mclusky, Deradoorian ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Hitay, Utkan Çınar
mclusky, 20 yıllık aranın ardından sahalara tam gaz dönüyor. Deradoorian’ın yeni albümü, cennet ve cehennem arasında salınan bir ruh hâlini keşfe çıkıyor. Büşra Kayıkçı’nın tematik albümünden dinlemeye açılan son tekli “Chest”, ilhamını halılara işlenen sandık motifinden alıyor.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

ALBÜM: mclusky – the world is still here and so are we
(Ipecac Records)
90’lar sonu ve 2000’ler başında iki albüm yayımlayıp, seneler içinde dağılıp yeni üyelerle birleşen mclusky neredeyse 20 yıl sonra yeni bir albümle geri döndü. Harika kapağını ve ironik şarkı isimlerini gördükten sonra hemen heyecanla döndürmeye başladığımız uzunçalarda çok geçmeden grubun hiçbir nefret, alay ve gitar riffi konusunda elini sakınmadığını görüyoruz. Andrew “Falco” Falkous’un biraz kızgın, iğneleyici ve yüksek vokalleri albümün karakterinin yapı taşlarından. Reunion konserlerinin bilet fiyatlarından, sosyal figürlere, sosyal medya yüzünden kısalan dikkat sürelerimize, polislere ve kapitalist düzene karşı eleştirel bakışını ve dobra cümlelerini esirgemeyen sımsıkı bir albüm. Bulaşıcı bir enerjisi olan albümü dinleyince isminin hakkını verdiğini anlıyoruz; mclusky gerçekten hâlâ burada.
TEKLİ: Büşra Kayıkçı – Chest
(Warner Classics / Parlophone Records)
“Chest”, piyanist Büşra Kayıkçı’nın haziranda çıkacak kısa albümü Weaving’in son teklisi. Müzisyen yeni albümünde Anadolu’nun dokuma geleneklerinden ilham alıyor. Her parçayı halılarda, kilimlerde bulunan bir motiften esinlenerek yazdığını belirtiyor. “Chest”, sandık anlamına geliyor ve halılardaki sandık motifi, genç kızların çeyizlerini tamamladıklarını, evlenmeye hazır olduklarını ifade etmek için işledikleri bir desen. Kayıkçı, sandık motifinin hem birleşme arzusunu hem de aileden ayrılışı simgelediğini, kendisini için iki karşıt duyguyu, kavuşma ve vedayı aynı anda çağrıştırdığını söylüyor. Sözcüğün başka bir anlamı da göğüs kafesi. Bu anlam birlikteliği, ayrılıkları akla getiren nefesli bir çalgıyı, neyi çağrıştırmış ve bu düşüncesinden hareketle müzisyen piyanosuna ney eşlik ediyor.

EP: Moin – Belly Up
(AD 93)
İnsanlık tarihinin deneyimlemesi kolay zamanlarından birini yaşamıyoruz ama Moin üçlüsünün peşi sıra yeni kayıtlar paylaştığı bir döneme denk gelmiş olmamız şüphesiz ki büyük bir şans. Joe Andrews, Tom Halstead ve Valentina Magaletti’nin işitsel kurgularının aynı anda hem köşeli hem de sallanır hâlinin büyüsünden duyduğumuz heyecan ve hayret, her yeni Moin yayınıyla katmerleniyor. Önceleri de Magaletti ile harikalar yarattığına tanık olduğumuz saksafoncu Ben Vince’in ilk iki şarkıdaki varlığı, Belly Up’ın belki de zirve anlarını beraberinde getiriyor.
ALBÜM: Erika de Casier – Lifetime
(Independent Jeep Music)
Danimarkalı müzisyen Erika de Casier, geçen yıl yayımladığı Still albümünün peşinden Lifetime isimli yeni bir albümle çıkageldi. 90’ların R&B’sine değen lo-fi estetiğiyle, bir gece yarısı pencere aralığından gelen esinti gibi: Taze, yavaş, dingin. Aşkın çevresinde dönen koleksiyon, söyleyeceklerini mırıldayan, öz sevgiye doğru minik adımlarla ulaşan yalın bir anlatıcı.

ALBÜM: Mojave – Kandırma Kendini
(NO5 RECORDINGS)
Enes Cihan Güvenç (vokal), Can Doğu Baykan (elektrik gitar), Uluç Beykoz (bas gitar) ve Ege Soydan’dan (davul) oluşan Mojave’nin adı kanı kaynayan, dinamik canlı performanslarıyla kulaktan kulağa yayılırken grup, ilk albümü Kandırma Kendini ile çıkageldi. İlhamlarını İngiliz post-punk sahnesinden alan grup, ilk albümlerinde içsel çatışmalar ve duygusal kırılmaların izini sürüyor. Prodüktörlüğünü Ozan Çanak’ın üstlendiği albümde, bol bol havada uçuşan riffler ile Enes Cihan’ın dikkat çekici vokalleri ile albüm boyunca kimi zaman coşkunun hat safhada olduğu, kimi zaman dinginlikle keder arasında bir yerlerde olan anlar bu duygusal gelgitlere eşlik ediyor.
TEKLİ: Matt Pond PA – Heaven or Las Vegas
(Sonder House)
Cocteau Twins’in büyülü “Heaven or Las Vegas”ı, Matt Pond’un hafif folk dokunuşlarıyla yeniden hayat bulmuş. Anya Marina ile birlikte ellerindeki tüm delay pedallarının gücünü birleştirip şarkının düşsel atmosferini kendi evrenlerine taşıdıklarında, ortaya daha sakin ama hâlâ o büyüyü koruyan bir yorum çıkmış. Matt Pond, şarkının onun için ne kadar kişisel bir anlam taşıdığını da şu sözlerle ifade etmiş: “’Heaven or Las Vegas’, New England’daki üniversite yıllarımda kafamı uçurmuştu. O beden dışı, kendinden geçercesine hissi o zamandan beri arıyorum.”

ALBÜM: Deradoorian – Ready for Heaven
(Fire Records)
Angel Deradoorian’ın beşinci solo albümü Ready for Heaven, cennet ve cehennem arasında salınan bir ruh hâlini hipnotik bir ses evreninde keşfe çıkıyor. Şarkı yazarlığı, Deradoorian için artık bir kimlik inşasından çok, sürekli değişen ve dönüştüren bir merak ve keşif pratiği hâline gelmiş durumda. Bu yüzden, yalnızca kendi başına yarattığı Ready for Heaven, diskografisinde daha oyuncu, deneysel ve içgüdüsel bir noktada konumlanıyor. Dub, krautrock ve endüstriyel tınılarla örülen parçalarda, deneysel dokular arasında akılda kalıcı melodiler belirgin. Belki temasının gücü, belki de müziğe olan sezgisel yaklaşımından kaynaklanan meditatif ve ruhani atmosfer, albümün en özel yanlarından biri. Deradoorian ile yeni albümü üzerine sohbetimiz de yakında Bant Mag. Mayıs – Haziran 2025 sayısında olacak.
ALBÜM: Lucius – Lucius
(Wildewoman)
Ortamlardaki en yetenekli vokal ikililerinden Jess Wolfe ve Holly Laessig’in grubu Lucius’un beşinci albümü tam bir olgunluk dönemi işi. Albümün grupla aynı adı taşımasını da kendilerini bulduklarına yorabiliriz. Önceki işlerine göre vokaller kadar grubun davulcusu Dan Molad’ın cesur prodüksiyonu, şarkı yapılarında ön planda. Belli bir türe takılı kalmayan, oyunbaz anların, soundların eksik olmadığı eksiksiz bir albüm. Vokaller zaten hep üst düzeydi, geri kalan öğeler de yükselince hem grubun hem de yılın en güzel işlerinden bir çıkmış ortaya. Aynen devamını diliyoruz.

TEKLİ: vicotüco – Gözlüğüm Sahte ama Aşkım Gerçek
(Bağımsız)
Normal Yaşa ve Ortalama Bir Süre Zarfında Öl adını verdikleri ilk albüm için ısınma turlarını harika teklilerle devam ettiriyor Mert Avcı – sinanılmaz ikilisi. Kendileriyle özdeşleşen haylaz tavrı yine hissetiren parça, sürükleyici düzenlemesi ve akılda kalıcı melodileri ile eforsuzca kana karışıyor. Mikste Taner Yücel, mastering işlemlerinde ise Görkem Karabudak imzası var. Bir de hatırlatma: vicotüco, 17 Mayıs akşamı Bina giriş katında bir konser verecek. Katılım ücretsiz, detaylar burada.
TEKLİ: Yasak Helva – Kafalar Yeşil
(Gülbaba Records)
24 Mayıs’ta, ikinci albümü Atamba’yı yayımlayacağını duyuran Yasak Helva, albümün “Kafalar Yeşil” adlı dördüncü teklisiyle karşımızda. Şarkı alabildiğine renkli ve çok sesli bir yapıya sahip. Efektler, elektronik dokunuşlar, looplarla birlikte üçlünün karakterine uygun caz, latin, rock, hip hop esintileri de mevcut. “Kafalar Yeşil”, içinde hem ironi bulunduran hem de isyan niteliğinde bir şarkı. Doğanın para için tahribatına, başka canlılara yaşam hakkı tanınmamasına karşı bir tepki ya da grubun deyişiyle “insanlığı miras edinenlerin derdini ve öfkesini horona yüklemesi.” Doğa yerine betonu, santralleri, madenleri tercih edenlerin gürültüsünde isyan edenlere “yalnız değilsin” çağrısı.

EP: Nils Frahm – Night
(LEITER)
Berlinli piyanist, besteci ve prodüktör Nils Frahm, 2024’e tarihlenen Day’in ardından bu beş parçalık solo piyano kaydıyla aramızda. Kısaçalar, tüm fazlalıkları yontarak, beraberinde getirdiği melankoliyi yalın, temiz, derin hislerle örüyor. Düşünceleri yavaşlatan 30 dakikalık yolculuk, her şeyin çok mu çok olduğu bu günlerde hem zihni hem bedeni gevşeten bir meditasyon niteliğinde.
ALBÜM: Peter Murphy – Silver Shade
(Metropolis)
Rock’n’roll tarihinin en saygıdeğer vokalistlerinden Peter Murphy, 11 yıl aradan sonra yeni solosuyla karşımızda. 2019’da yaşadığı kalp sorunlarıyla bizleri korkutan müzisyenden gelen her albüm başımız üzerine ama Silver Shade’in sorunları çok. Öncelikle Murphy’nin vokalinin her zamanki gibi güçlü olduğunu ve albümü taşıdığını söylemeli. Ancak NIN’i hatırlatan ritimleriyle, post-punk ve synthwave tarzı birbirine benzeyen, basit melodili şarkılar tamamlanmamış hissiyatı veriyor. İçinizden atamadığınız bir sıradanlık. Sonlardaki daha sakin parçalar kesinlikle daha iyi. Ayrıca albüme Trent Reznor ve Boy George’un da konuk olduğunu belirtelim.

ALBÜM: Bahr – Ursine
(Bağımsız)
İstanbul merkezli folk rock grubu Bahr’ın yeni albümü, duygusunu direniş, başkaldırı ve dayanışmanın kalıcılığından alıyor. İçerisinde kalakaldığımız tüm çirkinlik uykularından uyandıran Ursine, Latince’de “ayıya ait” anlamına geliyor. Unutturulmuş öfkeyi hatırlatan koleksiyon, yerel motiflerle örülmüş mekanik ses estetiğini deneysel unsurlarıyla bir araya getirerek var oluyor. Grubun önceki kayıtlarına göre daha sert tınlayan sekiz şarkı, direngen mutsuzlukları besliyor. Albüm kapağındaki çizim de Ece Akbulak imzalı.
TEKLİ: Frozen Clouds – Bakma
(wana Records)
Trap ritimleriyle post-hardcore öğelerini harmanlayan yeni Frozen Clouds güzelliği, yaklaşan albümden bir iştah açıcı. Grup üyelerinin farklı vokal üsluplarını bir araya getiren parçanın nakaratı yine isyan eden bir tonda. Parçanın son bölümündeki dramatik gitar solosu da bu atmosfere derinlik katıyor. Ekibin 30 Mayıs’ta Blind’da gerçekleşecek Machine Girl konserinin açılış grubu olduğunu da not düşelim.

ALBÜM: Preoccupations – Ill at ease
(Born Losers Records)
Yeni Preoccupations uzunçaları çok tanıdık, belki karanlık ama korkutmayan bir yerden tınlıyor. Kendi bedenimizle barışamama, rutinlerden çıkamama, çoğu şeyin anlamsız gelmesi ve dünyanın sonunun yaklaşması gibi depresif ve karamsarlığa teşvik edebilecek konuları şaşasız bir şekilde ele alıyor grup.Ill at ease, akut bir anksiyete yaratmadan gerçekçi bir dünya kurgulamayı başarıyor. Kocaman marşlar veya dans parçalarından ziyade new wave ve post-punk köklerine sırtını yaslayan, kendi ses dünyasıyla barışık ve kendine güvenen bir Preoccupations’la karşı karşıyayız. Koleksiyondan “Andromeda” ve “Sken” gibileri, New Order’in Power Corruption and Lies albümünü akıllara getiriyor.
ALBÜM: Can Baydar – Her Şey Geçer
(Sony Music Türkiye)
“Kendim için, senin için, bizim için. Hiç unutmayalım diye.” Alternatif rock şarkılarıyla tanınan Can Baydar, yeni solo albümü Her Şey Geçer’i bu sözlerle paylaşıyor. Her Şey Geçer, kendi yolunu çizmeye çalışanların, zorluklara, baskılara rağmen ayağa kalkmak isteyenlerin hikâyesi. Tüm kaybolmuşluğa, melankoliye, karanlığa karşı bir umut ve cesaret aşılıyor. Bir arayışla, bocalayışla birlikte yeniden doğuşu anlatıyor aslında bu şarkılar.

ALBÜM: Kara-Lis Coverdale – From Where You Came
(Smalltown Supersound)
Kara-Lis Coverdale’ın From Where You Came albümü, müzisyenin ses tasarımı ve duygusal belirsizlik konularındaki ustalığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Albüm, GRM Paris ve EMS Stockholm gibi stüdyolarda kaydedilmiş ve Ontario’nun kırsalında tamamlanmış. Bu coğrafi çeşitlilik, koleksiyonun ses paletine de yansımış. “Flickers in the Air of Night” parçasında Anne Bourne’un çellosu, synth dokularıyla birleşerek buharlaşan bir atmosfer yaratıyor. Coverdale, bu albümde daha harmonik ve sakin bir estetik benimsemiş. Ancak bazı parçaların, müzisyenin önceki çalışmalarındaki karmaşıklığı aratıyor.
TEKLİ: GoGo Penguin – What We Are and What We Are Meant to Be
(XXIM Records / Sony Music)
Yaklaşan GoGo Penguin albümü Necessary Fictions’ın kapanış parçası. Sade bir bas yürüyüşü etrafında yarattığı sarmallarla dinleyici avucunun içine alıyor ve şarkı ilerledikçe peşi sıra yeni patikalara savuruyor. Yönetmenliğini Rich Williams’ın üstlendiği ve grubun performansına odaklanan bir video klibi de var. Buradan izlenebilir.