Doğaya odaklanmaya davet: “Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler”

Farklı teknik ve malzemelerle çalışan 7 sanatçının işlerini bir araya getirecek Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler sergisi, adını “Evren duyularımızın keskinleşmesini sabırla bekleyen büyülü şeylerle doludur.”* sözünden alıyor. 10 Haziran’da Kalyon Kültür’de açılacak sergi, doğanın döngülerine odaklanarak yavaşlamaya, doğanın kendine has detaylarını algılayarak duyumsamaya; zaman, emek ve sabır kavramları etrafında birlikte düşünmeye davet ediyor. Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler’in küratörü Sezgi Abalı, koordinatörü ise Bahar Güneş.

Sergide Ali İbrahim Öcal, Ahmet Duru, Ayşe Gül Süter, Melis Buyruk ve Sadık Arı’nın yeni ve yakın dönem işleri bir arada. Ayrıca performans sanatçısı Umut Sevgül ile fotoğraf sanatçısı Barbaros Kayan’ın Dikine Ongoing Project kapsamında gerçekleştirecekleri “Şey ve Tekrar” isimli uzun süreli performansları da sergi dahilinde. 

Sergide yer alan sanatçılar ve üretimleri

Ali İbrahim Öcal; imgesel bir yaklaşımla resim, fotoğraf, heykel, yerleştime gibi farklı disiplinlerde yapıtlar üretiyor. Toprak, tohum, filizlenme, büyüme, yok olma, tekrar doğma gibi çok katmanlı imgeler bütününü kapsayan işler üreten sanatçı evrensel, coğrafi ve yerel kültürel kodları olabildiğince bir araya getirmeyi amaçlıyor.

Doğanın makro ve mikro manzaralarını farklı anlatım biçimleriyle sunan işleriyle tanınan Ahmet Duru’nun sergideki çalışmaları, doğanın kendine has takviminin ve mevsim döngülerinin izlerini sürerken, bitkilerin varlıklarını sürdürebilmek için geliştirdikleri yöntemler hakkında düşünüyor. Duru, üretiminde çoğunlukla doğada yaptığı uzun yürüyüşlerden ve gözlemlerden ilham alıyor.

Ayşe Gül Süter işlerinde bilimsel verileri, yeni medya teknolojileri ve geleneksel sanat tekniklerini birleştiriyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki bilim laboratuvarlarında yaşamı değişik organizmalar üzerinden farklı ölçeklerde inceleme fırsatı bulan Süter’in hareket, ışık, zaman ve mekân arasında başlattığı diyaloglar, yeni formlara ve duyusal deneyim alanlarına dönüşüyor. Sergiye “Mikro Küreler” adlı serisiyle katılan Süter’in işi, ışık ve renk temelli bir cam enstalasyonu ve insan hücrelerinin üzerinde gerçekleşmiş bir uçuş simülasyon videosundan oluşuyor. “Mikro Küreler”, Kalyon Sanat’ın içinde bulunduğu Taş Konak’ın büyük salonunda sergilenecek.

Ayrıntıcı bir anlayışla doğal formlar kurguladığı seramik çalışmalarıyla bilinen Melis Buyruk; bitki, hayvan ve insanı tanımsızlaşan formlarda ve ters yüz olmuş bir hiyerarşide buluşturuyor. Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler’de yer alan heykellerinde bir yandan gerçeğe bir yandan da rüyaya dair olana dokunuyor. Buyruk; malzeme, renk ve konu seçimlerinde kültürel referanslara yer verirken, izleyiciyi hep karşılaştığı canlılara dair ön kabullerini yeniden düşünmeye sevk ediyor.

Sadık Arı, bilimsel illüstrasyonların bakış açısıyla ürettiği işlerinde insanın var olurken diğer canlılara galip gelme iştahının yol açtığı talanla ilgileniyor. Arı’nın sergide yer alan desenleri de yine bu gözlemleri ileri taşıyarak, insanın vahşi olanı tanımlama arayışına ve ona karşı verdiği ehlileştirme çabasına direnen bir düşünceye odaklanıyor.

Dikine Ongoing Project’in sergi kapsamında yer alacak “Şey ve Tekrar” projesi, mekana özgü uzun süreli bir performans ve video yerleştirmesi olarak Umut Sevgül ile Barbaros Kayan tarafından gerçekleştiriliyor. Eski tarihli gazeteleri dönüştürerek, bir tanesi bir avuca sığabilecek boyuttaki kürelerle üretilen bir tesbihin kürelerinin teker teker ipe dizilerek mekana yerleştirilmesiyle başlayan performans, tekrarları birbirine bağlayanın ne olduğu sorusunu yola çıkarıyor. Kürelerin üretimi mekandaki hammadde ve araçların bulunduğu istasyonlarda devam ederken, sergi alanının karşılıklı iki odası arasındaki harekette süreksizlik, geçicilik ve yersizlik kavramlarının okumaları gerçekleştiriliyor.

* Bertrand Russell, W. B. Yeats gibi yirminci yüzyılın tanınmış düşünür ve yazarları tarafından da söylenildiği düşünülen alıntıya, İngiliz şair ve yazar Eden Phillpotts tarafından kaleme alınan A Shadow Passes başlıklı kitapta rastlanıyor.

Yazı: Aslı Cangöz