Billy Nomates, Can Güngör ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Hitay Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal - Fotoğraf: Jack Dallas Chapman
Üçüncü albümü için geri sayımda olan Billy Nomates, tam da bugünümüzle konuşan bir şarkıyla aramızda. Can Güngör’ün yeni teklisi, birçoğumuzun sıkışmışlığından yansımalar taşıyor. TV On The Radio’nun sesi Tunde Adebimpe, uzun kariyerinin ilk solo albümünü yayımladı.

TEKLİ: Billy Nomates – Plans
(Invada Records)
Tor Maries’in müzikal alter egosu Billy Nomates, yoldaki yeni stüdyo albümü Metalhorse’un ikinci teklisiyle dünyanın sonunda bir lunaparkta olmak gibi bir his uyandırıyor. İlk kez tam kadro bir grupla kaydettiği bu albümün ruhu, bu kez büyük bir rock balladına sinmiş. Maries’in aceleci vokalleriyle birlikte sersemletici bir etki yaratan şarkı, her an yeni bir yolculuğa çıkmak için hazır bir çağrı gibi. Kaosun içinde hayatta kalmanın yollarını arayan “Plans”, post-apokaliptik bir aşk şarkısı gibi tınlarken aslında tam da bugünleri anlatıyor. Her şey darmadağın olurken, birinin yanında gülmenin, bir yerlere gitme hayali kurmanın ve belki de hiç olmayacakmış gibi duran bir gelecek için umut beslemenin, kendiliğinden politikleşmesini yüzümüze çarpıyor.
ALBÜM: Melvins – Thunderball
(Ipecac Recordings)
40 yıllık macerasının 28. stüdyo albümünde yine beton gibi riffler ve hipnotik davullarla yıpranmış ama yıkılmamış bir ruh hâlinin çıktısını önümüze getiriyor. Grubun orijinal kadrosunda yer alan davulcu Mike Dillard’ın Melvins âlemine yeniden adım attığı Thunderball’un sonik dünyasını ayrıksı kılan dokunuşlar, Void Manes ve Ni Maîtres’in rol çalmayan elektronik katmanları. Klasik anlamda “dinlemek” için değil de “deneyimlemek” için üretildiği aşikâr. Tam gaz bir sürüş deneyimi yaşatan “Victory of the Pyramids” ve beyninizi asfaltta eriten ağır çekim Melvins klasiklerine göz kırpan “Venus Blood” ile başınızı epey döndüren bir finalle yaptığı kapanış damakta tesirli bir tat bırakıyor.

TEKLİ: Rinxlaya x 2MHC – BİZ KORKTUKLARI HER ŞEYİZ
(KÖTÜ MÜZİK)
Rinxlaya ve 2MHC’nin (Selçuk Çelebi & Bora Özkum) düeti, nu-metal düzenlemesi ve icrasıyla sokakların isyanını ve ipin artık koptuğu gerçeğini iki dakikada başınızdan aşağı bocalıyor; hâlâ ayağa kalkmamış olanları da silkeliyor. Bir nesle ses ve nefes veren sözlerinden bir kısmı buraya bırakalım: “Biz korktukları her şeyiz / Anlatın onlara tehlikeden bıkmam / Birbirimizi buluruz barikatta / Yeraltında çıkmaz bi sokak / Yaşadığım gerçeğe kanmam inatla / Bi’ rüyada ediyorum ısrar”.
TEKLİ: M83 – A Necessary Escape (Part 2)
(Other Suns / Believe)
Fransız müzisyen Anthony Gonzalez’in düşsel âlemlerde yankılanan şarkılarla şekillendirdiği projesi M83, “A Necessary Escape” teklisiyle hem yeni albümünü hem endüstriyelleşen dünyada topluluklar inşa etme arzusu üzerinden yarattığı plak şirketi Other Suns’ı duyurdu. Yeni parça da synth-pop, shogaze ve elektronik sesler içinde büyüyor, kural dışı oynuyor ve bir mücadeleye ses veriyor: Sıkışmışken var olabilmenin. Dakar Chronicles belgeselinin soundtrack’i olan yeni albüm önümüzdeki ay yayında olacak.

ALBÜM: Tunde Adebimpe – Thee Black Boltz
(Sub Pop)
Grubu TV On The Radio’nun yanı sıra son dönemde Twisters, Skeleton Crew, Strange Planet ve Pantheon gibi sinema ve TV işleriyle adından söz ettiren Tunde Adebimpe, kariyerinin ilk solo albümü ile aramızda. Prodüktör koltuğunu Adebimpe ile Chin Chin grubu ile tanınan Wilder Zoby paylaşmış. Ayrıca TV On The Radio üyeleri Jaleel Bunton ve Jahphet Landis’in katkıları da mevcut. Albümü oluşturan 11 şarkı, tüm biçimleri ve barındırdığı irili ufaklı stres unsurlarıyla birlikte insanlık hâllerini konu ediyor. Filtresiz üslubunun yanı sıra müzisyenin “ustalık dönemi” işi olduğunu her an hissettiren bir albüm.
TEKLİ: Moin – See / X. U. Y.
(AD 93)
Raime olarak da tanıdığımız Joe Andrews ve Tom Halstead ikilisi ile davulcu Valentina Magaletti’nin bileşimi Moin, 9 Mayıs’ta sunacakları altı parçalık EP Belly Up‘tan grup estetiğinin özünü kısa sürede hissettiren karanlık, sezgisel ve köşeli; yoğun mu yoğun iki parça bahşetti. Ekibin geçen yılki işi You Never End’e de sözleriyle dokunmuş sanatçı, yazar ve prodüktör Sophia Al-Maria ile saksafoncu Ben Vince’i konuk ettikleri “See”, Al-Maria’nın spoken-word vokal girdileri ardında inşa oluyor. “X.U.Y.” ise techno tınılı beatlerle başlayıp, sonra Magaletti’nin emin desenleri ve rahat bir grunge riff’iyle sakin bir bop yaratmış.

TEKLİ: Can Güngör – beni burda üzen bir şey var.
(Bağımsız / GRGDN Müzik)
“Bir türkü gibi, sahibi anonim / Adı yok, izi yok ama derdi bilirsin / Çaresiz dile bir şarkılar.” Can Güngör; söz, beste, prodüksiyon ve miks süreçlerini üstlendiği yeni şarkısında sıkışmışlık hissine, kalabalıklar içinde yalnız olmaya dair bir iç dökümüne ortak ediyor. Sözleriyle olduğu kadar tekrar eden bir yapıyla şarkının iskeletini oluşturan synth bas cümlesiyle de bunu başarıyor. İlk kayıtları 2020’de yapılan ve geçtiğimiz yıl Cangün Ev Stüdyosu’nda tamamlanan parçanın mastering işlemleri Baran Göksu’ya, kapak tasarımı ise Merve Mehmet’e ait.
ALBÜM: MIEN – MIIEN
(Fuzz Club)
The Black Angels, The Horrors, Elephant Stone ve The Earlies üyelerinden oluşan MIEN, ilk albümüyle “süpergrup” kalıbının ötesine geçmişti. Yedi yıl sonra gelen ikinci albüm MIIEN ise grubun kurduğu bir psikedelik oyun alanı gibi. Koleksiyon, John Mark Lapham’ın prodüksiyon dokunuşlarıyla da birlikte ilk kıvılcımını çoğu zaman bir loop ya da basit bir melodiyle almış ve grubun kolektif yaratım sürecinde her biri farklı yönlere evrilmiş. Alex Maas’ın vokallerinin bir anda elektronik bir fırtına arasında kaldığı ama hiçbir zaman yapaylaşmayan bu evren, rüya ile kâbus arasındaki çizgiyi iyice bulanıklaştırıyor.

TEKLİ: The Whimbrels – She is the Leader
(Dromedary Records)
9 Mayıs’ta çıkacak kendi adlarını taşıyan debut albümlerinden ilk örnekle aramızda The Whimbrels. Adını duymamış olmanız normal, çok yeni bir grup ama şarkıyı dinlediğinizde tecrübeli bir oluşum oldukları hissini alıyorsunuz. Öyleler de. Swans’tan tanıdığımız gitarist Norman Westberg başta olmak üzere Arad Evans, Matt Hunter, Luke Schwarz ve Steve Dibenedetto gibi avant-rock camiasının tanınan beş isminin yeni projeleri. Şarkı son 40 yılda herhangi bir zamandan olabilirdi. Gayet iyi çalınmış, güçlü gitar sounduna sahip, kafa sallatan, keyifli bir çalışma. Nick Cave-vari vokaller de yerinde. Yılın sürpriz güzelliklerinden. Albümün de aynı değerde olmasını umarız.
TEKLİ: Deb Never – KNOW ME BETTER
(Giant Music)
Deb Never’ın yeni teklisi, yumuşak vokalleriyle baştan sona sakin bir his yaratırken derinlikli bir prodüksiyon yaklaşımını da beraberinde getiriyor. Kompozisyona arada sızan synth dokunuşları parçayı iyice geniş bir kalıba yayarken sonlara doğru artan yaylılar da parçada bahsi geçen kendini bulma veya biri tarafından bulunma arzularını yoğunlaştırıyor. Deb Never, bedroom pop estetiğinin eforsuzluğunu korurken bir yandan da katmanlı aranjmanları, sürprizleri ve hayaletimsi arka vokallerle aslında epey emek harcandığı belli bir iş ortaya koyuyor.

ALBÜM: Julien Baker & TORRES – Send A Prayer My Way
(Matador Records / GRGDN Müzik)
Beş sene önce Torres Scott’ın Julian Baker’a attığı bir mesajla beraber country albümü yapmak üzerine anlaşan ikilinin projesi nihayet yayında. Baştan söyleyelim, bu bekleyişe değdine kefiliz. ABD’nin güneyinde büyüyen ikili zaten country müziği yaşayarak büyümüş ve bu ortaklıklarında da kendilerini evde hissetmişler. Send A Prayer My Way tematik olarak, Baker ve Scott’ın muhafazakâr çevreleri ve yetiştirme tarzlarının cinsel kimlikleriyle çatışmaları, bugün bu çatışmalarına rağmen geldikleri yerleri yeniden sevmeye çalışmalarına ek olarak lise aşklarından güncel ilişkilerine oldukça intim konu başlıklarını ele alıyor. Ciddi meselelere biraz mizahi ve tatlı bir tonla temas eden ikili, samimi ve iç ısıtan bir iş çıkarmış ortaya. Steel gitardan banjoya, dobrodan kilise orguna çeşitlenen enstrümanlarla bezenmiş koleksiyon, Baker ve TORRES’in seslerinin uyumuyla da parıldıyor.
TEKLİ: Folk Bitch Trio – The Actor
(Jagjaguwar)
2020’den beri teklilerle kapımızı çalan Melbourne çıkışlı Folk Bitch Trio, giderek daha çok ses getirmeye başlayacak gibi. Üç kadından oluşan grup, adı üzerine tanıdık bir folk yapıyor ama vokal armonileri oldukça güçlü, müzikleri kendinden emin. Biraz Smoke Fairies, biraz Lucius referansı da verilebilir. Şarkılarına fark yaratacak öğeleri de eklediklerinde ve albümlerini yaptıklarında elimizde kaliteli bir iş olacaktır eminiz.

ALBÜM: Beirut – A Study of Losses
(Pompeii Recording Co.)
Zach Condon’ın uzun soluklu solo projesi Beirut; İsveçli sirk Kompani Giraff’ın aynı isimli gösterisi için bestelenmiş, Alman yazar Judith Schalansky’nin An Inventory of Losses kitabından ilham aldığı yeni uzunçaları ile bizle. 18 adımlık bu hikâye, “soyu tükenmiş hayvan türlerinden, kaybolmuş mimari ve sanatsal değerler”in peşine yaylılarla zenginleşen enstrümantal yapısıyla takılıyor. Kayıp duygusunun izinden ayrılmayan albümde yollar yine melankolik duygulara düşüyor.
ALBÜM: Hieroglyphic Being – Dance Music 4 Bad People
(Smalltown Supersound)
Jamal Moss’un Oslo merkezli Smalltown Supersound kataloğuna adını ilk kez yazdırdığı bu albüm, Chicago house geleneğini afrofütürist bir vizyonla yeniden şekillendirdiği, kulüp kültürünün sınırlarını zorlayan bir manifesto niteliğinde. Kana hızla karışan ritmik kurgular eşliğinde, bahsi geçen sahnenin kapsayıcılığına dair hem müzikal hem de kültürel anlamda derinlemesine bir keşif alanı sunuyor. Prodüktörün yapıbozumcu ve özgün yaklaşımının en iyi örneklerinden biri.

ALBÜM: SUH.EYL – OLALIM ARTİZ
(Bağımsız)
Olalım Artiz, dünya görüşüyle ve elbette hip hop dans performanslarıyla adından söz ettiren SUH.EYL’in ilk albümü. 6 Şubat depreminde ailesini kaybettikten sonra, adalet arayışını ve mücadelesini müziğine ve sahnesine taşımış bir müzisyen SUH.EYL. Albüm de son iki yılda yaşadıklarına ayna tutuyor; ülkenin dertleriyle hemhâl olmuş ve tavrını hiç sakınmadan ortaya koyuyor. Olalım Artiz, müzisyenin hak ve adalet arayışının izdüşümü olan “Memleket Hali” teklisiyle birlikte sekiz şarkıdan oluşuyor. Kendi memleketi olan Hatay’ın kültürünü de taşıyor müziğine; albümde yer yer zılgıt sesleri duyuyoruz. Türkiye’deki genç neslin sesini sahneye taşımayı, onlarla birlikte hareket etmeyi sürdüren müzisyen, koleksiyonu şu şekilde özetlemiş: “Kaybettiklerimize dair gösterdiğimiz sevgiyi, saygıyı ve kendimizde o kayıpların ardından inşa ettiğimiz özgüveni temsil eden şarkılardan oluşuyor bu albüm.”
TEKLİ: Batuhan Polat – Aklım Diyor Ki
(Bağımsız)
Batuhan Polat’ın bu yıl yayımlanması beklenen albümünün ikinci teklisi. İlki, iki yıllık aranın ardından 31 Ocak’ta “Tane Tane” adıyla yayımlanmıştı. Prodüksiyonu Can Güngör imzası taşıyan “Aklım Diyor Ki”, Polat’ın önceki şarkılarından belirgin bir şekilde ayrışıyor, harekete geçiren bir atmosfere sahip. Birleştirici bir etki yarattığını söylemek mümkün. Burada yine sözü kendisine bırakalım: “Gündem ağır ama birlikte olmak güzel. Bence tam bu hisse arkadaş bi şarkı.”

ALBÜM: Chime Oblivion – Chime Oblivion
(DEATHGOD CORP)
Osees’in kurucusu John Dwyer ve Bow Wow Wow’un davulcusu David Barbarossa’nın ortaklığıyla hayat bulan Chime Oblivion’ın zımba gibi aynı adlı albümü cırtlak ama her nasılsa bir o kadar sofistike. Tom Dolas (namıdiğer Mr. Elevator) marimbada, ugEXPLODE Records kurucusu Weasel Walter gitarda, Bent Arcana ve Witch Egg’den Brad Caulkins ve Dwyer’ın Naked Lights aracılığıyla tanıştığı Oakland çıkışlı DIY demirbaşı H.L. Nelly ise vokallerde. Barbarossa’yla çoktandır özdeleşmiş yuvarlanarak ataklanan davullar, o “kafasında olsam göbek de atarım” havası… Pirinçler -gerek vurmalı gerek solumalı- gerçekten harika eklentiler. Nelly’nin The Slits ve b-52s tavrındaki vokali, Osees’den tanıdık perdeler üstüne binerken Dwyer’ın aslında ihtiyacı olan kıvamda bir varyete olduğunu hissettiriyor. Boş yok, ama “The Fiend”, “Heated Horses” ve “Smoke Ring” bir başka vuruyor. “The Catalogue”un dub – garage çarpraz makasıyla yaptığı ters köşe ise apayrı.
TEKLİ: bed – Kare Wa
(Beformer)
Tokyo’nun yeraltı deneysel müzik sahnesinde bir şehir efsanesine dönen bed, post-endüstriyel ve noise gibi yaklaşımlarla üretim yapan bir kolektif. “Kare Wa” adlı yeni bed parçası, grubun duygusal yoğunluğu yüksek yapılarla grotesk atmosferler yaratma konusundaki yetisini bir kez daha ispatlıyor. Şarkının glitch konusunda hayli cömert klibi de hemen burada.
TEKLİ: Mabel Matiz – Gök Mavi
(Pose Records)
Toplumsal direnişte sanatçıya düşenin ne olduğuna dair çıkan çatlak sesler birbiriyle çarpışıp bir gürültü bulutuna evriledursun, hak arayışını yankılamaya çabalayanlar muhtemelen yıllar sonra dönüp baktığımızda zamanın ruhunu yaşatacak işler ortaya koymaya devam ediyor. Mabel Matiz’in yeni şarkısı Vişnelik’e, Beyazıt’a ve adalet için isyanda olan tüm gençlere “Bunca filizin ortak bi’ düşü var / Yok armut piş ağzıma düşüver / Geri alıca’z hayatı diyo’ sokak” sözleriyle selam çakıyor ve aydınlık günleri birlikte yaşama arzusunu yineliyor.