Basın ve gazetecilik alanına dair, peşine düşülesi 5 belgesel

Yazı: Deniz Tümer

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle, basın ve gazetecilik alanına farklı noktalardan temas eden, merak uyandıran ve peşine düşülesi çok sayıda belgesel arasından işte size 5’lik bir seçki. Bu seçkide BAFTA Ödülleri’nde adaylık rekoru kırmış bir yapımla da BBC arşivlerinden yaptığı belgesel serileriyle tanınan Adam Curtis’in YouTube’da izlenebilen 4 dakikalık bir kısasıyla da karşılaşacaksınız. Basın özgürlüğünün temel bir hak olarak tanındığı, tüm tehdit ve engellerden kurtarıldığı günler umuduyla.

Recorder: The Marion Stokes Project (2019)
(Yön: Matt Wolf)

Televizyon yapımcısı, aktivist ve arşivist Marion Stokes’un hayatını adadığı VHS kasetlerin hikâyesi. Stokes, akla sığmayan bir dirayet ile 70’li yıllardan başlayarak 2012’deki ölümüne kadar, her gün ve 24 saat boyunca televizyon haberlerini kesintisiz bir şekilde kayda almış. Motivasyonu da bu haberlerin sonsuza dek kaybolabileceğini ve geriye dönüp topluma neler anlattıklarına (ve toplumu nasıl yönlendirdiklerine) bir daha bakılamayacağı gerçeğini son derece korkutucu bulması olmuş. Bu önemli görüntülerin içinde bulunduğu 70 bin kaset, vasiyeti üzerine oğlu tarafından The Internet Archive’a bağışlanmış.

Kullan at medya döneminde arşivlemenin bir çeşit başkaldırı oluşunu vurgulayan ve hayatını bunu adayan Stokes’un merak uyandıran hikâyesini anlatmayı, Arthur Russell belgeseli Wild Combination ve Teenage belgeselleriyle de tanıdığımız Matt Wolf üstlendi. Bant Mag. No: 31’de, ilk günahın sorumlusu olarak görülen “kusurlu yetişkinler”in hikâyesini 20. yüzyıldan alan Teenage belgeseli vesilesiyle Matt Wolf’la konuşmuştuk; ilgililer buraya.

Bad Press (2023)
(Yön: Rebecca Landsberry-Baker & Joe Peeler)

Muscogee Nation, Oklahoma’daki Amerikan Yerlisi gazetecilerin yozlaşmış sisteme ve onu koruyan yetkililere karşı direnişine dair bir belgesel. 2015’te yürürlükten kaldırılan Özgür Basın Yasası sonrasında çalıştığı şirketin bağımsız yayın kurulu feshedilen Mvskoke Media muhabiri Angel Ellis ve dâhil olduğu topluluk, şeffaflık ve bilgiye erişim için mücadele ediyor. Sundance Film Festivali’nin 2023 edisyonunda gösterime giren Bad Press, Yerlilerin maruz bırakıldığı hak ihlallerini, sürprizli ve güç veren bir üslupla aktarıyor.

A Dark Place (2018)
(Yön: Javier Luque)

A Dark Place, aralarında Türkiye’den Banu Güven’in de bulunduğu; Linda Pelkonen, Marija Vučić, Evdokia Moskvina ve Arzu Geybullayeva gibi çeşitli ülkelerden pek çok kadın gazetecinin yaşadığı dijital saldırıların ardındakileri izletiyor. Bu gerçek tecrübelerin feminist bir yaklaşımla belgelenmesindeki en önemli amaç, yaşananların cinsiyet eşitliğinin yanı sıra basın özgürlüğünü ve insan haklarını da tehdit ettiğini anlatmak. Zira kadın gazetecilerin çevrimiçi güvenliğinin ne kadar sağlandığı, demokrasilerin kalitesini ve toplumun haber alma hakkını da doğrudan etkilemekte. 

For Sama (2019)
(Yön: Waad Al-Kaetab & Edward Watts)

BAFTA ödüllerinde en çok adaylık rekoru kırmış, sindirmesi zor bir belgesel For Sama. Halep Muharebesi esnasında beş yıl boyunca yaptığı kayıtları bir araya getirerek savaşta büyüttüğü kızı Sama’ya adayan Suriyeli gazeteci Waad Al-Kaetab’ın öyküsü.  Doktor olan eşi ile birlikte Halep’te kalmayı seçen Waad Al-Kaetab, savaşın etkilerini kadın bakış açısıyla yansıtıyor. Gözlerden kaçmaması gereken For Sama, savaş muhabirliğinin sınırlarını aşan bir başyapıt olarak nitelendiriliyor.

The Rise and Fall of the TV Journalist (2007)
(Yön: Adam Curtis)

Son olarak, siyasal ve entelektüel tarihi, kendine özgü üslubuyla akıtan belgeselleriyle tanıdığımız  Adam Curtis’ten, televizyon muhabirliğinin birkaç dakikalık ve iğneleyici bir tarihçesi. The Rise and Fall of the TV Journalist’i tek tıkla YouTube’dan izlemek mümkün. Muhabirlerin özellikle politika ve devletlerle ilişkisini İngiliz mizah anlayışının sarkastik havasıyla anlatan bu kısa belgesel, mesleğin amacını yitirdiğini vurgularken önemini de hatırlatıyor. The Rise and Fall of the TV Journalist, televizyon haberciliğinin yetersizliğinden şikayetçi olan herkese hüsranında yalnız olmadığını hissettirecek. Adam Curtis, 2016’da !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin misafiri olarak İstanbul’a uğradığında onunla söyleşme şansımız da olmuştu! Meraklıları, “Dünya, iyiler ve kötülerden daha karmaşık bir yer” başlıklı röportaja göz atabilir.