Yepyeni Deerhoof albümünü, gruptan Satomi Matsuzaki ile masaya yatırıyoruz!


Bant Mag. ekibinin bir arada geçirdiği 10. yılı geride bırakırken, retrospektif hissiyatımız Deerhoof’un yeni albümü La Isla Bonita’yı yayınlamasıyla birlikte iyice tavan yaptı! Ekibin İstanbul’da ilk konuk ettiği gruplardan biri olan Deerhoof, yayınladığı her albümle bizi mest etmeyi, ters köşeye yatırmayı hattâ kafamızı karıştırmayı başarmıştı. Yeni albüm La Isla Bonita da”Last Fad”, “Exit Only” ve “Tiny Bubbles” gibi şarkılarıyla kısa sürede favori Deerhoof albümlerimizden biri oldu! Ekibin müziğinde her zaman hissedilen pop tınısı, yine kendilerine özgü ve yine önceden duymadığımız şekilde işleniyor albümde. Yılın sonlarında yayınlanan bu heyecan verici albümü ve Deerhoof’un geride bıraktığı yirmi yılı, grubun vokalisti ve basçısı Satomi Matsuzaki’yle konuştuk!

https://bandcamp.com/EmbeddedPlayer/album=1474790758/size=large/bgcol=ffffff/linkcol=333333/artwork=small/transparent=true/

Geride bıraktığımız yirmi yılda grup olarak hevesleriniz nasıl değişti? (Tabii değiştiyse!)
Grup olarak herhangi bir hevesimiz olduğunu düşünmüyorum. Sevdiğimiz müziği çok sevdiğimiz için sürekli olarak çalmaya devam etmek istedik. Deerhoof asla eğlenmeyi bırakmadı. Dünyayı keşfeden bir aile gibiyiz. Kendim için doğru gruba katılmış olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

La Isla Bonita’yı sizin için bugüne ait bir albüm kılan şeyler nedir?
Yirmi yıldır bağımsız olarak işler yapan bir grubuz ve bu ciddi bir mesele. Kendi kayıtlarımızı ve menajerliğimizi kendimiz yapıyoruz. Konserlerimizde ürünlerimizi kendimiz satıyoruz. Tüm ekonomik krizler ve doğal afetler insanlara hayatlarındaki önemli şeylerin neler olduğunu fark ettirdi. Bu para değil. Kendinizi, ailenizi ve arkadaşlarınızı nasıl koruyacağınızı bilmeniz gerekiyor. Kendin yap! İşte bu. La Isla Bonita Ed’in bodrum katında çok pahalı olmayan mikrofonlarımızla kaydedildi. Sadece on gün boyunca oradaydık. Bir tür gitar kampı gibiydi. Günde üç kez birlikte yemek pişirdik ve yedik. İnsanlar bugünlerde gerçek olmaktan bahsedip duruyor. La Isla Bonita gerçektir.

Albümün ismini bir Madonna klasiği olarak seçme kararını alırkenki motivasyonunuz neydi?
Albüm ismi Ed’in eşinin fikriydi. Bunun komik bir isim olduğunu düşündük çünkü bu söz Madonna’nın klasik bir şarkısı olmasının yanısıra İspanyolcada ‘’güzel ada’’ anlamına geliyor. Ben Japonya isimli güzel adadan geliyorum. Ayrıca Deerhoof’un müziğinden pek hoşlanmayan biri Twitter’da, Madonna’nın bizi dava etmesi gerektiğini yazmış. Kahkahalarla gülüyorum. Kimse ‘’güzel ada’’ sözüne sahip olamaz!

Deerhoof yirmi yılı geride bırakıyor ve bu albümün sunumunda ve içeriğinde kadının müzikteki yerini kutlama hissi fazlasıyla öne çıkıyor, bir anlamda geldiğin yeri kutlamak gibi. Ve bu enerji hâlâ fazlasıyla canlı tabiî ki. Birçok çağdaş kadın sanatçının deneyimlediği ve söylediği gibi bugün hâlâ erkeklerin baskın olduğu bir dünyadayız. Bir kadının liderliğindeki bir grubun üyesi olarak, bugünün müzik dünyasıyla başladığınız zamanı nasıl kıyaslarsınız?
1995 yılında San Francisco’ya taşındığım ve Deerhoof’a katıldığım dönemler, riot girrrl akımının revaçta olduğu dönemin hemen sonrasıydı. Batı yakasında fazlasıyla kız grubu vardı. Birçok kadın müzisyenle tanışarak kendimi cesaretlendirmiştim. Ben de genç kadın sanatçıları şanslarını deneyip, bir şeyler keşfetmeleri için cesaretlendirmek istiyorum. Sanırım şu an bu oluyor ve ben de bu işin amigolarından biriyim. Albümümüzdeki ‘’Paradise Girls’’ bu mücadele için yapıldı!

Pop müziği ele alış biçiminiz her zaman çok ilham verici oldu. Bugünün pop müziğini nasıl tanımlarsınız?
Pop her şey olabilir. Bu bir tür bukalemun gibi bir müzik. Bu yüzden de havalı. Diğer müzik türleri gibi gerçek bir tanımlaması yok. Bir gün hip hop söyleyebilirsiniz, ertesi gün EDM’e eşlik ediyorsunuzdur. O an ilgi gören şey neyse o.

İnsanlar grubunuza saf bir ses öğesi olarak davrandığı zaman nasıl hissediyorsunuz?
Biz insanların gerçekten hissettikleri şeyleri hissetmelerini hoş karşılıyoruz. Kendinizi özgür hissedin!

Albümün basın bülteninde ilham kaynağı olarak birçok müzisyenin ismini vermişsiniz ve bu liste epey kışkırtıcı! “Exit Only”nin yazım aşamasında Ramones’un önemli bir ilham kaynağı olduğunu okumuştuk. Tüm grubun hemfikir olduğu, La Isla Bonita’ya genel olarak ilham vermiş bir albüm seçmenizi istesek bu hangi albüm olurdu?
Tüm Deerhoof üyeleri farklı müzikler dinliyor ve çok nadir olarak aynı müzikleri seviyoruz. Ama iş birlikte müzik yapmaya geldiğinde, hepimiz neyin iyi tınladığı konusunda hemfikir oluyoruz. Ben hiçbir zaman bir Ramones albümü almadım ama bir cover’larını çalmamız istendiğinde onların müziklerinin nasıl çalındığını öğrendim ve bunu Deerhoof tınılarına çevirdim. La Isla Bonita için ilham kaynağımız genel olarak 2014 başlarında Amerika’yı turladığımız dönemde geldi. Bazı üniversite öğrencilerinin bodrum katı partilerine katıldık ve başka grupların enstrümanlarıyla çaldık. Viking punk rock stili! Çocuklar işin fazlasıyla içindeydi. Kafa sallıyor ve pogo yapıyorlardı. Bizim için sürpriz bir şekilde eğlenceliydi çünkü geride bıraktığımız 10 yıl boyunca böyle konserlerimiz olmamıştı. Her zaman güzel monitörlerimiz ve kendi kıymetli ekipmanımız vardı. O konseri verdikten sonra, bu hissi bir sonraki albümümüze taşımak istedik. Sonrasında da La Isla Bonita doğdu.

Image

Prodüktör Nick Sylvester’la özellikle vokallerin prodüksiyonu üzerine çalıştınız. La Isla Bonita’yı diğer Deerhoof albümleriyle kıyasladığımız zaman, vokaller her zamankinden daha ön planda. Neden şimdi? Neden bu albüm?
Deerhoof her zaman yeni şeyler denemeye istekli olmuştur. Kaydettiğimiz her albümde yeni şeyler deniyoruz. Bu sefer bir vokal prodüktörüyle çalışmayı denemek istedik. Nick çok eski bir arkadaşımız ve bizim için aklında bir vizyonu vardı. Onun bana vokal ifadelerimi nasıl dışa vurabileceğimi anlatması çok eğlenceliydi. Bazen mikrofona bağırmam gerekti, ki bunu on yıldan daha eski olan ‘’Come See The Duck’’ şarkısından bu yana hiç yapmamıştım. Kendimi yeniden 90’larda hissettim!

La Isla Bonita’nın kayıt aşamalarından bahsedebilir misiniz? Her zamankinden farklı ve deneysel bir şeyler yaptınız mı? Albümü Oregon’da Ed’in bodrum katında kaydettiğinizi biliyoruz. Albümü orada kaydetmenin Deerhoof açısından faydaları neler oldu?
Ed’in evinde 10 gün kaldık ve tüm enstrüman partisyonlarını orada kaydettik. Sonrasında Greg ve ben Nick eşliğinde bir hafta boyunca vokalleri kaydettik. Ed’in evinde kayıt yapmanın faydaları: Ed kendi oyuncak kaniş köpeği Oogie ve eşiyle zaman geçirebildi; Satomi kendine ait prenses yatak odasına sahip oldu; yakındaki sağlıklı yemek dükkânına yürüdük ve birlikte yemek pişirdik ve son olarak Ed’in bodrum katı bizim günün istediğimiz zamanı yüksek sesle çalıp kayıt yapmamıza elverişliydi.

Gruptan John Dieterich, yakın zamanda Türk müzisyen Cüneyt Sepetçi’yle çalıştı. İkisi nasıl bir araya geldi? Sepetçi’nin müziğiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Tanrım! Bunu bilmiyordum. Harikaymış!

Bob Dylan geçtiğimiz günlerde yeni müziği dinlerken gerildiğini söyledi. Bunu söylerken de müziğin “iş” kısmının, yaratıcı kısım üstünde hiçbir zaman bu denli baskın olmadığına değiniyordu. Geçmişin müziğiyle kıyasladığınız zaman, bugün duyduğumuz şey satıp satmayacağının üzerinden değerlendirildiğini görüyoruz. Bu yorum hakkındaki düşünceleriniz neler?
Biz Bob D.’den biraz daha farklıyız. Müziğin hayatta kalanları olarak her zaman her işimizi kendimiz yapmayı tercih ettik. Her zaman nelerin olup bittiğinin farkındaydık ve bunlar hakkında çok duyarlıydık. İnsanların ve dünyanın değişmesi konusunda gerilmiyoruz. Biz de onlarla birlikte değişiyoruz. Onlar bizi dinlerken, biz de onları dinliyoruz.

En yakın zamanda duyduğunuz ve aklınızı tamamen uçurmana sebep olan müzik neydi?
Dürüst olmak gerekirse son zamanlarda duyduğum hiçbir şey aklımı uçurmadı ama Kentucky’den White Reaper’la turne yapmaktan çok keyif aldım. Onlar kesinlikle çok eğlenceli bir rock grubu. Ruhları muhteşem!

  1. 50’ler, 60’lar, 70’ler ve Zeki Müren

    Uzun zamandır beklediğimiz İşte Benim Zeki Müren sergisi kapıları açtı. Serginin küratörü, yazar ve araştırmacı Derya Bengi’yle, Murat Meriç sizler için konuştu.

  2. Toplumsal hareketlerin ağ tipi mücadelesi: Yaşasın enternasyonal dayanışma!

    Avrupa’daki farklı mücadeleleri müşterekleştirme çabasında bir ağ olan Agora99’un İstanbul toplantısından Bant Mag.’ın izlenimleri: Agora99, Avrupa’daki farklı mücadeleleri ulusötesi bir boyuta

  3. Ulusötesi örgütlenme pratikleri: Agora99

    Bu sayfalarda Agora99 bünyesinde yer alan onlarca katılımcı gruptan birkaç tanesinin farklı mücadelelerinin detaylarını ve İstanbul’da ulaştığımız aktivistlerle yaptığımız söyleşileri bulacaksınız. Öncelikle

  4. “Belki oyuncu değilim, ressam hiç değilim!”: Güven Kıraç

    Arthouse, ana akım, TV demeden oynadığı her mecrada, her karakterle bizi kendine kopmaz bağlarla bağlayan Güven Kıraç'ın "Yüz Buldum" isimli bir resim sergisi açtığını duyunca soluğu oyuncunun yanında aldık.

  5. Pop ve arabesk Ceylan Ertem’in kalbinden geçerken…

    Beklediğiniz pop ve arabesk dozu geldi! Yeni Ceylan Ertem albümü "Amansız Gücenik" tekrar tekrar dönedursun, onu azat eden çocukluk anılarından Yıldız Tilbe’yle olan münasebetine, albüme dair Ertem'den aldığımız yanıtlar burada.

  6. Deerhoof dünyayı keşfetmeye devam ediyor: ”La Isla Bonita”

    Yepyeni Deerhoof albümünü, gruptan Satomi Matsuzaki ile masaya yatırıyoruz!

  7. Ya çıkarsa…: Sekiz düet albüm

    Yıl: 2018. Furya: Düet yapmak.

  8. Şarkı şarkı BaBa ZuLa ve 34 Oto Sanayi albümü

    Özlediğimiz Baba Zula sesi yeniden kulaklarımızda... Japonya'dan sonra Türkiye'ye gelen "34 Oto Sanayi"yi Murat Ertel'e şarkı şarkı sorduk. İşte Ertel’in yanıtları ve Mert Tugen’in çizimleriyle yeni BaBa ZuLa albümü sizlerle.

  9. Einstürzende Neubauten: “Geçmişi unutan onu tekrar eder”

    3 Aralık’ta CRR Konser Salonu’nda gerçekleşecek "Lament" konserinin Blixa Bargeld’in kendini sakatlamasından ötürü iptal olmasının üzüntüsünü sizlerle paylaşıyor, Bargeld'e geçmiş olsunlarımızı iletiyor ve I. Dünya Savaşı hakkındaki ilginç teorilerini Membranes grubunun kurucusu ve Louder Than War patronu John Robb’a anlattığı bu kafa açıcı röportajla yetiniyoruz.

  10. Duygusal tahribata hazır: Dorian Wood

    Los Angeles'lı çok yönlü sanatçı Dorian Wood ile, ilk albümünün ilk şarkısından son albümünün son şarkısına, kuir sanatına, fillere, kabuslara ve ırkçı antika figürlere uzanan bir “yaz sonu” muhabbeti.

  11. 2014 bitmeden Türkiye’den yeni filmler

    Sonbahar sezonuyla birlikte birbiri ardına vizyona giren yerli filmler arasında ana akım sinemanın salonları dolduran popüler örneklerinin yanı sıra, yıl boyu festival dolaşmış olan yerli filmler de vizyon yüzü görüyor. Gelecek yıl olmadan vizyonda tamamlamak gereken eksiklerinizi sizler için listeledik.

  12. Ali’nin gelgitleri ve Annemin Şarkısı

    İlk filmi Annemin Şarkısı / Klama Dayîka Min ile Saraybosna ve Antalya’dan ödüllerle dönen Erol Mintaş ile sohbet ettik.

  13. Ana akım sinemaya romantik bir güzellik: Karışık Kaset

    Geçtiğimiz ayın sonlarına doğru vizyona giren, Bir Film’den tanıdığımız Tunç Şahin’in ilk uzun metrajlı filmi Karışık Kaset’i, başrol oyuncuları Özge Özpirinçci ve Sarp Apak ile senaryo yazarlarından Mert H. Atalay ve yazar-yönetmen Tunç Şahin’le konuştuk.

  14. Saçmalığın daniskası: ABC Manifesto

    2. İstanbul Tasarım Bienali'nin aktörlerinden biri olan ABC Manifesto'nun arkasındaki İtalya menşeli Suffix ATI ekibiyle, manifesto kavramı, Gezi olayları ve yaratıcı mücadele üzerine sohbet ettik.

  15. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürleri J. Hakan Dedeoğ[email protected] Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör