Kazanmaktan başka şansın yoksa?: “Red Speedo”

Pera Palace Oteli’nin havuzunda sahnelenen Red Speedo, Mutluyduk Belki Bugüne Kadar ile seyircilere yenilikçi bir oyun armağan eden Two Two Production’un yapımını üstlendiği ikinci iş. Bir havuzu sahne olarak kullanan oyunda; kazanmaktan başka çaresi olmayan ve hayatları kazanana bağımlı olan dört kişinin iç içe geçmiş hikâyelerini soluksuz izliyoruz.

Yazı: Hande Sönmez

Ray, olimpiyatlarda ülkesini temsil etmek için hazırlanan ve bu uğurda 4 yaşından beri uğraşan bir yüzücü. Avukat abisi Peter boş zamanlarında -ki yakında bu boş zamanı da tam zamanlı bir işe dönüştürmeyi hedefliyor- Ray’in menajerliğini yürütüyor. Koçu, onun başarısıyla yırtmayı planlıyor. Eski sevgilisi Lydia’nın da ülkede kalmak ve adını temize çıkarmak için son umudu bu genç adam.

Oyundaki üç karakterin de kurtuluşu olan Ray; olimpiyat seçmelerinden bir gece önce huzursuz bir tablo çiziyor. “Kazanmak” için dopinge ihtiyaç duyduğunu ve aslında iki yıldır bu ilaçla yarışları kazandığını abisine itiraf eden genç adam; abisinden ilaç satın almak için 5 bin dolar istiyor. Kardeşinin “Speedo” markasıyla yapacağı sponsorluk anlaşmasıyla kazanacağı parayı, kızını göndereceği okulu, kısacası hayatını zengin bir adam olarak geçireceği günlerinin peşinde olan Peter’ın cevabını tahmin etmek çok da zor olmuyor. Tam da bu noktada  devreye unutulamamış eski sevgili Lydia giriyor. Oyunda belki de en gerçek sevgi Ray ile Lydia’nın arasındaki… İki gencin zorunluluklardan biten ilişkisini tekrar kurtarmanın, Lydia’nın zararını karşılamanın tek yolu yine Ray’in olimpiyat seçmelerini kazanması…

Hayatları Ray’e bağlı üç karakter ve havuza adım attığı andan itibaren en iyi yüzücü gelmekten başka çaresi olmayan Ray’in hikâyesini ABD’li yazar Lucas Hnath kaleme almış. Hnath’a 2016 yılında Obie Award’ı kazandıran oyun; New York’ta iki sezon önce sahneye konmuş ve oldukça iyi eleştiriler almış.

Hakkıyla kazanmak vs Kazanmayı hak etmek

Ray ve Peter’ın aileden şanslı olmayan bir abi-kardeş olduğunun; Peter’ın avukat olup bir aileye kavuşmak için senelerce didindiğinin, Ray’in bir şampiyon olmaktan başka şansı olmadığının altını çok net çizen metinde, seyirci olarak yaşadığımız ahlaki sorgulamaların da tek bir doğru cevabı yok. Kendimizi Ray’in yerine koyarsak onun yaptığını yapmayacak pek az kişi bulabiliriz sanırım. Red Speedo’nun en sevdiğim taraflarından biri de kesinlikle bu oldu. Hakkıyla kazanmanın önemi şüphesiz ama kazanmayı hak etmek diye de bir şey yok mu sorusunu sorduran oyunda bir suçlu ilan etmek de pek kolay değil. Hayatın baştan adil davranmadığı insanların kabaca “yırtmayı” istemesi ve bir fırsat bulmuşken bunu gerçekleştirmesi ne kadar yanlış? Yanlış olanı düzeltince uğranacak zarar doğrunun mükafatından az mı? İşte tüm bu soruları sorduran Lucas Hnath’ın metnini sahneye hakkıyla uyarlamış bir ekip var karşımızda. Kerem Pilavcı’nın başarıyla çevirdiği metni çağdaş tiyatro sahnesinin yetenekli isimlerinden Ahmet Sami Özbudak yönetiyor. Oyun boyunca ritmin hiç düşmediği, oyuncularından istenilen performansların alındığı ve bir havuzun da sahneye dönüşebileceği açıkça görülüyor. Havuz yerine bir sahne tercih edilseydi etkisi aynı mı olurdu doğrusu bilemiyorum o nedenle ben bu tercihi yerinde buldum.

Erdem Kaynarca sezonun kesinlikle “en”lerinden

Oyunculuklara gelecek olursak; hayatını kazanma baskısıyla sürdüren, kendi isteklerini uzun bir süre göz ardı etmiş azimli Ray’de Erdem Kaynarca yılın en iyi performanslarından birini sunuyor. Ray’ın iniş çıkışlarını, çaresiz hallerini, kazanınca sevileceğine olan inancını sahneye çok doğru bir oyunla taşıyor. Genç adamın; ondan bir şey bekleyen herkesten beklediği tek şeyin sevgi olması da içinizi sızlatıyor. Ray’in abisi Peter’da izlediğimiz Erol Babaoğlu’nun da hem Kaynarca ile hem de koç rolündeki Fehmi Karaarslan ile uyumu müthiş. Kırgın sevgili Lydia’da Tuğçe Tanış da son derece iyi bir performans sunuyor. Unutmadan; Karaarslan da “cool” koçun değişimini başarıyla yansıtıyor.

Zorunda kalındığında yaptıkları seçimlerle hayatları toptan değişen dört karakterin öyküsünü parmak sallamadan, yargılamadan, olanı sunup kararı seyirciye bırakarak anlatan Red Speedo çok doğru bir üslupla sahneleniyor. Red Speedo’yu hem dopingle sınırlı kalmayan malzemesinden hem de oyuncuların performanslarından ötürü çok sevdim. 95 dakika boyunca seyirciye güldürmeyi de ihmal etmeyen bu oyunu mutlaka izleyin.