Deniz Taşar seçti: 2010’ların baş döndüren 5 caz albümü

Songs From A Breeze projesiyle dikkatleri üzerine çeken, ardından yayımladığı solo EP ve teklileriyle yeni nesil caz sahnesinin en karakteristik yorumcularından biri olduğunu ispatlayan Deniz Taşar, geniş ilham haritasının farklı uçlarını kayıtlarında buluşturmaya devam ediyor. Son teklisi “Uzaktan” da bunun en taze örneği.

Her parçasında ayrıksı bir estetikle karşılaştığımız Deniz Taşar’dan 2010’ların baş döndüren 5 caz albümünü anlatmasını istedik. Tahmin ettiğimiz gibi kendimizi caz tandanslı ama türler arası bir yolculuğun ortasında bulduk. Sözü Deniz’e bırakalım…

“Merhaba güzel Bant Mag. ailesi. Sizler için seçmeye çalıştığım 2010’ların baş döndürücü beş caz albümü, hazırlaması imkânsız bir listeydi ve çok zorlandım! Günlerce kafamdaki aday albümlerle vakit geçirip hepsini niye sevdiğimi tekrar tekrar hatırlarken içlerinde kayboldum ve bununla baş edebilmek için bir tema üzerinden ilerlemeye ve kendime bazı kurallar koymaya karar verdim. Böylelikle Müziğime yön veren, dinlemeye doyamadığım, tek albümle değil tüm albümleriyle hayranlığımı kazanmış isimlerden, cazı türler arası bir müzik olarak dinlediğimiz, harika ekip işlerine ait 2010’ların bana en çok ilham veren, baş döndüren 5 caz albümü oluştu. Temayı hızla hissedeceksiniz diye düşünüyor, ilk albümle saymaya başlıyorum.”

Kendrick Lamar – To Pimp A Butterfly
Aftermath/Interscope (Top Dawg Entertainment), 2015

“Listeyi bana göre son yılların, türlerden bağımsız olarak en iyi sanat işlerinden biri olarak gösterebileceğim bir albümle başlatmak istedim. Bu, 2015 yılının En İyi Rap Albümü Grammy’sini kazanmış Kendrick Lamar albümü; mesajı, müzikalitesi ve sanat yönetmenliğiyle harika bir bütün, güçlü bir ekip ve iş birliğinin neler başarabileceğine dair ilham verici bir örnek. Albümün en öne çıkan parçası tartışmasız, Black Lives Matter hareketinin de adeta marşı haline gelmiş, bazı otoriteler tarafından 2010’ların en iyi şarkılarından biri olarak gösterilen ‘Alright’. Buna katılmakla birlikte albümdeki her parçanın dönem dönem bir numarama yükselerek kulaklığımda eskittiğim (aslında hâlâ da eskitemediğim) favoriler olduklarını da söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle caz dinleyicisinin, yapımcı koltuğunda Terrace Martin’in oturduğu ve saksafonlarını çaldığı, piyanoda Robert Glasper’ı duyduğumuz ‘For Free’ parçasını ve saksafonda Kamasi Washington’ı konuk eden ‘U’yu dinlemeden geçmemelerini öneririm. Albüm, caz müziğin, caz yaklaşımının ve caz müzisyenlerinin türden bağımsız olarak bir işe kattıkları etki ve değeri de gözler önüne seriyor. Kendrick kuvvetli sözlerinin ve akıcı aktarımının ardına müthiş bir ekip alarak sanatını zirveye taşıyor. Dr. Dre, Snoop Dogg ve Pharell gibi hip hop ve popüler kültürün dev isimlerinin, Bilal ve Lalah Hathaway gibi soul sahnesinin güçlü vokallerinin yanı sıra demin de bahsi geçen ve yer yer prodüktör, yer yer enstrümanist olarak caz severlerin epey aşina olduğu, her biri aslında kendi proje ve albümleriyle bu listede yer almasını isteyeceğim Thundercat, Terrace Martin, Robert Glasper, Kamasi Washington ve Ambrose Akinmusire gibi caz müzisyenlerini ve onların müziğe dokunuşlarını albüm boyunca duyuyoruz. Bu albümü her dinleyişimde yeni katmanlar ve beni heyecanlandıran detaylar keşfediyorum. Müzisyen ve konuk listesi çok kabarık, denecek sözler ise bitmez. Bu yüzden lafı burada bırakıp sizi Kendrick Lamar’ın vizyonuyla baş başa bırakıyorum. Bir röportajında şöyle söylemiş: ‘Çıkış albümümde de bunun gibi bir iş yapmak istemiştim ama kendime yeterince güvenmiyordum.’”

Robert Glasper Experiment – ArtScience
Blue Note, 2016

“Listemize bir önceki albümün gizli kahramanlarından Robert Glasper’la devam ediyoruz. Erykah Badu ile Black Radio albümü için kaydettikleri ‘Afro Blue’ yorumunu dinlediğimden beri, daha bir başka şarkı söylememe sebep olmuş bu piyanist, besteci, yapımcı ve yaşadığımız dönemin en dikkat çeken caz müzisyenlerinden biri olarak gösterilen Robert Glasper’ın hangi işini buraya koyacağımı seçerken zorlandım. Çıktığı yıldan bu yana, bıkmadan tekrara aldığım ve konserini Babylon’da en önden izleme şansı bulduğum, Blue Note etiketiyle çıkan bu albümde karar kıldım. Glasper’a vokal ve saksafonda Casey Benjamin, basta Derrick Hodge ve davulda Mark Colenburg’ün eşlik ettiği ve bizi bir kez daha ama bu sefer bambaşka bir türler arası yolculuğa çıkaran albümdeki favorilerimden biri, vokallerini Glasper’ın kendisinin yaptığı ‘Thinkin Bout You’. Albümü açan ‘This Is Not Fear’ ise 2020’de bile hâlâ bana ilham olan takıntılarımdan. ArtScience’ı Glasper’ın diğer işlerinden ayırıp buraya almamın sebebi, ekipteki herkesin müzisyenliğinin yanı sıra yapımcı ve yazar olarak da işe dahil olması ve konuk ağırlamadan, oldukça samimi bir dille turlayan müzisyenlerin hayatını yansıtmalarıydı. Bununla beraber, ekibin özellikle Black Radio ve Black Radio 2 albümlerini dinlemenizi sevgiyle öneririm.”

Snarky Puppy – Culcha Vulcha
GroundUP, 2016

“Benzer bir yaklaşımla, üç numaraya yaptıkları her işi severek takip ettiğim bir diğer ekibi koydum. 2013 yılında çıkardıkları Family Dinner Vol. 1’da, Lalah Hathaway’in müthiş vokaliyle öne çıkan ‘Something’ kaydıyla yakın takibe aldığım ekip, bir önceki seçimimde olduğu gibi konuklarla yaptıkları projeleriyle dinleyiciyi büyülüyor. Ben yine konuksuz bir albümü seçmek ve onları en yalın halleriyle karşınıza çıkartmak istedim. Favori parçam olarak ‘Grown Folks’u seçebilirim ve albümde onu takip eden ‘Beep Box’ ise özellikle 02:38’de giren kickleriyle kalbimi fethedenlerden. Salon İKSV’de seyretme şansına eriştiğim bu yüksek enerjili grubun kurucusu ve basçısı Michael League ile 2017’de Beykoz Kundura Fabrikası’ndaki Hangar’da, Bokanté projesiyle çaldıklarında tanışma fırsatı bulmuştum. Aynı yıl biraz ileri sarıyoruz ve kendisiyle sahnedeydim! Soho House İstanbul’da vokallerde ben, tuşlularda Çağrı Sertel, basta Michael League, gitarda Bora Uzer ve davulda Ediz Hafızoğlu’yla bir konser vermiştik. Michael’ın ve Snarky Puppy’nin yeri bir tık ayrı anlayacağınız ve yine League’e ait plak şirketi GroundUP’tan yayınlanan albümleri Culcha Vulcha’nın arkada sonsuz kere dönerken size de bana geldiği gibi iyi geleceğine eminim. Bu arada yine eklemeliyim; Family Dinner Vol.1 ve Vol.2’yu de sakın es geçmeyin.”

Hiatus Kaiyote – Choose Your Weapon
Flying Buddha/Sony Masterworks,  2015

“Dört numarada, duyduğum ilk saniyede beni fetheden Avustralyalı genç bir ekiple beraberiz. 2012’de çıkardıkları Tawk Tomahawk’tan sonra heyecanla beklediğim ikinci stüdyo albümleri Choose Your Weapon’ı yayınlayan; vokal ve gitarda Nai Palm, basta Paul Bender, tuşlularda Simon Mavin ve vurmalılarda Perrin Moss’tan oluşan Hiatus Kaiyote’yi, 22. İstanbul Caz Festivali’nin kapanış partisinde Uniq İstanbul’da dinleme fırsatım olmuştu. Bu albümü, grubun müziğe yaklaşımı, ses tasarımları, harika vokalleri, ritmik değişkenliği ve bir kez daha bu listedeki tüm albümler gibi, türler arası duruşundan dolayı çok ilham verici buluyor, beş sene geçmiş de olsa hâlâ keyifle dinliyorum. Favori parçam ise beş dakika elli bir saniyelik muhteşem bir yolculuk olan ‘Shaolin Monk Motherfunk’.”

Soweto Kinch – The New Emancipation
Soweto Kinch Recordings, 2010

“Beş numarada listenin kapanışını yapan şahane isim ise yine kişisel tanışıklığımız ile kalbimi iyice fethetmiş, çok ilham verici bulduğum Soweto Kinch ve -listedeki bir diğer ‘müzisyenin kendi plak şirketinden yayımlanmış- albümü The New Emancipation. Listemdeki en eski albümü kendisinden seçmiş olduğum, İngiliz caz ve hip hop sanatçısı, saksafoncu ve rapçi Soweto, müziğe yaklaşımındaki entelektüellik ve parçalarındaki girift yapılarla dikkatimi çeken isimlerden. Kendisini vokallerini Jason MacDougall’ın yaptığı ‘Help’ parçasıyla tanımıştım. Albümdeki favori parçam ise on dakikayı aşan süresiyle gerçekten bitmeyecekmiş hissini veren –ve hiç bitmesin istediğim– ‘Never Ending.’ Albüm yine güçlü bir ekipten oluşuyor. Benim en dikkatimi çeken ve yine kendi projelerini de bu listeye layık gördüğüm isimler arasında daha önce yazıda adı geçen Ambrose Akinmusire ve Thundercat’le çalışmalarından ve projesi Nyeusi ile 2018’de çıkardığı albümden tanıdığımız Justin Brown davulda Soweto’ya eşlik ediyor. Üç parçada ise klarnet, bas klarnet ve tenor saksafonuyla albüme konuk olan, Sons Of Kemet ve The Comet Is Coming projeleriyle son yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz Shabaka Hutchings var. Soweto ile 2017 yılında bir konser vesilesiyle (tabii ki!) tanışmıştım. Bas-vokal duo projem Songs From A Breeze ile Borusan Müzik Evi’nin sezon açılışını yaptığımız konserimizde kendisini sahnemize konuk etmiştik. (Bana kimi hayal ediyorsun sizinle dediklerinde, aklıma ilk Soweto Kinch’in ismi gelmişti ve bunun gerçekleşmiş olabilmesi hâlâ rüya gibi geliyor!) O bizim şarkılarımıza eşlik ederken, biz de onun parçalarını onunla birlikte yorumlama şansı bulmuştuk. Sahne hayatımın belki de en unutulmaz anlarına ev sahipliği yapan bu konserde, bu albümden de ‘Escape’ adlı parçayı seslendirmiştim. Albümde ‘Help’ ve ‘Escape’ gibi vokal konuk eden parçalar olsa da, Soweto Kinch’i The New Emancipation boyunca alto ve tenor saksafonuyla olduğu kadar spoken word ve rap türlerindeki vokalleriyle de dinliyoruz. Ses kullanımları, teatrallik ve yer yer avangart diyebileceğimiz müzikal yaklaşımıyla çok değerli bulduğum bir albüm.”

“Rap’le başladık, rap’le bitirdik ama araya bolca caz armonisi, caz müzisyeni ve bu hileli anlatım sayesinde beşten çok caz albümü sığdırdık. Umarım dinlerken benim kadar zevk alır siz de ilhamla dolarsınız. Sevgiler Bant Mag. ailesi, müzikle kalın!”