Dürüst bir günce: Sren ile Başka Bir Hayat Mümkün üzerine

Röportaj: Güven Yalın - Fotoğraf: Berk Kansız

Kaan Bilgin, Mert Berkay Saraç, Ozan Köseoğlu ve Öykü Birce Boyoğlu’dan oluşan Sren, ilk albümü Başka Bir Hayat Mümkün’ü geçtiğimiz haftalarda Tamar Records etiketiyle yayımladı. Shoegaze, dream pop ve post-rock sularında gezinen dokuz parçadan oluşan albüm ve üretim pratiklerine dair merak ettiklerimizi grup üyelerine sorduk. 

Bir de hatırlatma: Sren, 11 Temmuz akşamı, Radyo Modart konserleri kapsamında Straygaze ve Efe Küçükçınar ile Roxy sahnesinde olacak. Biletler burada.


Sren’in ses evreni ilk olarak hangi boşluktan ya da ihtiyaçtan doğdu? Bugün sizin için ne ifade ediyor?

Berkay: Sren’in ses evreni birlikte müzik yapma ihtiyacımızın tetiklenmesiyle ortaya çıktı. Bu evren, hepimizin farklı yerlerde farklı şekillerde yaptığımız müziğin dışında kalan ama aslında daha biz hissettiren bir evren. Uzun yıllar birbirimizle farklı şekillerde iletişim kurmuş ya da müzik yapmış olsak da doğru zaman geldiğinde bir araya gelip bu müziği çok içten ve hızlı bir şekilde şekillendirebildik. Bugün ise şu âna kadar hayatımızda yaptığımız en güzel iş olduğunu ve gelecekteki kendimiz için dürüst bir günce bıraktığımızı düşünüyoruz.

Başka Bir Hayat Mümkün albümü ismen ve yapısal olarak bir ütopya tahayyülü kuruyor gibi. Koleksiyonun isminin ortaya çıkışına dair neler paylaşabilirsiniz?

Öykü: Albümün adı yazdığımız ilk şarkılardan biri olan “Düşerken”de yer alıyor. Henüz albümü yazmaya devam ederken konserlerde bu şarkıyı çaldığımızda “başka bir hayat mümkün”ü seyircilerden çok daha içten bir şekilde duyuyorduk. Albüm şekillendikçe şarkıların geneline hâkim olan melankoli aynı zamanda bizde bir umut hissi uyandırdı. Karanlık, melankolik ve biraz da umutlu dünyalarımızı başka bir hayatta birleştirdik diyebiliriz.

Şarkı sözlerinde imgelem çok katmanlı bir şekilde ilerliyor. Sren için bir söz ne zaman “yerine oturmuş” sayılır?

Berkay: Her şarkıda bir duygu ve bu duyguyu çevreleyen bir hikâyeyi anlatmaya çalışıyoruz. Bu hikâyenin, parçanın hissiyatını taşıdığını hissettiğimizde yerine oturduğunu varsayıyoruz aslında. Sonraki süreçte daha çok hikâyenin estetik ve sonuç kısımlarına odaklanıyoruz. 

Sren bir topluluk olarak var olurken, bireysel estetiklerinizin birbiriyle kurduğu teması nasıl deneyimliyorsunuz? Üretim sürecinde metotlar, yollar ne kadar değişkenlik gösteriyor?

Kaan: Her birimizin müzikal geçmişi oldukça farklı, hatta neredeyse zıt yerlerden besleniyoruz. Ozan, ritmik olarak karmaşık yapıları rahatlıkla çalabilen, çok geniş bir ifade alanına sahip bir müzisyen. Berkay, Linkin Park ve Türkçe rock sevdalısı güçlü bir prodüktör; son dönemde çok iyi bir söz yazarı yönünü de keşfettik. Öykü’nün adını bilmediğim ülkelerde çıkmış neredeyse tüm ambient albümleri dinlediğine eminim. Ben ise kendimi bildim bileli efektli gitarların içinde kaybolmaktan büyülenmişimdir.

Böyle bir çeşitlilik olunca, üretim süreci doğal olarak hep değişken ilerliyor. Bazen birimiz bir parçayı neredeyse tamamlanmış hâlde getiriyor ama çoğunlukla, şarkıları hep birlikte baştan sona inşa ediyoruz. Her notayı, her detayı beraberce örüyoruz diyebilirim. Bu süreçte sabit bir yöntemden çok birbirimize alan tanımaya, birbirimizden beslenmeye ve birlikte gelişmeye öncelik veriyoruz. Galiba bizi bir grup yapan da tam olarak bu: Herkesin kendi sesini taşıması ama aynı zamanda ortak bir dili kurabilmemiz.

Sren’in müziğinde boşluklar, geçişler, suskunluklar çok belirgin. Beste ve düzenleme aşamasında bu tür aralara, sessizliklere nasıl bir rol biçiyorsunuz?

Kaan: Sren’in müziğinde boşluklar, geçişler ve suskunluklar aslında en az sesler kadar önemli bir rol üstleniyor. Bu alanları sadece sessizlik olarak değil; duygunun yön değiştirdiği, yoğunluğun şekil değiştirdiği pasajlar olarak görüyoruz ve kimliğimizi yine bu melodik, sakin pasajlar ile atmosferik olarak yoğun, neredeyse duvar gibi örülmüş nakaratlar arasında kurduk. O geçiş anları, bir parçanın nefes aldığı ya da tam tersine dinleyiciyi hazırlıksız yakaladığı anlar, bizim için en yaratıcı alanlar. Ortak ambient tutkumuz sayesinde bu boşluklarda kaybolmayı ve ardından gelen ses duvarıyla dinleyiciyi  sarsmayı seviyoruz. Ruh hâli değişimleri gibi düşünebilirsiniz bu geçişleri. Müziğimizdeki en tanıdık, en içsel yönü belki de bu anlar belirliyor.

Grup olarak zamanla nasıl bir ilişkiniz var? Sren’in geleceğine dair sizi en çok ne şevklendiriyor?

Berkay: Albümü yapmaya başladığımız ilk anlarda Ozan’ın bir yıl içerisinde yurt dışına yerleşeceği kesinleşmişti. Bu durumun bizi zamanla toksik bir ilişki içerisine sokmuş olabileceğini düşünüyoruz. Grup olarak geçirdiğimiz vakti daha kıymetli yapması ve bunu kaybedecek olmak, histerik bir ruh hâline sebebiyet verdi. 

Öykü: Beraber müzik yapmaya devam etme ve yeni fikirler keşfetme süreci beni en çok heyecanlandıran şey. Kendimizi ifade etmeye çalışma deneyimi ve sonrasında dinleyicilerin kendi deneyimlerini yaratacak olması benim için çok değerli. 

Son olarak, Başka Bir Hayat Mümkün albümüyle bir şekilde akrabalık bağları olduğunu hayal ettiğiniz, Sren Radyo’nun daimi favorileri arasında yer alan albümlerden bir seçki yapmanızı istesek? 

Kaan: En sevdiğimiz soru türü bu! Geleneği bozmayalım ve her birimizden ikişer – üçer albümle küçük bir seçki yapalım. Bu albümler hem müziğimizi besleyen hem de zamanla bizim sesimize karışmış işler aslında. Ayrıca, müziğimizi yansıttığını düşündüğümüz ve kendimizi ifade ederken bize yol gösteren parçalarla oluşturduğumuz bir minik playlist’imiz de var, onu da mutlaka sizinle paylaşmak isteriz.

Kaan 
Interpol – Turn On The Bright Lights
Radiohead – In Rainbows
Deafheaven – Infinite Granite

Berkay
Dredg – Catch Without Arms
David Bowie – Blackstar
Muse – Origin of Symmetry

Öykü 
Yves Tumor – Safe In The Hands of Love
Ichiko Aoba – Windswept Adam
Bowery Electric – Beat

Ozan
Iron Maiden – Maiden England ‘88
Tool – 10,000 Days
Pink Floyd – The Wall