Hey Jüpiter, Sadi Güran’ın atölye olarak da kullandığı evinde yarattığı dünyanın yörüngesine takılan arkadaşlarının kendi çektiği portrelerinden yola çıkarak ürettiği çalışmalardan oluşmakta.
1985 Madrid doğumlu ressam Adrian Goma, kendi kendini yetiştirme yolundan gitmiş bir sanatçı. Klişelerden uzak gerçekçi portreleriyle kendi dünyalarını yaratıyor.
“Merhaba ben Ege. Üretimlerimi öz farkındalık, kimlik ve benlik kavramları üzerine temellendirerek, portre ve figür referansı yardımıyla, insan ruhunun özündeki
1990’lar Londra’sının hareketli sokak sanatı dünyasını “Sadece partilemek için yıkılmış bir binanın bodrumundaki molozları boşaltırdık” diyerek anımsıyor Paul Insect. Tablolarında
Kip Omolade’nin boyları 4 metreye kadar varan bu hipergerçekçi yağlı boya resimleri, sanatçının hayatındaki farklı aşamaların resim yapma sürecine taşıdığı
Los Angeles’ta yaşayan çok yönlü sanatçı Stephanie Inagaki, çizimlerinde kara büyülerden ve efsanelerden ilham alıyor. Çizimlerinde kendisini de portreleyen Inagaki’nin
Perulu sanatçı Jim Gris’in farklı serilerinde yer alan portre illüstrasyonları, anlam yüklü ifadelerle ilginç bir “bakışma” deneyimi sunuyor. Kimi tanıdık
Baltimore’da yaşayan sanatçı Jessica Bastidas, gerçekçi portrelerini farklı malzemeler ve tekniklerle kendine has tablolara dönüştürüyor ve farklı boyutlar kazandırıyor.
Hong Konglu ressam Norris Yim’in sürreal portrelerden oluşan Portrait in Flesh serisi,kimisi tanıdık kimisi hayali figürlere akrilik boyayla hayat veriyor.
Amerikalı sanatçı Clay Stinnett, “Media Meltdown” isimli serisinde popüler kültür figürlerini, bitkilerle oluşturulmuş psikedelik desenlerle birlikte portreliyor.