Yok olanı kaydetme arzusu: “Kaybolan Şehir”

Sanatçı ve bağımsız araştırmacı C. M. Kösemen, Libra Yayınları tarafından İngilizce olarak basılan iki ciltlik yeni kitabı “Kaybolan Şehir” – The Disappearing City: Hand-Painted Apartment Signs and Architectural Details from Istanbul ” ile İstanbul’un kentsel dönüşüme yitireceği ilk apartmanlarının tabelalarını ve mimari detaylarını kayda aldı. Kitapta 1910’larla 1970’ler arasında çizilmiş el yapımı tabelaların fotoğraflarıyla beraber unutulmuş ressamlarının hikâyeleri de yer alıyor. Mozaik detaylarından farklı mimari akımların ürünü dikkat çekici kapılara, hatta o apartmanları özel kılan mimari hatalara kadar türlü bulguyla kitap, İstanbul’un daha önce kaydedilmemiş inceliklerini bir araya getiriyor.

Röportaj: Selin Örnek

ap adalet loc kkoy ydegirmeni
ap arzu loc fatih capa signed ozer

Kitap için çok incelikli bir çalışma yürütmüş olmalısın. Ne kadar bir sürede ve ne gibi yöntemler izleyerek hazırladın?
Öncelikle bu röportaj için Bant Mag.’a bir kere daha teşekkür ederim. Üzerimden çok büyük bir yük kalkmış gibi hissediyorum. Neredeyse sekiz yıllık bir çalışma, bu kitabın satışa çıkması ile son buldu. Yanımda hep küçük bir kamera ile gezdiğim için uzun süredir bu renkli tabelaları fotoğraflıyordum. Ancak bu koleksiyonumu kitaplaştırma fikri, 2014 yılından sonra aklımda şekillendi. Proje ilerledikçe kartopu gibi büyüdü. 2015 yılından sonra tabelaların yanı sıra gezdiğim semtlerdeki ilginç görsel detayları da kitaba katmaya karar verdim.

Öncelikle İstanbul’u 15 farklı bölgeye ayırdım. Her bölgeye 1-2 hafta boyunca her gün gittim, Google Maps’den haritalarını kullanarak sokak sokak, kapı kapı gezdim. Gezilerde yanımda sürekli su, sandviç, meyve ve çikolata taşıdım. Çünkü bütün gün yürümek çok yorucu olabiliyordu. Bütün fotoğrafları çektikten sonra yaklaşık bir yıl da kitabın tasarımı ve görsellerin düzeltilmesi ile geçti… Bu tamamen bir “gönül işi” olduğu için her şeyi kendim halletmek zorunda kaldım. En sonunda, geçtiğimiz yıl sayın yayıncımız Rıfat Bali’nin sabrı ve desteği ile bu kitabı piyasaya çıkarabildik.

İllüstrasyonlarındaki nesli tükenmiş hayvanlar ve bu kitaptaki yıkılmak üzere olan binalar arasında bir paralellik görüyor musun?
Bu alakayı hiç düşünmemiştim, ama şimdi siz söyleyince bir benzerlik olabileceğini düşünüyorum. Galiba bütün çalışmalarımda böyle bir tema var: yok olan şeyleri zaman çürümesinden kurtarma arzusu, entropiye karşı bir savaş.

İşlerinin büyük kısmında kendine yer bulan “eski”yi senin için kayda değer kılan şey nedir?
İstanbul’un “eski” detaylarına nostaljik bir şekilde bakmıyorum aslında. O “eski günlerde” bile insanların bir sürü derdi varmış, hayat günümüzden daha az ya da daha çok güzel değilmiş. O yüzden “ah o eski tabelalar yok muydu” demek yerine konuya biraz daha bilimsel, arşivci gözüyle bakıyorum. Bu çalışma sayesinde 1890’lardan 1970’lere kadar süren “ilk apartmanlar dönemi”nin gözden kaçan detaylarının kayda geçmesini istedim. Bu kayıtların ne amaçla kullanılacağı ileri kuşaklardaki okurlarımıza kalmış.

El yapımı apartman tabelalarının ardındaki sanatçılardan bazılarıyla iletişime geçme fırsatınız olmuş. İlginize nasıl tepki verdiler?
Esasen eski tabela ustalarından sadece bir tanesi ile, sayın Sadri Kuşçu ile bizzat görüşme imkânım oldu. Onun dışında birçok tabela ressamının hatırasını internette yazdıkları anılarından, gazete arşivlerinden derledim. Çalışma sırasında sırf imzaları ile kayda geçirdiğim 130’dan fazla tabela ressamı oldu. Çoğu unutulmuş, haklarında bilgiye ulaşamadım. Bu tür bilgiler sistemli bir şekilde arşivlenmiyor ne yazık ki…

Bu araştırmanın kitaplaşmasıyla birlikte nasıl bir yolculuğu olacak?
Bu kitabı çoğunlukla araştırma enstitüleri, müzeler, büyük uluslararası üniversitelerin kütüphaneleri satın alıyor. 1200 sayfalık, tümü renkli bir çalışma olduğu için masrafları oldukça yüksek… Şahıs olarak bazı koleksiyoncular dışında çok az kişiye satabiliriz herhalde. Ama zaten hedef kitlemiz üniversiteler ve arşivler idi. Bu sayede bu konuyu merak eden tüm tasarım, şehir planlama, mimari, sanat ve fotoğraf araştırmacıları için bir kaynak oluşturduk. Kitapların ömürleri çok uzun oluyor. 30, 60, 100 yıl sonra bile, dünyanın seçkin kütüphanelerinde bu cildi bulmak ve faydalanmak mümkün olacak.

Kitabın kayıttan öte amaçları neler?
Yukarıda da dediğim gibi temel meselem bu fark edilmeyen, tehlike altındaki güzellikleri kayıt altına almak. Ama yıllarca çalıştığım Beşiktaş, sokaklarını ezbere bildiğim Bağlarbaşı gibi, benim için özel ve anlamlı olan yerleri kayda geçirmek de bu projenin kişisel bir “yan faydası” oldu. Bir “yan proje” de, bu tabelaların bir sergisini yapmak istiyorum. Örneğin, ileride Bant Mag. Havuz galerisi bu fikri değerlendirebilirse çok mutlu olurum! Bunun ötesinde ne olacağı, gelecek kuşaklardaki okurlara kalmış.

Yakın gelecekte Mehmet Kösemen’den neler bekleyebiliriz? Eski İstanbul’un detaylarından bir illüstrasyon projesi ya da benzer bir çalışma yapmayı planlıyor musun?
İleriki projelerimden bahsetmekten çekiniyorum. Bir güçlük çıkar, “yapacağım” dediğim bir şeyi yapamayız, sonra mahçup olurum… Hiç durmayacakmış gibi çalışmayı, ve sevdiğim konuların üzerine eğilmeyi sürdüreceğim.