“Kimi hayvanlarda homoseksüel pratikler ve cinsiyet rollerinde çeşitlilik görülmektedir”
Imaginary Bauhaus Museum Goes Gorki projesi kapsamında, Almanya’da çoğunluğu Türkiye’yle bağlantısı olan LGBTİ bireylerin oluşturduğu dernek GLADT işbirliğiyle, Burak Erkil ve Angelica Baron tarafından hazırlanan Some animals display evidences of homosexuality and gender diversity (Kimi hayvanlarda homoseksüel pratikler ve cinsiyet rollerinde çeşitlilik görülmektedir) isimli proje, Dresden, Munich ve Berlin’deki mülteci kamplarında çoğunlukla gay mültecilere uygulanan baskı, şiddet ve taciz sorununa ilişkin olarak hayata geçirildi. Proje kapsamında Sadi Güran’ın fabl estetiği taşıyan illüstrasyonlarıyla hazırlanan kartpostallar, hayvanlarda görülen eşcinsel pratiklere vurgu yapıyor ve 2016 yılında Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Almanca’ya çevrilerek yaygınlaştırılması planlanıyor. Burak Erkil, projeye dair sorularımızı yanıtladı.
Röp: Ekin Sanaç
Kısaca seni tanıyabilir miyiz? Neler yapmaktasın?
2013’te Bilgi Üniversitesi POV’dan mezun olduktan sonra geçtiğimiz yıl Bauhaus Üniversitesi’ndeki Public Art and New Artistic Strategies MFA programına başladım. Weimar, Berlin arasında işler üretmeye devam ediyorum. Su sıralar önümüzdeki yıl sunacağım, içinde Almanya’nın en meşhur “haunted” kamusal alanlarının haritasının bulunacağı bir “new media” tezi yazma aşamasındayım, çok heyecanlı.
Projede bana eşlik eden Angelica Baron (1985) Colombia’dan geliyor ve aynı bölümde okuyoruz. Kendini motivasyon dolu, dominant sosyal bağlamları tekrar düşünerek üreten bir artivist olarak tanımlıyor. Sanat yönetimi ve aktif katılımlı tasarımın kombinasyonlarını, performans ve feminist söylemleri sıklıkla işlerinde bulabilirsiniz. Ayrıca kendisi Colombia’daki Lobas Furiosas isimli kolektifin kurucusu.
“Some animals display evidences of homosexuality and gender diversity” projesinin fikri, ortaya çıkışı nasıl gelişti? Nasıl öncelikleriniz vardı?
Proje fikri Dresden, Munich ve Berlin’deki mülteci kamplarda çoğunlukla gay mültecilere uygulanan şiddet, baskı ve taciz haberlerinin gün geçtikçe artıyor oluşu nedeniyle ortaya çıktı. Berlin Gay Federasyonu (LSVD) konuyla ilgili uzun süredir Love Deserves Respect isimli bir kampanya sürdürüyor zaten. Kampanya kapsamında hazırladıkları posterlerde gördüğümüz geleneksel LGBTİ tiplemelerden hiç hoşlanmadık. Ayrıca bu posterlerin kampların içerisinde aktif rol aldıklarını da öğrenmiştik. Tam olarak kimlerin ilgisini çekmeye çalışıyorlardı bu tasarımlarla? Bu esnada kamplarda yaşayan çocukları da hesaba katarak mı iletmeye çalışıyorlardı mesajlarını? Hepsinden öte neden bu kadar tek tip görünmek zorundaydı tasarımları, mesajlarını iletirken? gibi sorular sorarken bulduk kendimizi. Bence politik süreçleri içerisinde verdikleri hizmetler bir yana, genel olarak benim gözlemlediğim kadarıyla LGBTİ insiyatiflerinin en büyük sıkıntısı tasarım temelli. Sanırım aktivist içerik, bir noktada tasarımın önüne geçebiliyor. Bu noktada insiyatiflere dışarıdan ancak tasarım ve fikir odaklı yaklaşımlar sunabileceğimizi keşfettik. Bu noktada GLADT ile tanışmamız projenin kamusalda resmileşmesi açısından çok yardımcı oldu. Hayvanlardaki eşcinsellik bir başka öncelik noktasıydı. Sadi Güran’ın hayvan illlustrasyonlarının çocuksu davetkarlığıyla birlikte verilen LGBTİ tanımlarının, çok ters köşe biçimlerde daha çok kişinin ilgisini çekebileceğini düşünüyorduk. İlk etapta LSVD’ye cevap niteliğinde bir başka poster projesi olarak yola çıkıp Rüzgar Buski (kendisi Berlinli bir artivist ve GLADT’in eski üyelerinden) ile yaşanan hararetli bir tartışmanın sonucunca karpostala dönüştü tasarımlarımız. İyi ki de dönüştü çünkü kartpostal bence en eski ve yaygınlaştırılması en kolay baskı formlarından bir tanesi.


Kimlere ulaşıyor bu kartpostallar?
Kartpostallar ilk etapta Berlin, Maxim Gorki Tiyatrosu 2. Herbst Salon kapsamında sergiye gelen izleyiciler ile buluştu. 2016 yılından itibaren GLADT öncülüğünde başka dillerde de basılarak (Almanca, Arapça, Kürtçe ve Türkçe) hem kamplarda hem de GLADT’in Berlin’deki ofisinden ulaşılabiliyor olacaklar. Kartpostallar ayrıca açılma problemleri yaşayanlar ve yaşatanlar için yardımcı bir kite de dönüşüyor böylelikle.
Projeyi Berlin’de, ağırlıklı olarak Türkiye’yle bağlantısı olan LGBTİ bireylerin oluşturduğu dayanışma ağı GLADT ile birlikte yürütüyorsunuz. İleriye dönük olarak yine GLADT ile gerçekleştireceğiniz, bu projeye ya da başkalarına ilişkin fikirler var mı? Proje kapsamında GLADT üyelerinden Maggie, 27 Kasım 2015’te Gorki Tiyatrosu’nda bir performans gerçekleştirdi. Magg 2015’te mülteci olarak Berlin’e ayak basan Lübnanlı bir trans kadın. Göç ile tarihi mirası da değişmeye başlayan Bauhaus Üniversitesi kapsamında Maggie’nin dans şovunu izlemek ve attığı her göbeğin başka bir izleyicide oluşturduğu tokat etkisinden bence hala küçük bir çoğunluğumuz gereken mesajı çıkarabiliyoruz.
Kısacası GLADT ile yukarıda da belirttiğim gibi tasarım anlamında birbirimizden besleniyor olabilmek sonraki önceliğimiz olabilir.



