Wet Leg, Four Tet ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Hitay, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Haftanın yeni müzikleri: Wet Leg, Four Tet, Baxter Dury, HAIM, GoGo Penguin, Rafiq Bhatia, Mabel Matiz, U.S. Girls, Matmos, Steve Gunn ve dahası…

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.


TEKLİ: Wet Leg – davina mccall
(Domino / GRGDN Müzik)

Chris Hopewell imzalı stop-motion animasyon klibiyle paylaşılan yeni Wet Leg şarkısı, beraberinde büyük beklentilerle yaklaşmakta olan ikinci albüm moisturizer’ın perdesini biraz daha aralıyor. Adını ABD’nin meşhur televizyon kişiliği Davina McCall’dan alan parça, önceki iki teklinin aksine ferah bir havaya sahip, lo-fi üsluba sahip bir kayıt. Lafı hiç dolandırmadan, duruluğuyla duygu aktarımını mümkün kılıyor. Grubun Grammy’ye uzanan çıkış albümünü takip edecek moisturizer, yeşillikler arasında bir evde kolektif bir üretimin sonucu olarak ortaya çıkmış. İlk üç şarkıdan anlaşılan, hayli geniş bir sonik harita inşa etmiş kendine Wet Leg. Tamamını deneyimlemek için takvimlerde 11 Temmuz işaretlenebilir.

TEKLİ: Kokoroko – Just Can’t Wait
(Brownswood Recordings)

Caz – Afrobeat hattında mekik dokuyan Londra çıkışlı kolektif Kokoroko, 11 Temmuz’da çıkacak albümü Tuff Times Never Last için geri sayımı başlattı. Altı dakikalık yeni tekli “Just Can’t Wait” yazın getirdiği renkli ve iyi ruh hâllerini; etrafını donattığı funky ritimler ve Kongo gitarlarından alınan melodik unsurlarla çağırıyor. Beste için en büyük ilhamın Tom Browne’un “Funkin’ for Jamaica (NY)” adlı parçasındaki trompet melodileri olduğunu söylemiş Sheila Maurice-Grey. Ekibin önümüzdeki aylarda Bozcaada Caz Festivali’ne konuk olacağını da hatırlatalım.

EP: Unknown Mortal Orchestra – CURSE
(Jagjaguwar)

Ruban Nielson’ın solo projesi Unknown Mortal Orchestra, yeni EP’si CURSE ile psikedelik dünyasına bu kez korku sinemasının karanlık gölgelerini yansıtıyor. Toplam altı parçadan oluşan bu kısa ama yoğun iş, 1970’ler İtalyan korku filmlerinden ilhamla yazılmış. Gitar tonları ve şarkı sözleriyle karanlık, gotik bir atmosfer kuran EP’nin öne çıkan parçalarından “ONE HUNDRED BATS”  ve “BOYS WITH THE CHARACTERISTICS OF WOLVES” 70’ler psikedelesi esintili riffleriyle gerilimi yükseltirken, kapanıştaki enstrümantal “CURSE” ise her şeyin üzerine bir lanet gibi çöküveriyor. Yaklaşık 10 dakikada zihni sisle saran bu EP, kısa süresine rağmen dinleyeni kendi karanlık evrenine çekmeyi başarıyor.

TEKLİ: Steve Gunn – Slow Singers on the Hill
(Three Lobed Recordings)

Steve Gunn’ın 15 Ağustos’ta yayımlanacak enstrümantal albümü Music for Writers’tan ilk tekli, müzisyenin minimalizmin kıyılarında dolaşan en saf  parçalarından biri. Tekrar eden gitar motiflerinin yarattığı dinginlik, zihinde süzülen bir ışık gibi beliren synthesizer dokunuşlarıyla birleşerek içe dönük, zihnin serbestçe dolaştığı katartik bir alan yaratıyor. Gunn’ın dediği gibi, “‘Slow Singers on the Hill’, hem durgunluk hem de hareket hâlinde; hem dinleyip hem konuşuyor.”

ALBÜM: Matmos – Metallic Life Review
(Thrill Jockey Records)

M. C. (Martin) Schmidt ve Drew Daniel, diskografilerini günlük hayattan objeleri ses kaynaklarına dönüştürdüğü bir laboratuvar olarak hayal etmeye devam ediyor. Yalnızca bir çamaşır makinesinden ürettikleri seslerle kompozisyonlar yarattıkları Ultimate Care II ve plastik eşyalara kulak kesildikleri Plastic Anniversary gibi maceraların ardından sıra metal objelere gelmiş. Matmos serüveni boyunca yaptıkları seyahatlerde dünyanın dört bir yanından aldıkları alan kayıtlarını ayıklayarak kolajlar oluşturup ritmik dokular inşa ettikleri süreci “ADHD düzenleme biçimi” olarak tanımlamışlar. Metallic Life Review, 40 dakikalık akışında derinleştikçe derinleşiyor, giriftleştikçe lezzetleniyor.

TEKLİ: Sofia Kourtesis – Canela Pura
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Dans pistlerinin yeni yıldızı Sofia Kourtesis, 1 Ağustos’a randevu verdiği Volver’den ikinci tekliyle aramızda. Yeteneğini Berlin’de harmanlayan Perulu DJ, 2023’teki harika ilk albümü Madres2le son yılların en özgün elektronik işlerinden birine imza atmıştı. Sonrasında DJ Koze, DAPHNI gibi isimlerle de çalışan müzisyenin yeni şarkısı, Madres’in görece sakin havasına kıyasla daha kulüp ve dans odaklı. Kourtesis’in İspanyolca vokalinin bu şarkılara pek yakıştığını da söylemeli. Dans pistlerini bu yaz da ele geçirecek gibi durmakta. Bu da iyi bir haber.

ALBÜM: U.S. Girls – Scratch It
(4AD / GRGDN Müzik)

U.S. Girls’ün yeni uzunçaları hem Meg Remy’nin diskografisine hem de müzik dünyasına yeni bir soluk! Nashville’de on gün içinde kaydedilen albümde mızıka ustası Charlie McCoy’un da yer almasının katkısıyla (“The Clearing”deki solosunu es geçmeyin) hem nostaljik hem karizmatik bir dünya yaratılmış. Country ve crooner müziği esintileriyle tümüyle Amerikan bir ses dünyası kurguluyor Remy. Eski işlerinde daha açık bir biçimde politik sözler yazan müzisyen, bu sefer başlangıç noktasını dışarıda olup bitenler değil de kendi hayatı yapıyor. Nihayetinde kişisel olanın da politik olduğunu hatırlatıyor: “Ben [albüme] sadece ampirik kanıtlarla, hayatımda ilk elden deneyimlediğim ve kesinlikle benim gerçeğim olarak konuşabileceğim şeylerle yaklaşmak istedim. Bu da politik bir şey.”

TEKLİ: The Lemonheads – In The Margin
(Fire Records)

Evan Dando önderliğindeki eski dostumuz The Lemonheads, 2023 sonlarında yeni seslerle geri dönmüştü. Bir süredir Fire Records çatısı altında bir hareketlilik içinde olan grup, nihayet beklenen albüm haberini paylaştı. 19 yılın ardından tamamı yeni parçalardan oluşan ilk The Lemonheads koleksiyonu olacak Love Chant, 24 Ekim’de yayımlanacak.Geçtiğimiz haftalarda dinlemeye açılan “Deep End”in ardından yeni The Lemonheads albümünden ikinci tadımlık olarak “In The Margin”e kulak veriyoruz. Marciana Jones eşliğinde yazılan şarkı hakkında “Tam anlamıyla bir 8. sınıf kızının intikam şarkısı” benzetmesini yapıyor Evan Dando. Lirik videosu da hemen burada.

TEKLİ: Four Tet – Into the Dust (Still Falling)
(XL Recordings – GRGDN Müzik)

Kieran Hebden, namıdiğer Four Tet’in çalışkanlığına saygı duymalı. Daha yeni William Tyler ile ortak albümünün haberini verdiğimizi usta prodüktör, bu kez de yılın başlarından beri setlerinde de yer verdiği Mazzy Star remiksi “Into the Dust”ı bir tekli olarak yayımladı. Orijinali, grubun 1993 tarihli So Tonight That I Might See’de bulunan şarkının bu keyifli remiksinde artık hemen aşina olduğumuz Four Tet ritimleri üzerine Hope Sandoval’ın vokallerinin pek yakıştığını söylemeli. Hafiften güneş batmaktayken, akşamüstü serinliğinde sizi havaya sokacaktır yaz aylarında. 

TEKLİ: CLIPSE – So Be It
(Roc Nation)

Pusha T ve No Malice’ten meydana gelen rap ikilisinin 15 yıl sonraki ilk albümlerinden bir tekli daha. Prodüksiyonunun tamamı Pharrell’e ait olan Let God Sort Them Out‘u 11 Temmuz’da salıvecek ikili, musikimsi ezgili bir sample’la Clipse’in eski günlerine ve kendi tınılarına da sadık kalıyor. Yoğun 2000’ler enerjili parça ve iki MC’si üstünden iyi öfke kusmuş gibi. Kanye West, Lil Wayne, Travis Scott, bu dolayda biraz kaçınılmaz biçimde Drake’e de lafını esirgemeyen teklide klasik 2000’ler başı hissi baya bir mevcut. Doğalından gelmiş bir post-GMX ilhamlanması olsa gerek. Siyah-beyazlı sokak ortası aranmalı klibine de buradan uzanabilirsiniz.

ALBÜM: Mabel Matiz – Aklıselim
(Pose Records)

Mabel Matiz, ilk üç albümünden derlediği şarkılarıyla karşımızda. Bu şarkıların bazıları bilindik, bazılarınınsa üzeri tozlanmış. Bu açıdan hafıza tazeleyici bir işlevi de var Aklıselim’in. Mabel Matiz zaman içinde değişen bestecilik anlayışı, çeşitlenen vokali ve yorumuyla yeniden kaydetmiş seçtiği parçaları. Albümün çıkış noktası bu farkı göstermek olsa da temelinde bambaşka şeyler yatıyor. Biri, eski şarkıları genç dinleyicileriyle buluşturmak. “Mabel’s Version”lar derlemesinin esas meselesi ise Mabel Matiz’in, müzisyen haklarını korumak amacıyla kendine özgü şekilde kataloğunu oluşturmak istemesi. Aklıselim, biri Göksel eşlikli 13 şarkıdan oluşuyor. Sezen Aksu bestesi “Pişman Olduğum Zaman” ile Sezen Aksu – Arto Tunçboyacıyan ortaklığı “Hâlâ Haber Bekliyorum Senden” de sürprizler arasında. 

TEKLİ: Cass McCombs – Peace
(Domino / GRGDN Müzik)

Pek sevdiğimiz besteci ve gitarist Cass McCombs son işiyle arayı çok da açmadan 15 Ağustos’ta yayımlanacak yeni albümü Interior Live Oak’un müjdesini, ilk tekli “Priestess” ile mart ayında vermişti. İkinci tekli “Peace” de aynı güzellikte ve sanırız oldukça popüler olacak bir McCombs albümünün yaklaşmakta olduğu intibasını pekiştiriyor. Şarkı yazımında ve soundunda her zaman belli bir derecede deneyselliğe yer veren bu müzisyen bu sefer daha geniş kitlelere ulaşmakta zorlanmayacak bir işle geliyor gibi. “Peace” de ana riff’i oldukça akılda kalıcı, hareketli, sevimli bir şarkı. McCombs artık 50’sine merdiven dayarken arkasında oldukça yüklü bir külliyat bırakmış vaziyette. Yeni albümün bunların tepelerinde yer alacağı yönünde beklenti oluşuyor doğrusu.

TEKLİ: múm – Mild at Heart
(Morr Music)

İzlandalı deneysel elektronik kolektifi múm’dan epey bir süredir ses çıkmıyordu. 12 yıl sonraki ilk albümleri History of Silence’ın müjdesini “Mild at Heart” ile veren grubun diskografisinden alışkın olduğumuz hislerden olan naiflik, bu yeni teklide de belirgin. Minimalist synth katmanları ve fısıltı gibi vokallerle açılan parça, değişken ritmi ve sıcak melodilerini; sadelik ve sessizlikle harmanlayarak içinizdeki kırılgan duyguları nazikçe uyandırabilecek bir iş çıkarıyor ortaya. múm’un zarif estetiğine uygun, “Mild at Heart”a eşlik eden videosu da buradan izlenebilir.

TEKLİ: Chartreuse – Fold
(Communion Group)

Müzik dünyasına adımlarını 2019’da ilk kısaçaları ile Even Free Money Doesn’t Get Me Out of Bed ile atan Chartreuse’ün yoldaki ikinci albümünden bir tekli daha yayımlandı. “Fold”un neredeyse baş döndürücü, ilerledikçe insanın bütün beynini kaplayan katmanları var. Hiç dikkat etmeden dinlerseniz belki sade bir alternatif rock şarkısı gibi duyulabilecek parçaya biraz daha kulak kesildiğinizde aslında yerleştirilen synthlerin ve üflemelilerin parçayı ne kadar zenginleştirdiğini fark ediyorsunuz. Vokalist Hattie Wilson, uzun süreli partneri davulcu Rory Wagstaff’la ilişkisi hakkında kaleme aldığı şarkı hakkında “Karşınızdaki kişi zor bir dönemden geçerken her şeyi umutsuzca yoluna koyma isteğiyle ilgili. Kontrolden çıkmış olma hissi ve onlar için her şeyi ânında daha iyi hâle getirememek, her şeyi olabildiğince çabuk normale döndürmeyi istemek hakkında.” diyor.

ALBÜM: HAIM – I quit
(Polydor Records)

Los Angeles çıkışlı üç kız kardeş her parçada ayrılığın başka bir tarafına dalıp çıktıkları, “Ayrılmadan önce son kez dikkatinizi bana verebilir misiniz lütfen?” cümlesiyle açılan I quit ile pop, R&B, 70’lerin rock seslerinin arkasında belirdi. Katmanlı soundu ile 15 parçalık koleksiyon temasının aksine üzgün değil. Genellikle orta tempoda ilerleyen yapısı, iç içe geçmiş ruh hâlleriyle albüm zor bir dönemde orada olduklarını bildiğimiz, kötü hislere yer vermeyen kız kardeşliği kutluyor. Canlı, parlak ve dayanışmacı. 

TEKLİ: Upchuck – Plastic
(Domino / GRGDN Müzik)

Atlantalı punk oluşumunun Ian Cone rejili müzik videosunu şöyle koyuverdiğimiz, Ty Segall’ın bilfiil prodüktörü olup miksajını da yaptığı, diskografisi dizleri titreten Heba Kadry’nin de mastering işlemlerini üstlendiği müstesna tekli. Tüküre tüküre sarf edilen vokalleri ve yüksek enerjisiyle listemize en tempolusundan bir eklenti. Domino’yla henüz atılmış imzanın hızıyla da direkt “Plastic”i salan beşli, parçada günümüz dünyasında mahsus olabilen içi boşluk ve yapaylığında kendi otantikliğini koruyabilmenin reçetesini “Algo me hace falta / Bir şey eksik.” diye serzenilen nakaratına cevaben “know classics – know truths – know reason – know you” diyerek bahşetmiş. 

ALBÜM: Introspekt – Moving The Center
(Tempa)

Los Angeles’ın uçsuz bucaksız bas müziği sahnesinin en özgün figürlerinden biri olan Introspekt, ilk albümünde kendi temposunu yaratırken, dans müziğinin kodlarını yeniden müzakere ediyor. Kendi sözleriyle “dubstep’in yaygın olarak erkek egemen bir duyarlılık olarak görülmesine bir çomak sokma” girişimi olan Moving The Center, dağınık ama kontrollü prodüksiyonlarında fiziksel hissiyatı öne çıkarıyor. UK bass referanslarını garage ve ballroom estetileriyle kesiştirdiği bu sapasağlam ilk albümle bir dans albümü motivasyonundan ziyade duyumu, dokuyu, alıkoyulmayı kucaklıyor.

TEKLİ: Rafiq Bhatia – Aviary I | Sunrise
(ANTI-)

2013 ten beri deneysel post-rock grubu Son Lux’un gitaristi ve prodüktörlerinden biri olarak tanıdığımız Rafiq Bhatia, yavaştan dikkat çekici bir solo kariyer de inşa etmeye başladı. İlk albümünü 2018’de yayımlayan müzisyen, 12 Eylül’de gelecek ikinci uzunçaları Environments’ın haberini oldukça atmosferik bir şarkıyla veriyor. 12 dakikaya yakın süren şarkı; hafif tedirginlik verici doğa seslerini hatırlatan ambient bir yatak üzerine gitar, vurmalılar, trompetin birbirlerine küçük serenatlar yaptığı oldukça iyi kaydedilmiş bir çalışma. Özellikle gitar soundunun güzelliğini vurgulamalı. Albümün de türün sevenlerini doyuracak kalitede olacağına şüphe yok.

TEKLİ: I. JORDAN & Tom Rasmussen  – An Angel / Girl Reborn
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Yıllardır Londra yeraltı sahnesini kasıp kavurarak bir şehir efsanesine dönüşen I. JORDAN, trans uyum sürecinde kendisine destek olan dostlarına armağan ettiği ilk albümünü geçtiğimiz yıl yayımlamıştı. Üretimlerinde donk, techno, house, hardstyle sularında mekik dokuyan prodüktör, bu kez müzisyen, gazeteci ve drag sanatçısı Tom Rasmussen ile ortaklaştığı iki parça ile aramızda. Vintage rave tınıları eşliğinde yine kendini keşfetme ve öfori hâli kurcalanıyor. Parçalardan ilki Chicago’da bir otel odasında; diğeri ise Rasmussen’le ev stüdyosunda yaptıkları seanslarda “bir kaza sonucu” ortaya çıkmış.

TEKLİ: CMAT – The Jamie Oliver Petrol Station
(AWAL)

Hicvine ve duygusal dürüstlüğüne eforsuzca yükselten İrlandalı müzisyen Ciara Mary-Alice Thompson, modern dünyanın mental tüketiciliği yanında gelen gündelik yargılayıcılığı kendi nezdinde “Bunların ne amacı var ki?” diyerek irdeleyip, bizleri kendi psikesinde katartik bir yolculuğa davet ediyor. Parçayı bu yüzden aslında Jamie Oliver’a yönelik bir tür aşk mektubu gibi kabul ettiğini söyleyen CMAT’in davul atakları, elektrikten ses duvarları ve kendi naralarıyla coştukça coşan parçası, 29 Ağustos’ta çıkacak üçüncü uzunçaları EURO-COUNTRY’den üçüncü tekli. 

ALBÜM: Yasak Helva – Atamba
(Gülbaba Records)

2019 çıkışlı ilk albümünden sonra Atamba ile türler arasındaki gezintisini daha belirgin bir şekilde sürdürüyor Yasak Helva. Kendi deyişleriyle “türsüz bir türlü” müziğe sahip grup rock, funk, disko, caz, pop gibi türleri geleneksel müzikle harmanlayarak şarkılarını üretiyor. Bu koleksiyonda da çağlama, cümbüş gibi Anadolu çalgılarıyla perdesiz gitar ve perdesiz bas enstrümanlarının iç içe geçtiği sekiz özgün şarkı yer alıyor. Elektronik dokunuşlar, loop ve sample’lar ile renklendirilen şarkıların sözleri ise Yasak Helva’dan alıştığımız gibi toplumsal bir zemine oturuyor; kolektif bir çağrı, zaman zaman içsel bir başkaldırı niteliği taşıdığını söylemek mümkün. Atamba’nın Can Temizgezek imzalı kapak görselini grup üyelerinden Salih Korkut Peker şu sözlerle paylaşmıştı: “Kök salmış atambalar lazım dünyaya. Vurmak için değil, kendimizi içine koyup güzelliklere tez uçmak için.” 

TEKLİ: Sorry – JIVE
(Domino / GRGDN Müzik)

Sorry’nin pişmekte olan albümünden paylaşılan teklilere bakınca, nasıl bir şey geleceğini tahmin etmek epey zor. Öte yandan her yeni parçayla oldukça karanlık, yalnızlık da olsa arzu da olsa hiçbir hissini keşfetmekten korkmadıkları bir dünya inşa eden bir grup var karşımızda. “JIVE” distopik, umutsuz havaysıla aslında ağır bir dinleme deneyimi sunuyor. Metronom vuruşları üzerine Asha Lorenz’in konuşur tarzdaki vokalleriyle sakince açılan parçaya çok geçmeden bu kontrollü gidişatını adeta bilinçli olarak rahatsız edici şekilde kesen gitar darbeleri ve beraberinde distortion’a batırılmış vokaller katılıyor. Dinleyicisini biraz dürtmekten çekinmeyen grubun yeni parçası aslında 2022 albümleri Anywhere But Here’dan daha elektronik bir enstrümantasyon sırtını yaslasa da de yeni teklinin sözlerindeki dürüstlük, albümden aşina olduğumuz kırılganlıklarını anımsatıyor.

TEKLİ: Baxter Dury – Return of the Sharp Heads
(Heavenly Recordings / [PIAS] / GRGDN Müzik)

Sonbaharı Allbarone adlı albümüyle karşılamaya hazırlanan Baxter Dury, yeni şarkısı “Return of the Sharp Heads” hakkında “Shoreditch’ten veya civarından olan herkesi eleştiren soyut bir bilinçaltı nutuk.” tanımını yapmış. Punk sularında gezinen parça, modern hayatın bozukluklarını funky bas yürüyüşlerinde sıraladığı sarkastik lirikleriyle anlatırken bu saçmalıklar içerisinde biraz dans hâli öne çıkıyor. Teklinin estetiğiyle uyumlu bir de görsel eşlikçisi var. Hemen burada

TEKLİ: bar italia – Cowbella
(Matador Records / GRGDN Müzik)

yeni bar italia parçası, grubun keskin tınısını ve kirli gitar tonlarını belki de bugüne dek hiç olmadığı kadar önde duyulan vokallerle buluşturuyor. Üç bar italia üyesi Nina Cristante, Jezmi Tarik Fehmi ve Sam Fenton’ın paylaştığı vokallerle dinamik bir akış sunan parça, grupla özdeşleşen belli belirsiz hava ve bol miktarda 90’lar referansıyla dolup taşıyor. “Cowbella” için çekilen düşük bütçeli bir macera filmi tadındaki klip de hemen burada.

ALBÜM: Yaya Bey – do it afraid
(drink sum wtr)

Hayatın şakasına neşesine, keyfine sevgisine varmayı ilham veren biçimlerde empoze etmeye baş koyarak listemize giren Brooklynli MC ve ayrıksı R&B kişiliği, yeni albümünde farklı on yıllardan soul, funk ve rap türlerinden, ayrıca ailesinin köklerinden nemalanarak Karayip’e mensup tınılar da kullanıyor. Kariyerinde ve geçen yılın Ten Fold’unda özellikle insanları, travmayı ve yoğun geçmişini masaya sermişken BADBADNOTGOOD, Butcher Brown, Exaktly gibi isimlerin de katkıda bulunduğu do it afraid’de endüstrinin hayatı gıyabında ona yakıştırdığı “acı çeken Siyah kadın” tanımını üzerinden silkeleyip atmayı hedeflemiş. Acıyla neşenin daima el ele gittiğini, güzel şeylere tutunup bırakmamanın önemini vurgulayan Yaya -yahut Hidaiyah- Bey, yeni albümünde hem politik hem kişisel düzlemde cesur, şen ve çok boyutlu bir ifade alanı sunuyor. 

TEKLİ: Kumadam – Umrumda Değilsin
(Tamar Records)

Kendi tabiriyle “ilk kez güneşe çıkan” Kumadam (Nugo Sebil), yeni teklisinin ilk vuruşlarıyla motorik bir düzlem kuruyor ama kendisini daha önce duymadığımız kadar enerjik ve salaş bir ortamda buluyoruz. Bir şeyleri geride bırakmayı neşeli ve insanı yükselten bir yerden işlediği parçası, Kumadam’ın Serhat Türkmen prodüktörlüğündeki çalışmalarından servis edilen ilk tadım olma özelliği de taşıyor. Post-punk ve surf tınıları arasında bir köprü oluşturan parçanın sürükleyici baslarında kendinizi emin ellerde hissedeceğinize şüphe yok. 

ALBÜM: GoGo Penguin – Necessary Fictions
(XXIM Records)

Manchester çıkışlı üçlü, Everything Is Going to Be OK adlı son albümünü iki yıl önce yayımlamıştı. Yeni albüm Necessary Fictions, hem işitsel yeniliklere hem de üçlünün bir arada olmaktan aldığı keyfi odağına alıyor. Nitekim grubun kurucularından biri olan piyanist Chris Illingworth, basın bülteninde yer alan alıntısında “Albümü yaparken stüdyoda çok fazla gülümsediğimin farkındaydım Şimdi bunu düşünürken bile gülümsüyorum. Umarım bu enerji dinleyicilere de yansır.” diyor. Tuşlular, bas ve davuldan oluşan alışılmış GoGo Penguin ses paleti, bu kez modüler synthesizer eklentisi ile genişlemiş. Yaz aylarının uzun yolculukları için güzel bir alternatif.

TEKLİ: Miles Kane – Love Is Cruel
(Easy Eye Sound)

The Last Shadow Puppets ile tanınan ve yıllar içinde indie rock kanonunda kendine özgü bir yer edinen Miles Kane, solo kariyerinin altıncı stüdyo albümü için işaret fişeğini yaktı. Sonbaharda dinleyeceğimiz Sunlight In The Shadows adlı koleksiyondan ilk şarkı dinlemeye açıldı. Dan Auerbach ile kaydedilen koleksiyonun ilk teklisi, 60’lar esintili fiyakalı gitar soloları ve apaçık referanslarıyla kısa ama akılda kalıcı bir düzenlemeye sahip. Şarkının; daha önceleri Yard Act, Inhaler ve Daughter gibi gruplar için yaptığı işlerle kulaklarını çınlattığımız James Slater tarafından çekilen bir klibi de var. İşte burada.