2023’ün bahar ayalarında hayatımıza giren Goblin Daycare, ayakları yerden kesen canlı performansları ve lezzetli freakoutlarıyla baş döndürüyor. Yaptıkları müziği etiketlemek isteyenlere, DEVO’dan ilhamla 2010’larda vücut bulan “egg punk” tabirini uzatabiliriz. Bizim “lo-fi”, “neşe”, “ateş”, “zindelik”, “salaş”, “nükteli”, “haşarı” gibi anahtar kelimelerimiz var.
İlk işleri Q: EP? A: EP!! ile yaptıkları sıkı çıkışı, bir remiks derlemesi takip etti. Dünyanın farklı köşelerinden grupların katılımıyla, Filistin’le dayanışma amaçlı bir toplama albüm için kolları sıvadılar. Nihayetinde ABD ve Avrupa’dan farklı bağımsız etiketler tarafından kaset baskıları da üretilen, gelirinin tamamı bölgedekilere destek olan farklı yardım kuruluşlarına aktarılan 27 parçalık Palestine Solidarity Compilation, 12 Ocak 2024 günü yayımlandı.
Şimdilerde, A Place To Bury Strangers üyesi Oliver Ackermann’ın kurucusu olduğu Dedstrange etiketiyle ilk LP’sini yayımlamaya gün sayıyor Goblin Daycare. 17 Mayıs’ta yayımlanacak AGITPROP HOTLINE!! öncesi grubun dört üyesi Mama Goblin, Teoman, Eylül ve Bora’yla buluşup bu heyecana ortak olduk; yollarının nasıl kesiştiğini ve bir arada olmanın nasıl hissettirdiğini konuştuk.

Goblin Daycare serüveni, kurulmak üzere olan başka bir grubun buhar olmasıyla başlamış aslında. Mama Goblin, söz konusu grup için yazdığı parçaların demolarını evde kaydetmiş; çeşitli sebeplerden dolayı o proje rafa kalkınca da tek başına tamamlamaya karar vermiş. Miks ve master işlemlerini de kendi başına hâlledip, ilk Goblin Daycare yayını olan Q: EP? A: EP!!’yi Nisan 2023’te ortalığa salmış.
Lo-fi estetiğe, prodüksiyon tercihlerine yönelmesi de bu döneme denk geliyor. Daha önceleri İzmir’de bir solo albüm kaydettiğini ve dinleyenleri “tek başına bunu nasıl yapmış!” diye hayrete düşürmeyi arzuladığını anlatıyor Mama Goblin. Bu gibi düşüncelerin, şarkıların asla sona ermemesine sebep olduğunu gördükten sonra kendi tabiriyle “kafayı sıyırmamak” için başka bir yola sapmaya karar vermiş. İyi ki de sapmış tabii.
O zamanlar dinlemeye başladığı bazı gruplardan aldığı ilhamla kayıtlara yeni bir açıdan yaklaşmış Mama Goblin. Bir nevi “böylesi de mümkün” hissinin sağlamasını da yaptığı ev stüdyosu kurulumunu şöyle tasvir ediyor:
“Yatağımda, laptop-ses kartı-gitar ve kötü kulaklıklarla yapıyorum kayıtları. Bu tercihte üşengeçlik ve maddi sıkıntılar da etkili tabii ama bunun rahatlığı bambaşka. Stüdyo stresi falan olsa böyle bir grup olamazdık bence.”
Goblin Daycare’i benzer işitsel yapıtaşlarına sahip gruplardan ayıran unsurların başında hem şarkılarına hem performanslarına sinen alaycı üslup gelmekte. Evet öfkeliler, evet canlarını sıkan pek çok şey var. Ama bunlarla başa çıkmayı, parmakla gösterip her birine gülerek kotarıyorlar. Mama Goblin, şarkı yazarlığındaki bu kırılmayı aile evinden çıkıp İstanbul’a geldikten sonra yaşadıklarıyla ilişkilendiriyor. Barınma gibi temel sıkıntılar deneyimlemiş olması, şarkılarda ev sahibinin kulaklarını pek çok kez çınlatmasına sebep oluyor örneğin.
Vaaz verir bir tonda duyulmaktan kaçındığını belirtiyor Mama Goblin, çok sevdiği Crass örneğini vererek. Sinirini bozan bir şeyler oldukça grup arkadaşlarını arayıp uzun uzun içini döküyor; hatta kimi zaman ağzından çıkan şeylerden etkilendiklerini bir kenara not alıp, sonra şarkılarında değerlendiriyormuş. Türkçede kendini yeterince iyi ifade edemediğini düşündüğünden İngilizce yazdığını söylüyor. Ama dil tercihinin başka bir sebebi de var:
“Kendi ismimi de vermediğim bir proje, biraz beni geren kısımları var. İngilizce bilen bir sürü insan var ama en azından akrabalarımı eleyebiliyorum. Ailede annem dışında sözleri açıp bakan biri yok neyse ki! Yüzde 70 filtreleyip o kısma ulaşabilmek içimi rahatlatıyor.”

Peki Goblin Daycare’in Mama Goblin’in yatağından çıkıp sahnede esen bir fırtına hâlini, ya da başka bir deyişle dört kişilik grup formunu alması nasıl oldu? Herkesin bu ekibe katılmasının farklı hikâyeleri var. Basçı Teoman’la uzuuun bir geçmişleri varmış. İkisinin de Cliff Burton profil fotoğrafı olan Facebook hesapları aracılığıyla 10-11 yıl önce tanışmışlar. Teoman’dan dinleyelim:
“Kendimizi bildik bileli Mama Goblin’le tanışıyoruz, müzik zevkimiz de birlikte büyüdü denebilir. Onun yazdığı çoğu parçaya da maruz kalmış, pardon dinlemiş biri olarak da… Onu bireysel olarak da iyi bildiğim için elinden çıkmış bir şeyin arka planına da bakmam kolay oluyor. Objektif bir şekilde Goblin Daycare şöyledir, böyledir gibi tanımlar yapmam zor olur ama yaptığımız müziği çok seviyorum.”
Klavyede gruba katılan Eylül’le birlikte müzik yapmak bir süredir Mama Goblin’in aklındaymış. Yaptığı kayıtları onunla paylaşmış, fikrini almak istemiş. Eylül bu sürece “İlk attığında dinlememiştim, tekrar söylediğinde oturup dinledim. Kafayı yedim!” diyerek açıklık getiriyor. Noise dinlediğini ama punk’la pek arası olmadığını anlatan Eylül, demoları dinledikten sonra yaşadığı yükselişi şöyle özetliyor:
“Lo-fi müzikler bana küçük bir karavandaymışım gibi hissettiriyor. Dinlediğimde zaten alıcı gözle bakmış, ‘Evet bunun içinde olmak istiyorum, ben klavye çalmak istiyorum’ demiştim. Bir de Mama Goblin albüm çıkmadan önce bizle playlistler paylaşıyordu. Onlara baktım; Prison Affair, Snõõper gibi grupları dinleyince ‘müzik illa çok ciddi, uzun ve sıkıcı olmak zorunda değil’ diye düşündüm. Eğlenebiliyor olmak iyi geldi. Bir yıl içinde müzikal olarak bambaşka kapıları açtı, çok mutluyum.”
Ve dörtlüye son katılan Bora. Mama Goblin gitar çalıp söylemenin çalışmayacağını bilse de bir şans vermiş, olmayınca da bir gitarist arayışı başlamış. O sıralar İstanbul’a yeni taşındığı için çoğu kişiyi henüz tanımadığından, gitarist önerisi için Taner Yücel’in kapısını çalmış. Ânında nokta atışı bir öneriyle Bora’yı ortaya atmış o da. “Tanıştık ve âşık olduk kendisine” diye anlatıyor Mama Goblin. Bora da aşk yaşıyor ama biraz karışık:
“Kayıtları dinleyince keyfim çok hoş oldu, birazcık da canım sıkıldı. Çünkü ben de biraz egg punk bir şeyler yapmaya çalışıyordum kendimce. Mutlu oldum, çalarken de ait olarak hissettiğim için yıldızlar birleşmiş gibi bir şey oldu.”
Goblin Daycare ilk konserini apar topar, bir-iki prova alıp EP’nin çıkışından yalnızca günler sonra 29 Nisan 2023 günü Karga sahnesinde vermişti. Davet, Emaskülatör üyesi Fulden’den gelmiş. Bu birçok anlamda ilk. Bora pek çok grup ve müzisyenle çalıyor bir yandan ama Teoman ve Eylül, Goblin Daycare için “ilk gerçek grubumuz” diyor. Mama Goblin de söz konusu gecede ilk kez vokalist olarak sahneye çıkıyor. Şu an imajının tamamlayıcı bir parçası olan fiyakalı gözlükleri de stresi azaltması umuduyla sahneye çıkarken takmış. “Gergin çıktım, ettim ama ilk şarkıdan sonra insanların ne kadar eğlendiğini gördüm ve ısınmaya başladım. Hâlâ da ısınmaya devam ediyorum, bir yerde alev alacağım” diyor sahnede olma deneyimi hakkında.
Söylediği şey gerçekten önemli, zira bir Goblin Daycare konserine gittiğinizde müziği sevmekten bağımsız bir öfori deneyimliyorsunuz. Sahnedekilerden, neşelerinden ve keyiflerinden yayılan bir öfori hâli, bir heyecan dalgası, yakıcı bir freakout. Bunun dinleyiciye geçtiğinin onlar da farkında elbet. Teoman “viral müzik” tanımını yapıyor, çok doğru!

Ne yazık ki günümüz koşullarında bağımsız bir grup için yurt dışında turne yapmak pek gerçekçi bir hayal değil. Anlattıklarına bakılırsa, Goblin Daycare’i hayata geçirirken başka ülkelerin underground mekânlarında çalma isteği başlıca motivasyonlardan biri olmuş. Nitekim dörtlü, ilk EP’nin üzerinden dört ay geçmişken üç konserlik bir Gürcistan turnesine çıkıyor. Grubu birbirine kenetleyen deneyimlerden birine dönüşüyor bu turne.
“Bora’nın bir lafı var, çok severim: ‘Yıllardır tanıştığın bir insanla tatile gidersin, bu herif neymiş dersin; ben sizle bir tatile çıktım ve çok mutluyum.’ Durumu çok güzel özetliyor bence” diye anlatıyor Teoman. Turneden konu açılınca bol kahkahalı anekdotlar da dökülüyor. Belli ki en akılda kalıcı deneyimlerden birini Kutaisi’de yaşamışlar. “Çok bedava bira” gibi ünlem sesleri mevcut röportajın ses kaydında. Bir de çaldıkları Old Galeon isimli mekânın kahve – limonlu shotlarını anlatıyor Bora, ağzı sulanarak.
Bu mekânda biraz daha kalacağız. Çaldıkları gecenin diğer konukları post-punk gruplarıymış; hatta bu şehir Gürcistan’ın post-punk başkenti olarak anılıyormuş. “Gölü bile griydi, o kadar post-punk” diyorlar. Old Galeon dinleyicisinin müziklerine tepkisiz kaldığını da gülerek anlatıyorlar. Her konserde sesinin kısıldığını söyleyen Mama Goblin, o gece bir parçasını sahnede bıraktığı görüşünde. Çok çabalamış yani:
“Oradaki izleyicilerin ilgisini çekmemesi kanıma dokundu, direkt herkesin içine girip bağırmalı, kendimi yerden yere atılmalı bir şekilde söyledim. Hiç de işe yaramadı! Kalp krizi geçirdiğime emin gibiyim; konser bittiğinde ölüyordum, kaldırıma yattım, başımda bir köpek falan bekliyor.”
Ne güzel ki bu ânın, Eylül’ün Mama Goblin’in gülümsemesine dikkat çektiği bir de fotoğrafı var.

Goblin Daycare’in şimdiye kadarki akışında konserler önemli dönüm noktaları. Kulağa başka bir zamana ait bir hikâye gibi gelse de yeni albümleri AGITPROP HOTLINE!!’ın yolu da bir konserden geçiyor. Mevzu Records’ın konuğu olarak ilk İstanbul konserini veren A Place To Bury Strangers’tan önce Goblin Daycare sahne alıyor. Grubun esas kişisi Oliver Ackermann, aynı zamanda Dedstrange plak şirketinin de sorumlusu.
İstanbul ziyareti öncesi kendisiyle yazışmalarımda Goblin Daycare’i dinleyip çok beğendiğini, kasetlerini sipariş ettiğini heyecanla anlatmıştı, konser günü de bu heyecanı etrafa yayılıyordu. Goblin Daycare sahneden indikten sonra hepsine uzun uzun sarılmış; övgüler dizmiş.
Oliver’dan bahsederken müziğiyle de Death By Audio ile yaptıklarıyla da Dedstrange etiketiyle de kendileri için bir kahraman olduğunun altını çiziyor Mama Goblin. Bu temas hâliyle çok değerli. Peki yeni albümün Dedstrange’e uzanması nasıl oldu?
“Konser sebebiyle bir tanışıklık oldu, dünyalar tatlısı insanlar zaten. O gece Şahika’ya, ertesi gün Karga’ya gittik beraber. Ama o sıralar hiç label – albüm falan konuşulmadı. Soundumuza yakın labellara albümü atarken Dedstrange’de yollayayım dedim, ‘Oliver müziğimizi beğendi’ diye düşünerek. Albümü de beğendi. Randımanlı bir şekilde çalışmaya başladık. Çok mutluyuz böyle olduğu için.”
AGITPROP HOTLINE!!, 17 Mayıs’ta yayımlanacak. Albümden “Boss Man”, “Business Is Business” ve “Liar, Liar” klipleriyle birlikte önden salındı ortamlara. Şarkıların yarısı bir süredir konserlerde çalınmakta, dinleyip aklınıza takılmış olan şarkılar varsa, kısa süre içinde streaming servislerinde olacak. Sonrasında kaset ve plak baskıları da yolda tabii.
EP’deki sound, çiğlik, filtresiz üslup ve kir-pas yine yerli yerinde. Hatta Mama Goblin, sound değişmesin diye gitarının tellerini yenilemek için bile kayıtların bitmesini beklemiş. Yine yatak odasında, laptop’una kaydettiği parçalardan oluşuyor AGITPROP HOTLINE!!. Önceki işlerine aşinaysanız şaşırtmıyor ama şarkıların sürekli dinleyeni gıdıklayan tarafları var. Çok iyi zamanlar yaşatacağını bildiğiniz bir partiye dalmak gibi. Parçalar arasındaki boşlukları dolduran nokta atışı sample’larla da belli belirsiz zamanlardan bir yayın kuşağına denk gelmişsiniz hissi uyandırıyor. Sözler yine sivri, yine nükteli. Albüm ismi de üzerine düşündüren bir tamlama. Nasıl ortaya çıktı acaba?
“Agitprop (propaganda) fonetik olarak da sevdiğim bir kelime. Sözlerin de öyle bir havası var gibi. Hayali bir hotline’ı (yardım hattı) arıyorsun, birisi ‘biliyor musun aslında şöyle, aslında böyle’ diye kafanı ütüleyip hayattan nefret etmeni sağlıyor. Düşününce benim yaptığım da benzer bir şey; parayı atıyorsun ben de kulağınıza bağırıyorum 15 dakika kadar.”

Albüm için hazırladıkları pek çok sürpriz var. Bunlardan biri, farklı ülkelerden plak şirketlerinden çıkacak kaset baskılarında gizli. Her farklı edisyonu, farklı bir cover kaydıyla eşleştirmişler. The Police, DEVO gibi grupların şarkılarına yaptıkları coverlardan bahsediyorlar. Teoman “Daha çıkmadan lost media olan Goblin Daycare kayıtları” diyor bunlar için. Mama Goblin ise birisinin (!) bootleg olarak bir yerlere yükleyeceği düşüncesinde.
DEVO demişken… 2023 yazında ÇOKGEÇ ile Bant Mag. Havuz / Bina’da bir konser vermişti Goblin Daycare. Konser için hazırladıkları tanıtıcı metin şu cümleyle bitiyor: “Yarışmaya İstanbul’dan katılıyor, büyüyünce DEVO olmak istiyorlar.” Mama Goblin’e kalırsa bu, bugüne kadar yazdığı en iyi cümle! DEVO gibi efsaneler kuşağında konumlanan bir başka isim de şu sıralar Goblin Daycare ile temas hâlinde: Henry Rollins. KCRW radyosundaki programında yeni keşfettiği Goblin Daycare’den övgüyle bahsediyor, ne tesadüf ki aynı bölümün şarkı listesinde DEVO’dan “Space Girl Blues” da çalıyor. Röportajımızdan sonraki günlerde yayımlanan bir başka programında da “Boys!” ile İstanbul’a bir selam daha çakıyor Henry Rollins. Havaya uçtuklarını tahmin etmek güç değil tabii ki. “Bandcamp’ten her alımın faturası geliyor. ‘2 dolar – Henry Rollins’ diye bir fatura var. Tişörtünü yaptırmak istiyoruz.” diye özetliyor Mama Goblin.
Henüz bu tişört değil ama başka Goblin Daycare tişörtleri yolda. Bizzat Mama Goblin tasarımı yeni merchler, 16 Mayıs akşamı arkaoda’da gerçekleşecek lansman konserinde stantta olacak. AGITPROP HOTLINE!! öncesi çıkan teklilerin kapak görselini de o hazırlamış. Bu adanmışlık, her şeyle bizzat ilgilenme coşkusu çok değerli. Plak şirketlerine, konser mekânlarına da kendileri ulaşıyorlar. Bir menajerleri yok, ihtiyaç da duymuyorlar. “Bizimle aynı samimiyette iletişim kurabilecek biri olsa belki ama gerek yok” diyorlar.
Müzik dışında onları ortak zeminde buluşturanın ne olduğunu sorduğumda da hep bir ağızdan sayıyorlar: “SEVGİ, SAYGI, DOSTLUK”. Beşimiz de 32 diş sonlandırıyoruz sohbeti. Albümü dinlerken de konserde onlar eşliğinde tepinirken de kendinizi bu hâlde bulmanız çok olası.