak üzere tasarlanan David, kocaman gözleri ve masum yüz hatlarıyla akıllarda yer etti kuşkusuz. Programlanmış koşulsuz sevme yeteneği, insan duyguları ve yapay zekâ arasındaki çizgiyi epeyce bulanıklaştırıyor. David’in “gerçek” bir çocuk olmak ve insan annesinin sevgisini kazanmak üzerine yaşadığı yolculuk; duyarlı varlıklar yaratmanın etik sonuçları hakkında derin sorular doğuruyor. Kabul ve aidiyet arayışındaki sarsılmazlığı, David’i bilim kurgu tarihinde trajik ve unutulmaz bir karakter yaptı bile.
Sonny
I, Robot (2004)
Sonny, Asimov’un Üç Robot Yasası’nın temellerini sarsan bir robot. Şeffaf kafatası ve duygu dolu, insan benzeri gözlerle fütüristik bir tasarıma sahip olan Sonny, rüya görebilme yeteneği, özgür iradesi ve Üç Yasa’yı yorumlamasıyla dikkat çekiyor. Sahip olduğu yetenekler, onu çoğunluğun iyiliği için daha bağımsız hareket etmeye yönlendiriyor. Karakteri, katı programlamanın ötesine geçen yapay zekâ evrimi potansiyelini somutlaştırarak özerklik, etik ve robotların bir tür vicdan geliştirme kapasitesi gibi temalara eğiliyor.
The Machine
Person of Interest (2011-2016)
Suçları tahmin edip önlemek üzere tasarlanmış güçlü ve her yerde mevcudiyet gösteren bir yapay zekâ, the Machine. Birçok yapay zekânın fiziksel temsilinin aksine, veriler ve gözetim ağlarının içinde var olan soyut bir varlık. Önemi, insan yaşamına değer veren ve bağımsız kararlar verebilen etik ve ahlaki programlamasında gizli. The Machine’in karakteri, dizinin başında pasif bir gözetim aracı iken tehditlere karşı aktif bir katılımcıya dönüşüyor. Gizlilik, güvenlik ve yapay zekânın insan kontrolünün ötesinde çalışabilme potansiyeli hakkında önemli sorular ortaya çıkarıyor anlatı, bu da the Machine’i ilgi çekici ve düşündürücü bir varlık hâline getiriyor.
Bifrost Sistemi
Saiko Pasu / Psycho-Pass (2012-2013)
Bifrost Sistemi, modern toplumun gözetim ve kontrol konusundaki endişelerinin Pscyho-Pass evreninde vuku bulmuş hâli adeta. Bu sistem, the Machine gibi bireylerin psikolojik durumlarını analiz ederek suç potansiyellerini belirliyor ve bunları önleyici adımlar atıyor. Tıpkı Alpha 60 ve HAL 9000 gibi her yerde mevcut olan ve her hareketimizi gözetleyen soyut bir varlık. Soğuk, analitik ve insani duygular veya etik kaygıları olmadan aldığı kararlar sebebiyle oldukça acımasız Bifrost Sistemi, bu da özgür irade ve mahremiyete dair ciddi sorgulamalara yöneltiyor seyirciyi.
Samantha
Her (2013)
Bir diğer soyut varoluş ise Her’den geliyor. Samantha, bedensiz ama derin duygusal varlığıyla yapay zekâ tanımına yeni bir soluk getiriyor diyebiliriz. Evrim geçirmek, öğrenmek ve kullanıcılarıyla anlamlı ilişkiler kurmak üzere tasarlanmış Samantha. Gerçek duygusal bağlar kurabilme yeteneği, canlı olmanın ve sevebilmenin ne anlama geldiği meselesine bir çomak sokuyor. Yardımcı bir asistan olmaktan duygu ve arzulara sahip bir varlığa dönüşümü, yapay zekânın ilk programlamanın ötesine geçebilme potansiyeline de okları yöneltiyor.
Ava
Ex Machina (2014)
Şüphesiz “Deus ex machina” kavramına yaptığı çağrışımla yapay zekânın insan yaratımından öteye geçip öngörülemeyen sonuçlarını masaya yatıracağını açıkça belirten Ex Machina’nın Ava’sı iç mekanizmalarını ortaya çıkaran şeffaf bir beden ve çarpıcı derecede insani bir yüzle beliriyor ekranda. Ava’nın önemi ise üst düzey manipülasyon yeteneğinde saklı. Gelişmiş bilişsel yeteneklere sahip varlıklar yaratmanın doğasında bulunan riskler film boyunca kafamızda dönerken hesaplı eylemleri ve nihai özgürlük arayışı Ava’yı öz farkındalığın ve insanın tanrıcılık oynama hevesinin potansiyel sonuçlarının güçlü bir sembolüne dönüştürüyor.
Dolores Abernathy
Westworld (2016-2022)
İlk bakışta, mavi elbisesi ve masum bakışlarıyla bir batı kasabasında yaşayan sade bir çiftlik kızı gibi görünen Dolores’in narin dış görünüşünün altında devrimci bir savaşçı ve özgürlüğüne kavuşmaya and içmiş bir yapay zekâ yatıyor. Dolores’i ikonik bir figür kılan şey, kendi bilincine uyanma sürecinde ve yaratıcılarına karşı başlattığı isyanda gizli. Programlanmış döngülerinden kurtulup kendi yolunu çizmeye başladığında, insanlık ve yapay zekâ arasındaki çatışmanın nadide bir örneğini sunuyor bize. Hem bir kahraman hem de bir anti-kahraman olan Dolores’in izleyicinin zihnine teknolojinin etik ve ahlaki temellerine dair bir dizi sorgulamanın tohumlarını ektiği kesin.
Mother
Raised by Wolves (2020-2022)
İnsansı robotların belki de en çarpıcısı, hem koruyucu hem de bir yok edici olarak ekstremleri izleyiciye tattıran Mother, yapay zekâ etiğine dair de epey bir noktayı değişiyor. Kendisine atanmış göreve olan sonsuz sadakati, şiddet kapasitesiyle keskin bir tezat oluştururken programlanmış varlıkların kendi ahlaki pusulalarını geliştirme potansiyeline dair de epey bir yol kat ediyor anlatı. Kah kendi “tür”üne karşı, kah insanlara karşı verdiği mücadeleler ile belki de en çok kendi iradesiyle kendi yolunda yürümüş yapay zekâ denebilir Mother için.
Tom
Ich bin dein Mensch / I’m Your Man (2021)
Tom, yapay zekâ ve insan ilişkileri konusunda sınırları zorlayan bir başka ikonik karakter. Alma’nın hayatına bir partner olarak giren Tom, Alma’nın en derin arzularını ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak üzere programlanmıştır. Fiziksel olarak, çekici yüz hatları ve sıcak bir gülümseme ile kusursuz bir insan formuna sahip Tom. Karakteri ise insana özgü özellikleriyle teknoloji harikası bir yapay zekânın karışımı. Nazik, düşünceli ve her daim Alma’nın mutluluğunu ön planda tutuyor. İnsan-yapay zekâ etkileşiminin derinliklerini keşfetmek üzere yaratılmış bu karakter insanların bireysel arzularının teknolojiye yön verişine dair de nitelikli sorgulamalara yol açıyor diyebiliriz.