Özdeşleştiren hikâyeler: Isaac Delusion

Röportaj: Hikmet Demirkol - Fotoğraf: Rene Habermacher

Zorlu PSM’nin farklı salonlarına yayılan iki günlük programıyla müziğin çeşitliliğini kutlamaya çağıran MIX Festival, 3-4 Kasım’da geri dönüyor. Bu seneki programın heyecan uyandıran konuklarından biri de Fransız dreampop harikası Isaac Delusion. 

Festivale günler kala, gruptan Loic Fleury ile buluştuk. Müziklerinin derinliklerine odaklanmadan önce, sohbete Isaac Delusion ismine nasıl karar verdiklerini sorarak başladım. Grup isminin gizemli olması fikri en baştan beri akıllarındaymış. Fransız müzisyen, başlangıçta metafizik ile ilgili konulara kafa patlattıklarını, konunun Isaac Newton’a geldiğini, Fransızca olmayan bir terimi kullanmak istediklerini anımsadığını, sanrısal olmaya da çok takıldıkları için bütün bunları aynı kazanda kaynatınca Isaac Delusion ismine geldiklerini anlattı.

Isaac Delusion müziğinin; dinleme ânında kişiyi net şekilde mutlu eden, akışta kalmayı tembihleyen özel bir yapıda olduğunu düşünüyorum. Müziklerinin temeline odaklandığımızda ilk kıvılcımı öğrenmek bize en doğru yolu anlatır diye hissettim. Başlangıçta yeni bir müzik tarzı denemişler; kendisinin akustik folk dans müziği yaptığından, Jules’un daha bilgisayar odaklı bir müzik ürettiğinden bahsetti Loic. Liseden beri bir arada oldukları için aralarındaki uyumu birlikte üretmeye çevirmek isteyen ikili “midnight song” adında bir şarkı yapmış. Tür olarak ikisinin de yaptığı müziğe dokunan bu şarkı, aslında grubun da temellerini o gün atmış. Isaac Delusion’ın grup kimliğinin de bu şekilde oluştuğunu söyleyen Loic, müzik üretmenin en önemli kısmını bu temelden çıktığının da altını çizdi.

Grubun üretimleri ile seneler içinde kazandıkları hayranlarıyla ortaya çıkan uyum ve bu denge de merak ettiğim konulardan biriydi. Beklenti ve bunun getirdiği stres durumuyla nasıl başla çıktıklarıydı esas öğrenmek istediğim. Loic Fleury’ye göre en önemlisi samimi olmak ve istediklerini yapabilme özgürlüklerini muhafaza etmek. En azından başlangıçta bu ruha sahip olduklarını aktaran müzisyen, hayranlarını şaşırtmayı sevdiklerini de aktardı. Konserlerde yeni şarkıları ilk olarak onlarla dinlettiklerini söylerken insanları şaşırtmaya ve yeni şeyler yapmaya devam etmenin onların üretimlerini en çok besleyen damar olduğunu vurguladı. Şaşırtmak demişken, bir hayran yorumu olarak onları en çok neyin etkilediğini de merak ettim. Loic genel olarak gelen yorumların her zaman onları çok mutlu ettiğini ama en önemli yorumun şarkılarının insanların hayatında ve hatta anılarında yer ettiğini söylemelerinin dünyalara bedel olduğu görüşünde.

Isaac Delusion albümlerini arka arkaya dinlediğinizde, pratiklerindeki değişimi ve müzikal gelişimleri direkt size çarpıyor. Peki bu evrim ikiliye nasıl yansıyor? İlk başlarda her şeyin odalarında kendi başlarında yaptıkları müziklerden ibaret olduğunu söylüyor Loic, esas deneyimin sahne tecrübesiyle başladığını ekleyerek. Ekibe bas gitarist ve davulcu da katılınca grup gibi olduklarını, deneyimlerle de daha çok büyüdüklerini hissediyormuş.

Hikâye anlatmanın incelikleri

Ben ne zaman Isaac Delusion’ı dinlesem, yarattığı hisler mutluluk ve pozitif duygularla çevrili oluyor. Bu bana özgü olabilir elbette, onlar bu şarkıları yaparken hangi duygulardan geçiyorlar onu öğrenmeden edemedim. Loic  Fleury, müziğin yüzde 80’ini üreten kişi. Müziği bir iş gibi görüp, her gün masasına oturup bir şeyler yaratmaya çalışıyormuş. Bu disiplininin herhangi bir ruh hâliyle ilgisi olmadığını sadece çok çalışmakla ve kendisini, daha doğrusu müziğini geliştirmekle alakası olduğunu vurguluyor. 

Sohbet akarken son parçaları “Lost and Found”un parantezini biraz genişlettik tabii. Yolda olan yeni album üzerine de belki biraz ipucu almak için iyi bir sebep olacağını düşündüm. Yeni Isaac Delusion albümündeki şarkıların çoğunun kişisel konuları mesele ediyormuş. Dört sene önce Paris’ten Fransa’nın kırsalına taşınan müzisyen, özellikle Covid ile birlikte hayattan çok izole olduğunu söyledi. Bu sırada LucasV ile tanışmış, özellikle prodüksiyonda yeni isimlerle ortaklaşmanın heyecanını yaşıyor. Tıpkı geçmiş albümlerindeki gibi hikâyeler anlattıklarını, bunların bir tür ruh hâli olduğunu, kimi zaman birçoğunun somut bir anlamı olmasa da fikirler bütünü olduğunu söylüyor. Sonuç olarak anlatmaya gayret ettiği hikâyeler, insanların kendileriyle ve hayatlarıyla özdeşleştirebileceği durumları anlatıyor.

Covid ve izolasyon konuları gündem olunca, üretim hâli bu kadar zengin olan bir ekip için o dönemin nasıl geçtiğini biraz daha dinlemek istedim. Pandemi döneminde çok fazla ürettiğini söyleyen Loic, müziğin onun esas işi olduğunu en iyi bu dönemde anlamış. Diğer yandan her ne kadar çok fazla şarkı üretse de bunlardan belki on tanesini seçip onlarla ilerleyebiliyormuş. Onu en çok zorlayanın ise yeni fikirler getirmekmiş; bu durumu zor olmaktan çıkartmanın yolunu da yeni isimlerle çalışarak bulmuş.

Bu röportaj için hazırlanırken başka bir makalede Loic’in yeni bir şarkı yaptığında onu bir başkasıyla paylaşmakta zorlandığını okumuştum. Bir şarkının kendi zihninden dinleyiciye ulaştığı zaman dilimini sorduğumda, uzun süre şarkıları sadece kendisinin dinlediğini tekrarladı. İyice emin olmadan kimseyle paylaşmadığını, aldığı herhangi bir yorumla şarkının hiç beklenmedik yollara girebileceğini düşünüyormuş. Kimi zaman iki yıldan çok kimselerle paylaşmadan durabildiği bile oluyormuş. Bu sebeple de şarkılar günyüzü gördüğünde, kendisinin o şarkının hissettirdiği duygu dünyasından çok uzakta olabiliyormuş. Yine de artık bunun, bu işin bir parçası olduğunu kabullenmiş.

İlk albümleri yayımlandığından beri üzerinden 10 sene geçtiğini söylediğimde ortamı tatlı bir gurur kapladı. Hâliyle 10 sene önceki bir işi bugünün tecrübesiyle değerlendirdiğinde, eğer varsa neleri değiştirmek istediği sordum. O şarkıları üretirkenki hayat tecrübesi, enstrüman kullanımı ve tekniğin bu durumu var ettiğini anlatırken, bu şarkıların kendilerinin daha genç versiyonu olduğunu kabul etmenin de kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Eski şarkılarda yanlış şeyler bulduğunu ama en önemlisinin yarattığı şeyi insanın kabul etmesi olduğunu hatta o zamanın ruhuna saygı göstermeyi öğrendiğini aktarıyor. 

Bu yorumun üzerine en sevdiği Isaac Delusion şarkısını öğrenmenin tam zamanı. Loic Fleury, birçok sanatçı gibi bu soruda zorlandığını söylese de “Isabella”yı seçmek istiyor. Şarkının huzurlu havasının yanı sıra nakaratın renkli hâlini hep kendisine yakın hissediyormuş.

İstanbul sokaklarında bir gece

En son 2019’da İstanbul’da sahne alan Isaac Delusion’ın turne hayatında ya da stüdyosunda unutamadığı bir hatıraya bizi götürmesini istedim. 2019’da İstanbul’a geldiklerinde konser sonrası birkaç gün daha kalmışlar. Bir gece İstanbul’da bardan çıkıp kiraladıkları eve doğru yola çıkmış, ancak telefonunun şarjı bittiği için evin adresini bir kâğıda yazmış. Taksici kâğıttaki adresi neredeyse iki saat dolandıktan sonra bulamayınca Loic inip evi kendisi aramaya başlamış ve İstanbul’da saatlerce kaybolmuş. Aslında esas niyeti bardan erken çıkıp eve gidip dinlenmek olsa da sabaha karşı ancak evin yolunu bulabilmiş. Aynı geceden bardan vedalaştığı arkadaşlarını yolda gördüğünde hepsinin kendisiyle dalga geçtiğini de kahkahalarla anlattı. 

MIX Festival’da bizi nelerin bekleyeceğiyle sohbetimizi sonlandıralım istedim. Loic Fleury, her şeyden önce Türkiye’deki dinleyicilerine ne kadar minnettar olduklarını belirtti. Birkaç yıldır buradaki hayranlarından mesajlar aldıklarını, bu iletişimin onları ne kadar hayatta tuttuğunu anlatırken festivalde ellerinden gelenin en iyisiyle karşılarında olacaklarını söyledi.