Kings of Convenience: Teenage Kicks
2000’lerin ilk yıllarıyla birlikte dünyayı etkisine alan akustik indie pop kulvarının öncü ekiplerinden biri olan Kings of Convenience, 28 Mayıs Çarşamba akşamı KüçükÇiftlik Park’ta olacak. Biletler işte burada.
Quiet is the New Loud (2001), Riot on an Empty Street (2004), Declaration of Dependence (2009) gibi dönemiyle özdeşleşen albümlere imza atan Erlend Øye ve Eirik Glambek Bøe ikilisi, 12 yıllık sessizliğini 2021’de Peace or Love albümüyle bozmuştu.
Kings of Convenience üyesi Erik Glambek Bøe, yaklaşan buluşmamız öncesinde müzisyenlerin büyürken dinlediği müzikleri ve bu müziklerin üzerlerinde bıraktığı tesiri kurcaladığımız Teenage Kicks serimize konuk oldu. Onu en çok etkileyen albümler hangileriydi? Bu müziklerle nasıl tanıştı? Şu an dönüp baktığında hayatınının nasıl bir dönemini temsil ediyorlar? Erik Glambek Bøe anlatıyor.

YAŞ 13-15:
The The – Soul Mining
Happy Mondays – Pills and Thrills and Bellyaches
Bu albümleri bir plakçıya girdiğimde hoparlörlerden duyarak keşfettim. The The, o dönemlerdeki ciddi ve içe dönük ruh hâlime hitap ediyordu. Müzik yaşam dolu bir havaya sahipti ama aynı zamanda Matt Johnson’un sözleri varoluşsal temaları ele alıyordu. Sanki gelecekteki daha yaşlı hâlim bana seslenip öğüt veriyormuş gibiydi.
Happy Mondays ise çok farklı bir his veriyordu. Sevdiğim gitar ağırlıklı müzikle daha dans edilebilir ve prodüksiyonu güçlü bir sound arasında bir köprüydü. Bu albümü partilere götürmeyi çok seviyordum, herkesi dans etmeye teşvik ediyordu. Bu iki albüm de ileride yazacağım müzikler üzerinde etkili oldu. Bana ciddi konularda şarkılar yazmanın da, dans ettiren parçalar yapmanın da gayet kabul edilebilir olduğunu öğrettiler.

YAŞ 16-18:
Pink Floyd – The Dark Side of the Moon
Bu albümü hâlâ çok seviyorum. İçinde anlam veremediğim kadar zengin ve dolu bir ses dünyası var. Kurallarla sınırlanmayan, bu kadar geniş ufuklu bir şey duymak bana ilham verdi.
João Gilberto, Astrud Gilberto, Stan Getz – Getz/Gilberto #2 (Live at Carnegie Hall)
Bu albümü annemin plak koleksiyonunda buldum. Gitarist olma hayalleri kurarken João Gilberto’nun stili ve sesi beni çok etkiledi. Bana performansın enerjisi ya da tarzından ziyade, bir şeyleri çok sakince çalmanın da etkileyici olabileceğini gösterdi. Ve groovy bir hava yaratmak için davullara ihtiyaç olmadığını…
Burada harika anılar biriktirmiş bir grupsunuz ve dönüşünüz büyük bir heyecan kaynağı. Yaklaşan konser öncesinde İstanbul’daki dinleyicilerinize bir mesaj iletmek ister misiniz?
Türkiye’yi çok seviyoruz. Gerçekten ilgi çekici bir ülke. Farklı dünyalar arasında verimli bir toprak gibi hissettiriyor. Son zamanlarda Mustafa Özkent’i dinliyorum. Gelenekle dışarıdan gelen ilhamı birleştiren eski, gizli hazineleri bulmak gibi. Kendi zengin müzikal geleneği olan bir ülkede dinleyici kitlesi edinebilmiş olmak bizim için büyük bir onur.