"Game Of Thrones" beşinci sezonunun ardından: KIŞ GELİYOR!

“Hollywood herkesin beynini eritmiş. Eskiden bir tane cinayet olurdu ve bu hikaye için yeterliydi. Şimdiyse izleyicinin dikkatini çekmek için 300.000 kişiyi öldürmek zorundasınız”

Aki Kaurismäki

Game of Thrones’un geçtiğimiz pazar günü beşinci sezonun onuncu ve son bölümü yayınlandı. Sezonun her bölümü ayrı bir tartışma konusu oldu ve yeni soru işaretleri doğurdu. Bu tartışmalar daha çok George R. R. Martin’in kitaplarından uyarlanan dizinin yaratıcı, yazar ekibi David Benioff ve D.B. Weiss’in senaryolarında ve kitabın senaryoda bölümlere dağılımında yoğunlaştı.

Yazı: Müge Yıldız

GOT, bu sezonda Martin’in A Song of Ice and Fire serisinin  A Dance with Dragons, A Storm of Swords, A Feast for Crows ’tan bölümler içeriyordu. Cersei’nin bir çocukluk anısıyla başlayan dizi geçen sezonda Cersei’nin yaşadığı büyük kayıplara ışık tutacak bir perspektifte ilerledi. Lannister’lardan Tyrion’ın yaşadıkları ise dizinin gelecek bölümlerinde merakla izleyeceğimiz bir birlikteliğe yelken açtı. Jamie ise Dorne’da kızı için mücadeleye girişiyordu, bu sezon olmasa da gelecek sezon bir yandan Cersei’nin başına gelenler, diğer yandan kızının başına gelenler yüzünden Jamie sezonu olacak gibi görünüyor. Lannister’lar tarafında gelişmeler böyleyken Stark’ların kaderi kışa yaklaştıkça daha da kötüye gidiyordu. Sansa, Arya ve Jon Snow’un yaşadıkları bir anlamda dizinin soru işaretlerine en çok yol açan olaylarıydı. Sansa yine epik bir düğünün başrolündeydi, yaşadıkları açısından sanırım dizinin en sabırlı karakteri olduğu söylenebilir. Arya ise Braavos’ta yeni yola girdi, Jaqen H’ghar önderliğinde Many-Faced God için ‘No One’ olmayı öğrenme yolculuğuna başladı, ama Arya’nın kimliğinden kolay kolay kopamayacağını da yine bu yolculukta seyirci olarak görmemiz sağlandı. Jon Snow’un macerasına geçmeden dizinin umutla izlediğimiz  Daenerys’ın tarafında olanlara bakarsak Daenerys Westeros yolunda peşi sıra taktığı insanlarla sorunlar yaşıyordu. Burada ilgi çekici olan Dragon’lardan Drogon’un birden belirmesi ve Daenerys’nin Khaleesi olma macerasının ilk başladığı yere taşımasıydı ki bu durum gelecek sezonların ilginç konularından biri olacak gibi görünüyordu. Kış yaklaşırken dizinin bu sezonundaki ana karakter hiç kuşkusuz yine Jon Snow’du. Güçlü bir karakter olan Jon Snow’un Night’s Watch’da Stannis Baratheon, Wildlings ve sona doğru White Walker’larla yaşadıkları ve tanık olduğu şeyler, iyi yönde verdiği kararlar sonucunda başına gelenler ise diziyi hepten ilginç bir eksene taşıdı.

Dizinin bu sezonda biraz daha açığa çıkan özelliği, karakterler arasındaki iyi ve kötünün iyice ortaya çıkmasıydı ve dizinin etik bir tartışmaya iyice olanak vermesiydi. Jon Snow’un iyi yönde ve orta yolu bulmaya çalıştığı uzlaşmacı tavırlarının neticesi belki de buna verilebilecek en güzel örneklerden biri olabilir. İyinin ve kötünün savaşında hikayenin yönünü değiştiren karakterlerin kendi doğruları ışığında verdikleri kararların oldukça belirleyici olduğunu görebildik. Aynı şekilde Cersei’nin kaderi de buna iyi bir örnek olabilir. Sansa ise şimdiye kadar karşılaştıkları karşısında sabırlı bir yol izliyor gibi görünüyor ve tabii henüz son yaşadıkları dışında kendi başına verdiği bir kararı olmaması onun bu yönünü ortaya çıkarıyor, ama onu karşısında Theon Greyjoy’un yaşadıkları belirli bir kararlar silsilesi içinde adaletin başka bir şekilde yansımasını seyirciye verdi. Burada en genç ve en güçlü karakter, hem verdiği kararlar hem de göğüslediği acılar açısından, Arya Stark’tan da örnekler verilebilir. O da benzer bir şekilde davranışlarının ona çizdiği yolda ilerlemek zorunda kaldı. Vermiş olduğu sözlerden vazgeçmemesi ile yeni seçtiği yol arasında kalan Arya davranışlarının bir anlamda cezasını çekti. İster istemez böylece GOT dünyasının kendine has bir adalet çarkının olduğunu daha iyi görmeye başladık. Bir anlamda da karakterlerin geçmişini önceden verdikleri kararları hatırlama ihtiyacı içine de girdik ve neticede gelecek zamanın sırrının geçmişte gizli olduğunun sinyalini de almış olduk.

Screen Shot 2015-06-17 at 22.31.19

GOT’un bu sezonda bu olaylar açısında ilk etapta baktığımızda tanık olduğumuz ölümler  yüzünden başta aktardığım Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismäki’nin Hollywood sineması tespitine doğrudan denk düştüğünü de söyleyebiliriz. Kaurismäki’nin bu sözlerine katılmamak da elde değil. GOT en başından beri ölümleri ön plana alan bir yaratıcılık evresi geçirdi. Her defasında tanık olduğumuz ölümler arttı ve özellikle ölen karakterlere baktığımızda dizi sezonunda önce dikkatlerin o karaktere çekildiğini daha sonra ise izleyicinin ilgisini büyük oranda çekebilecek şekilde kritik zamanlarda izleyiciye o karakterin ölüm anı gösterildiği görebiliriz. Söz konusu bir sinema filmi olmasa da bir Hollywood filmi gibi büyük prodüksiyonu, büyük oyuncu kadrosuna sahip olması sanırım bu eleştiriler için yeterli bir sebep.

Tüm bunlar ışığında yeni sezonda ölümler gittikçe artabileceği gibi dizinin yaratıcılarının  bazı karakter ışığında dizinin tansiyonunu arttırmak için ön plana çıkarabileceğini tahmin etmek de zor olmayacaktır. Son olarak yine belirli bir adalet anlayışının varlığı sebebiyle de adalet acaba yerine bulacak mı yoksa dizi bir kırılmaya mı girecek, kış gelirken karakterlerin davranışları ne yönde olacak, yeni bir ittifak olacak mı bu soruların cevaplarını da merakla bekliyor olacağımız altını da çizmeliyiz.