Yeniden Çiçek Pasajı

8 Şubat’a denk gelen cuma akşamı Çiçek Pasajı’nda bir araya gelenler, mekanın geçmişinden alışık olduğu bir çoşkuyu, günümüzün yeni nesil şefleri ve müzisyenleri ile katmerlenmiş şekilde yaşadı. Pasajın L şeklindeki koridoruna konumlanan kalabalık, tarihi mekanın havasını çarpışan kadeh sesleri, keyifli sohbetler ve bol bol anason kokusu ile doldurdu. Minur Nurettin Selçuk’tan Cahide Sonku’ya, Maria Callas’tan Sait Faik Abasıyanık’a uzanan sayısız meşhur müdavimlerinin bolca anıldığı gecede, pasajın mimari dokusuna yedirilmiş, duvarlardan bakan portrelerin  bakışlarında hissettiğimiz gülümsemeler ise biraz bu coşkudan, biraz da rakıdan kaynaklanıyor olsa gerek.

3496fa1c-b70c-444c-86b0-2b96406bc7b9
25392359-26f7-46fd-84de-cfee4de6a8a4

Yeniden Çiçek Pasajı buluşmasının esas yıldızı mekanın kendisi olsa da, gecenin yıldız kadrosunu illa ki saymak gerekiyor. Yeni nesil şefler Murat Deniz Temel, Fatma Yıldırım, Tayfun Gökşin, Gamze Kurtulmuş, Ceren Tekşen, Serra Beklen ve Esra Acar Koç; her biri pasajın ayrı bir restoranına konumlanmış tadımlık meze standlarında meyhane kültürünün en önemli, özen ve emek isteyen parçasını, mezeleri alkış gerektiren bir ustalıkla hazırlayıp sundular. Bu bir sır değil, ama insan gözlemleyince daha da farkına varıyor: lezzetli yemek insanı hem mutlu hem de sosyal yapıyor. Pasaja aç gelen kalabalığın pencereden pencereye hararetli koşturmasıyla tamamlanan ilk meze turu sonrasında desibeli yükselen sohbet ve kahkaha dozu da bunu tekrar kanıtlıyor. Mideler dolunca geriye kalan ruhsal açlığı doyurma meselesi de önce Güntaç Özdemir, arkasından pasajın üst kat penceresinde belirerek Madam Anahit’e selam çakan fasıl ekibi ve finalde Gaye Su Akyol performanslarıyla çözüldü. Nihayetinde gece yarısına doğru biten gecede pasajdan ayrılan kalabalık her anlamda doymuştu.

698166658

Beyoğlu genelinde yaşanan dönüşüm, İstanbul’un kalbi olarak bildiğimiz semtin hem dokusunu hem de kalabalığını değiştirdi. Teker teker kapanan tarihi mekanlar, kepenk indiren barlar ve hem betonlaşma hem de plastikleşmeyi bir arada kotarmayı beceren bir vizyon, geniş bir kitlenin küskünlükle İstiklal Caddesi’nden ayağını çekmesine neden oldu. Ancak Yeniden Çiçek Pasajı buluşmasıyla bir daha anladık ki, bu küskünlüğün bir vazgeçmişliğe evrilmemesi gerek. Zira hem bireysel hem de kolektif hafızamızda önemli alanlar kaplayan bu mekanların yeri öyle kolay kolay doldurulmuyor. Yeniden Çiçek Pasajı buluşmasında bir araya gelen ve gece bitene kadar kımıldamayan kalabalık, sağda solda göze ve kulağa ilişen duygusal sohbetler, bir anıya dalıp gitmeler ve hep bir ağızdan söylenen parçalar bu gerçeği bir kez daha hatırlattı.

ece85963-fd34-4e95-8333-86e12564f21f (1)
800b7921-a9fe-4b0c-a397-9e06d039792c

Yaşamının bir dönemini Beyoğlu’nda geçiren herkesin Çiçek Pasajı’na dair kişisel anıları muhakkak vardır. Ve bu nedenle Yeniden Çiçek Pasajı  buluşmasında bir araya gelenlerin hafızası eminiz ki gece boyunca fokurdadı. Ancak pasajın zengin ve önemli tarihine dair detaylara ne kadar hakimiz, o kişiden kişiye değişir. Pasajı yeniden meyhane buluşmalarımızın rotası yapma fikrine ısınırken, Çiçek Pasajı’nın tarihinden detayları hatırlayalım:

83559028dcf91ad784e4665f00e6ccb4

**Çiçek Pasajı aslında 1844-1870 yılları arasında hizmet veren, ancak 1870’de çıkan yangınla yok olan Naum Tiyatrosu’nun yerine yapıldı.  Mihail Naum tarafından işletilen ve İstanbul’un ikinci tiyatro binası olan Naum Tiyatrosu’nda oyunların yanı sıra sık sık İtalyan operasından önemli eserler sahneleniyordu.

**1870’deki Büyük Beyoğlu Yangını’ndan sonra Çiçek Pasajı’nın arazisi dönemin önemli bankeri Hristaki Zografos Efendi tarafından satın alındı ve İtalyan Mimar Cleanthy Zanno’nun projesiyle 24 dükkan ve 18 daireden oluşan bir bina yapıldı. 1876 yılında tamamlanan binaya “Cite de Pera”, dükkanların yer aldığı pasaja ise “Hristaki Pasajı” ismi  verildi.

**Pasajda yer alan dükkanlardan bazıları ise şöyleydi: Acemyan’ın tütüncü dükkanı, Maison Parret ve Vallaury’nin pastanesi, Japon mağazası, Natürel çiçekçisi, Pandelis’in çiçekçi dükkanı, Schumacher’in fırını, Papadopulos’un mücellithanesi, Keserciyan’ın terzihanesi, Yorgo’nun meyhanesi ve  Sideris’in kürk mağazası.

**1908 yılında binanın mülkiyeti Sadrazam Sait Paşa’ya geçti ve pasaj da Sait Paşa Geçidi olarak anılmaya başladı. Pasajdaki Degüstasyon Lokantası’nın yaz aylarında pasaja bakan kapılarını açarak dışarı masa koyması büyük ilgi görmesiyle pasaj dükkanlarında başlayan dönüşüm, nihayetinde Çiçek Pasajı’nın İstanbul’un en iyi meyhanelerinin ve birahanelerinin bir araya geldiği özel bir mekan olmasıyla sonuçlandı.

DEGUSTASYON-1925-PSST-DERGISI-1925-GOKHAN-AKCUEA-KOLL-e1379416276451

**Pasajın bugünkü isminin öyküsünü ise Hatırlayan Şehir: Taksim’den Sultanahmet’e Mekan ve Hafıza kitabından bir alıntı ile aktaralım:
“Pasajın “Çiçek” adını almasıyla ilgili iki farklı hikaye anlatılıyor. Birincisi, 1908’de pasajı satın alan II. Abdülhamit’in sadrazamı Küçük Sait Paşa, toptan çiçek mezatları da yapan Çiçek Üretim ve Satış Kooperatifi’ni buraya taşıdığını ve pasajın bu sayede Çiçek Pasajı olarak anılmaya başlandığını söylüyor. Ancak bazı kaynaklara göre ismin, Ekim Devrimi’nde Rusya’dan kaçıp gelen ve Galatasaray Meydanı’nda çiçek satan Beyaz Rus kadınlardan geldiğini öğreniyoruz. Çiçek satan kadınlar İngiliz ve Fransız askerlerin tacizlerinden korunmak için topluca pasaja sığınırmış ve pasajın Çiçek Pasajı olarak isimlendirmesi buradan geliyormuş.”