Patriyarkanın yok edemeyeceği bağlar: Lingui üzerine
Çad asıllı veteran yönetmen Mahamat-Saleh Haroun’un 90’lardan bu yana sürdürdüğü köklü kariyerine eklenen son halka Lingui, The Sacred Bonds; patriyarkanın çarklarına direnen kadınlara yakılmış güçlü bir ağıt. 74. Cannes Film Festivali’nin Ana Yarışma seçkisinde yer alan filmin başrollerinde, performanslarıyla övgü toplayan Achouackh Abakar Souleymane ve Rihane Khalil Alio yer alıyor. An itibariyle MUBI kataloğunda.
Zaman dilimi ve mekân
Günümüz. Çad’ın başkenti N’djamena’da gündelik hayatın izini sürüyoruz.
Ne hakkında?
Lingui’de kutsal sayılan değerlerin arkasına gizlenerek hüküm süren toplumsal ikiyüzlülüğün ardında, kendi geleceklerini belirlemeye kararlı kadınların cesareti odakta. Kürtajın dinen ve hukuken yasaklandığı muhafazakar bir coğrafyada, eski tekerleklerin içindeki telleri işleyerek yaptığı portatif sobaları satarak geçimini sağlayan Amina ve birlikte yaşadığı kızı Maria’nın yaşadıkları, patriyarkanın boyunduruğundan kurtulma çabaları anlatılıyor.
İlk intiba
Kürtaj yasağı, kadın sünneti gibi iç daraltan meselelerin ardında göz kırpan bir umut ışığı filmin genelinde hâkim. N’djamena’nın tozlu ve gürültülü sokaklarında gözümüze ilişen kadınların gösterişli ve rengarenk kıyafetleri, filizlenen bir yaşam mücadelesini anımsatıyor. Ağır ritim ve az diyalogla hikâyesinin zıttı bir sakinlikte ilerleyen film, sürüklediği düşüncelerin ağırlığıyla baş edebilmemizi kolaylaştırıyor.
Derinlerde ne var?
Filmin ismini aldığı lingui kavramı, Çad dilinde karşılıklı iyi niyet ve dayanışmayı içeren, ortak bir birleştirici güçle oluşan sosyal bağları ifade ediyor. Kültürel, politik ve dini normların esareti altındaki kadınların var olabilmek için tutunduğu, patriyarkanın yok edemeyeceği ölçüde güçlü olan bu bağa ışık tutuyor film. Tüm kararların erkek otoritesinde olduğu toplumda, kadınların kapalı kapılar ardında aşina bakışlarla yaptığı sessiz anlaşmalar; başka bir hayatın mümkün olduğuna dair umudu taze tutuyor.
Karakterlere dair
Açılış sekansından itibaren kendi seçimlerinden bağımsız olarak ona dayatılan hayatın içindeki mücadelesi ve güçlü duruşuna tanıklık ediyoruz Amina’nın. Hukuk ve din yasalarının dışına çıktıktan sonra üstünde gezinen rahatsız edici bakışlara, yapılan imalara ve dayatmalara rağmen sisteme boyun eğmemekte kararlı. Yaşamın her alanına nüfuz etmiş patriyarkal zihniyete karşı olan cesareti, kızının da kendisiyle benzer dertleri yaşayacağına ilişkin kaygısıyla beraber görünür kılınıyor. Maria ise “annesi gibi” olma korkusunu derin sessizliğiyle örten bir karakter. Teslim olma ve direnme arasındaki ikilemlerinde, annesiyle olan kuvvetli bağı yol gösterici oluyor.
İzlemeden önce bilmeniz gerekenler
30 yıla yayılan kariyerinde kamerasını Çad’a çevirerek toplumsal sorunlara yakından bakan Mahamat-Saleh Haroun, Lingui‘nin hikâyesini yazma motivasyonunu yerel gazetede okuduğu haberler sonrası bulmuş. Doğum kontrol veya kürtaja erişim olmaması sebebiyle kadınların bebeklerini terk etme haberleriyle sık karşılaşan yönetmen, sağlık çalışanları ve kürtaj olan kadınlarla görüşerek araştırmaya koyulduğunu söylüyor. Bu süreç, Haroun’un kadınların gerçekliğine yabancılaştırıldığını fark etmesinde de etkili olmuş.
Bunu seven şunları da sever
Farklı coğrafya ve zamanlarda tekrarlayan sorunları izlemek iç sıkıntısına sürükleyebilecek olsa da aynı kalan dayanışma ruhu ve direnişi hissederek yalnız olmadığını hatırlamak isteyenler Never Rarely Sometimes Always ve L’événement’a göz atabilir.
Formu dolduran: Ezgi Oğraş